İstanbul’da yapılan gizli toplantı…“Hasta adam” bu sefer Türkiye

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ


Osmanlı Devleti’nin çöküş döneminde Batı’da en fazla kullanılan tabirlerden biriydi “hasta adam”.

Hazine’de para kalmadığı halde Galata bankerlerinden alınan borçlar İstanbul Boğazı’na inşâ edilen lüks sarayların temsil ettiği sefahat için harcanmıştı.

OSMANLI’NIN ALDIĞI BORÇLAR SONUNU GETİRDİ

Gemi batıyordu, amma velâkin hanedan ve mabeyni şahsi ikbal peşinde vergileri çarçur ediyordu.

Gösteriş için hiçbir masraftan imtina edilmiyordu. Sadece Dolmabahçe Sarayı’na neredeyse devletin o günkü senelik toplam vergi gelirinin yarısı kadar para harcanmıştı.

Galata bankerlerinin de boyunu aşan rakamlar için bu defa Fransa, Almanya ve İngiltere’de bankaların kapısı önünde el açılmıştı.

Dış borçlanma devrin idarecilerine kolay geldiği için kısa zamanda alışkanlık halini aldı. 1854’ten 1874’e kadar on beş dış borç anlaşması imzalandı.

Devlet dışarıya ana para olarak 238 milyon 773 bin 272 Osmanlı Lirası borçlandığı halde tahvillerin düşük fiyattan satılması ve komisyon masrafları yüzünden Hazine’ye giren net tutar 127 milyon 120 bin 220 Osmanlı Lirası olarak tahakkuk etti.

100 LİRALIK BORCUN SADECE 8 LİRASI DEMİRYOLUNA HARCANDI

Aynı dönemde alınan dış borçların sadece yüzde 7,8’i Rumeli Demiryolu’na tahsis edilmişti.

Büyük kısmı ise bütçe açığının kapatılması, iç ve dış borç taksitlerinin ödenmesi, değerini yitiren kâğıt ve bakır paraların tedavülden kaldırılması gibi cârî harcamalar için kullanılmıştı.

Her borç alışta devlet gelir kaynaklarının teminat olarak gösterilmesi ise ülkeyi ipotek altına sokuyordu.

Borçlar ödenemeyince alacaklı bankalar İstanbul’a kadar geldi ve Sirkeci’ye demir attı.

Halihazırda İstanbul Erkek Lisesi’nin kullandığı binada maaşlarını Osmanlı’nın ödediği Duyûn-ı Umûmiyye’nin icra memurları ve tahsildarları Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar vazife yaptı.

138 SENE SONRA YENİDEN DUYÛN-I UMÛMİYYE

Osmanlı’nın Düyûn-ı Umumîyye Meclisi tarafından rehin alındığı devrin üzerinden 138 sene geçti. Bugün de benzer bir yolda ilerleniyor. Bu sefer devlet yerine şirketlerin dış borcu fazla.

Özel sektör döviz bol ve ucuzken aldığı 220 milyar dolar borcu, döviz kurlarının her sene yüzde 30-40 yükselmesi sebebiyle artık ödeyemiyor.

Bankaların “takipteki alacak” diye tanımladığı batık kredi tutarı 110 milyar TL’nin eşiğine geldi. Senelik artış yüzde 60.

Bir de ağır aksak tahsil edilebilen ve “Grup 2” diye tasnif edilen krediler var ki mevcut krizde o krediler arasından batık havuzuna dahil edilen kredi tutarı her geçen hafta artıyor. Onlarla beraber 200 milyar TL’yi bulan bir batık var.

Hâl böyle olunca sermaye ihtiyacı katlanan bankaların genel müdürleri batıkları elden çıkarmak için kapı kapı dolaşıyor.

Borsa İstanbul’da hisse fiyatlarının paraşütsüz düşüşü de işin cabası.

İSTANBUL’DA YAPILAN GİZLİ TOPLANTI

Artık alacaklıların sabrı da tükendi. 9 Mayıs’ta İstanbul’da batık kredilere çare bulmak için bir toplantı tertip edildi. Alman PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafından koordine edilen toplantıya taraflar büyük bir gizlilik içinde katıldı.

PwC bu toplantı ile yüksek borcu olan firmalarla yabancı bankaları buluşturdu.

İstanbul’da bir otelde yapılan toplantıya bankaların genel müdürleri, yabancı fonlar, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) Goldman Sachs, Deutsche Bank, Cerberus ve Bain Capital’in yanı sıra varlık yönetim şirketleri ve portföy idarecileri katıldı.

Akbank, İş Bankası, Garanti Bankası, Finansbank, Alternatifbank ve Kuveyt Türk’ün yanı sıra bazı varlık yönetim ve portföy yönetim şirketleri de toplantıda hazır bulundu.

DÜNYA TÜRKİYE’NİN BATIK KREDİLERİNİ KONUŞUYOR

Mart ve nisan aylarında Goldman Sachs’ın Türkiye’de yapılandırılan büyük kurumsal kredileri almak için bankalarla görüşmeler yürüttüğü ve ABD’li Bain Capital’in de bu kredilerden pay almak için görüşmeler yürüttüğü ifade edilmişti.

Neticede para onların ve meblağ üzerine çizgi çekemeyecekleri kadar yüksek. Batı’da bugünlerde “hasta adam” Türkiye ve onun batırdığı krediler konuşuluyor.

Bankaların batık kredi oranı yüzde 4,04’e ulaşırken, yıl sonunda yüzde 6’ya kadar çıkabileceği belirtiliyor.

Batık kredilerin satılmasına matuf toplantıya Türkiye’den katılan bankalar

batık kredilerin bilançodan nasıl çıkarılacağı konusunda batılı muhataplarından yardım talep etti.

BANKALAR BDDK’DAN İMTİYAZ TALEP ETTİ


Investing.com’da yer alan bir haberde, “Bankalar varlık yönetim şirketlerinin harç ve vergi istisnalarının aynısına sahip olabilmek için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na müracaat etti. Çünkü daha çok kredi yapılandıracaklar.” deniliyordu. Ancak Maliye’nin bu teklifi kabul etme ihtimali yok.

Bütçe 4 ayda 52,5 milyar TL açık verdi. Bu şartlarda bankalara vergi imtiyazı sağlanamaz.

EBRD’nin geri dönmeyen krediler veya ağır aksak tahsil edilen kredilere farklı yatırım metotları üzerinde çalıştığı belirtiliyor.

Ancak toplantıya katılan bir kaynağım EBRD idarecilerinin, “Temel mesele bu varlıklar hakkında sağlanan çok az bilgi var ve ihtiyaç tam olarak nerede belirlenemiyor.” dediğini aktardı.

Şeffaf değilseniz şeffaf çalışanlardan yardım istemeyeceksiniz.

ŞİRKETLER UCUZA GİDECEK

Yabancı yatırımcılar zor durumdaki krediler arasında “en az kılçıklı” olanlarının peşinde.

Turizmci ve ihracatçılar gibi döviz geliri olan, fakat mali darboğaza girmiş şirketleri daha cazip görüyorlar.

Bu sektörlerde faaliyet gösteren zor durumdaki şirketlere ihtiyaç duydukları yeni mali kaynağı sağlayıp şirketleri düze çıkarmayı hedefliyorlar. Daha ziyade ortak oldukları şirketleri kriz geçince kârlı bir şekilde elden çıkaracaklar.

Tabiî bunun bir bedeli var. O da şu: Borsa İstanbul dolar üzerinden 2016 fiyatlarının bile üçte biri etmiyor.

Yabancıları batık kredileri alırken değerlemeyi düşen fiyatlara göre yapacak. Bir başka ifade ile elde avuçta kalmış şirketlerimiz krizden evvelki fiyatların yarısına hatta yüzde 60 daha ucuzuna el değiştirecek.

İLAÇ ÇOK PAHALI

Tıpkı Osmanlı’nın bütün gelirlerine el koyan Duyûn-ı Umûmiyye gibi bugün de alacakları için gelen büyük malî kuruluşlar şirketlerin bütün varlıklarına el koyacak.

El kesesinden hovardalık yapanların zerre kadar umurunda değil bu hazin tablo.

Türkiye artık bir hasta adam. Hasta adamın ihtiyaç duyduğu ilacı almanın bedeli çok ağır. Hasta sırtındaki gömleğe kadar vermek mecburiyetinde.

Maalesef Türkiye “tefecinin eline düşmek” deyiminin biraz daha kurumsallaşmış hâli ile karşı karşıya.

Artık “şu şirket falan banka tarafından satın alındı”, “Goldman Sachs x enerji santraline y hastane zincirine ortak oldu” nevinden haberleri daha fazla okuyacağız. Hasta ve müflis adamın malları haraç mezat el değiştirecek.

Bütün bunların müsebbibi de Saray’da miadı dolmuş liderliğinin uzatma dakikalarının keyfini sürecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin