Zidane, zirvede bırakmak demek!

HABER-PORTRE | HASAN CÜCÜK

Futbol dünyası Real Madrid teknik patronu Zinedine Zidane’nin şok istifasıyla sarsıldı. 2,5 yıl önce oturduğu koltuğunda tarihi başarıları imza atan genç teknik adam, ‘’Herkes için en doğru an buydu. Takım için her şey iyi giderken böyle bir karar almak garip durabilir ama bu takım kazanmaya devam etmeli. Üç yılın ardından bir değişim gerekiyordu. Real Madrid’in daha fazlasını kazanmak için değişime ihtiyacı var. Gelecek sezon burada olmayacağım. Real Madrid ve başkan Florentino Perez’i gerçekten çok seviyorum” sözleriyle görevinden istifasını ilan ediyordu. Tarihin en başarılı teknik adamları olmayı kısa sürede başaran bir isim için bu istifa sürprizdi. Ama adınız Zidane ise daima zirvede bırakmak gerekiyordu.

Hayata 23 Haziran 1972’de Marsilya’nın La Castilla bölgesinde merhaba diyen Zinedine Zidane’in ailesi Cezayir’den 10 yıl önce geçim derdi için Fransa’ya gelmişti. Babası İsmail ailenin geçimini sağlamak için bir markette yıllarca gece bekçiliği yaparken, annesi Malika ev hanımıydı. Zidane 3 erkek kardeşi Cemal, Ferid, Nureddin ve  kız kardeşi Leyla ile uzun yıllar küçük bir evde normal avrupa standartlarının altında bir hayat yaşadı. Futbol yeteneği Zidane için bu şartlardan kurtulmanın adresiydi.

‘Mecburen’ futbolcu!

Hayata zor şartlarda merhaba diyen Zidane mecbur olduğu için gittiği okuldan boş kalan vakitlerini meşin yuvarlığın peşinde geçirmeye başladığında  ilk takımları US Saint-Henri ve Septemes Sports Olympiques oluyordu. Ancak bu takımlar o zamanın şartlarına göre mükemmel imkanlara sahip olmayan, gençlerin sadece spor amaçlı yerler olarak bir araya geldiği mekanlardı. Zidane hem kulüpte oynuyordu hemde futbol kabiliyetini arttırmak için caddelerde top koşturuyordu o dönemlerde.

Zidane’ı futbol dünyasına kazandıran isim Jean Varraud’dur. Cannes takımının yönetim kurulu üyesi olan Varraud görevi takımı yönetmekten ziyade ‘yıldız avcılı’ğıydı. Nitekim Zidane’i okul karmasında seyreden Varraud, ‘Tekniği harikaydı. Dikkatimi hemen üzerine yoğunlaştırdım. Diğer yıldız avcıları daha çok maça ve mücadeleye konsantre oldukları için Zidane’ye dikkatlerini yöneltmediler. Zidane dünyanın en iyi top tekniğine sahip müthiş bir yetenekti’ diyecekti. Kendisini futbol dünyasına kazandıran Varraud’la bağını hiç koparmayan Zidane, ‘Futbol hayatımı borçlu olduğum isim şüphesiz Mösyö Varraud’dur. Devamlı kendisini ararım. Aklımdan çıkarmadığım tek isimdir’ diyerek vefasını ortaya koyuyordu. Cannes yeteneğiyle kendinden bahsettiren Zidane 17 yaşında genç takımda oynamaya başladı. 19 yaşına geldiğinde artık profesyonel olarak Fransa liginde top koşturuyordu. İlk golün hediyesi ise kulüp başkanından Renault marka bir araba oluyordu.

Real Madrid’li yıllar

Cannes’te başlayan kariyerine kısa sürede ülkenin köklü kulüplerinden Bordeaux’da devam etti. Zidane’nin yıldızı her geçen gün parlıyordu. 1996 yılında Bordeaux’u İnter Totto’dan UEFA Kupası finaline taşıyan kadroda yeralan Zidane adını artık bütün Avrupa ezberlemişti. Zidane, Bordeaux’da Dugary ve Lizarazu gibi ilerde milli takımla büyük başarılara imza atacağı isimlerle buluşmuştu. 1996’da Juventus’a giderken, o artık adını herkesin bildiği bir yıldızdı. 2001’de Real Madrid’e transfer olurken, futbol tarihinin en pahalı oyuncusu oluyordu. Yıldızlar topluluğu Real Madrid’de takımın dümenine yine Zidane geçiyordu.

Başarısı sadece kulüp düzeyinde kalmıyordu. Fransa tarihinde ilk kez 1998 Dünya Kupası’nda şampiyon olurken, başrolde Zidane vardı. Euro 2000’de gelen şampiyonluğun mimarı yine Zidane’dı. Zidane’siz Fransa’yı görmek için 2002 Dünya Kupası’na bakmak gerekiyor. Sakatlığından dolayı gruptaki ilk iki maçta oynayamayınca Fransa tel tel dökülyordu. Zidane’lı üçüncü maç gruptan çıkmaya yetmeyip, 4 yıl öncenin şampiyonu grup maçlarında kupaya veda ediyordu.

“Sen bir virtüozsün, dünya futbolunun dahisisin”

Euro 2004’de Yunanistan’a yenildikleri maç sonrası Henry’nin ‘Takımda gerçek bir lidere ihtiyaç var’ sözleriyle isyan bayrağını açtığı Zidane karşı ‘Arsenal çetesi’ Henry, Pires, Vieira ve Wiltord birleşince tepkisini milli takımı bırakarak gösteriyordu. Almanya 20006 yolunda işler ters gitmeye başlayınca Zidane ile birlikte hareket edip milli takımı bırakan Thuram ve Makalele’nin tekrar kapısı çalınıyordu. Zidane’nin dönüşüyle Fransa galibiyetle tanışıp Almanya 2006’da İsviçre ve İsrail’in önünde grup lideri olarak gelmekle kalmayıp, oynadığı futbolla ülkesini finale kadar taşıyordu. Fransa’nın eski başkanı Jacques Chirac, 2006’da Zidane’a yazdığı açık mektupta, “Sen bir virtüozsün, dünya futbolunun dahisisin.” demişti.

Zidane, 2006 Dünya Kupası öncesi Real Madrid’i, kupa sonrası ise futbolu bırakıp herkesi çok ediyordu. 34 yaşınna yeni girmişti. Oynadığı futbolla herkesi mest etmişti. Ama o Zidane’di. Zirvede bırakmak gerekiyordu. Diğer yıldız oyuncular gibi son döneminde kulübeye mahkum olmak veya para kazanmak için kolay liglerde top koşturmak Zidane yakışmazdı.

Futbolcuyken zirvede bırakan Zidane, teknik adamlığında aynı tercihi yapıyordu. 2,5 yıllık Real Madrid geçmişine tam 9 kupa sığdırırken, bunun 3’ü Şampiyonlar Ligi kupasıydı. Yıllarını futbola veren efsane teknik adamların ulaşamadığı başarıya 2,5 yıl gibi kısa sürede erişmişti. Bu denli büyük başarı aynı zamanda içinde büyük tehlikeyi de barındırıyordu. Başarıya alışmış bir kulüpte en ufak bir sendeleme başarısızlık addedilecekti. Zidane adına leke düşecekti. Uzun başkanlığı döneminde gözünü kırpmadan teknik adamların biletini kesen Florentino Perez’in gözyaşları içinde Zidane, Real Madrid’e veda etti. Zirvede bırakmanın yeni örneğini verdi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin