O el Şimşek’in eli değil

ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Tarafsızlık yemini ederek Reis-i Cumhur koltuğuna oturan Recep Tayyip Erdoğan, mayıs ayından beri Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) genel başkanlığı unvanına da sahip. Üç yıla yakın fasılayı müteakip partisinin liderliğini resmen geri alan Erdoğan ilk iş olarak kabineyi değiştireceğini ifade etmişti.

Bahsettiği değişiklik planlandığı gibi Haziran’da yapılamasa da 19 Temmuz itibarıyla yapıldı. Bakanlar Kurulu üyelerinin yenileneceği haberleri, Burhan Kuzu gibi müzmin bakan namzetlerinde ‘bu sefer tamam’ hissiyatı uyandırsa da Erdoğan’ın gönlünden geçenler koltuğa oturabildi.

ERDOĞAN, BABACAN MARKASINI ÇÖPE ATALI ÇOK OLDU

İhtimaller havada uçuşurken ekonominin dümenine tekrar Ali Babacan’ın geçeceğine dair haberleri okuduğumda, Babacan namına hem üzüldüm hem de “Çıkmayan candan ümit kesilmezmiş.” demekten kendimi alamadım.

Erdoğan’ın Babacan markasını çöplüğe attığı tarihin üzerinden üç seneden fazla vakit geçti. Üstelik bu itibarsızlaştırma emareleri Babacan ekonominin dümeninde olduğu dönemde başlamıştı. Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Hazine, Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Borsa İstanbul ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nda (BDDK) Babacan’ın A Takımı birer birer tasfiye edildi.

TEVFİK BİLGİN ‘ÇİMENTOCU’ OLDU!

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, OECD’ye; Hazine’nin duayen ismi İbrahim Çanakçı, Birleşmiş Milletler’e ‘büyükelçi’ olarak tayin edildi. Tevfik Bilgin, BDDK Başkanlığı’na yeniden tayin edilmedi. Daha evvel aldığı tedbirlerle Türkiye’de bankacılık sektörünü 2008 krizinde ipten alan isimlerden Bilgin şu anda Nuh Çimento’da Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı deruhte ediyor.

Giden isimlerin yerine Erdoğan’ın veya oğlu Bilal’in, damadı Berat’ın hısım akrabası olan isimlerin gelmesiyle ekonomi zaten doğrudan Saray’a bağlanmıştı. Dolayısıyla Babacan ya da Mehmet Şimşek’in kabinedeki mevcudiyeti şeklî olmaktan öteye geçemezdi.

ERDOĞAN’IN BAŞKANLIK İÇİN KAYNAK BULMASI LAZIM

Mamafih Erdoğan için en acil mevzulardan biri ekonomide giderek derinleşen krize ‘başkanlık’ seçiminden evvel çare bulunmasıdır. 16 Nisan Referandumu’nda halk desteğinin MHP desteğine rağmen yüzde 10’a yakın azalması ilk işaretti.

İflasların ve işsizliğin artması, çift haneye varan enflasyon ve yüzde 20’den fazla kıymet kazanan döviz yüzünden halkın fakirleşmesi seçmen tercihinde müteessir oldu. Borsa üzerinden estirilen sanal bahar rüzgârının vatandaşa bir faydası olmadığı gibi ekonomiyi ayağa kaldıracak paraların da suyu kesildi.

Türkiye’nin yüzde 5 büyüdüğü iddia edilen 2017’de batık kredi tutarı 10 milyar lirayı aştı. Erdoğan’ın yedek kasası Katar tam bir tecritte. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Katar’a karşı aynı safta yer almasıyla bavulla getirilen para hesabı Körfez’de tutmadı.

BABACAN OLMADI ŞİMŞEK İLE İDARE EDİN

Erdoğan pragmatizmi kabine değişikliği esnasında tam da bu malî darboğazı aşmak üzere yeniden sahneye çıktı. Güya Babacan, başbakan yardımcısı olarak ekonomiden mesul tek isim olacaktı. Öyle ya! Batıya, yatırımcıların akıl hocalarına zeytin dalı atarak sıcak para akışı hızlanabilirdi.

Fitch’in geçen sene çöpe attığı kredi notumuzu gözden geçireceği günlere tekabül eden kabine değişikliği ile birkaç kuş vurulabilirdi. Babacan ya da Şimşek ikilisi beraber ya da yalnız kabinede olursa bu isimlerin yetkilerinin artırılacağı dedikodusu bile piyasaları heyecanlandırmıştı.

Mamafih Erdoğan’ın ‘tek adam’ rejiminde ne Babacan’a ne de onun temsil ettiği liberal görüşe yer vardı. Şahsen Babacan’a eski imtiyazlı mevkiin verileceğine ihtimal vermedim. Dikkatimi Babacan’ın halefi olarak gösterilen Mehmet Şimşek’e teksif ettim. “Erdoğan, belki göstermelik başbakan yardımcılığının altını doldurarak ekonomiyi Şimşek’e bağlayabilir mi?” suâliyle meşguldüm ki kabinede başbakan yardımcıların vazife taksimi ilan edildiğinde cevabımı aldım.

Tahmin ettiğim gibi Babacan yoktu, Şimşek koltuğu muhafaza etmişti. Lakin Şimşek için tam bir hayal kırıklığı olmalı bu tablo. Zira bakanlar kurulunda yapılan nihaî değişiklikten evvel daha fazla imza yetkisini haizdi.

TMSF HOLDİNGİ, BAŞBAKAN İDARE EDECEK

Toplu Konut İdaresi, TMSF, ‘paralel hazine’ diye bilinen Türkiye Varlık Fonu (TVF) yeni kabinede Başbakan Binali Yıldırım’a bağlanmış. Hizmet Hareketi’ne mensup yüzlerce işadamına ait şirketlerin devredildiği TMSF ile Erdoğan’ın paralel hazinesi TVF düne kadar Nurettin Canikli’ye bağlıydı. Canikli, Savunma Bakanlığı’na geçerken bunların Şimşek’e bağlanmaması ciddi bir itimatsızlık emaresidir.

15 Temmuz Darbe Tiyatrosu bahane edilerek binden fazla şirkete el konulması TMSF’yi bugün 50 milyar lirayı aşan büyüklüğü ile Koç Holding’i müteakip en büyük ikinci holding haline getirdi. TMSF Holding artık başbakan statüsünde idare edilecek.

Şimşek’in vazife tanımının karşısında ‘ekonominin koordinasyonu ve bankalar’ diye yazıyor. Babacan kabinede iken uhdesinde tuttuğu Ekonomi Koordinasyon Kurulu’na zaten Başbakan Yıldırım başkanlık ediyor.

Velev ki Şimşek kurula başkanlık etse ne olacaktı! Bütün ekonomiyle ilgili birimler kendisine bağlansa da ‘fiilî başkanlık’ hakikati değişmeyecekti. Bütün bu kronoloji de vazife taksimi de bir yere kadar cari değil mi?

ERDOĞAN’IN MÜŞAVİRİ ‘HEVESE KAPILMAYIN’ DEDİ

Esasında Türkiye’de bütün kararlarda olduğu gibi ekonomiye dair kararlar da Erdoğan tarafından alınmıyor mu? Zaten Erdoğan’ın müşavirlerinden Cemil Ertem, kimsenin boş yere heveslenmemesi namına NTV’de şunları söylemedi mi: “Özü itibariyle ekonomi yönetimimizde bir değişiklik yok. Cumhurbaşkanımızın ekonomiye bakışını piyasalar zaten biliyor, bu çerçevede yola devam edilecek.”

Ezcümle ekonominin tek elde toplandığı doğru, fakat bu elin Şimşek’in eli olmadığı su kadar berrak bir hakikat.

Erdoğan’ın Almanya, Avrupa Birliği, ABD ve NATO’ya karşı koz olarak masaya sürdüğü Rusya kartının ne kadar işe yaradığını yakında hep beraber müşahade edeceğiz. Kabine değişikliği esnasında da bildiğini okudu. Piyasalara, yatırımcılara, hasılı iş âlemine de benzer bir rest çekti.

Manevralarıyla maruf Erdoğan bu çok bilinmeyenli siyasî ve iktisadî denklemin labirentlerinde bu sefer kaybolabilir. Kanatlarına güvenerek o dala konduysa mesele yok. Dal kırıldı kırılacak. Tolstoy’un ifade ettiği gibi “‘Kibir ve inat, kişinin evvela kendisini mükemmel görmesini sağlar, sonra da sonunu oluşturur.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin