Venedik Komisyonu Raporu: KHK İle atılanlar için iç hukuk yolu tükenmiştir [Haber-İnceleme: Erman Yalaz]

Avrupa Parlamentosu’nun ve Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki danışma organı olan Venedik Komisyonu Türkiye Raporu’nda önemli bir ayrıntı ortaya çıktı.

Venedik Komisyonu’nun 48 sayfalık raporun 43. sayfasında hükümetin ihraçlarla ilgili cevabına yer verildi.  Buna göre hükümet ihraçları savunmak için Venedik Komisyonu’na “Anayasa Mahkemesi ve mahkemeler nezdinde KHK ile ihraç edilenler için dava ve bireysel başvuru yolu yoktur” cevabını vermiş.  Bu cevap Resmi Gazete’de çarşaf çarşaf listeler yayınlanarak keyfi olarak işlerine son verilen on binlerce devlet memuruna hiçbir şekilde geri dönüş hakkı verilmediği anlamına geliyor.

Hükümet, Venedik Komisyonu’na verdiği cevapta HSYK’nın yaklaşık 4 bin hakimi ihraç etmesinde idari yargı ve AYM yolunun açık olduğunu, ancak KHK’larda ekli listelerle atılanlara bunun uygulanamayacağını savundu. AKP hükümetine göre KHK’lar ‘kanun normunda’ ve yapılan işlemler ‘yasama işlemi karakteristiğine sahip’:

“İhraçlar, KHK’nın verdiği yetkiyle idari kurullarca yapılmışsa, bu ihraçlara karşı yargısal başvuru yolları vardır. (HSYK gibi) Bu ihraçlara karşı bireysel başvuru yapılabilir. Bunun tam aksi olarak, ihraçlar KHK’lara eklenmiş listeler halinde yapılmış ise bu ihraçlar da yasama işlemi karasteristiğine sahiptir. Bu tür ihraçlara karşı dava ve bireysel başvuru yolu mümkün değildir.”

15 Temmuz sonrasında Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında 12 KHK’nın verdiği yetkiyle 118 bin kişi hakkında işlem yapılırken, polis, öğretmen, asker, üst düzey bürokrat, hakim, savcı ve diplomatlardan oluşan 85 bin kamu görevlisi ihraç edilmişti.

Venedik Komisyonu’nun OHAL KHK’larının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve evrensel hukuk normlarına uygunluğuna dair 11 Aralık 2016 tarihli raporunun, AİHM yargılama sürecinde de etkili olması bekleniyor. Geçtiğimiz hafta KHK ile ihraç edilen bir öğretmenin başvurusunu ‘iç hukuk tüketilmedi’ itirazıyla reddeden AİHM’e yapılacak başvurularda, bundan sonra AKP hükümetinin Komisyon’a gönderdiği cevap metni ve Komisyon’un raporu da eklenebilir.

KOMİSYON: İÇ HUKUK ÖNÜNDE İKİ ENGEL VAR

Öte yandan Venedik Komisyonu, kolektif ihraç ve kurum kapatmaların hukuka aykırı ve keyfi olduğunu vurgularken iç hukukun önünde iki önemli engel olduğunu savunmuş:

“Komisyon olarak olağanüstü hal önlemlerinin anayasal ve idari yargı denetimi açısından açık bir çelişkisine dikkat çekiyoruz. 4 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi 2 (Alparslan Altan, Erdal Tercan) üyesini ihraç etti ki bunu yaparken o kararının da yasal dayanağını oluşturan 667 sayılı KHK’nın geçerliliğini de aslında teyit etmiş oldu. Ayrıca HSYK, Yargıtay ve diğer yüksek mahkemeler, 667 sayılı KHK’nın vermiş olduğu olağanüstü yetkileri kullanarak binlerce hakimi ihraç ettiler. Bu da şu  demek ki bu mahkemeler önünde hakim ve savcıların kitlesel ihraçlarının meşruluğuna getirilecek bir itirazın başarı şansı oldukça azdır.”

Komisyona göre iç hukuk önündeki  ikinci ve daha önemli engel ise Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşuna dair 6216 sayılı kanunun, “Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz” şeklindeki 45/3. maddesi.

Bu madde AYM’nin, OHAL KHK’larını iptal başvurusunu denetim yetkisi olmadığı gerekçesiyle ret etmesinden dolayı, “ihraçlara dair bireysel başvurular için de aynı kararı vermesi mümkündür” değerlendirmesine yol açıyor. Yani AYM’nın ihraç başvurularını KHK’ları kanun gibi değerlendirip reddedeceği değerlendiriliyor.

venedik belge

KİŞİYE ÖZEL YASA ÇIKARILAMAZ

Komisyon, ad hominem, yani bireyi hedef alan yasal düzenlemelerle (isim yazarak ihraç örneğinde olduğu gibi) yasamanın hukuka aykırı olduğunu ayrıca bu konuda bile eşit davranılmayıp bazı kişilerin KHK’lara ekli listelerle bazılarının ise kendi kurumlarınca ihraç edilerek yargısal denetim hakkı açısından keyfi bir ayrım yapıldığını değerlendiriyor.

Raporda bu husus şöyle ifade ediliyor: “Bazı kamu görevlileri listelerle ihraç edilirken diğer bazılarının neden idari kurumların kararları ile ihraç edildiklerini anlamak mümkün değildir. Yani bu demek olur ki hükümetin bir şahsın adalete erişiminin olup olmayacağına karar vermek hususunda kısıtlı olmayan bir gücü vardır.  Böyle bir ad hominem düzenleme yapabilme metodu hukukun üstünlüğü ilkesi ile uyumlu değildir.”

Komisyon’a göre ayrıca bu türlü işten atmalar ve tasfiyeler, AİHM içtihatları ve AİHS 6. maddesine göre hukuka uygun yapılmamakta: “Bütün faktörler birlikte değerlendirildiğinde, böyle ihraçların  AİHM tarafından ismen olmasa bile esasen ceza hukuku yaptırımı olarak nitelendireceği kesin olmasa bile yadsınamaz. Böyle bir varsayımda AİHS 6. maddesinin cezai ayağı anlamında (suç ve cezaların kanuniliği, geriye yürümeme kuralı, savunma ve temyiz hakkı verilmesi gibi), bütün güvencelerle beraber uygulanması gerekiyor” deniyor.

Bu türlü ihraçların iç hukuk yolunu etkisizleştirdiğine ise şöyle atıfta bulunuluyor: “Olağan idari incelemenin pratikte etkisiz olmasının başka bir nedeni de buna özgün gerekçelendirme yapılmamasıdır. Bu hem KHK’nın kendisi ile ihraç ve kapatma halleri hem de ihraçların bir idari kurumca yapılması durumu için geçerlidir.  Öyle görünmektedir ki her iki durumda da ihraçlar kolektif, şahsileştirilmemiş kararlar şeklini almaktadır. Bir kişinin ihraç ve bir kuruluşun kapatılma gerekçelerini bilmediği bir durumda, bu kararlara mahkemede itiraz edebilmesi zordur.”

KURUMLARI KAPATMANIN HAKLI GEREKÇESİ YOK

Yine eğitim kurumlar, dernek, vakıf, sendika, hastane gibi 2 binden fazla kurumun KHK eliyle kapatılmasındaki hukuksuzluk da rapora konu edilmiş. Buna göre komisyon, “Türk devletinin olağanüstü hal durumlarında kamu görevlileri üzerinde bir takdir yetkisinin olduğu kabul edilse bile bu mantık özel tüzel kişilerin listeler marifetiyle tasfiyeleri için kullanılamaz; özel/tüzel kişilerle ilgili alınan önlemlere idari inceleme yolunu kapatmanın haklı gösterilmesi çok zordur” ifadeleriyle savunma almadan kurumları ortadan kaldırmanın hiçbir haklı gerekçesi olmayacağına vurgu yapıyor.

Venedik Komisyonu, hak ve hukuk ihlalleriyle ilgili olarak AKP hükümetine çağrı yaptığı kadar, Anayasa Mahkemesi’ne de uyarılarda bulunuyor. Raporda AYM’nin biran önce bu hususta tavrını belirlemesi isteniyor: “Venedik Komisyonu olarak Anayasa Mahkemesi’nin bu soruları acil olarak değerlendirmeye ve yetki ve zamanaşımı süreleri ile ilgili pilot kararlar almaya çağırıyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin bu husustaki rolü bireysel önlemlerin anayasaya uygunluğunu teyit anlamında hayati derecede önemlidir”

venedik komisyonu1.jpeg

Venedik Komisyonu’nun bu hususta yaptığı diğer uyarılar şöyle:

İHRAÇ KRİTERLERİ ŞEFFAF VE RESMİ DEĞİL

– İhraç gerekçeleri ve kriterleri şeffaf ve resmi değil.

– Kamu görevlisi disiplin kurallarını bilmeli ve bunlar açıkça kendisine bildirilmelidir. Devlet kendisi Gülen ve kurumları ile işbirliğini yaptığını kabul etmiş olsa bile hukuk devletinde bir örgütün terör örgütü olduğunun adil yargılama ile yargı kararı ile tespit edilmiş olması gerekir.

– Yine (Devlet memurunun yapıyla ilişiğini kesmesi için nihai yargısal karar gerekmeyeceği kabul edilse de) hükümet tarih olarak 17/25 Aralık 2013 u esas alırken, MGK kararı müphem ifadeler ile 30 Ekim 2014’te çıkmış iken, AYM ise 4 Ağustos 2016’daki kararı ile tavrını göstermiş iken kamu görevlisinin bu yapıyla ilişkisini kesmesi gereken tarih hangisi olacak bu net şekilde belirlenmeden adil karar verilemez.

– Hükümet en kısa sürede bu konuda tutumunu netleştirmeli Türk yargısı da bunu denetlemelidir.

– Üyelik, irtibat, iltisak, bağlantı gibi geniş takdir yetkisi veren terimler sorunlu: Kamu görevlisi ancak demokratik yasal düzene sadakatinde şüphe uyandıracak ciddi şüphe göstergeleri olması durumunda ihraç edilebilmeli.

– AYM iki üyesini ihraç kararından hiçbir delil göstermemiştir, aynı yaklaşım onbinlerce kamu görevlisinin ihracında da var. HSYK da aynı şekile hakimleri ihraç etti. Karar eklerinde isim listeleri dışında onları bağlayan gerekçe ve deliller yok. Bu durum kararların yargısal denetimini imkansız kılacak nitelikte.

– Kişiler hakkında idari ihraç süreci yok, ihraç edilenlerin haklarındaki delilleri bilme hakları engelleniyor.

– Kararlarda gerekçe ve kişi bazında delillendirme yok.

– İhraç kriterlerinin aynısı ile ceza soruşturması yapılıyor. Tutuklama ve mahkumiyet için yüksek standartta delil gerekir, kişinin örgütün amaç ve yöntemini bildiği ve isteyerek dahil olduğu ispatlanmadan mahkum edilemez.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin