Kenedy cinayetinde ‘f..ö’ parmağı!

YORUM | BÜLENT KORUCU

17-25 Aralık Yolsuzluk Soruşturmalarını kapatabilmek için yazılan senaryo sahneden bir türlü inmiyor. Türkiye’deki örtbas kimseyi ikna etmemişken, ABD’de devam eden yargılama külleri savurdu ve ateşi yeniden harladı. Işıklar yanınca sırtında çuvalla ortada kalan hırsızın ev sahibini bastırmasını artık bütün dünya seyrediyor. Sahte belgelerle mahkemeyi kandırmaya çalışmaları da tüy dikti. Türkiye’de yaptıklarının tamamını uygulamalı gösterdiler.

Sadece bir şey kaldı, ABD’de işlenmiş sansasyonel suçları FETÖ saçmalığına bağlamaları. Yakında ‘Kenedy’i FETÖ öldürmüş’ haberleri görebiliriz. Aslında ilk denemeleri yaptılar. ABD’nin en saygın düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü’nü “himmet paralarıyla kurulmuş Hizmet Hareketi’nin kuruluşu” olarak göstermişlerdi. 100 yıllık kurumun henüz 80 yaşına gelmemiş Fethullah Gülen tarafından kurdurulmuş olma ihtimali, Abdurrahman Dilipak’ın ‘bugün ateşlenip dünü vuran bombası’ kadar mümkün. Neyse konumuza dönelim.

‘CEMAAT’E YIK KURTUL KAMPANYASI’

17-25 Aralık yolsuzluklarını örtbas etmek için bir günah keçisi (yoksa sevap mı demeliydim) olarak Hizmet Hareketi hedefe konuldu. Bu linçi meşrulaştırmak için, kutup ayısının yavrusunu yemeden önce çamura bulaması gibi Cemaat’in bir nefret objesi haline getirilmesi gerekiyordu. Suç bulamayınca ve uydurdukları suçlar komik kaçınca son senaryoya döndüler. Gerçek suçları sahte itiraflarla Cemaat’e yıkmak.

Son örnek Star Gazetesi’nin şu haberi: “2006’da ‘adi vaka’ gibi gösterilen F-16 teknisyeni Hafız Koca’nın siyasi cinayete kurban gittiği ortaya çıktı. Katil Mustafa Değirmenci, infaz emrini FETÖ tutuklusu Tuğgeneral Sadık Köroğlu’ndan aldığını itiraf etti.” Bugüne kadar en küçük bir imada bile bulunmayan katil, 10 yıl yattıktan sonra birden bire büyük ifşaatlarda bulunuyor!

‘Yık kurtul’ kapsamında teklif götürüldüğü anlaşılıyor. Ancak diğer örneklerde olduğu gibi burada da düz mantıkla dahi düşündüğünde ‘oha’ denilecek boşluklar var. Katil Değirmenci bir tuhaf. Köroğlu’nun “Bülent Arınç’ın evinin önünde ateş edeceksin, seni yakalayacaklar cezaevine gireceksin yaklaşık iki yıl yatar çıkarsın” dediğini öne sürüyor. Güya bu teklifi “Bülent Arınç devlet büyüğü başım çok ağrır yapamam” diyerek reddetmiş ama ne yaman çelişkidir ki, müebbet hapis cezası alabileceği Hafız Koca cinayetini kabul etmiş.

Daha tuhafı ise koştuğu şart: “Bu işi yaparım ancak sizden kimse beni takip etmeyecek kimse yanımda olmayacak’ dedim ‘tamam’ dediler.” Kendilerince kurnazlık yapıyorlar. Suçlanan kişilerle somut bağ saptanamayacak; o zaman bu şart devreye girecek. Normalde tersi olması beklenmez mi? “Etrafımda olun başıma bir iş gelirse beni kurtarın” demesi gerekmez mi?

İŞİ RAST GİTMEYEN HERKESİN TAKTİĞİ

DHKP-C’nin iftiharla üstlendiği ve sanıkları bilinen Sabancı Cinayetini ile Hrant Dink suikastını da listeye eklediler. Müzmin Cemaat düşmanı Hanefi Avcı’nın bile öfkeli gençlere bağladığı Zirve ve Santoro kıyımlarını da unutmadılar. AKP bu koyundan çok post çıkarma derdinde. Arşivleri tarayın, turizmdeki kötü gidişten hayvancılıktaki batışa kadar her türlü başarısızlığın faturasını ‘FETÖ’ye kesip kurtulma çabasına kadar onlarca örnek bulacaksınız.

Rusya ile ilişkileri kriz noktasına getiren uçak düşürme hadisesinde ‘emri ben verdim, bugün olsa yine yaparız’ diye birbiriyle yarışan Davutoğlu ve Erdoğan şimdi bir gariban pilotu suçlu ilan edip kenara çekildi. Çözüm sürecinde termal kamaraları kapatıp,  askere polise üç maymunu oynatanlar, daha sonra Gülen’in sohbetinde geçen ‘Sur’da bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes’ mısrasından hendeklerin sorumluluğunu ona yıkmaya kalktı. Yere göğe sığdıramadıkları Necip Fazıl’ın bir şiiri olduğunu bile bile yaptılar bunu.

Çeşme akarken testiyi doldurma çabası AKP’lilerle sınırlı değil. Adi suçlular ve tescilli dolandırıcılar da kuyruğa giriyor. Caprice Gold ve Maldiv’de devre mülk yalanıyla milyonlarca lirayı toplayan Fazıl Akgündüz, Erdoğan’a bir şikayet mektubu yazdı. Kendisinin seçimlerde AKP için çalışmaya giderken suikasta uğradığını ileri sürdü. Böylece AKP’nin oyları düşürülmüş. Suikastın şüphelisi ise bir inek! Akgündüz jeep’iyle giderken önüne atlamış…

Selçuk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Celalettin Özdemir’in öldürüldüğü aşk cinayeti davası da benzer kurnazlıklara sahne oldu. 20 yılla yargılanan sekreter Asuman E., öldürülen doçentten hamile kaldığını ve çocuğu düşürdüğünü söyledi ama cinayeti ‘paralel’e bağladı. Katil akademisyen aşk üçgenini ve Asuman E.’nin cinayete yardımını anlattı. Hâkim, “Yani helal olsun, buraya da paraleli eklediniz ya!” diye tepki gösterdi.

 

Tecavüz girişiminde bulunmakla yargılanan bir polis de kumpas mağduru olarak şikayetçi kervanına katıldı. 2003’te ABD Büyükelçiliği’nde görev yapan polis memuru K.S., konsoloslukta Türk kadın çalışana tecavüz girişiminde bulunduğu gerekçesiyle önce meslekten ihraç edildi. K.S., 2014’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu’na giderek tecavüz etmeye çalıştığı kadının kendisinin meslekten atılması için ‘paralel örgüt’ tarafından gönderildiğini iddia ederek şikâyetçi oldu.

Bu kumpas safsatalarını zirvesi ise yine 17 Aralık soruşturmasında yaşandı. Aramalarda ele geçirilen paraların polis tarafından konulduğu ileri sürüldü. Sonra savcı ve polisler değişip tehlike geçince faiziyle birlikte Reza Zarrap’a iade edildi. Diğer örnekler de farklı değil sadece zamanını bekliyorlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin