Vitrin yenilendi; normalleşmeye dair küçük bir olasılık dahi yok mu ?

YORUM | TARIK TOROS

Erdoğan’ın her dönem başında ustaca uyguladığı bir strateji vardır, artık bu kurumsallaştı:

Kendini arka plana çeker ve vitrin düzenlemesi yapar.

Bunu da “metal yorgunluğu”, “üç dönem kuralı” gibi laflarla pazarlar.

Seçimin ilk tur sonuçlarının açıklanmasından bu tarafa “yeni” bakan ve bürokratların konuşulması bundandır.

Şu ara bu isimlerle “yenilenen” kabinenin gündemde olmasından en çok Erdoğan memnundur. 

Önüne birinin ya da birilerinin geçmesine fena halde takıntılı olan bir lider buna özellikle yol vermişse durup düşünmek icap eder.

**

Ülke yönetiminde 21’inci yılı.

Cumhurbaşkanlığında üçüncü dönemi.

Tüm dünya biliyor ki yıpranmışlığın zirvesinde bir lider.

O da farkında ve kendini özenle saklıyor. 

Sözüm ona ortaya yeni bir vizyonla çıkıyor, iç ve dış piyasalara güven veriyor.

Balkon konuşmasında “Selo’ya idam” sloganlarının atıldığı bir lider, çok geçmeden gündemin “Selo’ya af” noktasına evrilmesine izin verebiliyor.

**

Meşhur Yahudi fıkrasında, vergi dairesinden tebligat alan Samiko’nun ne giyeceğine karar veremeyip Hahambaşına çıkması ve ondan aldığı cevap gibi bir durum: Ne giyerse giysin başına gelecek belli.

**

Küçük bir olasılık dahi yok mu?

Var, altını çizelim:

Ülkede rejimin oturduğu, genel sosyolojinin olgunlaştığı, yerle bir edilen eski düzenin dirilmemek üzere gömüldüğü, kuralsızlığın içselleştirildiği, etkin ve tek otoritenin kemâle erdiği düşüncesiyle…

“Normalleşme vanasını az açalım, siyasal af çıkaralım mesela” gibi “iyi niyetli adımlar” söz konusu olamaz mı?

Keşke…

**

Bakın, iki kişiden biri Erdoğan’a oy vermişse…

İki kişiden biri vermedi, nefret ediyor.

Oy verenlerin tamamı ona tapıyor da değil, yarısından daha az.

Bunu iyi okuyan bir lider, ayağını gazdan çekiyor gibi yapsa dahi frene basmaz!

**

Yine, Türkiye liderliği söz konusu ise bu mutlak ‘Erdoğan kültü’ gibi yorumlanmamalı.

Her ne dönüyorsa onun şahsı etrafında dönüyor belki fakat “liderlik” tek başına ondan ibaret değil. 

Epeydir de böyle.

**

Bu aşamada “muhalefete” parantez açma gereği dahi duymuyorum.

İçerideki arkadaşları tahliye edilmeden yemin eden vekilleri mi kritik edeyim yani?

CHP’nin yeni grup başkanı, “etkili ve dirençli bir muhalefet partisi görüntüsü sergileyeceğiz” demiş. 

Doğru demiş.

Misyonları, “görüntü vermek.”

Türkiye’de muhalefet bitmiştir.

Önümüzdeki belediye seçimleri belirsizdir.

**

Ama muhalefet, Erdoğan’ın yemin töreninde ayağa kalkmamış.

Yahudi fıkrası misal:

Ayakta veya otururken fark ediyor mu? 

Her türlü seviyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Tayyip dışında ki herkes bir uşak. İster Tayyipçi olsun ister olmasın. Hiçbir Türkün değeri yok. Türkü sıfırlamıştır. Seçilmişler sıfırlanıyorsa aşağıdakilerin halini düşünün.

    Bir sistem kurdu. Bu sistem mason sistemini anımsatıyor. Yükselmek isteyen Türkün bazı değerlerini yitirmesi gerekiyor. Eğer makam, güç, villalarda oturmak istiyorsa, ihale istiyorsa bunu hak etmesi gerekiyor. Göze girmesi gerekiyor. Bunun için kurulan sistemde yükselmek isteyen Türk, hem makam sahibi olma hem güçlü olmak için bir yola girmesi gerekiyor. Bu yolculuğunda başarılı olanlar kendilerini tepede makam başında buluyorlar ama karşılığında birçok değeri geride bırakıyorlar. Aslında dört ayaklıya dönüşüyorlar. Para kazanırken bile huzurlu değiller. Suratlarına bakınca anlıyorsun. Bu aşağılanmayı Cengiz gibi millete küfür ederek ve acısını milletten çıkararak gidermeye çalışıyorlar. “Ben çok bedel ödedim, millet ise ödemedi. O zaman onları soyacağım” şeklinde acısını milletin, yetimin malından çıkarıyor.

    İnsanların yüzde ellisi de sanki bu sisteme farkında olmadan dahiller. Yani insanları zorlarsan aynı kulvara girecek çok Türk var. Çalıyor ama yapıyor demek bir yerde bu sistemin bir uzantısı gibidir. Yani haramı hoş görme, çıkar için değerlerini bırakma aslında bu sistemin toplumun alt katmanlarına kadar indiğini gösteriyor. Çünkü bu sistemi farkeden uyanık insanlar hiçbir liyakat olmadan yukarı çıkılabildiğini fark eden toplum içindeki az uyanık olanlardır. Muhtemelen bu uyanıkların savunma mekanizması “o yaptı, ben niye yapmayayım” gibi kendini uyanıkça haklı gösterme çabası.

    Yani yukarı çıkanlar dört ayaklıya dönüşüyor ve sahibine itaat ediyor. İrade yok, fikir yok, katılım yok, ciddiye alınma yok. Sadece ona hayvanlığı hatırlatılıyor, birde kimin sahip olduğu. Bu acıyı çekenler bunun acısını insanlara zulüm ederek, yetim malı yiyerek çıkartıyor. Çünkü hayvanlığı da terk edemiyor çünkü o makan için çok bedel ödemiş, insanlığını bırakmış, sadece insan suretinde, ama öfkesisi de içten içe onu bitiriyor. Öfkenin nedeni değersizlik duygusu. Yani bu yolda bir elinde parayı tutuyorsun diğer elinde öfkeyi. Değersizlik duygusu aile ilişkilerine yansıyor. Ailede senin gibi düşünüyorsa sorun yok ama arıza çıkaran bir eş, çocuk varsa evde de değersizlik ile yüzleşiyorsun.

    Brnce Tayyip bu değersizlik duygusunu başka bir halkada tamamladı. Gecekondudan Hanedanlığa çıkmak yanılmıyorsam düzgün konuşmasını bile beceremeyen biri için imkansız. Bütün dünya sanki bir ucundan el atmış gibi. Bu sayede müslümanları vesayet altına aldı. Biat etmeyenleri kafir diyerek yok etti. Demek ki gecekondudan saraya yükselmenin bedeli kardeş katli vaciptirin arkasına saklanarak müslümanları tuzağa çekmekti. Müslümanlar içinden çok az grup bu tuzağı fark etti ve dinin temsilini yaşayarak gösterdi.

    Demek ki Allah müslümanları sağlam imtihana soktu. Dikkat edilirse laiklere birşey olmadı. Hatta o kadar mutluydular ki oh olsun, yiyin birbirinizi bile dediler. Müslümanların çoğu biat etmeyen müslümanlara saldırdı. Sanki başka düşman kalmamış gibi. Ayrışma nil nehrinin ayrışması gibi net ve keskin oldu. Adete haram ve helal birbirinden büyük acıyla çok net biçimde ayrıldı. Haram ama olsun diyenler kendilerini Tayyipin Türkleri yükseltme sistemine kaptırdı.

    Masonların yükselme sistemine benziyor. Aynı sistemi Kemalistler de kurmuştu. Bana uyanlar, değerlerini bırakanlar yani hayvanlaşanlar cesur, ilerici, aydın, modern gibi sıfatlarla ödüllendirildi. Bu sistemde Tayyipin sistemi gibi para kazanma yok yani yetim malı yemiyorsun. Daha düzgün bile denilebilir. Burada kendini kabul edilmiş hissediyorsun. Değerlerini bırakmayanlar da değersizleştiriliyor.

    Ne kadar yazık ki Kemalist değersizleştirmeden kaçanlar şu anda farkında olmadan yine değersizlik içindeler. Daha harama haram, hırsıza hırsız diyemiyorlar. Neden? Çünkü Kemalist değersizlikten kaçtığını sanıyor. Ama farkında değil ki Kemalistler müslümanları dini değerleri yönünden değersizleştiriyor. Kemalist sistemde dinini savunduğunu iddia edenler yeni rejimde dini değerlerini bile savunamaz hale gelmiştir. Harama haram demeyen, yetim malına hırsızlık demeyen biri bence kendini Kemalistler karşısında hala tatmin etmeye çalışsa bile aslında artık Kemalist sistem kalmadı. O yüzden kendilerini kandırıyorlar sadece.

    Ne kadar da Kemalistlere muhtaçlarmış. Onlar olmayınca, hazine kendilerine teslim edilince ne oldukları ortaya çıkıveriyor. Birde utanmadan bunu gizlemeye çalışıyorlar. İşte bu Tayyipin kurduğu mutluluk zinciridir. İnsanları para ile mutlu ediyor. Ama para tükenmek üzere😂. Muhtemelen putin gibi bir savaşa, diyor ya hulusi, ona da sıra gelecek diye, sokacak. Ekonomik yokluğu, ekonomisizliği terör ile bastıracak. Terörü bahane ederek açlıktan ses çıkaran insanların kafasına sopayı vuracak.

    Çoktan vatandan uzaklaştılar. Ama vatan için savaşacaklar😂. Bu sayede müslümanlarına bol bol suç işletecek. İnsanlar her türlü hukuksuzluğu, cinayeti işleyecek. Günün sonunda birileri “artık yeter” diyecek, tıpkı Ermenistan savaşı gibi ve günün sonunda “harama haram, hırsıza hırsız demeyen, yetimlerin hakkını düşünmeyip sadece kendi rahatlarını kriter alan bencillerin adı birden bire yapılan eylemlerin şekillerine bakınca Işid olacak.

    Yani insanları hayvanlaştırma sisteminin amacı onları kontrol altına almaktır. Onları iradesizleştirme, hiçleştirmedir. Bunu Kemalizmde yaptılar. İrtica dediler insanlara, hiçleştirdiler hatta teröristleştirdiler. Şimdi tekrar hiçleşmektedir. Türk Devletinde hiçbir makam bırakılmamıştır. Hepsi hiçleştirilmiştir. Başına birisi duruyor gözüksün diye ihaleciye verilmiştir.

    Masonlar bu sistemi duyduğum kadarıyla makama tapan insanlara makamı verene kadar onu bir yolculuğa çıkarıyor. Derecelendiriyor ve her basamakta insanlığından bir değer bırakmasını istiyor. Bu hayvan kafalı krallar, şeytanlar da buna işaret etmektedir. İnsanları Tanrıdan uzaklaştırıp daha lezzetli yerlere yönlendiriyor. Tekrar Tanrıya dönmemesi için insanın insanlığını elinden alıp hayvanlaştırıyor. Ne kadar dehşet bişeymiş. O insan artık sahibinin sözünden çıkmaz.

    Şu anda uygulanan Türk Devletinin makamlarının bu amaç için kullanıldığı sistem de aynısı.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin