Yassıada mahkûmu Demokrat Partililer nasıl affedildi? 

YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

Türkiye’de hemen her dönem yaşanan hukuk dışı uygulamalar nedeniyle cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli gerekçelerle “af kanunları” çıkarılarak mağduriyetler giderilmeye çalışıldı. Çözüm olarak bağımsız bir yargı oluşturulması gerekirken iktidarlar aflarla “devletin hatasını kabul ederek özür dilemesi” geleneğini oluşturdular. “Devlet Baba” böylece bir taraftan merhametini gösteriyor diğer taraftan da mağdurların af beklentisine girmelerine neden oluyordu.

Bunun en önemli örneklerden birisi de 27 Mayıs Darbesi sonrasında yaşanan dramlar sonrasında “Demokrat Partililerin affı” sürecidir. Yassıada yargılamalarında “Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” sözüyle somutlaşan yargının verdiği kararların kamuoyunda da büyük yaralar açması, “DP’lilerin affı” konusunun kısa bir süre sonra Türkiye’nin ana gündemi olmasına neden olmuştur.

Af Beklentileri

Bugün şahit olduğumuz üzere Türkiye’de yargı kolaylıkla “güç sahiplerinin” kontrolüne girebilmekte ve talimatlarla kararlar vermektedir. Bunun yakın dönemdeki örneklerinden birisi de Yassıada yargılamalarıdır.

27 Mayıs darbecileri darbe sonrasında 500 kadar DP’li milletvekili, il ve ilçe yöneticisini tutuklayarak yasal dayanağı olmayan Yassıada Mahkemelerinde yargıladılar. Yargılamalar sonunda 15 idam ve 29 müebbet cezası verildi, 125 kadar DP’li beraat ederken geri kalanlar çeşitli cezalara çarptırıldı. Milli Birlik Kurulu (MBK) da Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamını onayladı ve idamlar 16-17 Eylül 1961’de infaz edildi.

Celal Bayar’ın da aralarında bulunduğu diğer idam mahkumlarının cezaları müebbede çevrildi. Ardından mahkûmlar Kayseri, Adana ve İmralı cezaevlerine gönderildiler. 1961 seçimleri sonrasında İsmet İnönü başbakanlığında kurulan CHP-AP koalisyon hükümetinin en önemli gündemlerinden birisi de DP’lilerin affı konusuydu.

Af meselesinin taraflarının başında MBK ve darbeciler geliyordu. MBK “Hürriyet Mücadelesi Uğrunda İşlenen Bazı Suçların Affına Dair Geçici Kanun” adıyla 28 Haziran 1960 tarihinde bir kanun çıkarmış, dört ay sonra da yine DP’lileri kapsamayan bir af kanunuyla “darbeye zemin hazırlayanların ve kendilerinin işledikleri suçları” affetmişti.

Darbeciler DP’liler için çıkarılacak affa, 27 Mayıs’ın meşruiyetine gölge düşüreceği ve Yassıada yargılamalarının hukuksuzluğunun ilanı anlamına geleceği düşüncesiyle karşı çıkıyorlardı.

Koalisyonun diğer ortağı AP ise her fırsatta af meselesini gündeme getiriyor özellikle Genel Başkan Ragıp Gümüşpala affın gerekliliğini anlatıyor, AP’liler de mitinglerde “Olur mu böyle olur mu? Afsız kardeşlik olur mu?”, “Önce af sonra ekmek” sloganları atıyorlardı.

Kısmî Af

Darbecilerin hukuk dışı uygulamalarına karşı, halk tepkisini DP’nin varisi partilere oy vererek gösterdi. Bu sırada aleyhteki söylemlerin artması, MBK’yı harekete geçirdi. MBK 1962 Mart’ında çıkardığı kanunla 27 Mayıs’ın eleştirilmesini ve eski DP yönetiminin övülmesini yasakladı.

Bu sırada darbecilerin bazıları 27 Mayıs’ın amacına ulaşmadığını iddia ederek çarenin ikinci bir darbe olduğunu söylüyorlardı. Bu düşüncedeki kişiler Türkiye’ye Talat Aydemir önderliğinde iki başarısız darbe girişimi yaşatacak ve Aydemir’le darbeci ortağı Binbaşı Fethi Gürcan idam edilecektir.

İsmet İnönü Celal Bayar

Aydemir’in darbe girişimi sonrasında İnönü, “darbeye karışanlar için” af çıkarmak isteyince AP kanadı da DP’lilerin affını gündeme getirdi. Başbakan İnönü affa karşı olmadığını ancak ortam elverişli hale gelinceye kadar kademeli bir af gerçekleşebileceğini söylüyordu. Bu amaçla iki parti “Yaraları Sarma Komisyonu” bile kurdular. Buna rağmen CHP-AP koalisyonu dağıldı ve İnönü, koalisyonu AP dışındaki partilerle kurdu.

Afla birlikte en büyük endişelerden birisi DP’lilerin tekrar siyasete dönmeleriydi. Darbeci askerler tehditler yoluyla affı engellemeye çalışırken üniversite öğrencilerinin bir kısmı da “Katillere af yok” sloganıyla affa karşı çıkmakta hatta kendilerine “Kemalist Türkiye’nin Muhafızları” adını veren gruplar, AP binalarına saldırmaktaydı.

CHP-YTP-CKMP Hükümeti tepkilere rağmen af kanununu TBMM’ye getirdi. 18 Ekim 1962’de “Kısmi Af Kanunu” çıkarılarak hürriyeti bağlayıcı cezalarından dörder senesi ile muayyen bir mıntıkada ikametle emniyeti umumiye nezareti altına alınma cezaları” affedildi.

Bu düzenlemeden 347 mahkûmdan 275 kişi yararlanmışsa da altı mahkûm cezaevinde vefat etmiş, 18 mahkûm da hastalık nedeniyle tahliye edilmişti. Her zamanki gibi adalet geç tecelli etmiş, yargının yanlış kararları birçok acı yaşanmasına neden olmuştu.

İkinci İnönü Hükümeti 23 Şubat 1963’de de “Bazı suç ve cezaların affı hakkında kanun” çıkararak Yassıada mahkumlarının bütün cezalarından beş yıl indirdiği gibi beş yılın altındakiler de affedildi. Ancak bunun genel bir affa dönüşmesi daha sonra gerçekleşti.

Celal Bayar’ın Tahliye Süreci 

Menderes’in idamı sonrasında DP’lilerin sembol ismi olarak Celal Bayar öne çıkmıştı. Kayseri Cezaevi’nde bulunan Bayar, ilerleyen yaşının etkisiyle sağlık sorunları nedeniyle gündeme geldi. 14 Şubat 1962’de de tedavi amacıyla Ankara’ya götürülerek beş gün hastanede kaldı.

Bayar şeker, bağırsak iltihabı ve damar sertliğinden şikayetçiydi ve kendisi hapisteyken eşi vefat etmişti. İkinci defa 1963 Mart’ında tansiyonunun yükselmesi nedeniyle İnönü’nün isteğiyle Ankara’da tedavi edilmek istenmişse de Bayar bunu hastanede “Yassıada’daki tecrit gibi” muameleye maruz kaldığı gerekçesiyle kabul etmedi. Buna rağmen Adli Tıp Kurumu’nun oy çokluğuyla verdiği bir kararla altı aylığına tahliye edildi. İnönü’nün damadı gazeteci Metin Toker’e göre bu kararın arkasında İnönü vardı.

Bayar geçici tahliye sonrasında önce eşinin mezarına gideceğini ardından da Berin Menderes ve Tevfik İleri’nin eşini ziyaret edeceğini açıklamıştı. 1029 gün tutukluluktan sonra serbest kalan Bayar “Altı ay serbest bıraktılar. Değeri yok. Millete hizmet edenler duvarlar ardında. Bunun tesiri altındayım. Beton duvarlar arasında benim kadar, belki benden daha çok rahatsız olanlar var” diyerek dikkatleri diğer mahkûmlara çekmişti.

Bayar’ın Ankara’ya kadarki yolculuğu halkın coşkulu karşılamalarıyla sürdü ve bu ilgi darbecilerle hükümeti rahatsız etti. Nitekim Bayar evinin balkonundan halkı selamlarken iki jet havada uçarak uyarıda bulundu. İçişleri Bakanlığı da bir beyanname yayınlayarak halkı ve basını uyardı. Yine bazı derneklerin örgütlediği gençler harekete geçerek evinin camlarını kırdılar. Hatta bir öğrenci “Türklüğünden şüphe ettiğimiz bu adamın evinde elbette ki Türk bayrağı bulunamaz. Görüyorsunuz balkonuna da asamadı…” diyebilmiştir. 

“Kuyudan adam çıkarma” denilen bu sürecin mimarı İnönü ise atılan iyi niyetli adımların değerlendirilemediğini ve bunun böyle devam etmeyeceğini belirtmekteydi. Bayar’ın geçici tahliyesiyle yaşanan gerginlikler milliyetçi gençlerle devrimci gençler arasında çatışmaya dönüştü.

Bu gelişmeler üzerine Bayar Ankara’da bir hastanede “tedavi ve nezaret” altına alındığı gibi hakkında soruşturma da başlatıldı. Ortamın gerginleşmesi üzerine AP’liler Bayar’la bir ilgilerinin olmadığını zaten 27 Mayıs’a da karşı olmadıklarını açıkladılar.

Altı ayın sonunda Bayar yeniden Kayseri Cezaevi’ne gönderildiyse de sağlık sorunlarının artması üzerine 1964’de af yeniden gündeme geldi. DP’lilerin buldukları çözüm Bayar’ın sağlık raporuyla ya da Cumhurbaşkanı Gürsel’in affıyla tahliye edilmesiydi. Bayar ise af için başvuru yapmamakta, Gürsel de Bayar’ın af dilemesini şart koşarak 27 Mayıs öncesinde suç işlediğini kabul ettirmeye çalışmaktaydı.

Bayar sonunda Sıhhi Kurul raporuyla cezaevinden tahliye oldu ve cezası tehir edildi. 1966’da da dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından tamamen affedildi. Böylece 1938’de Yüzeliliklerin affı sırasında” Başbakan olan Celal Bayar, Yassıada hakimlerinin haksız hükümlerinden ancak “siyasi bir afla kurtulabilmişti”. Bu da kaderin garip bir cilvesiydi.

Genel Af ve Siyasi Hakların İadesi

Bundan sonra sırada DP’lilerin tamamının affı ve mesleklerini icralarına imkân tanınması vardı. Tahliye olan DP’liler de bunun için çalışmalara başladılar. Dönemin AP lideri Demirel başlangıçta bu konuyu öne çıkarmadı.

AP’nin 3 Ağustos 1966’da meclisten geçirdiği yeni af kanunuyla ömür boyu hapis cezasına çarptırılanlar da dâhil olmak üzere bütün DP’liler affedilerek tahliye edildi. Ayrıca bu düzenlemeyle DP’lilerin mesleklerini yapabilmeleri ve memuriyetlerine dönebilmeleri de sağlandı.

Geriye eski DP’lilerin siyaset yasağının kaldırılması kalmıştı. Diğer süreçler gibi bu da kolay gerçekleşmedi. Bunun için anayasa değişikliğinin gerekmesi nedeniyle iktidar partisi AP’nin diğer partilerin desteğine ihtiyacı vardı. Bu sırada TSK affa karşı çıkmakta, Demirel de TSK’ya böyle bir düzenlemeyi meclise getirmeyeceği sözünü vermekteydi.

Yıllar Süren Mücadele

Celal Bayar ve arkadaşlarının siyasi yasaklarının kalkması için yaptıkları baskılar, AP’nin değişiklik teklifini meclise getirmesiyle sonuçlandı. Bayar da değişiklik için CHP genel başkanı İnönü’yü ziyaret etti. 1969 seçimlerinden sonra anayasa değişikliği kabul edilerek DP’lilerin siyaset yasağı kaldırıldı. Ancak AYM’nin bu değişikliği iptaliyle siyasi hakların iadesi yine gerçekleşmedi.

Bayar başta olmak üzere DP’lilere siyasi hakların iadesi ancak Bülent Ecevit liderliğindeki CHP-MSP koalisyonu döneminde 11 Aralık 1974’de kabul edilen düzenlemeyle gerçekleşti.  Hatta yıllar sonra bütün Yassıada mahkûmlarının itibarları da iade edildi.

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı, Yıldırım Akbulut’un da başbakanlığı sırasında 1990’da kabul edilen 3623 Sayılı Kanun şu şekildeydi

“12 Haziran 1960 Tarihli ve 1 Sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi uyarınca kurulan Yüksek Adalet Divanınca Türk Ceza Kanununun 146 ncı maddesine göre mahkûm edilenlerin hukuken itibarları iade edilmiştir…”

Böylece devlet yıllar sonra yaptığı hatayı itiraf ederek özür diliyordu. Ama bu süreç sonraki yıllarda benzer kararları veren yargı için bir şey ifade etmedi ve hatalar tekrarlanmaya devam ederek bugüne kadar yaşanan facialara zemin hazırlandı.

Seçilmiş Kaynakça: N. Yalansız, “27 Mayıs Sonrası Celal Bayar ve Demokrat Partililerin Türk Siyasi Hayatına Etkileri”, Turkish Studies, Volume: 7/3, 2012; N. Kırkpınar, “27 Mayıs Sonrası Koalisyon Hükümetlerinde Siyasi Af Çıkmazı”, İAD, S. 8, 2018; N. Gülmez, S. Aşık, “Celal Bayar’ın Kayseri Cezaevinden Tahliyelerinin Basına Yansımaları”, ÇTTAD, S. 29, 2014; “Celal Bayar Röportajı”, Milliyet, 10.9.1973; Resmî Gazete, 18 Ekim 1962, S. 11235, 17 Nisan 1990, S. 20485.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin