ABD-İran gerginliği Türkiye’ye nasıl yansıyacak?

Yorum | Adem Yavuz Arslan

Yurt Gazetesi yazarı Adnan Bulut pek okuduğum bir yazar değildir. Hatta yakışıksız ithamları ve ağzının bozukluğu nedeniyle Twitter’da bloklamıştım.

Fakat geçtiğimiz günlerde ilginç bir şey oldu.

Washington’un nabzını iyi tutan bir kaynağımla Trump’ın İran’ı tehdit ettiği tweeti üzerine laflarken pat diye “Sence Fidan’ın yeni görevi ne olur?” diye sordu.

Bende ‘Fidan’ın Erdoğan’ın sır küpü olduğunu, özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları ve 15 Temmuz kontrollü darbesindeki rolü nedeniyle vazgeçilmez olduğunu, kolay kolay değiştirmeyeceğini’ söyledim.

‘Tabi Erdoğan’ın kendini tehlikede göreceği yeni bir durum ortaya çıkmazsa’ şerhini de düştüm.

Sonuçta Erdoğan kendini ve siyasi geleceğini tehdit altında gördüğü anda çok radikal hamleler yapması ile biliniyor.

Bu aşamada dönüp Adnan Bulut’un Yurt Gazetesi’ndeki yazısına baktım. Bulut’un ‘tombul kuşu’ kim bilmiyorum ama iddiasına göre MİT’te Fidan döneminin sonu geliyormuş.

Yazının geri kalanı ise bizim mesleki tabirle asparagas.

Zira isim vermeden Yasin Aktay’ı tarif eden Bulut, yeni MİT Başkanının Aktay olacağını ima etmiş.

Aktay’ın MİT Başkanı olması ihtimal bile değil ama durup dururken Bulut’un böyle bir yazı yazması, aynı günlerde dünyanın öbür ucunda uzman bir ismin benzeri sorular sorması durup ‘ne oluyor?’ diye sormayı gerektiriyor.

Üstelik Adnan Bulut ve sürekasının ‘ilişkileri’ düşünüldüğünde yazı daha da anlamlı hale geliyor.

İRAN GÜNDEMİ ISINIYOR

Peki Trump’ın İran’ı tehdit ettiği tweetinden Fidan’ın görevine devam edip etmeyeceği noktasına nasıl geldik?

Özetle şöyle;

Malum olduğu üzere Trump’ın kadim bir İran alerjisi var. Göreve geldiği günden bu yana kademeli olarak tansiyonu yükseltiyor.

Hatta Beyaz Saray ve Dışişleri’nde ‘sakin ol, diplomasiye şans ver’ diyen herkesin ipini çekti.

Hem de Twitter mesajı ile.

Ardından Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’na ultra şahin politikaları ile bilinen, İran karşıtlığının sembol ismi John Bolton’u, Dışişleri’ne de Mike Pompeo’yu getirdi.

Bu isimler de ‘beklenen çizgide’ söylemler, politikalar geliştirdiler.

Nitekim ABD, İran ile Obama döneminde varılan anlaşmadan çekildi. Üstüne Pompoe’nun “Tarihteki en güçlü yaptırım” diye tanımladığı 12 maddelik eylem planı yayınlandı.

ABD, İran’da rejim değişikliğini hedefleyen bir dizi planı uygulamaya koydu. Mesela Pompeo’nun tarifiyle ‘eşi benzeri olmayan’ bir finansal baskı uygulanacak.

Nükleer müzakere ise artık ABD’nin ajandasında yok.

İÇERİDE SIKIŞAN TRUMP İRAN’A SARILDI

Malum olduğu üzere Trump, Rusya soruşturması nedeniyle hayli zorda. Hele de son Helsinki Zirvesi’nde Putin ile olan diyalogları ve açıklamaları nedeniyle ABD kamuoyunda büyük tepki çekti.

Sıkı Cumhuriyetçiler bile Trump’a ağır eleştiriler yaptılar.

Trump ifadeye çağrılır, üstüne sonbahardaki ara seçimlerde Kongre ve Senato’da dengeler değişirse Trump için işler daha da zorlaşacak.

Bu yüzden Trump’ın bir çılgınlık yapıp İran’la savaşa girişebileceğinden endişe edenlerin sayısı az değil.

TWİTTER’DAN TEHDİT

Başkan Trump’ın twitter merakı malum.

Güne hayli erken bir saatte tweet atarak başlayan, çok önemli konuları Twitter’dan duyuran, hatta Dışişleri Başkanı Tilllerson’u tweet mesajı ile kovan Trump son olarak İran’ı twitter aracılığı ile tehdit etti.

Başkan Trump, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin “İran’la savaş başka hiçbir savaşa benzemez” sözüne tweet üzerinden yanıt verdi.

Trump, büyük harflerle “Amerika’yı bir daha asla tehdit etme, edersen de tarih boyunca çok az bir kesimin katlanmak zorunda kaldığı acıyı çekersin. Artık sizin şiddet, ölüm içeren kaçık cümlelerinizi sineye çeken bir ülke yok karşınızda. Dikkatli ol!” yazdı.

İran tarafından cevabi tweetler geldi. Aslında sadece bu durum bile, yani liderlerin twitter üzerinden birbirini tehdit etmesi hayli ilginç.

Gerginlik nereye kadar tırmanır şimdilik kestirmek zor.

Fakat ABD’nin çok kapsamlı bir ekonomik ambargo uygulayacağı net. İran ile iş yapan ülkeler, şirketler önümüzde ki bir kaç ay içinde ciddi kararlar almak zorundalar.

Türkiye bu kez muaf değil.

Hatırlanacağı gibi daha önceki ambargo döneminde Türkiye’ye istisnai bir hak tanınmış, Türkiye’nin İran ile petrol karşılığı ticaret yapmasına izin verilmişti.

Gerçi Erdoğan bu istisnayı kullanıp Türk ekonomisine katkı sağlayacağına Zarrab ile özel bir sistem kurup cebini doldurmayı tercih etmişti.

Şimdi öyle bir istisna yok.

ABD Hazinesinden uzmanlar günlerdir Ankara’da ve  İran’a yönelik yaptırımlara dair doğrudan bilgilendirme yapıyorlar.

ANKARA’NIN ZOR TERCİHİ

Washington ile Tahran arasındaki gerginlik tırmandıkça Ankara için işler daha da karmaşık hale geliyor.

Zira İran Türkiye için önemli bir enerji kaynağı. Aynı zamanda İran ile ciddi bir ticaret hacmi de var.

Zaten bozuk olan Türk ekonomisinin İran ambargolarından olumsuz etkileyeceğini tahmin etmek zor değil.

Erdoğan’ın kişisel olarak İran ile çok yakın olduğu, hatta ‘ikinci evim’ diye tanımladığı herkesin bildiği bir realite.

İşler kopma noktasına geldiğinde Ankara kimi tercih edecek? Yada bir tercih yapabilecek mi ? Çünkü Ankara aynı anda Tahran ve Washington ile kötü olmayı başarmış durumda.

Suriye’de yaşananlar nedeniyle Ankara ile Tahran arası hayli kötü. Hatta iktidar sözcüsü kalemler İran’a ‘bizimle iyi geçin yoksa yarın ABD kapına dayandığında Türkiye’yi yanında göremezsin’ mesajı yolluyorlar.

‘Örtülü mesajları’ bir adım daha ileri götürüp ‘İran’da yaşanacak rejim değişikliği’nden bahseden ‘başkan danışmanları’ bile var.

ABD cephesi ise hayli karışık.

S-400 savunma sistemlerinin alınmasından Türkiye’de rehin tutulan Rahip Brunson’a, Zarrab Davası’ndan F-35 savaş uçaklarının teslimine kadar çok sayıda problemli konu var Türkiye ile ABD arasında.

Özellikle Rahip Brunson’un son duruşma da da tahliye edilmemiş olması Washington’da ki tepkiyi arttırdı. ABD  Kongresi Türkiye’ye yönelik yaptırımları tartışıyor.

ERDOĞAN FİDAN’A MAHKUM

Daha doğrusu, Trump ve Dışişleri’nin engellemek için yoğun çaba sarf ettiği Türkiye karşıtı adımlar artık dizginlenemeyebilir.

Rahip Brunson olayı ABD’de herkesimin üzerinde ittifak ettiği bir mesele haline geldi. Erdoğan’ı takdir ettiğini her fırsatta dile getiren Trump bile yaşanan durumu ‘yüz karası’ olarak tanımladı.

ABD yönetimi, Rahip Brunson’un Türkiye tarafından Washington’a karşı rehine olarak tutulduğunu düşünüyor.

Özetle İran ile gerginlik artarken Ankara ile Washington arasındaki gerginlikte azalmıyor.

Gerçi Ankara’da bu durumu ‘fırsat’ olarak görenler de yok değil.

Yapılan değerlendirmelerde “Washington hem Ankara hem de Tahran’ı aynı anda karşısına alamaz. İran ile kavga edecekse bizi yanına almak zorunda” deniyor.

Peki bütün bu analizlerin Fidan ile ilgisi ne?

Ben biraz şüpheyle yaklaştım ama Washington’da ki kaynağımdan şöyle bir yorum dinledim: “İran’ın bu kadar hedefe oturtulduğu bir dönemde Türk istihbaratının başında kim olduğu önemlidir.”

Devamında bana hayli ilginç gelen ‘analiz’ler dinledim ama ben yine de Fidan’ın Erdoğan için vazgeçilmez olduğu kanaatindeyim. Erdoğan, 15 Temmuz kumpasındaki rolü nedeniyle artık Fidan’a mahkum.

Bakalım zaman kimin analizlerini haklı çıkaracak ?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin