‘Yeni’ Hazine ve Maliye Bakanının açıklamalarını iyi anlamalı

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Dövizin hafta başında çıktığı rallinin nereye varacağını anlayabilmek için Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati’nin açıklamalarını iyi anlamak gerekiyor. Sabık bakanın istifa mektubunda at izinin it izine karıştığını belirtip, “Allah sonumuzu hayreylesin” diyerek bitirdiği istifa mektubunda anlatmaya çalıştığı günlerin kapısının aralandığı daha iyi ortaya çıkacak.

“Kara Salı” ardından yazdığım ‘Cihan devleti’ diye yola çıktılar ‘soğan ekmeğe’ talime fit oldular başlıklı yazımda atılan adımların tesadüfî olmadığını, Türk Lirasını bilerek düşürdüklerini etraflıca anlatmaya çalışmıştım.

Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz döviz kurunda ilk belirgin kıpırdanma olduğu 19 Kasım Cuma günü, bazı gelişmelerin emarelerini görüp bir takım uyarılarda bulunmuştu. Ancak uyarıların kamuoyunda gündem olması üzerine Beştepe yapılan hazırlığı erteleme yoluna gitmişti.

Durmuş Yılmaz açıklamasıyla o adımın önünü kesti başlıklı yazıda mevcut Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan’ın artık bakanlık yapamayacağını hatırlatmış ve rolü bütünüyle Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati’nin üstlendiğini açıkça anlatmaya çalışmıştım.

MÜSİAD üst yönetiminde bulunmasına rağmen Nebati’ye vitrin dışında etkin bir görev verilmek istenmediğinin de altını çizmiştim.

BİR HABER VE BİR PAYLAŞIM TABLOYU NET ORTAYA KOYUYOR

Şimdi bir haber ve bir paylaşımdan aktarma yapacağım. Böylece ülkenin nasıl yönetildiği konusunda önünüze bir tablo koymuş olacağım.

Türkiye Cumhuriyeti’nin işleyiş yapısına göre Merkez Bankası bağımsız olarak çalışmalarını yürütür. İstediği zaman istediği başkanı değiştiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da işine geldiğinde Merkez Bankası’nın bağımsızlığına vurgu yapabiliyor.

Resmi tabloyu Erdoğan ortaya koyarken işin pratiği farklı yürüyor. İktidarın yayın organlarında dün bir haber yer aldı. Hürriyet, Milliyet, Yeni Şafak, Türkiye…. Daha sayıp gidebilirsiniz. Haber farklı cümlelerle okuyucuya duyurulsa da özeti şöyle idi.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplanan AK Parti MYK’da döviz kurlarındaki hareketlilik ele alındı. Türkiye’nin kararlılıkla uygulamaya koyduğu yeni üretim ve ihracat hamlesi yolunda attığı adımlar yabancı merkezler tarafından sekteye uğratılmak isteniyor. Alınan bilgiye göre, düşük faiz politikası yolunda kararlılık sürdürülecektir.”

Epey detaylı haberin özünün özü bu çerçevede. İyi de, faizin düşük tutulması politikasındaki kararlılık AK Parti MYK’sında ele alınıp karar veriliyorsa Merkez Bankası nerede? Hani faiz kararını bağımsız Merkez Bankası veriyordu?

İkinci sözünü edeceğim paylaşım ise Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati tarafından yapıldı. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin Hazine ve Maliye Bakanı fiilen olmadığı için Nebati bu rolü her şeyi ile üstlenmiş durumda.

Nureddin Nebati, dün gece geç saatlerde sosyal medya hesabından peş peşe tweet attı. 11 flood/bilgisel ekonominin nasıl bir rota üzerinde olduğunu görmek açısından hayli önemli idi.

Ben burada önemli gördüğüm bir iki noktasını vurgulayacağım. Fırsat bulursanız 11 bilgiseli de okumalısınız.

Nebati, bir takım grafiklerle de zenginleştirdiği paylaşımlarında, mevcut piyasa koşullarında politika faizinin enflasyonun altında tutulmasında herhangi bir sorun bulunmadığını söylüyor. Faizlerin talep enflasyonunun önüne geçilmesi için artırılması gerektiğini, küresel salgının yol açtığı enflasyonu azaltmak içinse faizin düşürülmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Bakan Yardımcısı Nebati, uygulamaya konulan düşük faiz politikasından dolayı TL’ye manipülatif saldırılar olduğunu, ancak bunun ekonomiye ciddi zararlar vermeyeceğini öne sürüyor. Buna örnek olarak da bankacılık sektörünü gösteriyor. İddiasını da “kredilerin geri dönüşlerinde hiçbir sıkıntı yoktur” diye pekiştirmeye çalışıyor.

“BU SEFER DÜŞÜK FAİZİ UYGULAMAYA KARARLIYIZ”

Nebati’nin, bu paylaşımlarını Erdoğan’ın bilgisi ve onayı olmadan asla yayınlayamayacağını göz önünde bulundurarak okumamız gerekiyor:

“2013’ten beri düşük faiz politikamızı her uygulamaya yeltendiğimizde güçlü bir itirazla karşılaştık. Bu sefer bunu uygulamada kararlıyız.”

Öyle anlaşılıyor ki Saray bundan sonra ekonomide bütün performansını “yüksek faiz, düşük enflasyon” tezinin yanlışlığını ortaya koymak için harcayacak.

Dövizi baskılamak için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar tutarındaki rezervini heba edenler, yeni tezlerinin doğruluğunu topluma göstermek için neleri elimizden çıkaracak hep birlikte göreceğiz.

Türkiye 2005-2010 arasında kendisine Avrupa Birliği hedeflerini koydu, bu yolda ilerlediğine dair göz doldurucu çabalar harcadı. Son 10 yıldan bu yana sosyal alanda kulvar değiştirdi. Son 5-6 yıldan bu yana ise ekonomide değiştirilen kulvarın sorunlarını yaşıyoruz.

Bu yolda ilerlendiğinde uğrayacağımız ilk yer Arjantin. Orasının ara durak olduğunu unutmayın. Varış limanımız ise Venezüela olacak gibi görünüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin