“İsveç’te 70 yaşında bir kadının öldüğü 4 ay sonra anlaşıldı. Devlet televizyonu SVT’nin haberine göre, Helsingborg şehrinde yaşayan 70 yaşındaki emekli kadının cesedi, daireyi boyamak için gelen işçiler tarafından bulundu. Ülkede, yalnız ölümlerin artması İsveçli yetkilileri de endişeye sevk ediyor.”
Bu tür haberler günümüzde Avrupa şehirleri için hayli sıradan hâle gelmeye başladı. Yaşlanan Avrupalıların en büyük korkularından birisi, evde tek başlarına ölmek ve uzun süre bulunamamak.
2060’ta nüfusun yüzde 30’u 65 üstü olacak
Avrupa Birliği (AB) İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, bugün 495 milyon olan AB nüfusu, 2035 yılında 521 milyonu bulacak. 2060 yılında ise nüfus 506 milyona düşecek. Doğum oranının giderek azaldığı Avrupa’da refahın devam etmesi için dışarıdan gelecek iş gücüne ihtiyaç duyulacak. 2035 yılından itibaren, dışarıdan gelen göç de nüfus artışı için yeterli olmayacak. Doğum oranının daha da azalmasıyla yaşlı nüfus toplumda iyice belirginleşecek. Yaşam süresinin uzamasından dolayı 2060 yılında Avrupa nüfusunun yüzde 30’u, 65 yaşın üzerinde olacak.
Bu istatistiklerin günlük yaşamdaki karşılığı da, yaşlanan Avrupalı vatandaşların kaygılarının giderek artması. ‘Yalnız ölüm’ bunlardan sadece biri. Avrupa’daki göçmen karşıtlığının önemli sebeplerinden birisi de, nüfusun azalması ve azınlığa düşme korkusu.
Danimarka’da bugün 65 yaşından büyüklerin nüfusa oranı 15,6 iken, 2035 yılında yüzde 25’e çıkacak. Bugün Avrupa’nın yüzde 4,4’ü 80 yaşın üstünde. Bu oran da 2060 yılında yüzde 12’ye yükselecek. Bu durum emeklilik yardımlarını da etkiliyor. Günümüz Avrupa’sında 4 kişi, vergileriyle bir emekliye bakarken, 52 yıl sonra iki çalışana bir emekli düşecek. Böylece gelecekte, yaşlılar için sosyal yardım imkânlarının azalması ihtimali de yükselecek.
Yılda 8 bin kişi ‘yalnız’ ölüyor
Avrupa’nın küçük ülkelerinden biri olan Danimarka’da insan gücüne ihtiyaç duyulan meslek sayısı hızla azalırken, sağlık sektöründe büyük bir işgücü açığı yaşanıyor. 5 milyonluk ülkede 15 bin sağlık çalışanı açığı var. Özellikle ülkede hasta bakıcı bulmak giderek zorlaşıyor. Aile bireylerinin farklı yerlerde yaşamasıyla yaşlılar için yalnızca belediyeler devreye giriyor. Hasta bakıcılar düzenli olarak yaşlıları ziyaret ediyor. Bu hayli maliyetli bir hizmet ancak ‘Refah Devleti’ olmanın gerekliliklerinden de birisi.
Olayın maddi boyutu yanında bir de ‘insani’ boyutu var. Yılda ortalama 8 bin yaşlı, hayata ‘yalnız ölümle’ veda ediyor. Bu ölümleri trajik hâle getiren ise bazı yaşlıların öldüğünden günler, haftalar, hatta aylar sonra haberdar olunması. Kapısını çalacak bir yakını bulunmayan yaşlıların evine belediye tarafından bakıcı gönderilmiyorsa, bu kişilerin öldüğü ancak ‘tesadüfen’ fark ediliyor. Ya posta kutusunun günler sonra mektupla dolmasıyla ya da evde beslenen kedi veya köpeklerin açlıktan çıkardıkları seslerle…
Yetkililerden anne-babalarının ölüm haberini alan kimselerin hemen cenazeye koşacağını bekliyorsanız, yanılıyorsunuz. Yalnız ölen 8 bin kişinin aile yakınları, çoğu zaman işe yarar eşyaların adreslerine gönderilmesi dışında bir şey yapmıyor.
Yaşlılar arası ‘telefon zinciri’
Danimarka’da yalnız ölmekten ve akrabaları tarafından terk edilmekten korkan yaşlılar, çözümü de dayanışmada bulmuş. ‘Telefon zinciri’, bu dayanışmanın örneklerinden. Şu anda yaklaşık 2 bin yaşlı, bu zincirin bir halkası. Yaşlılar her gün birbirlerini arıyor. Karşı taraftan gelmeyen her ‘Alo’ sesi, bir kişinin daha öldüğünü gösteriyor. Diğer yaşlılar hemen yetkilileri arayıp durumu iletiyor. Böylece, ölüme yalnız gidenin cenazesi haftalar veya aylarca beklemeden yetkililer tarafından kaldırılıyor.
Bir de yalnız ölmekten korkanlar için ‘kiralık refakatçi’ hizmeti sunan şirketler var. Bunlardan birisinin kurucusu Anne-Mette Harder, hastanelerde ölümü bekleyenlerin en az yüzde 30’unun son saatlerini evinde geçirmeyi arzuladığını söylüyor. Sorunun ciddi olduğunu belirten Harder, “Özellikle kanser hastaları, uzun tedavilerden sonra yolun sonuna geldiğini gördüğünde hastaneden ziyade evinde ölmek istiyor. Bunun önündeki en büyük engel ise evinde kendisine bakacak birinin olmaması. Devlet, 24 saat evde bakıcılık sistemini kabul etmediği için bu insanlar çaresiz bir şekilde hastane odasında ölümü bekliyor. Kurduğumuz firma ile bu isteğe cevap vermek istiyoruz” diyor.
Son saatlerini yaşayan birinin en büyük arzusunun tutacağı bir sıcak el olduğunu vurgulayan Harder, “Ölümü bekleyenleri teselli edecek konuşmalar yapıp huzurlu bir son için çalışıyoruz” sözlerini kullanıyor. Bu hizmeti yalnızca yalnız yaşayanlar değil geceleri hasta bakıcılığı yapmak istemeyen ya da işleri sebebiyle yapamayanlar da tercih ediyor.
Avrupa’da ortalama yaşam süresi
Ülke 1950 2010 2050
Norveç 73 81 86
İzlanda 72 82 86
Hollanda 72 81 85
İsveç 72 82 85
Danimarka 71 79 84
İsviçre 69 83 87
İngiltere 69 80 85
Belçika 68 80 85
Almanya 68 81 85
Fransa 67 82 86
Çek Cum. 67 78 83
İrlanda 67 81 85
İtalya 66 82 86
Avusturya 66 81 86
Finlandiya 66 80 85
Lüksemburg 66 80 85
Yunanistan 66 80 84
Malta 66 80 85
İspanya 64 82 86
Macaristan 64 75 81
Bulgaristan 62 74 79
Polonya 61 76 81
Romanya 61 74 80
Portekiz 60 80 84
Türkiye 48 74 80