15 Temmuz’un 4. yılında neyi tartışıyor olacağız?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON Tr724

Eğer ukalalık olarak görmeyecekseniz “bu yazıyı bir kenara koyun” diyerek başlamak istiyorum.

Zira önümüzdeki dönemin gündemine dair iddialı bir analiz yapacağım. Biraz sonra okuyacaklarınız birebir olmasa da yüksek oranda gerçekleşecek.

Eğer bir sürpriz olurda tersi olursa sorun değil: Ben de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sayısız defa yaptığı gibi “Yanılmışım” der geçerim.

DEĞİŞİMİ FARK ETTİNİZ Mİ ?

Uzatmadan sadede geleyim.

Bu yılki 15 Temmuz ‘kutlamaları’nda ki değişikliği fark etmişsinizdir.

Tabi ki kastım Erdoğan’ın sınırsız hazine kaynaklarıyla yaptığı şaşalı törenler, 15 Temmuz hatıra saatleri, milyonlarca dolara yaptırılan propaganda belgeselleri ya da Hande Fırat’ın törenle müzeye konan cep telefonu değil.

Dikkat çekmek istediğim şey 15 Temmuz’un üçüncü yılında doğrudan Erdoğan’ı hedef alan ithamlar.

15 Temmuz’un ilk iki yılında daha çok Erdoğan ve AKP’nin ‘FETÖ’ söylemini benimseyen hatta Erdoğan’dan daha çok dillendiren muhalefet ve ‘bir takım güç odakları’ bu yıl eleştiri oklarının hedefine doğrudan Erdoğan’ı koydular.

Hatta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu doğrudan savcıları göreve çağırdı.

Aslında dikkatli gözler ‘gelmekte olanı’ uzunca bir zamandır fark ediyordu. İktidarın resmi 15 Temmuz söylemindeki boşlukları kayda geçiriyorlar ancak onların üzerine gitmek yerine Erdoğan’ın ‘FETÖ söylemini’ büyütüyorlardı.

CESUR SAVCI ÇIKAR MI ? 

Erdoğan rejimi 15 Temmuz’u yeni rejimin kuruluş tarihi olarak gördüğü için buna uygun bir söylemle ‘kutladı’ 15 Temmuz’u.

Atletle tank durdurmak gibi efsanelere dayanan bu söylemlerin AKP kitlelerini coşturduğu muhakkak ancak muhalif kesimlerin gündemi tamamen farklıydı.

15 Temmuz’un ilk iki yılında iktidara yakın bir dil benimseyen muhalif odaklar bu yıl doğrudan Erdoğan’ı hedef aldılar ve gizli kapaklı değil açıktan Erdoğan’ın yargılanması gerektiğini söylediler.

Mesela CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına bakalım.

Daha önce ‘Kontrollü darbe’ söylemini benimseyen Kılıçdaroğlu bu yıl çıtayı bir basamak daha yukarı koyup Erdoğan’ı 15 Temmuz’dan dolayı suçladı. ‘Yürekli savcı’lara çağrıda bulunduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu “Cumhurbaşkanı dahi olsa Erdoğan’ı çağıracak ve soracak: Ne istediler ve siz ne verdiniz ?”

CHP’den devam edelim.

Partinin grup başkan vekili Engin Özkoç, TBMM’de yapılan 15 Temmuz özel oturumunda AKP sıralarını ayağa kaldıran bir konuşma yaptı.

Özkoç’un söylemi Kılıçdaroğlu’na paraleldi.

Erdoğan’ın 8 Haziran 2018’de yaptığı “FETÖ bizim zamanımızda büyüdü” itirafını hatırlatarak “ne istediler, siz ne verdiniz?” diye soran Özkoç “Bu millet kendi halkına kurşun sıkan FETÖ’yü de ona yol verenleri de asla unutturmayacaktır” dedi

Konuşmadaki “ona yol verenler” vurgusunun altını çizmekte fayda var.

Devam edelim.

Benzeri söylemler sosyal medyada ve internet medyasında da yer aldı. Mesela Mehmet Yakup Yılmaz T24’te yayınlanan yazısında doğrudan “iktidarın değişmesiyle Erdoğan’ın yardım yataklıktan yargılanacağını” yazdı.

Erdoğan’a hitaben “kusura bakmayın, beni affedin, bunları yanlış tanımışım” demekle sorumluluktan kurtulmak mümkün olabilir mi? diyen Yılmaz, şöyle devam etti: “Bu çetenin siyasi ayağı da hesap vermek zorunda ve öyle görünüyor ki bu hesabın görülebilmesi için iktidarın el değiştirmesi gerekecek.”

CHP Grup Başkan vekili Özkoç’un mecliste yaptığı konuşmada kullandığı ifadeler birebir aynı şekilde Cumhuriyet’te Barış Terkoğlu’nun köşesinde de yer aldı.

Tıpkı Özkoç gibi Terkoğlu’da “Kendi halkına kurşun sıkan FETÖ’yü de, ona yol verenleri de unutma!” dedi.

15 Temmuz’un Erdoğan ve AKP’ye bakan tarafına dair ‘öbür mahalleden’ de ilginç bir yazı geldi. Akit yazarı Abdurrahman Dilipak “Ben merak ediyorum, 15 Temmuz darbe girişiminden hükümet üyeleri ne zaman haberdar oldular, haber aldıktan sonra ne yaptılar, o gece neredeydiler, saat kaçta ortaya çıktılar” ifadelerini kullandı.

Söz konusu Dilipak olunca şüpheci olmakta fayda var. Ne de olsa kariyerinde Mavi Marmara gemisinden son anda inmek gibi ‘ilginçlikler’ olan bir isim.

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök ise daha iki yıl önceden işaret fişeğini çaktı.

31 Mayıs 2017 tarihli yazısında ‘AKP’ye dost uyarısı’ yapmış ama aslında önümüzdeki yıllarda yazılacak olan iddianamelerin tarifini yapmış.

Şu ifadeler Özkök’ün iki yıl önceki yazısından:

“Planlanan darbenin başlamasından 12 buçuk saat önce açık açık ihbarı yapılan darbeyi önleyemeyip, öne aldırmak…

Ya bu darbe önlenemediği için erkene alınan darbede hayatını kaybeden 250’den fazla insan?

Bu senaryoyu onlara da anlatabilecek misiniz?

Tabii bunlar olup biterken, bütün ailesiyle birlikte ölüm tehlikesiyle karşılaşan Cumhurbaşkanı’nın, öne alınan darbeyi, darbe başladıktan sonra eniştesinden öğrenmesini neyle açıklayacağız?

Ya bütün bunlardan habersiz Başbakan’ın, darbecilerin arasından geçip evine giderken atlattığı ölüm tehlikesi…

Size tavsiyem.

Sakın “Darbe öne alındı” tezini savunmayın…”

Özkök laf cambazıdır ve bu ifadelerin ne anlama geldiğini bilmek için müneccim olmaya gerek yok.

AKP cehanı büyük bir coşkuyla 15 Temmuz’u kutlarken sosyal medyada Erdoğan’a ‘sopa gösteren’ hatırı sayılır bir kitle vardı.

Özellikle de Ergenekoncu taife de ciddi bir söylem değişikliği göze çarptı.

Bugüne kadar Erdoğan’a toz kondurmayan, “Erdoğan olmazsa FETÖ ile mücadele olmazdı” diyenler şimdi Erdoğan’ın 15 Temmuz’daki ihmallerini tartışıyorlar. Bu yönde sayısız paylaşım ve irili ufaklı köşe yazıları çıktı.

Mesela eski Ergenekon sanıklarından – aynı zamanda adı işkence iddialarıyla sürekli gündemde olan – Ali Türkşen’in sosyal medyada yazdıklarına bakalım:

“Bir devlet düşünün ki, kendi besleyip büyüttüğü terör örgütünün kendine yaptığı darbe kalkışmasına göz yumup, sonuçlarından dibine kadar istifade ettikten sonra, kendi içindekiler hariç herkesi terörist ilan edip, bir de kalkışma gününe destan desin. Çok mantıklı…”

Örnekleri daha da uzatabilirim ama mevzu sanıyorum anlaşıldı.

ERDOĞAN NE KADAR DİYET ÖDEYECEK ?

Peki Erdoğan cephesinde durum ne ?

Aslında Erdoğan’ın ‘bir cismin yaklaştığını’ gördüğünü söylemek mümkün. Çünkü yaşanan seçim hezimetlerine ve parti içinden yükselen itirazlara rağmen zulüm hız kesmiyor.

15 Temmuz öncesi medyanın yönetici kadrolarını toplayıp onlara hitap eden Erdoğan yine ‘bu can bu tende olduğu sürece Cemaatle mücadele edeceğini’ söyledi.

15 Temmuz törenlerinde ise defalarca, üstüne basa basa ‘bu mücadeleden geri durmayacağını’ tekrar etti.

Hatta bir adım daha ileri giderek “Hangi görünüm hangi iddia hangi kisve altında olursa olsun, kendisini devletin ve milletin menfaatlerinin üstünde gören hiçbir anlayışın bir daha buralarda hakim olmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Erdoğan’ın bu sözlerinin muhatabı meydanlardaki kalabalıklar değildi.

Onun gönderdiği mesaj diyet borcu olan müttefiklerineydi ve mealen “Hala buradayım ve mücadele ediyorum” diyordu.

Türkiye’nin menfaatlerine olmamasına rağmen alınan S-400 füze savunma sistemleri için “tarihin dönüm noktasıdır” demesi de aynı denklemin sonucu.

Erdoğan’ın parti içinden yükselen itirazlara ve seçim mağlubiyetine rağmen başta Gülen Cemaati başta olmak üzere muhafazakar kesimi hedef alan bu açıklamaları ‘müttefiklerine olan diyet borcu’nun büyüklüğünü gösteriyor.

Seçimi kaybeden, kendi partisindeki homurtuları bastıramayan, Mehmet Şimşek ya da Ali Babacan gibi isimleri bile ikna edemeyen bir Erdoğan tartışmasız şekilde Ergenekon’a muhtaç halde.

Bir başka ifadeyle Erdoğan ittifak ettiği, büyüttüğü ‘canavarı’ kendi eliyle beslemek zorunda.

Bu yüzden Erdoğan Ergenekonculardan daha Ergenekoncu da kesilebilir.

Sonuçta katilleriyle anlaştı ve diyet borcunu ödüyor. Ödeyebileceği bir şey kalmadığında ise Erdoğan’ın kendisini isteyecekler ve aslında bu süreç çoktan başladı. Hatta Erdoğan 15 Temmuz’da kendi kalemini kırdı denilebilir.

BABACAN’IN APAR TOPAR KAPATILAN SORUŞTURMASI 

Malum olduğu üzere AKP ile yollarını ayıran Ali Babacan’a yönelik ‘sürpriz’ bir ‘FETÖ soruşturması’ açılmıştı. Tanık ifadeleri alınırken Bülent Arınç savcının ‘aklını başına alması gerektiği’ uyarısını yaptı ve görünmez bir el ‘takipsizlik’ verdirerek dosyayı kapattı.

Dosya şimdilik kapandı ama yarın yeniden açılmasının önünde hiç bir engel yok. Erdoğan’ın da bundan endişeli olduğunu sağır sultan bile duydu. Üstelik bu kez Erdoğan’ın etrafında onu koruyup kollayacak kimse de kalmadı.

Artık ne Cemaat var ne de Liberaller. Kürtler zaten dışlanmıştı.

Erdoğan Ergenekona karşı yalnız ve korumasız. Üstelik Cemaati bitireceğim diye hukukun canına okudular.

Yarın bir gün kendi çıkardığı kanunlarla yüzleşecekler.

BİR HAKİM BİR SAVCIYLA TERÖR ÖRGÜTÜ İLAN ETMEYİ ERDOĞAN İYİBİLİR 

Babacan’a yönelik “FETÖ’ye yardım soruşturması” bir şekilde kapatıldı ama benzerlerinin gelmeyeceğinin garantisi yok.

Sonuçta burası Türkiye ve iktidarı eline geçiren güç odakları muhaliflerini “bir savcı bir hakimle terör örgütü ilan edebiliyor”.

Ayrıca Erdoğan da bu konuda çok tecrübeli.

Gülen Cemaati kendine biat etmeyince kapalı kapılar ardında “Onları bir hakim bir savcıyla terör örgütü ilan ederim” tehdidinde bulunmuştu. Kim bilir yarın bir gün başkası da bir hakim bir savcıyla Erdoğan’ı ve destekçilerini terör örgütü ilan edebilir.

Son bir hatırlatma ile bitireyim:

Adalet Bakanlığı verilerine göre AKP iktidarı mevcut 353 cezaevine ilave olarak 137 yeni cezaevi inşaa ediyor. Hali hazırda 220 bin olan kapasite 315 bine çıkacak. Gülen Cemaati mensuplarının, akademisyenlerin ve Kürt siyasi hareketinin zaten cezaevinde olduğunu, bir çoğunun tahliye aşamasına geldiğini düşünürseniz yeni yapılan cezaevlerine kimin konacağını tahmin etmeniz zor olmaz.

En başta dediğim gibi, bu yazıyı bir kenara koyun. Erdoğan’ın “FETÖcü” ilan edilip yargılanmaya başladığı zaman “demişti” dersiniz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Ergocularin nasil bir yargilama yapabilecegini, saray cambazi iyi bilir… Bu dunyadan baska bir hulyasi da olmadigina gore, kuvvetle muhtemel kacacaktir…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin