Zühtü Bey’in hukuk nöbeti…

YORUM | BÜLENT KORUCU

Hırsız gördüğünde havaya bakıp ıslık çalan bekçi, hırsızlardan şikayet edebilir mi? Cinayete iştirak eden yargıç, katillerin cesaretinden yakınabilir mi? Yangına su yerine benzin döken itfaiyecinin mahalle yandıktan sonra ahaliyle birlikte ağlamaya hakkı var mıdır?

Aslında lafı bu kadar dolandırmaya gerek yok! Ülkede adalet yok edilirken, bazen üç maymunu oynayarak, bazen yardım ve yataklıkla ama en önemlisi suçu aklayarak kendini kirleten bir Anayasa Mahkemesi’nin insan içine çıkacak yüz bulması şaşırtıcı değil mi?

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın hukuk nöbeti gelmiş. Yok olan adaletin arkasında ağıt yakmış yine. “Ocak 2022 tarihinde bize gelen başvuru sayısı 12 bine yakın. Bu sayı Almanya ve İspanya Anayasa Mahkemeleri’ne yılda gelen başvuru sayısından daha fazla.”

En fazla da içine düştükleri itibarsız durum ağırına gitmiş. “AYM’nin bireysel başvurular sonucu verdiği ihlal kararlarının yerine getirilmemesi ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesinin ve bu ilkenin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına gelmektedir.”

Anayasayı ve onun tesis edeceği düzeni korumak öncelikle kimin görevi? Zühtü Arslan’ın başında bulunduğu mahkemenin. Onların paspas ettiği anayasaya kim, niye uysun? Katilin cinayet mahalline dönüp maktulün yakınlarıyla birlikte ağlaması bu.

Zühtü Bey, her hukuk nöbeti geldiğinde alabildiğine özenli ve dikkatli bir dille mevcut durumu eleştiriyormuş gibi yapıyor. Aslında hukukun geri gelmesi değil talebi. Çünkü onun yolu gerçekten sesini yükseltmekten ve sorumluları sarsmaktan geçiyor. Siz hiç yönü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük bir tenkidini duydunuz mu? Bırakın doğrudan hedef almayı ima bile yapamıyor. Oysa AYM kararını uygulamayan Yargıç Akın Gürlek’i Adalet Bakan Yardımcısı olarak ben atamadım. Bir gece gizlice bakanlığa giderek kendisi de oturmadı koltuğa. Atama kararnamesini ve altındaki imzayı parmağınızla göstermedikten sonra söylenenler lafı güzaf.

AYM Başkanı sadece biraz itibar dileniyor; bütün arzusu bu. Anayasanın uygulanmasını istediğine inanmıyorum. Öyle olsa önce kendileri uygular.

Hukuk devletinde erkler ve kurullar, saygınlık ve yaptırım gücünü metinlerden değil duruşlarından alır. Anayasa ve yasa metinlerinde eksikler olmakla birlikte bugünkü rezil durumu haklı çıkaracak kadar kötü değil. Öyleyse sorun nerede? Elbette başta başkan olmak üzere heyetin tamamının her kritik dönemeçte takındığı işbirlikçi tavırda.

İki üyesi Erdal Tercan ve Alparslan Altan’ı arenada parçalanmak üzere kurban verdiklerinde bütün itibarlarını kaybettiler. Hukukta yeri olmayan iltisak ucubesiyle çanak tuttukları cinayetin adı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde konuldu. Hukuksuz tutuklama ve adil yargılanma hakkı ihlali kararları AYM’nin alnına çalınmış bir kara lekedir. O lekeden kurtulmadan muhatap oldukları maskara muamelesi bitmeyecektir. Kaldı ki daha sonra Engin Yıldırım’ın “AYM’nin ışıkları yanıyor” paylaşımı üzerine yediği linçte de aynı korkak tavrı sürdürdüler.

Mafya bir mahallede hükümranlığını ilan edecekse ibreti alem için birilerini infaz eder. Geride kalanların da önde gelenlerini aşağılayarak onursuz bir duruma düşürür. Böylece düzen onların istediği şekilde kurulur. Anayasa Mahkemesi’nin yaşadığı tam da budur. Ve çıkış karnından konuşmakla olmaz, ancak onurlu bir duruşla o itibar geri alınır. O güne kadar kimse Zühtü Bey’i ve Saray’ın müştemilatı gibi görünen mahkemesini ciddiye almaz. Kendisine saygısı olmayana kimse saygı duymaz. Nokta.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin