Glokalleşme ve Hareket

YORUM | Doç. Dr. MEHMET AKPINAR

Globalleşme “tekarubi zaman tekarubi mekan” denilen zamanı ve makanı birbirine yaklaştıran, küremizi köye çeviren bir süreç. Ulaşım, iletişim, bilişim sektörlerindeki gelişmelerle eskiden ulaşılması zor mesafeler artık kısa sürede alınabiliyor; uzun süreler alan işler artık çok daha kısa sürede yapılabiliyor. Ulaşım-iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin neden olduğu etkileşime ve değişime globalleşme diyoruz. İnternet globalleşmeyi iyice hızlandırmış durumda. Öyle ki ticaretten bankacılığa, gazetecilikten eğlence sektörüne herşey köklü değişime uğradı. İnsanlar kolaylıkla dünyanın heryeriyle iletişim kuruyor, haberleşiyor, mal alıp satabiliyor. Ulus devletlerin katı sınırları ve kuralları globalleşme ile epeyce aşındı. (Gelişen teknolojinin devletlere daha kolay ve etkin denetim imkanı verdiğini de unutumamak lazım. Böyle bir dikotomi de var.)  Ülkeler, şirketler, insanlar arasındaki ilişkiler hızlı ve kolay, ama daha komplike hale geldi.

Glokalleşme globalleşme ile lokalleşme kelimelerinin bileşimi yeni bir kavram. Türkçede kürselleşme ile yerelleşme kelimelerinden alıntı “kü-yerel” de kullanılıyor. Glokalleşme ilk defa Japonyada tarımsal tekniklerin yerel tarıma uygulanması refere edilerek kullanıldı. Kavram sosyal, ekonomik ve politik sistemlerin evrenselleşip globalleştiği aynı anda yerelleşme eğilimidir; yerel olanla global olanı aynı anda düşünmektir. 1990 lardan bu tarafa özellkle sosyal bilimcilerin ilgi alanındadır. Glokalleşme yerel hassasiyetleri küreselleşmenin etkisiyle tekrar ele almaktadır. Global olanı yerele adapte etmektir. Yerel olanı globale yaymaktır. Glokollaşme desantralize yapılarda ve şirketlerde efektif olarak çalışmaktadır. Global kuruluşlar ve şirketler pekçok kültürde “yabancı”, “emperyal güç”, “kapitalizmin öncüsü” vb görülmektedir. Bu nedenle yerel ürünler de üretmekte, yerel istihdamı öne çıkarmakta ve yerele uygun değişimlere gitmektedirler. Yerelleşerek kabul edilebilirliklerini artırmakta, pazar ve etki payını genişletmektedirler. Yerelin çevre, sağlık, eğitim sorunlarıyla daha yakından ilgilenmekte, projeler üretmektedirler.

Globalleşmenin yerel olana birbirine zıt iki etkisi bulunmaktadır. Bir yandan yereli aşındırırken öte yandan öne çıkarmaktadır. Global dilller pek çok yerel dili yok etmekte, batıya dair değerler, kıyafetler, ürünler yaygınlaşmakta ve yerel kültürlerin/ürünlerin alanı daralmaktadır. Öte yandan yerel olan dünyaya yayılmakta, globalleşmektedir. Global markalar yerel ve marjinal bir ürünü, figürü kısa sürede global hale getirmektedir. Kimlikler, aidiyetler, milliyetler iç içe girmekte, yeni etnik-dini-kültürel karışımlar ortaya çıkmakta, ulus üstü kimlikler oluşmaktadır. Öte yandan yerel kimlikler, aidiyetler güçlenmekte, mikro milliyetçilik yükselmektedir. İşte globalleşmenin bu iki zıt etkisine glokalleşme diyoruz. Globalleşme ile yerelleşmenin iç içe ve aynı düzlemde gelişmesi, dünyanın hem globalleşip hem de yerele yönelmesi kü-yerelleşme oluyor. Pek çok şirket dünyaya mal ve hizmet satma çabası içindeyken, aynı zamanda yerele hitap etme kaygısı güdüyor. Global firmalar her ülkede o ülkenin dinini, dilini, kültürünü, geleneklerini gözeten yerel versiyonlar da üretiyorlar. Glokalleşmenin sloganı: “Global düşün yerel uygula” (think global act local).

17.Yüzyıldan bu tarafa devlet yapılarına egemen olan ulus devlet formu globalleşmenin etkisiyle yukardan ulus üstü kurumlar-yapılar (BM, NATO, AB, IMF, WTO, Bölgesel paktlar) ve şirketler tarafından; aşağıdan ise alt kültürler, etnik yapılar ve güçlenen yerel yönetimler tarafından aşındırılıyor. Çok uluslu şirketler ve uluslararası yapılar global ilkelerini, standartlarını, kurallarını ortaya koyuyorlar. Ama ürünlerini, uygulamalarını, hizmetlerini yerele uyarlıyorlar. Merkezlerinde kuşatıcı, kapsayıcı temel kararları alıyorlar, ama alandaki operasyonel işleri, kararları yerele aktarıyor, uygun esneklik sağlayacak geniş yetkiler, imkanlar tanıyorlar. Zira merkezi karar alma mekanizmaları hantal olur, ağır işler ve genellikle yerelin hassasiyeterini, taleplerini göremez. Yerelle ilgili merkezden verilecek ayrıntılı kararlar yerelde karşılık bulmayabilir. Bu sebeple ana ilkeler merkezden belirlense dahi uygulamaya dönük işler yerele bırakıldığında kabul görme ve başarılı olma şansı artar.

Yerelleşme katılımcı demokrasinin, yönetişimin, hesapverebilirliğin gelişmesi için de gerekli ve etkili bir yöntemdir. Gerçekte demokrasiler yerelden ulusala doğru gelişmiştir. İlk demokrasiler doğrudan temsilin olduğu kent demokrasileriydi. Yurttaş anlamına kullanılan citizen kelimesi “city”den gelmekte ve “şehre ait” anlamı taşımaktadır. Ayrıca yerel yönetimler demokrasinin beşiği ve okulu olarak kabul edilir. Bir ülkenin, yapının demokratikliğini belirleyen önemli ölçütlerden birisi yerel-merkez arasındaki yetki ve kaynak dağılımıdır. Local Government (yerel hükümet) kavramını ilk icat eden ve ülkede hizmetlerin daha etkin ve verimli görülebilmesi için bir yerel yönetim modeli öneren kişi Faydacı Kuram’ın kurucusu Bentham’dır. Bentham’ın bu görüşleri kısa sürede Avrupa’da yaygınlaşarak genel  kabul görmüştür.

Globalleşme buna entegre olamayanlarda savunmacı, korumacı, kültürel kapalılığa yönelen tepkilere neden olabilmektedir. Bu tür tepkiler nesillerde kimlik bunalımı, ya da kimlik arayışıyla sonuçlanmaktadır. Kimlik bunalımları genelde geçmişten kopmaktan değil, geleceğin projesi içinde kendisine yer bulamamaktan kaynaklanır. Geçmişteki kültürel kodlara sığınmak bu bunalımın aşılmasına yetmez. Çünkü kimlikler yeni koşullarda geçmişten de öğeler taşıyarak sürekli yeniden üretilir. Günümüzün önemli problemlerinden birisi de globalleşen çağda yerelden kopmadan yeni kimlik üretebilmek veya mevcut kimliği zamanın şartlarına uygun yenileyebilmektir.

Modernizm ulus devlet formunu, sanayileşmeyi, hiyerarşik yapıları, merkeziyetçiliği, okul odaklı eğitimi, konvansiyonel orduları vb gerektiriyordu. Bilişim ve iletişimde yaşanan gelişmelerle birlikte dünya postmodern döneme, bilgi-bilişim çağına geçti. Artık modernizmin dikey örgütlenmeleri, merkeziyetçilik, emir-komuta anlayışı kabul görmüyor. Merkezi iktidarların alanları daralıyor. Bilgi teknolojilerindeki gelişim ve değişim yönetim anlayışını da değiştirdi. Bilgi toplumunda merkez kuruluşlarında çalışanların sayısı azalıyor, merkez bürokrasisinin yükünün önemli kısmı yerel birimlere aktarılıyor. Devlet tek yetki ve güç odağı olmaktan çıktı. Ulusal ve U.A sivil girişimler, örgütlenmeler artıyor. Devlet dışı aktörler, yapılar karar süreçleri üzerinde daha etkin hale geliyor. Son yıllarda otoriter eğilimlerin yükselişi gözlense de yerel ve sivil olan önemini koruyor. Katılımcı yönetim anlayışı, yönetişim, şeffaflık, yatay örgütlenme yaygınlaşıyor. Bilişim çağında ofis, hiyerarşi, mesai, formel ilişkiler, dikey örgütlenmeye sahip Weberyen yönetim yapıları demode hale geldi. Yerelleşme ve demokratikleşme etkin, verimli hizmet sunmanın sembolü.

Dünyadaki bu değişimden sosyal yapıların, uluslararası ağlara sahip NGO’ların, hareketlerin de uzak kalması imkansız. Hizmet Hareketi uzunca süre dünyadaki değişimleri çok iyi takip etti, global ve ulusal değişim süreçlerini fırsata, hizmete çevirmeyi başardı. Hareket, seküler-dindar pek çok oluşumun hayal dahi edemeyeceği kadar değişime açık oldu. Organizayon yapısını, hizmet alanlarını efektif şekilde yeniledi, dönüştürebildi. Son dönemde Türkiye merkezli yaşananlar, ortaya çıkan zorunlu hicret, yeni coğrafyalara dağılmalar ve Türkiye’de eski durumun sürdürülemez olması Hareketi daha köklü, yeni bir değişime zorlamaktadır.  

Kanaatimizce bu safhada Hizmet Hareketi yukarıda anlattığımız Glokalleşme çerçevesinde bir yandan global esaslarını, ilkelerini belirlerken, öte yandan yerelleşme çalışmalarına ağırlık vermelidir. Zira en iyi hizmet en yakından verilir, en az maliyetle en yakındaki üretir, en hızlı servisi en yakındaki yapar, yakınlık katılımı artırır, etkilenme ve etkin denetim arasında sıkı bağ vardır. Hareket merkeziyetçi ve güçlü bir karargaha sahip olduğu görünümünden mümkün olduğunca uzaklaşmalı, faaliyetlerini yerelleştirmelidir. Global anlamda bir çerçeve metin oluşturulabilir, vizyon ve temel ilkeler belirlenebilir. Hizmet esaslarından sapmaların, uzaklaşmaların olmaması için merkeze bağlı, ilkelere uygunluk denetimi/gözetimi yapan mekanizmalar kurulabilir. Merkez, temel hizmet ve ürün standartları belirleyebilir; ama neyin nasıl yapılacağı, ne kadar ve ne zaman yapılacağı gibi uygulamaya dair konuları yerele bırakır. Personel, mali kaynakların kullanılması ve icrai kararlar yerelde alınmalıdır. Yerele geniş alan bırakılması katılımcılık gerektiren gerektiren STK tipi yapılarda, hayır ve yardım kuruluşlarında çok daha önemlidir. Yerel insanlar kendi ihtiyacını daha iyi bilir. Kendi denetleyebildiği bütçelere destek vermek ister ve kendi katıldığı kararların arkasında durmak ister. Ekonomik destek verdiği, emek harcadığı, ama kendisinin denetleyemediği, karar süreçlerine katılmadığı, personel seçimine etkisinin olmadığı yapıların içinde olmak istemez. Değiştiremeyeceği, etkileyemeceği iş ve işlemlere katkısı sınırlı kalır. Global kurumların, NGO’ların yapıları genelde böyle işliyor. Genel merkez temel prensipleri belirliyor ve ilkelere-esaslara uygunluğu denetliyor. Yerel, geniş bir inisiyatif içinde ama ilkelere uygun icraatlarda bulunuyor. Mali konularda, kararlarda ve personel istihdamında bağımsızlığa yakın özerkliği bulunuyor. Bunun yanında farklı coğrafyalar arasında oluşması muhtemel mali kaynak dengesizliklerini gidermek, personel, para geçişkenliğini sağlamak için merkezde hedefleri/sınırları belirli fonlar oluşturuluyor. Bu fonlar zengin ülkelerden fakir ülkelere meşru yollarla aktarılabiliyor. Merkezde eğitim ve personel birimi oluyor ve burada yerel personel global standartlarda eğitimlere tabi tutuluyor. İnsan kaynaklarının dengeli dağılımı açısından ihtiyaca ve talebe göre ülkeler arası personel transferleri yapılabiliyor.

Hizmet dünyaya açılmış, her coğrafyaya dağılmış global hareket olsa da yakın zamana kadar “devletçi” denecek kadar Türkiye odaklıydı; “milliyetçi” denecek kadar Türk vurgusuna sahipti. Yaşanan süreç vesilesiyle Hareket hem yerele hem globale hitap edecek şekilde kimliğini, hedeflerini, ilkelerini belirli bir etnisiteyi ve coğrafyayı aşacak şekilde yeniden tanımlamalı ve dünyaya deklera etmelidir. Ortaya çıkan şartlar Hareketi yeni duruma yenilenmeye, değişmeye zorlamaktadır. Bunu yapabilmesi durumunda Hizmet daha geniş coğrafyalarda çok farklı kesimlere hitap edebilecek, insanlık için önemli bir boşluğu dolduracaktır. Global anlamda barış, huzur, birlikte yaşama adına önemli bir misyon eda edecektir. Bütün bu faaliyetleri Müslüman kimliğini açıkça ortaya koyarak ve referansını İslamdan aldığını vurgulayarak yapması faaliyetlerini daha değerli kılacaktır. Dünya böyle bir İslami harekete ihtiyaç duyduğu gibi Müslümanlar da şiddetten, çatışmadan uzak, eğitime önem veren, cehaletle, fakirlikle, iftirakla çağın anlayışıyla mücadele eden başarılı bir örneğe muhtaçtır.

Bahsettiğimiz konularda dikkate değer çalışmaların olduğunu söyleyebiliriz. Hareket içinde tabandan gelen taleplerin de etkisiyle doğal ve hızlı bir yerelleşme var. Sanırım AFSV global ilkelerin ve esasların belirlenmesi için epeydir çalışıyor. Bitirildikten sonra bunların kamuoyuyla paylaşılması bekleniyor. Ama bütün bu süreçlerde sorumluluk taşıyanların herkese oturacak bir sandelye ayırması, insanların katılımını sağlaması kadar, Hizmet insanlarının süreçlere müdahil olması, çözümler üretmesi, düşüncelerini meşveret havuzlarına akıtması, elini taşın altına koyması önem arzetmektedir.   

Yararlanılan kaynak: “Küresel Sistem, Demokratikleşme-Yerelleşme Dinamikleri ve Yerel Demokrasi”, Ökmen, Mustafa (2005)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin