Zavallı Serbest Fırka

YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

Cumhuriyetin ilanı sonrasında devrimlere odaklanan yeni rejim, ilk muhalefet partisi Terakkiperver Fırka’yı Şeyh Sait İsyanı gerekçesiyle kapatmış ve altı yıl devam edecek tek partili hayat başlamıştı.

1929 Dünya Ekonomik Buhranı’nın bütün dünyayı etkilediği dönemde Türkiye büyük bir krize maruz kaldı ve bu durum sadece “99 gün sürecek” ikinci çok partili hayat denemesinin gündeme gelmesiyle sonuçlandı.

PARTİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

12 Ağustos 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın (SCF) kuruluşu fikri, M. Kemal Paşa’ya, o zamanki hitap tarzıyla “Gazi Hazretlerine” aittir. Düşüncenin ortaya çıkışında ise 1929 Buhranı etkili olmuştur.

Yeni rejim 1924-1928 arasında hızla devrimler yapmış ve Türkiye, laik bir devlete dönüşmüştü. Buna karşılık 1911-1922 arasında savaş yaşayan ve sonrasında ekonomisi bir türlü rayına girmeyen Türkiye’de ağır vergilerin de etkisiyle halkın memnuniyetsizliği giderek artmaktaydı.

Halkın tepkisinin ülkeyi yedi yıldan beri yöneten ancak halkın temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan CHP’ye yöneldiği çok açıktı. Tek parti yönetiminden bıkan halk memnuniyetsizliğini dile getirmekten çekiniyor, seçim hakkını kullanamıyor, CHP’ye yakın kişilerin oluşturduğu çıkarcı sınıfa karşı tepkiler ifade edilemiyordu.

CHP’li olmak “menfaat ve kariyerle” özdeşleşmiş, iktidarla yakın ilişkileri sayesinde büyük kazançlar elde eden bir kesim ortaya çıkmıştı. Diğer yandan Şeyh Sait İsyanı sırasında çıkarılan ve 1929’a kadar yürürlükte kalan Takrir-i Sükûn Kanunu ile uygulanan baskı rejimi halkı canından bezdirmişti.  

Atatürk’ün SCF vasıtasıyla amaçlarından birisi de CHP’nin denetlenmesiydi. Hatta İngiliz elçilik raporlarına göre yeni parti, “İsmet Paşa ile Atatürk arasında bir güç meselesi” olup bir seçimle iktidara da gelebilirdi.

Atatürk’ün asıl gayesi ise patlama noktasına gelmeden halkın hoşnutsuzluğunu azaltmaktı. İngilizlere göre Fethi Bey iyi bir başbakan olabilir, içeride ve dışarıda bir rahatlama sağlayabilirdi. Buna karşılık Türkiye henüz hür ve liberal bir ortama hazır olmadığından SCF’nin uzun süreli olması beklenmiyordu.

Partiye gösterilen ilginin nedenlerini SCF’nin yerel seçimlerde birinci parti olduğu Samsun örneğine bakarak anlamak mümkündür. Dünya Ekonomik Krizi’nin etkisiyle bölgenin temel geçim kaynağı olan tütüne talep azalmış, bankalardan kredi alan tütün tüccarları aldıkları kredi nedeniyle ağır faizler altında ezilmeye ve iflas etmeye başlamıştı. On iki ay boyunca çoluk çocuk tütün ekimiyle uğraşan çiftçiler de büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmışlardı.

Atatürk, partinin kuruluşunu bizzat takip etmiş ve sadece genel başkanını değil CHP’den SCF’ye katılacak kişileri de belirlemişti. Fethi Bey (Okyar) hatıratında bu kişilerin sadece Paşa’nın güvendiği değil aynı zamanda “İsmet Paşa’ya muhalif” kişiler olduğunu ve bu sayede partinin “inandırıcılığının arttığını” ifade etmektedir.

Kurucular arasında Fethi Bey’den başka Türkçülük düşüncesinin önemli isimlerinden Ahmet Ağaoğlu, Atatürk’ün “öz kardeş” olarak gördüğü çocukluk arkadaşı Nuri Conker, yine çocukluk arkadaşı ve eski vali Tahsin Bey (Uzer), daha önce Sağlık Bakanlığı yapan Dr. Reşit Galip ve meşhur şair Mehmet Emin Bey (Yurdakul) yer alıyordu. Bu kişiler CHP’nin işleyişinden ve özellikle İsmet Paşa’dan şikâyet eden kişilerdi ve Atatürk tarafından “zorla” SCF’ye dahil edilmişlerdi.

Atatürk partiye kız kardeşi Makbule Hanım’ı (Atadan) da üye yapmış, ancak Fethi Bey’e yetmiş milletvekili için söz verilmişse de parti mecliste on dört milletvekiliyle temsil edilmeye başlamıştı.

SCF “liberal esaslara” dayanmakta olup içeride tekelleri kaldırmayı, vergileri azaltmayı, rüşvet ve yolsuzlukla mücadele etmeyi, iki dereceli seçim yerine tek dereceli seçim sistemine geçmeyi, kadınlara siyasal haklar vermeyi, fikir ve basın hürriyeti alanında reform yapmayı vaat ediyordu.

Dış politikada batı ile ilişkilerin geliştirilmesi, yabancı sermayenin teşvik edilmesi vaatleri vardı. Buna karşılık parti programında temel ilkeler olarak “cumhuriyetçilik, laik ve milliyetçilik” yer almıştı.

NEDEN FETHİ BEY?

Kurulan parti Atatürk’ün isteğiyle ortaya çıkmış yani kontrollü bir muhalefet hareketi bizzat kurucu irade tarafından başlatılmıştı. Böylece denetlenemeyecek bir muhalif hareketin önüne geçiliyordu.

Ali Fethi OKYAR - Devlet-i Aliyye-i

Bu amaçlarla kurulan güdümlü muhalefet partisi liderinin Atatürk’ün tam güvenini kazanmış ve cumhuriyetin temel yaklaşımlarına uygun bir kişinin olması kaçınılmazdı. Bu kişinin Atatürk’ün yıllardır yakından tanıyıp çok güvendiği Fethi Bey olması çok normaldi.

Ali Fethi Bey, 1880 yılında Pirlepe’de çiftçilikle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, askeri rüştiye ve idadiyi Manastır’da okumuştu. Daha sonra Harbiye’ye girmiş, burada İttihat ve Terakki’ye dahil olmuştu. Manastır’daki öğrenciliği sırasında M. Kemal’le tanışmış ve bu dostluk Harbiye’de de devam etmişti.

Fethi Bey, Kurmay Mektebi’ni birincilikle bitirdikten sonra bütün başarılı genç subaylar gibi III. Ordu emrinde göreve başladı ve burada Kazım Karabekir ve Enver Bey gibi genç subaylarla eşkıya takibinde bulundu.

31 Mart Vakası’nda İstanbul’a gelen Hareket Ordusu kurmayları arasında da yer alan Fethi Bey, Abdülhamit’in tahttan indirilmesi sonrasında gönderildiği Selanik’te kaldığı Alatini Köşkü’nde ona nezaret etmekle görevlendirildi. Daha sonra Paris’te askeri ateşe olarak yaptı ve burada Fransız idari yapısını inceleyerek liberal görüşleri benimsedi.

1912’de milletvekili seçilen Fethi Bey, İttihat ve Terakki’nin genel sekreteri oldu. Balkan Harbi’nde de Osmanlı ordusunun başarısızlığıyla sonuçlanan Bolayır Muharebelerinde M. Kemal’le birlikte görev yaptı.

1913’te Sofya’ya büyükelçi olarak tayin edilince askeri ateşe olarak da dostu M. Kemal’i buraya tayin ettirdi. 1917’ye kadar bu görevde kalan Fethi Bey, mütareke devrinde kısa bir süre Dahiliye Nazırı olarak da görev yaptı.

Mütareke devrinde M. Kemal’in de sermaye vererek katkıda bulunduğu Minber gazetesini çıkaran Fethi Bey, bu dönemde İstanbul’da Malta sürgünleri arasında da yer aldı ve sonrasında Millî Mücadele’ye katılarak Dahiliye Vekilliği yaptı.

Cumhuriyetin ilanı öncesinde başbakan olan Fethi Bey, cumhuriyetin ilk çok partili hayat denemesinde de başbakandı. Ancak Şeyh Sait İsyanı sırasında Atatürk’ün isteğiyle istifa etti ve yerine İsmet Paşa tayin edildi. Fethi Bey ise Paris büyükelçiliğine tayin edildi ve 1930’a kadar bu görevde kaldı.

Fethi Bey’in özgeçmişine bakıldığında M. Kemal’le daha askeri rüştiye öğrenciliğinden itibaren tanışan, daha sonra Sofya’da birlikte görev yapan bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Mütareke döneminde ve Millî Mücadele’de bu birliktelik devam etmiş ve 1924 Kasım’ında da M. Kemal tarafından başbakan yapılmıştır. Bu yönleriyle Fethi Bey, M. Kemal’in her yönden güvenini kazanmış bir kişidir ve çok partili hayat denemesinde bu özelliklerinden dolayı tercih edilmiştir.

İZMİR MİTİNGİ

SCF’nin kurulmasıyla ülkede bir özgürlük havası esmeye başladığı gibi parti halk nezdinde kısa sürede karşılık buldu. Birçok yerde hızla örgütlenen SCF, az bir gayretle büyük kitlelerin desteğini almayı başardı.

Küçük bir parti olarak hedeflenen SCF’ye gösterilen ilgi, CHP yönetimini ve Atatürk’ü rahatsız etti. Başlangıçta SCF’ye destek veren iktidar yanlısı basın da özellikle laiklik konusunda yeni partiye uyarılar yapmaya başladı.

Kırılma noktası ise SCF’nin İzmir mitingi oldu. SCF’ye Ege’de büyük bir rağbet olduğundan Fethi Bey, Atatürk’ün onayını alarak İzmir’i de kapsayan bir geziye çıktı. Buna rağmen CHP önde gelenleri geziyi engellemeye çalıştılar. Adliye Vekili Mahmut Esat (Bozkurt), Fethi Bey’den önce İzmir’e giderek Fethi Bey’e güvenlik tehlikesi olduğunu belirterek gelmemesi gerektiğini bildirdi.

M. Kemal ise gezinin mutlaka yapılmasını istedi ve gereken tedbirlerin alınması için İzmir valiliğine emir verdi. Fethi Bey 4 Eylül 1930’da Konya adlı vapurla İzmir’e vardığında limanda büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. ABD büyükelçisi bu olayı “bütün İzmir alt üst oldu” şeklinde not etmişti. Büyükelçi bu ilgiyi, halkın hükümetin politikalarından duyduğu rahatsızlığı ifade etme fırsatı olarak yorumluyordu.

Talimata rağmen İzmir polisi halkı korkutma, bayrakları indirme ve itiraz edenleri karakola sevk etme gibi yollarla engellemeye çalıştığı gibi İzmir valisi ve belediye başkanı ziyarete gelen Fethi Bey’le görüşmek bile istemediler. Fethi Bey’in şikâyeti üzerine de M. Kemal devreye girerek mitinge engel olunmaması talimatını verdi.

Bu sırada İzmir’de CHP’yi destekleyen tek gazete olan Anadolu, SCF’yi aşağılayan yayınlar yaparak Fethi Bey’in karşılanması sırasındaki olayları “para ile tutulmuş sarhoşlar tarafından yapılmış taşkınlıklar” olarak yansıttı.

Bu hakarete tahammül edemeyen halk Anadolu gazetesine yürüyerek protesto etti ve sonra da CHP il binasına yürüdü. Ancak CHP il merkez yönetiminden bir şahıs halka “namussuzlar” diye bağırınca halk da galeyana gelerek il binasının taşlayarak camlarını kırdı.

Fethi Bey olaylara engel olmaya çalışsa da güvenlik güçleri kalabalığa ateş açtılar ve bir çocuğu öldürüp on beş kişiyi de yaraladılar. CHP Kâtib-i Umumiliği’nin hazırladığı raporda SCF’liler bir taraftan “serseri ve baldırı çıplak” olarak ifade edilirken diğer yandan da yaşananların “komünistlerin tahrikatı eseri” olduğu belirtiliyordu (DAB Cumhuriyet Arşivi, 490.1.00, 6. 9. 1930).

Böylece SCF’nin ilk gezisi olaylarla başlamış ve kan dökülmüş oldu. Aslında SCF’nin akıbeti artık belli olmuş ve uzun ömürlü bir muhalefet olamayacağı ortaya çıkmıştı.

Ahmet Ağaoğlu’nun hatıralarına göre güvenlik güçlerinin kurşunuyla can veren on iki yaşındaki çocuğun babası, bir anda kalabalığın içinden kucağındaki çocuğuyla Fethi Bey’in yanına ulaşmış ve “İşte size bir kurban! Başkalarını da veririz! Yalnız sen bizi kurtar!” demişti.

KIRMIZI ÇİZGİLER

Bu olay sonrasında SCF, kısa bir süre faaliyetine devam edebildi. Hatta bir yerel seçim tecrübesi de yaşadı. Seçim sonrasında uzun süre “hile tartışmaları” devam etti.

Fethi Bey de Atatürk’le karşı karşıya gelmemek için 12 Kasım 1930’da partisini feshetti. Böylece “güdümlü muhalefet” ancak üç ay yaşayabildi. İngiliz elçilik raporlarına göre SCF’nin devamı halinde idamlara varan büyük bir tasfiye yaşanabilirdi. Fethi Bey böyle bir facia yaşamamak için partisini kapatmayı tercih etti. 

SCF’nin bu kısa siyasi hayatına bakıldığında Türkiye’nin sonraki döneminin siyasi gidişatını anlamak mümkündür. Türkiye’de iktidar partileri, “güdümlü muhalefet” SCF örneğinde olduğu gibi “icazetle” ortaya çıkmışlardır.

Çok partili hayata geçişte Demokrat Parti, CHP’nin içinden çıkan kişiler hatta Atatürk’ün başbakanlığını yapmış Celal Bayar’ın başkanlığında kurulmuş ve 1950’de iktidar, “muvazaa partisi” olarak görülen DP’ye geçmiştir.

27 Mayıs Darbesi sonrasında DP’nin mirasçısı AP, emekli Orgeneral Ragıp Gümüşpala tarafından kurulmuş ve 1965’te tek başına iktidara gelmiştir. 12 Eylül Darbesi’nden sonra 1983 seçimlerini kazanan ANAP da darbe hükümetinin Başbakan Yardımcısı Turgut Özal tarafından kurulmuştur.

SCF örneğinden hareketle çıkarılabilecek diğer bir sonuç da halkın bunaldığı dönemlerde “nefes alma imkânı” olarak yeni oluşumlara fırsat verilmesidir. Örneğin halk, Tek Parti döneminin baskılarından DP’nin iktidara gelmesiyle kurtulmuş, 27 Mayıs darbesi ve Menderes’in idamının izleri AP’nin iktidara gelişiyle silinmeye çalışılmıştır.

12 Eylül’ün baskıcı ortamı ANAP’ın iktidarıyla demokratik ve liberal bir sürece dönüşme eğilimine girmiş, 2001 Krizi sonrasında da AKP’nin iktidara gelişiyle “kısmi bir rahatlama” olmuştur.

Halkın bu değişim dönemlerinde bu partilere büyük ümitler bağladığı bir gerçektir. Buna karşılık iktidara gelen DP, AP ve ANAP bir süre sonra ilk dönemlerindeki özelliklerini kaybederek devletin kırmızı çizgilerine teslim olmuşlardır. Bugün AKP’nin geldiği nokta da önceki örneklerden farklı değildir.

***

Kaynaklar: F. Tevetoğlu, “Atatürk’ün Davasını Birlikte Yürütmekte İlk Aklına Gelen Arkadaşı: Fethi Okyar”,  Türk Kültürü, Ağustos 1987, S. 292; A. Avşar, Serbest Fırka’nın Kapatılmasında Basının Rolü, İÜ SBE Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996; Fethi Okyar’ın Anıları, İstanbul, Kültür, 1997; F. S. Şirin, “İngiliz Elçilik Raporlarına Göre SCF’nin Kuruluşu ve Sonrasında Yaşanan Gelişmeler”, Vakanüvis, Aralık 2021.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bu güzel analiz için çok teşekkürler.
    Bugünden bakınca o zamanlarda “döndürülen dolapları” görmek daha net ve kolay.
    Yarınlarda da bugünlerde döndürülenler daha net, ariz ve amik olarak anlaşılır inşallah…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin