Çocuklarınız sizden utanacak

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Uyuşturucu Baronu Zindaşti’nin kızını öldürten İlhan Ünğan Bağdat Caddesi’nde karısı ve çocuğuyla kahvaltı yaptıktan sonra arabasına binerken öldürüldü. Kırmızı Bültenle aranan İlhan Ünğan’ın öldürüldüğü gün Meriç’te kaybolan 21 yaşındaki Mahir Mete Kul’un cesedine ulaşıldı.

Türkiye’deki sıradan bir gün. Hakkında kırmızı bültenle arama kararı olan adam ailesiyle İstanbul’un en merkezi yerinde, Bağdat Caddesi’nde kahvaltı yapacak kadar rahat hayat sürerken, bir üniversite öğrencisi gördüğü baskılar ve yeniden tutuklanma korkusu yüzünden Meriç’in sularında kayboluyor.

Mahir daha 21 yaşındaydı. Bir yalancı tanığın ifadeleriyle, 10 ay hapis yatmış, tahliye olunca devam eden baskılar ve hakkındaki yurt dışı yasağı nedeniyle kaçak yollardan ülke dışına çıkmaya çalışmış ama Meriç’i geçememişti. Bindiği bot alabora olunca nehrin sularında kaybolmuştu ve günlerdir cesedine ulaşılamaya çalışılıyordu.

Mahir Mete; yaşanmaz, nefes alınamaz hale gelen ülkeden kaçıp Yunanistan’a sığınan annesi Ünzile Araz’ın yanına gitmeye çalışıyordu. Ünzile Araz dört gözle oğlunu beklerken bir gece yarısı nehrin karanlık sularında kaybolduğunu öğrenecekti.

Bir annenin yaşadığı acıyı, dramı, kıyameti düşünebiliyor musunuz? Ünzile Araz oğluna kavuşabildiğine değil, cesedini bulabildiğine sevinebildi ancak: “Teşhis ettiğimde onu öpüp kokladım. İstedim ki bir mezarı olsun, nehrin dibinde unutulmasın, şimdi kendi ellerimle defnedeceğim, mezarını öpüp koklayacağım ömrümün sonuna kadar benimle kalacak.”

Katillerin özgür olduğu ülke

Yine sıradan bir gününü yaşayan Türkiye’de organize suç örgütü reisi olarak her yerde güvenle gezen Sedat Peker, ‘devlet talep ederse sokaklara çıkarız’ diye açıklama yapıyordu. 21 yaşında satranç şampiyona bir üniversite öğrencisini büyük tehdit olarak gören devlet, sokakları her an kan gölüne dönüştürebileceklerini söyleyen bir adamı tehlikeli bulmuyordu.

Peker’in ettiği bu cümle bile tek başına bugünkü Türkiye’nin fotoğrafını göstermeye yeterdi.

Hatırlayacaksınız; seçim sonuçlarını bir türlü sonuçlandırmadığı için çokça eleştiriye maruz kalan Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürü Şenol Kazancı’nın mahcup ve kızarık yüzlü bir fotoğrafı ve açıklamaları düşmüştü medyaya. ‘Olanlara kızım çok üzüldü’ diyordu. ‘Ona yanlış bir şey yapmadım dedim ama ikna olmadı’

Şenol Kazancı’nın bütün suçu günahı 31 Mart günü nereden aldığını kimsenin bilemediği seçim sonuçlarını açıklamaması değildi tabi ki. Ama bu konu kamuoyunda gündem olduğu için muhtemelen kızı durumdan haberdar olmuş ve babasına ne oluyor sormuştu. Acaba çocukları diğer yediği haltları bilseler ne sorular sorarlardı babalarına, bir de gerçek cevapları öğrendiklerinde ne yaparlardı?

Şenol Kazancı’nın bu sözlerine tutuklu yüksek yargı mensubu bir babanın, kızı sosyal medyada cevap yazdı: ‘Biz babalarımızla gurur duyarken sizinkiler sizden utanacak diyorduk zaten.’

Hapiste de olsa babasının her zaman adalet ve hukuktan yana olduğunu bilen ve inanan, onunla gurur duyan bir genç kız ve iktidar tetikçisi babasının yaptıklarından utanan bir diğeri.

Tarih bir gün herkese soracak siz hangisinin çocuğu olmak isterdiniz diye!

Mahir Mete ve onlarca insanın Meriç’te boğulmasına neden olan, yüz binlerce insanı yersiz yurtsuz bırakan diktatörlüğü inşa edenlerin çocukları, suç örgütlerinin ortalıkta fink atmasını sağlayan yargı, emniyet, siyaset kurumunun mensupları çocuklarınız gerçekleri öğrendiğinde hepinizden utanç duyacaklar, biliyorsunuz değil mi? Tıpkı Nazilerin çocuklarının reddi miras yaptığı ve ebeveynlerinden dolayı başları önde yaşadıkları gibi.

Evet; Almanya’da babası Nazi olan hiçbir çocuk onunla gurur duyamadı. Kimliğini sakladı, geçmişiyle hiç anmadı kendisini. Vicdanlarında babalarını bir utanç damgası olarak taşıyıp durdular.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin