Zalimin sonu!

Halepçeliydi Hakim Abdül Rahman, tüm ailesini Saddam’ın katliamında kaybetmişti. Ömrünü Saddam’la mücadeleye adamıştı. Saddam, 2005’teki mahkemesine adım attığında karşısında hâkim olarak Abdül Rahman’ı görünce bundan rahatsız olmuş ve yargılanmak istememişti.

YORUM | NACİ KARADAĞ

Dikkat ettiysen sevgili okur, çoğul ve muğlak değil, tekil ve mutlak kullandım. Kastımın bizzat bugünkü Türkiye’yi bu hale getiren kişi olduğunu elbette biliyorsunuz.

Bugünlerde Abdülhamid dizi senaryosuna yansıyacak kadar büyük bir panik var saray çevresinde. Kendi arkadaşlarının kuracağı bir siyasi parti ile al aşağı edilmekten korkuyor sanırım mevcut iktidar. Bu sebeple, şimdiden kitlesini “ihanet” eksenli cephe kurmaya hazırlıyor.

Başta Erdoğan ve çetesini siyasetle indirebileceğini zanneden Davutoğlu, Gül ya da diğer suç ve vebal ortakları olmak üzere, bilumum zevat yanılıyor.

Erdoğan asla ama asla siyasetle gitmez, gitmeyecek. Dahası kimse onu götürebilecek güce erişemeyecek.

Elbette bu cümle ilanihaye iktidarda kalacağını ve ülkeyi daha perişan edeceği anlamına da gelmiyor.

Başka bir şeye dikkat çekmeye çalışıyorum:

Koca bir ülkeyi mundar (murdar da olur ama ‘mırdar’ değil!)  etmenin vebali bir yana, bizzat kararını aldığı, uygulattığı, haberli ya da habersiz mağdur ettiği tüm masumların ahının tutacağına emin olabilirsiniz.

Kâhin ya da medyum olduğum için bunları söylemiyorum. Tam tersi tarihin akışıyla sabit bir gerçektir bu durum. Size şunu da ifade edeyim; Erdoğan’ın siyaseten başkasına değil bizzat kendine yenileceğini düşünüyorum. İnsanların umutsuzlukla bir yeni siyasi figür aradığının farkındayım.

Yanlış yerde aranıyor bu isim.

Aranmasına gerek yok, orada; Saray’da oturuyor kendisi…

Buraya yazıyorum; Tayyip Erdoğan kendi sonunu kendi hazırlayacak.

Hatta daha fazlası…

Masumlara kumpas, kendi iktidarını uzatmak adına ne yaptıysa aleyhine işleyecek, ördüğü çoraplar kendi başına geçecek…

Şair Demirel’i hicvederken şöyle demişti:

“Başa çorap örenin,

Geçti başı çoraba!

Başkanlık referandumu için bin pişman olacağını söylememe gerek yok, aklı başına gelen çomarından trolüne kadar pek çok AKP’li bunun farkına çoktan vardı. Ancak geçmişler olsun.

Seçimde yapılan hileler kendi sonlarının başlangıcıydı işte…

Yüzde 51 oyu isterse ağzıyla kuş tutsun, istediği kadar ülkeyi terörize ve tehdit etsin asla alamayacak. Oy çalarak da bu orana ulaşamayacak emin olun.

İstediği kadar seçimleri sulandırmaya, bulandırmaya çalışsın. Hatta tekrar tekrar seçim yapsın… Gidişat bir kez yokuş aşağı döndü mü, bu süreci durdurabilecek gücü olmayacaktır.

Saraydaki hesap her zaman çarşıya uymadığı gibi zulmün de bir ömrü oluyor.

Bir gün, kaderdenk noktasına gelinecek ve esas film o anda kopacak ve çıkardığı kanunlar, perişan ettiği hukuk başına bela olacak.

Proje mahkemeleri kurmanın bedelini bizzat ödeyecek.

Kürt kökenli Iraklı Hakim Rauf Kürt kökenli Abdül Rahman’ı hatırlar mısınız?

Halepçeliydi Abdül Rahman, tüm ailesini Saddam’ın katliamında kaybetmişti. Ömrünü Saddam’la mücadeleye adamıştı. Saddam kurduğu proje mahkemelerle Abdül Rahman’ı iki kez idam cezasına çarptırmıştı.

Saddam’ın 1988 yılındaki Halepçe katliamı sırasında yakınları kaybedenlerin 2005’teki mahkemesine adım attığında karşısında hâkim olarak Abdül Rahman’ı görünce bundan rahatsız olmuş ve yargılanmak istememişti.

Son olarak yasalardan rahatsızlığını vurgulamış, hâkimleri beğenmemiş ve adalet talep edince Abdül Rahman şöyle demişti: “Bu mahkemeleri siz kurdunuz, bu yasaları siz çıkardınız!”

Saddam’ın sonunun nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.

Genç avukat Emir Said intihar etti.

Daha bir gün önce yine bir masum can verdi

Ergenekoncuların kini zaten bitmiyor, bir milyon insan ölse, çoluk çocuk milyonlarca masum zindanlarda çürüse kinleri, nefretleri bitmeyecek sanırım.

Beni esas şaşırtan bunca zulme, kıyıma, alçaklığa İslamcıların sesini çıkarmaması.

Hepsi bir şekilde ekmek derdine düşmüş durumdalar.

Milyonlarca insanın zulüm altında inlemesi zorlarına gitmiyor, sesleri çıkmıyor.

Laikçi çevreler ise gizliden yürek soğutuyorlar tıpkı Ergenekoncular gibi. Ak saçlı babalara, annelere, bacılara, esnafa, ev hanımına, öğrenciye suçlu tulumu giydirerek rahatlayacaklarını düşünüyorlar sanırım. Nasıl bir kindir düşünün işte.

Nasıl bir hesap içindedirler bilinmez ama, bir sürü hapishane inşa edenler, aslında kendi ikamet mekanlarını hazırlıyorlar. Toplumdan ahlakı, adaleti, vicdanı kovanların bu kavramlara en fazla ihtiyaç duyanlar olacağını söylüyor tarih…

Ömrü yeten görecektir bu zulüm bumerangının dönüşünü…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. ERGENEKONCULARIN VE CEMAATIN BAŞINA GELENLERIN SEBEBİNİ 100 YILDIR KÜRTLERE YAPILAN ZÜLME BAĞLIYORUM…….
    Bakın bir mümin şuna inanır depremler tesadüfen olan hadiseler değil, Allah`in iradesi ve bilgisi dahilinde olur.
    Bazan bu bir ikazdır
    Bazan bir cezadır..
    Ve bilmediğimiz hikmetleri var.
    Deprem olanda zalimlerle beraber masumlarda zarar görür.
    Son beş altı yıldır Türkiyede sosyal deprem oluyor.
    Ergenekoncu depremi
    Bakın bu ergenekoncular Kürtlere yıllardır zülmediyorlardı… Bir tuzak kurdular AKP ye, (belki Allah onları cezalandırmak istiyordu ve böyle bir yola sürükledi onları… çünkü en başta kürtler olmakla, mazlumlara zülmetmekte tövbe etmiyorlardı, vazgeçmiyorlardı..) Allah da bir topluluğun zülmünü başka bir topluluğun eliyle kaldırmak için tuzaklarını başlarına geçirdi.
    Sonra Sur-Cizre-Nusaybin-Şırnak-Yüksekova…. yerle bir edildi.
    Ve cemaatçı denilen BELKİ ASLA CEMAATÇI OLMAYAN. AKP MÜHALİFİ askerler bu Kürt şehirlerini yerlebir etmede yer aldılar. Ve onlar hepsi şu an cezaevinde. Bu barbarlığı yapan askerleri mazlum kürtlerin ceza vermeye gücü yetmezdi.
    Allah cemaat depremini yarattı ve 100 yıldır devam eden ve belki şu son iki deprem olmasaydı bir o kadar daha devam edecek olan KÜRT ZÜLMÜNü devam ettirme düşüncesinde olanları cezalandırdı.!!!!!
    Şu an Türkiye toplumu paramparça olmuş.
    Kimse kimseyi sevmiyor.
    Bakın cemaatın içinde öyle insanlar vardı, bunlar kürt kelimesine dahi tahammül etmiyorlardı (ki bunlar cemaatçı değildi, menfaat icabı içine girmiş Latif Erdoğan gibi ( Gazeteci ve Yazarlar vakfı eski başkanı) çok şahsiyetsiz insanlar vardı)
    Bunlardan üçünü ben bizzat gördüm ve cemaatın o şehirdeki en önemli insanlarıydı. Şu an itirafçılar.
    Yani cemaatın içinde kürtlerden nefret eden ve belki bu müsibet yaşanmasaydı, ömürleri boyunca kürtlere ya zülmedeceklerdi yada en azından zülme SESSİZ kalacaklardı.
    İşte cemaat depremi ile Allah buna son verildi.
    Kürt hakları savunucuları ekseriyeti sol düşünceli olunca, tüm kürtlere yapılan her türlü zülmü meşru gören yada görmeyen cemaatçılar vardı.
    Ne düşünce nede eylem olarak hiçbir zaman pkk içinde yer almadığımız halde cemaatın maruz kaldığı bütün zülümleri yaşamiş biriyim ve ailede bu meseleden onlarca ölü var…
    Bakın cemaatın gördüğü zülüm tarifsizdir, ama 50-60 bin kürt öldü…. bunları bacısı, annesi-babası vardı ve çoğuda namazlı niyazlı insanlardı…. yürekler yandı -yanıyor
    Cemaatın holdingleri gitti ve bu büyük bir zülümdür,
    Binlerce holding kurabilecek kürde de engel olundu…
    Ben bir kürt olarak bütün bu dertlerimizi bırakmış, ister inanın ister inanmayın cemaatın başına gelen bu musibete üzülüyorum.
    Biz ekser kürtler böyleyiz, ama bizi anlayan yoktu. Şu an bizi anlayan bir kitle Türkiyede varoldu.
    Ve zülüm devam ederse kesinlikle süriyelileşek
    Müslümanların içindeki zalimler bu süreçte tescillendi.
    Artık her namaz kılan masum değil. Bu anlaşıldı
    Bir insanı asimile etmek Allahın rızasına uygun olamaz..
    Bu yapıldı, 100 yıl boyunca.
    Ben bile bu zülme dayanamadım ve bir Türk kızı ile evlenerek ailemi asimile etmiş bir kürdüm.
    Benim neslimde. kürt sorunu yok artık.
    Amma asimile edilemeyen, Kendini asimile etmeyen, etmek istemeyen kürtlere zülme devam edilirse elbetde böyle depremler daha çok yaşayacağız.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin