Yeni başlayanlar için Facebook skandalı (5)

FOTO: AFP - JOSH EDELSON

Yorum | Naci Karadağ

Çıkan kısmın özeti: Bir yanda daha üniversite öğrencisi iken bir sosyal medya ortamı kuran Harvard’lı, diğer yanda hayatında e-mail bile kullanmamış, 70 yaşını aşmış bir dolar milyarderi. Bu iki aykırı uç mesele siyaset olunca win-win (kazan-kazan) düsturunca bir araya gelip dünya siyasi tarihinin en büyük skandalına imza attılar. Tamam milyonlarca seçmen yönlendirilmişti ama tüm bunlar nasıl olmuştu? Bu yazı dizisi işte bu sorunun cevabının peşine düşülmesinden ibarettir.

2018 yılı Mart ayı başında dünyanın en büyük sosyal ağ markası olan Facebook gündelik işlemlerden biri olarak pek çok hesabı askıya aldı. Bunlardan biri de 28 yaşındaki Christian Wylie isimli bir İngiliz’inkiydi. Wylie bu harekete başka bir sosyal mecra olan Twitter’dan adeta savaş açtı. Garip şeyler söylüyordu bu genç adam. Hemen ardından WhatsApp ve Instagram hesapları da askıya alındı bu çılgın gencin…

17 Mart 2018 tarihinde İngilizlerin ünlü The Guardian gazetesi bu konuya kayıtsız kalmadı ve Wylie ile yaptığı bir röportajı yayınlayınca kızılca kıyamet koptu. Genç adam gazeteye verdiği röportajda Facebook’taki kişisel bilgilerin 2014 yılının başında bir sistem kurmak için nasıl kullanıldığını anlatıyordu. Cambridge’de “fake” (sahte) bir ofis kurulduğunu ve bu ofiste Facebook yoluyla elde edilen verilerden oluşan data analizlerini işlediklerini söylüyordu. Wylie’ın açıklamalarına göre, seçim kampanyası sırasında sık sık Londra’yı ziyaret eden Trump’ın danışmanlığını yapan Steve Bannon’a aktarılıyordu.

Wylie, dünya gündemini sarsacak röportajda yaklaşık 2-3 ayda 50-60 milyon Facebook kullanıcısının profillerini nasıl topladıklarını birer birer anlattı. Bu sistem ile kişilerin Facebook’taki özel mesajlaşmalarına ulaşmanın da mümkün olduğunu kaydeden Wylie, “Facebook’taki herhangi bir uygulamaya tıkladığınızda, uygulama sadece sizin değil arkadaşlarınızın da bilgilerine ulaşabiliyor. Eğer herhangi bir arkadaşınız uygulamayı kullanıyorsa (application) sizin özel mesajlarınıza kadar ulaşılması mümkün” diyordu.

Bu bilgilere ulaşmak için Cambridge Analytica’nın yaklaşık 1 milyon dolar harcadığını söyleyen Wylie, ekibin başındaki Aleksandr Kogan’ın anlaşmayı yaptıktan sonra ofiste şampanya patlattıklarını ve Kogan’ın ekibe, “Evet nerede benim psikolojik savaş makinem?” diye sorduğunu da ekliyordu.

Verileri toplayıp işler hale getiren ekibin içinde psikologların, moda tasarımcıların, fotoğrafçıların da olduğunu söyleyen Wylie, “Bu verilerle bloglar, internet siteleri yarattık ve profilini elde ettiğimiz kişilerin fikirlerini etkileyebilecek içerikler ürettik. Basitçe onların tavşan deliğini takip etmelerini sağladık” demişti.

Ortalık bir anda karıştı ve başta CA olmak üzere konuyla ilgili tüm kesimler bu iddiaları reddetti. Deli saçması şeylerdi bunlar! Cambridge Analytica’dan yapılan resmi açıklamada iddialar reddedildi, ABD’de 2016’da yapılan başkanlık seçimlerinde hiçbir verinin kullanılmadığı, elde edilen verilerin tamamının silindiği duyuruldu.

Gizli kamerayla faka bastı

19 Mart 2018’de İngiliz Channel 4 News kamuoyunda bomba etkisi oluşturacak başka bir haber yayınladı. Gizli çekimle desteklenen haberde Facebook’taki 50 milyon kullanıcının kişisel verilerini izin şekilde ele geçirdiği iddia edilen analiz şirketi Cambridge Analytica’nın yönetim kurulu başkanının söz konusu verilerin ABD seçimlerinde Donald Trump’ın lehine kullanıldığını itiraf ediyordu. Kameraya alındığını bilmeyen İngiliz şirket Cambridge Analytica’nın Yönetim Kurulu Başkanı Alexander Nix, uçtukça uçuyor Amerikan tarihini nasıl değiştirdiklerini anlatıyordu.

Son yılların en büyük gazetecilik olayıydı bu. Ve İngilizlerde gazeteciliğin henüz ölmediğini göstermesi açısından oldukça önemliydi. Channel 4 News’in muhabiri kendisini Sri Lanka’daki seçimleri etkilemek isteyen bir iş adamı olarak tanıtmış ve CA CEO’sundan randevu koparmayı başarmıştı. Londra’da bir otelde yapılan görüşme tüm ayrıntılarıyla kayda alınmıştı.

Alexander Nix, söz konusu görüşmede Kasım 2016’daki seçim öncesinde o zaman Cumhuriyetçilerin başkan adayı olan Donald Trump ile “çok defa” buluştuğunu söylüyor, aynı zamanda Cambridge Analytica’nın Trump’ın seçim kampanyasının son aylarında kilit bir rol oynadığını da belirtiyordu…

Bu kadar da değildi üstelik!

Brexit’i de kendilerinin etkilediğini itiraf eden Nix, Trump’ın seçim kampanyası sırasında “kendi kendini imha eden zamanlayıcı”ya sahip e-postalar kullandıklarını belirtiyor ve “ortada bir kanıt yok, resmi bir belge yok, ortada hiçbir şey yok” diyordu…

2016 Kasım ayında başkan adayı Hillary Clinton’ı seçim yarışında geriye düşüren etkenlerden biri olan e-postalarının sızdırılması olayında Julian Assange ile iletişime geçtiği de bildirilen Nix, gizli kamera görüntülerinde bir politikacının nasıl itibarsızlaştırılabileceğini anlatıyordu. Sri Lankalı kılığına giren muhabirlerin çektiği görüntülerde Nix, “Donald Trump’la hiç buluştunuz mu?” sorusuna “Defalarca kez” diye cevap veriyor. “Bütün verileri, analizlerin ve hedef kitlenin araştırmasını yaptık” diyen Nix, “Bütün dijital kampanyayı, televizyon kampanyasını ve stratejiyi biz kurduk” diyordu.

Ukrayna işi bal tuzağı!

Nix, Sri Lankalı müşteri kılığındaki muhabirlere adayların evlerine “bazı kızlar” gönderdiklerini de söyledi. Muhabirin “… yani bu iş için kızları da kullandınız, baştan çıkarmak gibi, yerel kızlar mı olacak burada?” sorusuna “Bazı Ukraynalı kızlar getirebiliriz bunun için. Onlar gerçekten çok güzel” cevabını veriyordu.

Haberin yayınlanmasından hemen sonra açıklama yayınlayan Cambridge Analytica’nın yönetimi kurulu, Nix’in görevden alındığı duyurdu. Üstelik şirket internet sitesindeki pek çok sayfayı da erişime kapadı. Bir şeyler döndüğü artık kesindi.

Şirket, kendi patronlarıyla ilgili bağımsız bir soruşturma başlatıldığını belirtildiği açıklamasında şöyle bir komik duruma da düşüyordu. “Nix’in gizli çekim esnasında sarf ettiği sözler, firmamızın değer ve faaliyetlerini yansıtmamaktadır!”

Yersen tabi….

Konuyla ilgili açıklama yayınlayan Facebook ise Cambridge Analytica şirketinin verileri kötüye kullanması sebebiyle “şaşkınlığa uğradıklarını” bildirdi.

Bir, “yersen tabii” de Facebook’aydı şüphesiz!

Facebook, ‘suç ortağı’ mı?

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ise 4 günlük sessizliğin ardından 21 Mart’ta açıklamasını Facebook üzerinden yaptı.

“Hata yaptık” diyen Zuckerberg, “Verilerinizi koruma sorumluluğumuz var, eğer bunu yapamıyorsak sizi de hak etmiyoruz demektir” ifadelerini kullandı ve “Sosyal platformun 2014’te ‘veri erişimine erişim kısıtlaması’ getirilmeden önce geniş kapsamlı bilgilere erişimi olan tüm uygulamaların incelenmesi, uygulamalara kaydolurken verilen isim, profil fotoğrafı ve e-posta adresi dışında paylaşılan verilere kısıtlama getirilmesi, uygulamalara kullanıcı izni zorunluluğu getirilmesi ve kişisel paylaşımlara diğer özel verilere ulaşım hakkı için kontrat imzalatılması” gibi adımların atılacağını söyledi.

Britanya hükümeti skandalın son derece kaygı verici olduğunu duyururken, iki Amerikalı Senatör Facebook’un patronu Mark Zuckerberg’den Kongre komisyonunda hesap sorulmasını, Avrupa Birliği Komisyonu ise aydınlatıcı bilgi verilmesini talep etti. Facebook hisseleri tepetaklak oldu.

Pek çok yerde Facebook’u silme kampanyaları başlamıştı bile. Bir çok analist ise bu sitenin akıbetinin My Space gibi tarihin çöplüğü olacağını söylemeye başlamıştı. Facebook kullanmayı bırakanlar arasında Elon Musk gibi meşhurlar bile vardı! Kampanyaya Facebook’un satın aldığı WhatsApp’ın kurucusu Brian Acton da katıldı. Sürgünde yaşayan eski NSA çalışanı Edward Snowden, “Cambridge Analytica Skandalı’nda Facebook’un “kurban” değil “suç ortağı” olduğunu söyledi. Ortalık fena karıştı…

Bir sonraki yazımızda, tekrar New York’un Grand Hyatt otelinin koyu mavi salonuna gidip CA CEO’sunun sunumuna biraz yakından bakacağız. O zamana kadar sakın sosyal medyada anketlere filan bulaşmayın sevgili okuyucularım!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin