Yusuf Kaplan’ın timsah gözyaşları

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Her kesimden insan Türkiye’yi terk etmek istiyor. Yazılımcılar, mühendisler, sağlık görevlileri… Kapılar iki taraflı açık olsa, ülke nüfusunun yarısı dışarı gidecek gibi bir tablo var. Ne var ki bu tablonun oluşmasına sebep olanlar suçu başkalarına atıyor. Yazar Yusuf Kaplan’ın gidişlere isyanı ise, faili gizleme çabasından başka bir şey değil.

Sosyal medyada, gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında hemen her gün yurt dışına giden meslek sahiplerine ilişkin ayrıntılar yer alıyor. Medyaya yansıyan bu gidişler genel itibariyle meslek bazında ya da bireysel olanları öne çıkarıyor.

Türkiye’yi terk edenler istatistiklerle ifade edilince nedense daha fazla ilgi çekiyor. Sosyoloji Mezunları Derneği (SOMDER), “Farklı toplumsal kesimlerden gençlerin aktif vatandaşlık algıları ve politikaya katılım mekanizmalarına bakışı” başlıklı bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı. 

Katılımcılara farklı alanlarda sorular yöneltiliyor. Özgür Aktükün öncülüğünde yapılan araştırmadan buraya sadece konumuzla ilgili olan bölümü alacağım. 

Katılımcılara “Türkiye’de insanlar mutlu mu” diye soruluyor. Bunların yüzde 96,3’ü “Hayır”, yüzde 2.7’si evet, yüzde 1’i ise “Cevap yok” yanıtı veriyor. 

Gençlere “Yaşam standardınızı ve beklentilerinizi düşündüğünüzde bir yıl öncesine göre durumunuz daha mı iyi oldu” diye sorulduğunda, yüzde 82,4’ü daha kötü, yüzde 8,6’sı aynı kaldı cevabını veriyor. Daha iyi oldu diyenlerin oranı sadece yüzde 9,0 olarak ölçülüyor. 

Peki düne ilişkin tablo böyle. Ya gençlerin yarına ilişkin beklentileri? Aynı insanlara, “Sizce durumunuz önümüzdeki yıl daha mı iyi olacak?” diye sorulduğunda tablo pek parlak değil… Katılımcıların yüzde 66,5’i “Daha kötü olacak”, yüzde 13’ü aynı kalacak görüşünde. 

2023’ün seçim yılı olmasından dolayı umut besleyenler bir miktar var. Bunların oranı yüzde 20’yi ancak buluyor. Binde 4’lük bir kesim de görüşü olmadığını ifade ediyor.

Gençlere yöneltilen, “Değiştirme olanağınız olsaydı hayatınızda ilk neyi değiştirmek isterdiniz?” sorusuna yüzde 27,8’i “Ülkemi” diye cevap veriyor.

YUSUF KAPLAN’IN SUÇLUYU BULDUĞU YER

İslamcı kesimin gözde ismi akademisyen ve Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, birkaç gün önce yurt dışına gidenlerle ilgili bir dizi paylaşımda bulundu. Kaplan’ın paylaşımına göre, 18-25 yaş grubundakilerin yüzde 70’i Türkiye’yi terk etmek istiyor. 

Yusuf Kaplan, nereden aldığını paylaşmadığı araştırmaya göre, Türkiye’yi terk etme oranı zekâ ile doğrudan orantılı. Zeki gençlerde bu oran yüzde 95’i buluyor. 

Buraya kadar bir istatistik paylaşımından ibaret. Yeni Şafak yazarı, bu rakamların ortaya çıkardığı tablodan hareketle doğru bir tespitte bulunuyor. “Bu ülkenin intiharıdır” diyor. 

Ancak bu ifadelerden sonra, bu tabloya neyin yol açtığını yorumlamaya girdiğinde, gerçeklerden uzaklaşıp zihninde kurduğu dünyaya dalıyor. Kafasındaki cangıllar, gerçek nedenlere ulaşmasına engel oluyor.

Ülkenin, zihnî bir işgal altında olduğunu öne süren Kaplan, bu tablonun sorumlusu olarak iki asırdan bu yana “çağdaş ve çağdışı bir zihniyet” olarak nitelendirdiği kesimleri gösteriyor. Daha net ifadeyle Osmanlı’daki Batılılaşma düşüncesini suçluyor. 

Batılılaşma girişimlerinin bu toplumu köklerinden koparıp mankurtlaştırdığını öne süren Kaplan, Türkiye’nin “Nuh’un gemisi ve insanlığın son adası” olduğu inancını paylaşıyor. 

Yusuf Kaplan, siyasal İslâmcıların sembol isimlerinden. Dahası, bu kesimin epeyce insaflı olanlarından. Ancak, Batı medeniyeti dendiğinde bilinç altında biriktirdiği her şeyi bir anda boşaltmaya başlıyor. 

Sanki Batılılaşma hareketleri olmasaydı, Osmanlı bütün ihtişamını sürdürecekti. Eski tabirle Garplılaşma olmasaydı, Osmanlı dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü konumuna gelecekti. 

Osmanlı, tarihi boyunca askeri güç olduğu dönemde bile ekonomide hiçbir zaman söz sahibi olamadı. Çöküşünü hazırlayan sebeplerden birisi de buydu. 

Kaplan gibileriyse 200 yıldan bu yana “Batı çökecek” diye kendilerini teselli ediyor. Sadece kendini teselli etse sorun yok. Toplumu da buna inandırmaya çalışıyor.

 

Türkiye’nin ekonomi, adalet ve eğitim alanlarında ciddi sorunları olduğunu kabul eden Yusuf Kaplan, “Bu ülkeyi leş kargalarına teslim etmeyecek” kadar da cesur bir duruşa sahip görünmeye çalışıyor. 

Hurafelerle doldurulmuş din anlayışını insanlığa kurtuluş reçetesi olarak sunan bu kafa, aydınlanmacılığa da yarasanın ışığa olan düşmanlığından daha fazla tepki veriyor. 

Gençlerin yurt dışına gitmelerine sebep olan kendisinin de destekçisi olduğu iktidar değilmiş gibi adres şaşırtmaya kalkan Kaplan, “Burada gençleri değil, ülkeyi bu hâle getiren iki asırlık çarpık ve çağdışı zihniyeti sorguluyorum” diyor.

Dünyanın en büyük öğrenci değişim programı olarak bilinen Erasmus için yakışıksız ifadeler kullanmaktan geri kalmayan Kaplan, bu programa “Orgasmus” yakıştırması yapıyor. 

28 Eylül 2014 tarihli “Erasmus değil, Orgasmus projesi” başlıklı yazısında, bu programın cinselliği öne çıkaran bir girişim olduğunu öne sürüyor. Kaplan hızını alamıyor Erasmus için ülkeleri zihni işgal yoluyla teslim alma girişimi olarak niteliyor.

SUÇLULAR, BAŞKALARINI SUÇLU GÖSTERİRSE…

Türkiye’den Batılı ülkelere insan göçü her dönemde oldu. Osmanlı’nın son döneminde kendilerini güvende hissetmeyen aydınlar Batı’nın yolunu tutarken, bu 1960’lı yıllarda kas göçüne dönüştü.  

Bu göç zaman içinde değişim gösterdi. Bu tablo son 6-7 yıldan bu yana hem kas göçü, hem beyin göçüne dönüşmüş durumda. 

Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) Başkanı Gönül Kamalı’nın verdiği bilgiye göre 2021 yılında 30 bin yazılımcı Türkiye’yi terk etti. Kamalı, yurt dışına gidişlerin hız kesmediğini ve bu rakamın kısa sürede 100 bine ulaşmasından endişe duyduklarını belirtti.

Sağlık sektöründeki tabloysa yakın geleceğe ilişkin alarm veriyor. Dünyanın en prestijli tıp dergilerinden The Lancet, bu yılın ilk 7 ayında 1402 doktorun Türkiye’den ayrıldığından hareketle bir araştırma makalesi yayınladı. 

Yıl sonuna kadar bu rakamın 3 bine ulaşma ihtimaline dikkat çeken makaleye göre, giden doktor sayısı 2012’ye göre 50 kat artmış durumda. Doktorlar en çok daha iyi bir maaş, artan şiddet olaylarından kaçma ve insanca yaşama ortamı bulma amacıyla gidiyor. 

Ürkütücü olan, bu ülkede sorunların kaynağı olan zihniyet, sorunların adresi olarak başka kapıları gösteriyor. Türkiye’yi yaşanmaz hale getiren kafalar, yaptıklarını gizlemek amacıyla başka öcüler arayışına giriyor.

Gençler ülkeyi yaşanmaz bulup, çözümü bir şekilde yurt dışına çıkmakta arıyor. Ülkeye yönetimi ve oy verenleriyle yön verenlerse yaşlı kesim oluyor. 

Maalesef ülkeyi dün kafalılar yönetiyor, yarınlar boğuluyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Neden terk ettikleri gayet orta da ve haklı bir gerekçeye dayanmıyor mu. Onca eğitimin ardından, siz şöyle bir kıyaslama yapsanız, ülkeniz ne savaşta, ne kıtlıkta, sürekli televizyonlardan size dünyaya yön verdiğinizde söyleniyor, yani manevi olarak bir sıkıntı da yok, neden kendiniz için iyi olmayanı istemeyesiniz k.

    Bakın, MAAŞ rakamları herşeyi anlatıyor. (Kaynak, memurlar.net, maaş hesaplama modülü, 2022 kasım)
    Kaynak: https://medizinio.de/blog/arzt-gehalt, Almanya

    Türkiye: 1. yılında asistan doktor : 16.070 TL NET ,( 833 EURO)
    Türkiye 6. yılında asistan doktor: 16.753 TL NET (868 EURO)

    Almanya: 1. yılında asistan doktor : 2911 Euro NET
    Almanya: 6. yılında asistan doktor: 3.761 Euro NET
    —————————————————————————————————–
    Türkiye 1. yılında uzman doktor : 16.985 TL (880 EURO)
    Almanya 1. yılıda uzman doktor: 3840 Euro

    Türkiye 13. yılında uzman doktor: 18.500 TL (900 EURO)
    Almanya 13. yılında uzman doktor: 4934 Euro
    Almanya 1. yılında üst-uzman doktor: 4812 Euro
    Almanya 7. yılında üst-uzman doktor: 5500 Euro
    Almanya 1. yılında LTD-uzman doktor: 5660 Euro
    Almanya 7. yılında ltd uzman doktor: 6066 Euro

    Özellikle büyükşehirler gözönüne alındığında, Kiraların da fırladığı düşünülünce Türkiye de,, 850 euro maaş mı almak ister bir doktor, yoksa 3000 Euro mu.

    ————————————————————–

    Aslında bu kıyası her alanda yapabilirsiniz.
    Üst düzey bürokrasinin maaşları,

    örneğin, bakanlık müfettişleri, Kasım itibariyle, 19.000 lira maaş alırlar.
    Çok tecrübeli vergi müfettişlerinden istifa edip özel sektöre geçenlerde de büyük bir artış var.

    Bunların arasında bir nebze, yargı mensupları, sayıştay denetçileri kısmen rahat

    Mesleğe yeni başlayan bir hakim 25.000 lira ile başlarken, 1. dereceye ayrılınca 36 bin lira maaşı buluyorlar.

    Ama yurtdışı emsalleri ile kıyaslandığında, durum onlardada komik bir kıyaslama oluyor

    —————————————————

    Peki bu neden oldu?

    Gayet basit…2 trilyon dolara yakın bir para, içinde alınan kredilerde dahil, son 20 yılda çarçur edildi, taşa gömüldü,

    neticede, artan dış borç ve artan ihracat.

    Sırf bunun için, ama ama sadece bunun için, sadece ve sadece bunun için, artık döviz sıkıntısının yaşanacaklarını gördükleri için,

    “İHRACAT ARTIRIP, DÖVİZ GELSİN, BATARSA TÜM DİĞER SEKTÖRLER BATSIN”

    mantığıyla, işçininhakkına girip ücretleri bu yöntemle düşürdüler, ve ülkenin çalışanını, emeğini çöp ettiler.

    Asgari ücretlinin maaşının döviz karşılığı 350 euro.
    ———————————

    Aslında beyinliler, akıllılar terk etmiyor, tespit biraz da yanlış, bu insanlar imkanları olabilen insanlar ve daha rahat gidebiliyorlar, doktorluk gibi, sağlık çalışanları evrensel geçerli bir meslek olduğu için daha rahat gidebiliyorlar.

    Yoksa, herkes gitmek istiyor, Meksika dan Amerikaya iltica eden, binlerce Türkiye vatandaşından bahsediyor Amerikan basını.
    ———————————————————

    Peki bu ücretleri düşürmek, ülke parasının pul olmasına değdi mi?
    Asla,

    gittikçe, ithalat ile ihracat arasındaki fark daha da açılıyor, ülke, her ay, diğerinden daha fazla dışticaret açığı veriyor.

    Bu dövizin daha artması, işçiliğin daha da ucuzlaması, daha da fakirleşeceğiz demek.

  2. Yusuf Kaplan, büyük ölcüde dogruluk payi olan bir söylemin angajmanligini yapan yanlis bir isim. Yanlis bir isme dogruluk payi olan söylemi üzerinden vurmak da yine angajmanlik refleksiyle yapilan bi istir, yanlis insan isidir yani. Bu bakimdan ha Yusuf Kaplan ha Ahmet Karabay.

    Avrupa catur cutur cöküyor. Bunu görmeyen ya Avrupa asigidir ya da angaje is yapiyor demektir. En zorlari da örnekte görüldügü gibi angaje is tutanlar. Avrupa asigina en kötü ihtimal bir uzagi görme gözlügü verirsin ve dersin ki bak uzaktaki Avrupa´da en az yakinin kadar berbat.

    Ama bunu angaje calisana anlatamazsin. Ya telkin yemistir ya da kendi kendini hipnoze etmistir. Isler sarpa sarinca, Avrupa mahkelemelerinden, siyasilerinden bekledigi kararlar gelmeyince, Yunanlilar iltica edenleri geri itince hicbir sey olmamis gibi susar, ertesi gün tekrar baslarlar Yunanlilar ne iyi insanlarmis, bize yanlis anlatmislar diye.

    Angaje calisan biri icin gercek diye bi sey yoktur, kendi gercegine ulasmak icin icabinda yerden bir yalan tasi alarak gercegi taslar, gün olur yerden gercekligi olan bir tasi alir gercegin kafasina firlatir. Tek bildigi odur. Yalani taslayacagim derken gercegin kafasini gözünü kirar. Ve bunu seytani gercekten tasladigini düsünen hacilarin o ilkel istahiyla yapar, attikca atasi gelir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin