Hakikat aşkına indirmeli masanın orta yerine hükmü: Kurum atmak

Yorum | Hakan Zafer

Shakespeare’in Hamlet’inde işler kızışınca, Danimarka Prensi Hamlet, sevdiği kadın Ophelia’nın ağabeyi Laertes tarafından düelloya davet edilir. O da kabul eder. Cevabını iletmesi için saray çalışanlarından Osric’i görevlendirir. Mesajının gidiş şeklinden endişe ettiği için gönderdiği elçisine son bir kez tembih eder, “aşağı yukarı bunları söyleyin de gönlünüz hangi tantanayla dilerse öyle söyleyin”.

*****

Duyduğumuz çoğu şeyde söyleyenin maksadı bizde uyanan heyecan olmayabilir. Bazı sözler yerinde anlamlı halde iken koparıldığında ortaya çıkan anlamsızlık, işine yarayan kimselerce başkaca anlamlar yüklenerek kullanılmaya devam eder. Şansınıza artık. Söze kökleri sağlamken, henüz sahibinin bindirdiği anlamı taşırken rastladıysanız ne mutlu. Modifiyeli şekline denk geldiyseniz fark edince sözün söyleyeninden, söylendiği niyetten uzaklığına canınız bir hayli sıkılabilir.

Kendi sözü, tanıyamayacağı şekilde kendine dönen kimsenin işi zordur

Kendi sözü, tanıyamayacağı şekilde kendine dönen kimsenin işi de zor. Tashih etse bir türlü etmese bir türlü. Sözünün yeniden gerçekliğe kavuşmasını istemesi bir yana, dişleriyle sözü gerçeğe bağlayan halatı koparmış ama sözüyle meşgul olmaları gibi sempatik(!) bir tarafı olan kimselere ne yapacak? İşte tam da burada ortaya konacak tutumun sertliğinden ötürü tercihte zorlansa da insan, bağrında beslediği hakikat aşkına indirmeli masanın orta yerine hükmünü.

İletişim kanallarının güvenliği en az mesajın kendisi kadar özen ister. Mesajın doğru gitmemesi ile mesaj gitmemesi arasında fazla bir farkın kalmadığı durumlarda eğer gerekli tedbir alınmazsa, iyi yönde beklenen neticelerin ağır yükler olarak omuzlara döndüğünü görmek kaçınılmaz olur. Soba borusu temizlemek gibi bir şey bu.

İletişim kanalları da kurum tutar

Soba borusu zamanla yakıtın cinsi ve kalitesine göre kurum (is tabakası) tutar. Tıpkı damar tıkanması gibi. İs tabakası, hava cereyanını engeller. Yeniden açmanın yollarından biri, sertleşmiş tabakayı yüksek ateşte ısıtarak, boruyu eğip bükmeden vura vura kurum attırmaktır.

İletişim kanalları da kurum tutar. Ara ara boruları söküp, sert tabaka haline gelmiş, akışı engelleyen, tıkanmış, tıkamış kurumu, yüksek ateş yardımıyla yumuşatıp yerinden ayırarak, daha da düşmemişse bir sopa marifetiyle boruyu yamultmadan vura vura döktürmeli. İlla mülayemetle çözülsün, vurmak gürültü çıkarır derseniz tıkanmış dönemlerde sobanız -en hafifinden- odayı ısıtmaz. Allah korusun, ters bir rüzgâr esince tıkanmış boru marifetiyle tam yanma gerçekleşemeyeceği için ortam, yavaş yavaş gelen tatlı bir uyku kalleşliğiyle öldüren karbonmonoksit gazı ile dolar. Bu gazın da öyle bir meziyeti var ki kandaki maddelere oksijenden daha çok sevdirirmiş kendini.

Kurum attırmamanın tehlikesi yanında bir de yakacağı israf etmesi ve yanıyor gözüktüğü halde ısıtmadığı için aldatıcılığı da var. Boruyu temizlerken haliyle sobanız yanmayacağı için odanız serin, vurma işleminden dolayı da gürültü olabilir. Neyse ki bu durum kalıcı değildir. Sobanın sıcağını hissedince yorgun bedeniniz namına diliniz bir “değdi” der.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin