Ne olacak şimdi?!

AİHM, “Demirtaş serbest kalsın” diyor, Başyargıç “İzin vermem” diyor

HABER-YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk haline ilişkin başvuruyu Salı günü karara bağladı ve: “Tutukluluğa son verilsin” dedi. Mahkeme; “uzun tutukluluk”, “seçilme hakkı” ve “Sözleşme’nin 18. maddesinin ihlali”ne karar verdi.

AİHM, tutukluğunun; “özgürlük ve güvenlik hakkı”, “makul bir süre içinde yargılanma” ya da “yargılama süresince serbest bırakılma hakkı” ve “serbest seçim hakkı”nı ihlal ettiğine hükmederken, tutukluluğun devam etmesini haklı kılan yeni gerekçeler ve kanıtlar ileri sürülmedikçe tutukluluğun mümkün olan en kısa tarihte sonlanmasını talep etti.

Türkiye, bu kararla birlikte ilk kez AİHS’nin 18. maddesinden mahkûm oldu. Mahkeme, Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamının “siyasi nedenlerden kaynaklı olduğunu” ilan ederken, “Tutukluluğun; referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilintili olduğu” belirtip, “Cumhurbaşkanı’nın yaptığı ‘hesap verecekler’ tarzındaki açıklamalara yer verdi.

AİHM, Türkiye demokrasisi ile ilgili de göndermeler yapıp, tutukluluğun devamının hem Demirtaş’ın “seçilme hakkı” hem de yurttaşların “seçme hakkı” yönünden bir kısıtlama oluşturduğunun altını çizdi.

Bunlar olurken de Ankara, Türkiye-AB arasında üst düzeyli önemli bir toplantıya ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, 22 Kasım Perşembe günü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile temaslarda bulunacak. Mogherini ve Hahn’ın Ankara ajandasında şunlar varmış:

“Suriye’deki durum, İran’a yönelik yaptırımlar ve Irak’taki gelişmeler başta olmak üzere ortak çıkar ve endişe yaratan konular. Ayrıca, terörle mücadele, göç yönetimi konusunda işbirliği ve AB-Türkiye ikili ilişkileri..”  Yavuz Baydar’ın da belirttiği gibi, 150 bin kişi ihraç olduğu, bunun 6 bininin akademisyen, 5 binin yargı mensubu olduğu, 70 bin öğrencinin, 175 gazetecinin, HDP’lilerin, yargıçların hapiste olduğu, yargının çöktüğü yerde, neyin buluşması, neyin “fırsatı”?! Soytarılık.. “üçüncü dünya ülkesi egemenlerine yeni soygun fırsatı.”

BAŞYARGIÇ, “OLMAZ” DERKEN..

AİHM’nin Demirtaş kararını açıkladıktan çok kısa bir süre sonra Başyargıç Erdoğan: “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” diyerek bu kararı tanımadığını açıkladı. (Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında Soğan ve patates fiyatlarının artması”nı da değerlendirmişti: “Depo baskınlarında nasıl stoklar yaptıklarını görüyoruz. Buralarda asla taviz yok. Öyle patates, soğan stokçuluğu, öbür tarafta birçok sebze, meyvede bu tür stoklar yapmanın bedelini ödeyecekler.” Gülmeyin yahu, burası Erdoğan Türkiyesi.. Bırakın, kendisine “Seni Başkan yaptırmayacağız” diyen Demirtaş’a bedel ödetmesini, patatesini depoya koyana bile bedel ödetiyor, daha neyi konuşacağız, bilmem.)

AİHM de zaten tam bunu diyordu, bunun bir “siyasi karar olduğunu” ve  Erdoğan da çıkıp bunu birinci ağızdan teyit etmiş oldu. Önceki yazımızda (Hitler Almanyası yetkileri hayalleri yolundaki) “Ein volk, ein reich” (Tek ırk, tek devlet)’in “ein führer” (tek lider) etrafında kenetlenmesini ve bu tek liderin zamanla herşeyin teki ve dolayısıyla da “Oberster Gerichtsherr” (Ülkenin Başyargıcı)’na dönüşmesini yazmıştık. Şu anki yaşananlar da bunun yansımaları zaten…

AİHM’E UYULMAZSA –GÜNCEL HAYATTA– NE OLUR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “AİHM’in Demirtaş kararını tanımama” yönündeki açıklamalarından sonra borsa % 3 düştü, doları % 1.48 yükseldi.

Eğer Erdoğan, dediği gibi “karşı hamleler” yapıp AİHM kararlarını tanımazsa, Avrupa Konseyi yaptırıma uzanan süreci başlatır, kötüye giden ekonomi ve döviz politikası daha da kötüleşir; belki Euro ve Dolar 10 TL’yi geçer gider.. Bahçeli, çıkar “Bu bir milli mesele, beka meselesi” filan der, sonra döviz bozar ve sonunda yine/ her türlü karlı çıkar..

Rahip Brunson olayındaki gibi Erdoğan bunu kitlesine bir milli mücadele olarak yutturur, bundan da bir kahramanlık destanı çıkarır.. Yaptıkları, yapacaklarının teminatı..

AİHM’E UYULMAZSA –HUKUKEN– NE OLUR?

Türkiye’nin AİHM kararlarına uymaması yeni değil, kararlara en çok uymayan ülkeler arasında İtalya’dan sonra ikinci sıradayız. Yani Başyargıç Erdoğan, uymuyorum derse uymaz, bu da ilk değil. Hukuk ve kurumları pek bağlamıyor:

“AİHM bizi bağlamaz, “Anayasa bizi bağlamaz”, “AYM bizi bağlamaz”, “Danıştay bizi bağlamaz”, “Sayıştay bizi bağlamaz”, “HSYK seçimlerinde istediğimiz sonuç çıkmazsa, netice bizi bağlamaz, tanımıyoruz”.. Bunlar, kanıksadığımız haller. Onları ne bağlar:

Güçlülerin metazoru.. (Trump’un bir tehdit e-maili, Merkel’in aba altından bir sopası vs..)

Anayasa’nın m. 90’da: “Temel hak ve hürriyetlerle ilgili uluslar arası hukukla iç hukuk arasında çatışma olursa milletler arası insan hakları, hukuk uygulanır” deniliyor. (Türkiye, 46. maddeye imza atarak da AİHM kararlarının bağlayıcılığını kabul etmişti.)

AİHM’nin verdiği karar uyarınca “Demirtaş serbest bırakılmazsa” Türkiye’ye başlıca üç yaptırımın uygulanabilir. (Öcalan’ın “yeniden yargılanma” dosyasında da böyle bir durum ile karşı karşıya kalınmıştı.):

1- Avrupa Konseyi Statüsü’nün 8’inci maddesine göre, insan hakları ihlal eden bir üye devletin konseydeki temsil hakları askıya alınır. İhlalin devamı halinde, Bakanlar Komitesi tarafından taraf devletin Avrupa Konseyi üyeliğinden çekilmesi istenebilir.

2- Avrupa Konseyi’nin Parlamenterler Asamblesi’nin iç tüzüğü ve 1115 sayılı kararına istinaden, kararları uygulamayan devlet, denetim sürecine alınır. Dolayısıyla da Parlamenterler Asamblesi üye devletin uluslararası delegasyonda yer alan parlamenterlerin yetki belgeleri de iptal edilir.

3- AB Nice Sözleşmesi 49’uncu Maddesi ve şu anda gündemde olan Avrupa Anayasal Sözleşmesi’nin 58 maddesine dayanarak;

Karara uymayan ülke, aday ülke ise üyelik süreci durdurulur. (Eğer devlet üyeyse onunla ilgili başka tedbirler alınır.)

Yani özetle, (Demirtaş kararını ya da bir başka) kararın gereğini yerine getirmeyen Erdoğan Türkiyesi, Avrupa Konseyi’nden uzaklaştırılabilir, AB üyelik süreci de tamamen son bulabilir.

Erdoğan’ı tanıyanlar bilir, bir sonraki hamle için önceden zemin yapar, başka bir tehlike gelmeden yerini yapar.. Şu an AİHM’de onun “Sahte Diploma” dosyası dahil bir çok dosya var sırada ve her birisi başını ağrıtacak nitellikte.. Vuruşarak çekilmek ve bu kararlar çıkmadan baştan tavır almak için ipleri koparabilir.. Her an herkesle ittifak yapabilir. Oportinizmin, pragmatizmin yeryüzündeki zirvesi olan Erdoğan’ın ne yapacağını kestirmek zor.

AİHM KARARININ DEMİRTAŞ VE DİĞER TUTUKLULARA ETKİSİ

AİHM kararında “Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamına karar verilirken ortaya konulan gerekçelerin hak ihlali sayıldığını” söylüyor. Malum, şu anki mahkemeler Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. M.’de tutuklama koşullarını belirlerken, mevcut haliyle matbu gerekçelerle, kanıt bildirmeden, neden tutuklu kalmasının gerekli olduğu vurgulanmadan tutukluluk halinin devamına karar veriyor. AİHM, Türk yargısına “Bunu yapamazsın!” diyor. Bu da, hukuksuz şekilde içeride tutulan –başta Demirtaş olmak üzere- onbinlerce insanı ilgilendiriyor.

Peki bu AİHM kararı sonrasında adeta rehin tutulan bu onbinlerce insan için olumlu şeyler gelişebilir mi?

Hukukçular da bu noktada şaşkın haldeler. (Hukuk olmayınca; hukukçular ne yapsın, neyi öngörsün?!)

İşin Demirtaş’a bakan yönü itibariyle de “ne olabilirliği” muğlak.. Konu ile ilgili eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, Demirtaş’ın AİHM kararınca tahliye edilip, bir başka suçtan tutuklanması gibi yöntemler uygulanabileceğini, bunun da: “daha ağır ihlal kararları söz konusu olabileceğini” vurguluyor. Her şey olabilir artık.

Mevcut durumu açıklayan en çarpıcı yorumu, ihraç edilen savcı arkadaşlarımızdan Yiğit Kaçmaz yaptı: “AİHM; Demirtaş için değil de tutuklu hakim ve savcılar için karar vermiş olsaydı zaten bugün Demirtaş için karar vermesine gerek kalmayacaktı. Boşuna ümitlenmeyin. Yargı mensuplarının üzerindeki tahakküm kalkmadan, kendilerine güvence verilmeden adalet gelmez.”

“İÇERİYE ALAN VE İÇERİDE TUTAN” İRADE

Hatırlarsınız, yakın zamanda Demirtaş’ın twitter hesabından bir dizi twitler atılmış ve kendisinin içeri atılmasının “FETÖ’cü bazı savcılardan kaynaklı” olduğu söylenmişti. Buna dair kaleme aldığım yazıda, kendisini içeri atanların kimler olduğunu ve kimlerin içeride tuttuğunu izah etmeye çalışmıştım, yaklaşık aynı dönemlerde Diyarbakır’da görev yapmış bir yargı mensubu olarak..

Şu an yaşadığımız ise tam bir faşizm dönemidir. Roland Barthes’in dediği gibi: “La fascisme ce n’est pas l’inderdiction de dire c’est l’obligation de dire”. Yani: “Faşizm, susma memnuîyeti değil, söyleme mecburiyetidir.” Bu baskıcı dönemde insanlar, özgürlüklerini alabilmek için bir şeyler söyleme ihriyacı hissediyorlar, buna mecbur kalmak da faşizmin daniskasıdır!

Ve AİHM sonrası Erdoğan ve çevresinin “tanımayız!” tarzı söylemleri de Demirtaş’ı içeri atanın kim olduğunu, kimin ısrarla tutttuğunu da ortaya koymuş oluyor.

Umudumuz o ki, onbinlerce ihlale karşı Türk Hükümeti’ne OHAL Kmisyonu kurup dosyaları öteleme, sözde iç hukuk yolları icat aymazlıkları yapan Avrupa, AB, AİHM; Demirtaş Kararı sonrası daha bir sorumluluk alır ve de içeride rehin tutulan tutukluların serbest kalması için insiyatif kullanır. Tarihi dönemleri yaşarken, umarım ileride utanç ile anılmak zorunda kalmaz kişiler ve kurumlar…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin