Ukrayna krizi… Erdoğan yol ayrımında

HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN

Dünya nefesini tuttu Ukrayna’da yaşanan gelişmeleri takip ediyor.

Rusya lideri Putin, Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk bölgelerinin bağımsızlığını tanıdı. Hemen ardından da Rus askerleri ‘barış gücü’ olarak bu bölgeye girdi.

Ertesi gün de Rus Parlamentosu, Başkan Putin’e yurtdışına asker gönderme için yetki verdi.

ABD ve NATO cephesi ise şimdilik düşük profilli seyrediyor ve daha çok ekonomik yaptırımlar kartını açıyor.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

ABD Başkanı Biden dün yerel saatle öğleden sonra kameraların karşısına geçti ve yaptırımları açıklayan bir konuşma yaptı. Gelişmeleri Ukrayna’nın işgalinin başlangıcı olarak tanımlayan Biden, Putin’in ilerlemesi halinde yeni yaptırımları uygulamaya koyacaklarını ilan etti.

Putin’in adım adım ilerlemesi, eski Sovyetler Birliği’nin coğrafyasına yayılması ve Batı’nın bu politikaya cevabı geniş bir yazıyı gerektirdiği için bu yazıda daha spesifik bir boyuta, Türkiye’nin krizde takip edeceği yola bakalım.

Sonuç itibariyle dünya yeni bir döneme girdi ve Erdoğan’ın ‘aynı anda Rusya ve ABD’yi idare etme’ politikasının sonuna gelindi.

Her ne kadar Erdoğan medyası kadrolu yorumcularıyla meseleyi olması gereken ciddiyetten çok düşük bir noktada değerlendirse, olayı Rusya ve  Ukrayna’dan gelecek turistlerle sınırlı tutsa da konu çok ciddi.

Türkiye daha doğrusu Erdoğan rejimi krizin başından bu yana dengeli gitmeye, daha çok ‘arabulucu’ rolüne soyunmaya çalışsa da uzun vadede bu sürdürülebilir bir politika değil.

Her şeyden önce Erdoğan’a ‘arabuluculuk’ rolü veren yok.

Hatta Erdoğan’ın bu söylemini ciddiye alan bile çıkmadı. Öyle ki Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiren bu kadar olay olurken Erdoğan Afrika’da damadının insansız hava araçlarını pazarlamakla meşguldü.

Bu arada şunu da not etmeden geçmeyelim.

Erdoğan’ın Ukrayna’ya sattığı insansız hava araçları aslında krizin nedenlerinden birisi. Ukrayna’nın Donbas’ta kullandığı Bayraktar SİHA’lar krizi tırmandırdı.

Türkiye tarafı her ne kadar “Ben sattım, artık bu silahlar Ukrayna’nın malı ve nasıl kullanacakları onları bağlar” deyip işin içinden çıkmaya çalışsa da pratikte öyle olmuyor.

Başka bir yazının konusu olduğu için, “Erdoğan’ın özellikle Afrika’da sattığı SİHA’lar çok baş ağrıtacak” deyip Ukrayna meselesine devam edelim.

Erdoğan tek adam rejimi inşa edip yolsuz düzenini yargının dışına çıkarabilmek için Rusya ile Batı arasında oynadığı oyunu bugüne kadar getirebildi.

Bunu da büyük oranda Türkiye’nin stratejik konumuyla sağladı.

ABD tarafından yolsuzluklar, insan hakları ihlalleri ve demokratik değerler konusunda eleştiri geldiğinde, yaptırım kartı açıldığında hemen Moskova’ya yanaştı.

Milyarlarca dolar para akıtılan ve halen depoda tutulan S-400 hava savunma sistemini satın almak böyle bir politikanın yansımasıydı. Erdoğan, Moskova ile çok yakın ilişkiye girdi.

Neredeyse Erdoğan’ın en çok görüştüğü yabancı lider Putin oldu.

ABD ve özellikle Halkbank Davası’ndan gelecek sorunları “Moskova’ya yanaşırım” blöfüyle bertaraf etmeye çalıştı.

Bunda kısmen de başarılı oldu.

Rusya tarafından özellikle Suriye’de dönen kirli işlerle ilgili sıkıştırıldığında ise Washington’a yaklaşma taktiği uyguladı.

Kısacası bugüne kadar iki tarafı birden idare etmek gibi bir politikayı uygulayabildi. Aynı anda hem Moskova hem de Washington’u idare etmenin sürdürülebilir bir tarafı yoktu ve yolun sonuna gelindi.

Ukrayna kriziyle birlikte Erdoğan parçası olduğu NATO ile hareket etmek durumunda kalacak ve bu durum Moskova ile işleri ister istemez gerecek.

Bir başka ifadeyle ABD ve AB’nin belirgin bir duruş sergilemesi halinde parçası olduğu ittifakın gereklerine göre hareket etmek durumunda kalacak. Yani ya Batı ya da Rusya demek zorunda, ikisini bir arada götürmesi artık mümkün değil.

Erdoğan eli mahkum ABD ve Batı cephesinde kalacak ve bu durum Putin’i fazlasıyla kızdırabilir.

Putin’in Erdoğan’a karşı elindeki tek koz turist göndermemek, domates-limon almamak veya ticareti kısıtlamak değil. Başta 15 Temmuz şaibeli darbe girişimi ve Erdoğan rejiminin Suriye’de çevirdiği işlere dair kapsamlı dosyaları açabileceği tartışma götürmez.

Putin’in Erdoğan’a karşı kullanabileceği kozların listesi hayli uzun. Dolayısıyla Erdoğan ciddi bir açmazda. Çünkü kolaylıkla “Biz zaten Batı ittifakının parçasıyız” deyip çıkamaz.

Nitekim Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın, Alman Die Welt gazetesine verdiği röportajda “Rusya’yı dinlemek ve stratejik endişelerini anlamak gerekir” dedi. Kalın’ın bu sözleri Erdoğan rejiminin Putin’i üzmemek için dikkatli olacağını gösteriyor.

Erdoğan bir şekilde NATO ve Batı ittifakında bulunma konusunda isteksiz kalırsa bu kez de ABD’nin açacağı kartlar olacaktır.

Kısacası Ukrayna-Rusya krizi Türkiye’yi tahminlerimizden çok daha fazla etkileyecek. Kastım sadece yükselen enerji giderleri, dövizin yükselmesi veya ihracat gelirlerinin düşmesi değil; eksen tartışmalarının ısındığı dönemde Türkiye’de taşlar yerinden oynadı.

“Hem Rusya hem Batı” ya da “Ya Rusya ya da Batı” ihtimali kalmadı. Erdoğan bir tercih yapmak zorunda ve ne tercih yaparsa yapsın ödeyeceğimiz fatura büyük.

Dikkatle takip edilmesi gereken bir dönemdeyiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. Adem şunu neden düşünmüyoruz?

    Erdoğan batıya yanaşınca, Rusların elinde koz Suriye silah işleri ve 15 Temmuz dediniz.
    Bunları tüm çıplaklığıyla anlatsa da yurt içinde ne ifade edibilir ki. Umursanacağını sanmıyorum. 15 Temmuzu Erdoğanın yaptığını, toplum kesimlerinin öncüleri zaten biliyor. Kitlelerinin de umrunda değil.

    Uluslararası cephede, batıya yanaşan bir Erdoğan için açılan kartların ne önemi var ki, BM de. Rusa karşı batıyı tutan Erdoğan, yine korunmaz mı.

    Halkbank davası gibi o da sürencemede bırakılabilir. Hatta kapatılabilir.

    Erdoğan, benim bildiğim güçten anlar.

    Suriye de, hava savasını kullandırmayan Ruslar, sahadaki unsurları Türk askerine yöneltip çekilmesini istemesi deseydiniz evet bu bir kart olabilirdi. Ama onda da çekilip çekilmemesinin bir önemi yok. Bugün Türk askerinin nerede olduğunu bilen dahi yok. Suriyenin neresindeyiz, ne kadar içerdeyiz, nasılız, vs o kadar hareketlilik oldu ki, çekildik dese de Rusların ilerlemesine karşı bir önemi yok.

    Diyeceğim, Erdoğanın Batıyı tutması karşısında elindeki kart büyük değil Rusların, Erdoğan idare edebilir.

    Batıya ise göbekten muhtaç. Dolarına muhtaç, hele hele ki şu günlerde, kendi ahmaklığıyla ülkeyi ihracattan başka hiçbir seçeneğe açık bırakmadığı şu günlerde, sattığı mallar Euro bölgesi ve dolar.

    Batıya yanaşması Erdoğanın karına görünüyor. Putinin çok büyük etkisi olabileceğini sanmıyorum o nedenle.

    Bu konuları da değerlendirirseniz, ufaktan neden öyle yahut değil dinlemek keyif verir. Teşekkür ederim.

  2. Adem bey, çok pardon. Yorumcu olmanın azizliğini yaşadım.

    Adem bey yazacağıma sadece Adem yazmışım ilk yorumumda.

    Hoş gerçi siz önemsemezsiniz de yine de hatırlatayım. Uslub namusunuz.

  3. Kriz türk rejimin uluslararası alandaki gerçek yüzünü ortaya çıkartacak demek ki. Kendisi çok hareketli olsa da bu savaşta ondan bir duruş beklenmektedir. Yani ilkeli bir duruş. Bu da beraberinde hareketsizliği, stabil olmayı getirecektir. Bakalım türk devleti bir duruş ortaya koyabilecek mi? Karakteristik bir özellik ortaya koyabilecek mi? Dünyada bir değeri olduğunu gösterebilecek mi? Çıkarsa çıkarını ortaya koyabilecek mi? Yoksa ukrayna gibi kurbanlık koyun olduğunu mu göreceğiz. Durumdan vazife çıkarması ve arabuluculuğa soyunması aslında korkunç bir pozisyonda yakalanması nedeniyledir. Öyle açık bir pozisyonda yakalandı ki ukrayna savaşı türkiyenin pozisyonunu ortaya dökecek bir olaydır. Yani herkes karakterli bir duruş sergilerken türkler bunu başarabilecek mi? Hemen durumdan vazife çıkarıp arabuluculuğa soyunmaları aslında bu zor pozisyonda olmalarının ve karakterli duruş sergilemekte zorlanacağının itirafıdır. Sabit duruş olmayacağından hemen arabuluculuğa soyunuyor. Aslında bu iki taraflı oynamasının bir yansımasıdır. Kimse ondan arabuluculuk istemedi ki. Neye dayanarak böyle bir role soyunmak istedi? Ben iki tarafla görüşüyorum demek istedi, sanki bir maarifetmiş gibi. İki tarafla görünmesinin nedenini s400 lerden okuyabiliriz. Ben diyor nato üyesiyim ama karşı tarafında silahını kullanabilirim iddiasında. Siz bana karışamazsınız iddiasında. Şimdiye kadar olaylar türkiyenin özgürlüğü üzerinden gitti. S400 kullanma özgürlüğü. Bundan sonra türkiyenin karakteri üzerinden ilerleyecek. Hangi değerler, ilkelere göre davranacak, karar verecek. Türkiyenin duruşu ne, hangi karakteristik özellikleri var, çıkarları ne, kime göre çıkarlarını belirliyor, değer yargıları ne gibi birçok gerçek bu uluslararası kriz ile birlikte ortaya çıkacak. Yani süreç türkiyenin karakterinin sorgulanacağı bir döneme giriliyor. Bakalım türkler s400 ler gibi özgür hareket edip kendilerini bu savaş üzerinden açıklayabilecek mi? Düne kadar tayyip rejimine seyirci kalanlar bu korkunç krizle birlikte aynı davranışı gösterecek mi? Yerden türk bayrağını alıp katlayıp cebe koymak kolaydı. Şimdi gerçekten vatanın için mi mücadele ediyorsun yoksa başka çıkarlar için mi hepsi ortaya dökülecek.

  4. Sen diyordun ya hocam, “bu adam sansli” diye…yine oyle bir durum…basgasib, yol ayriminda falan degil…bati zaten ukraynayi satti gitti…ondan taraf olmak cok maliyetli birsey degil…gostermelik oyle yapar, arkadan rusyayla oynasir…batidan da kira almaya calisir…devir kotu.
    Bugun boyle idare edilir amma velakin orta vadede rusya bogazlar ve dogu illeri dedigi zaman, yaninda nato dahil kimseyi bulamaz..
    Tr.nin gelecegi satiliyor.

  5. Sana ve sevdiklerine, arkadaşlarına yapılan bunca şeye rağmen, halen bu ülkeyi, bu halkı “ödeyeceğimiz fatura büyük.“ diyecek kadar sevebiliyorsan!!! Çok başka gönlün var senin/senin gibilerin… Hocaefendi gerçekten yiğitler yetiştirmiş, koca bir cehalete rağmen onları “Ümmeti Muhammet” deyip, Allah rızası için sevecek olan. Biliyorum, affedersiniz ama unutmazsınız!!!

    Yeri gelmişken, Ben de sizleri unutmadım, sadece kapınızdan geçmiş biri olarak!! Hiç bir zaman evinizde, yurdunuzda kalmadım ama bazılarınızı dinler dinlemez “Bu adam!!!” Dedim ve de öyle olduklarını hayatlarıyla gösterdiler.

    Şuan gözlerim doldu. Devam edemeyeceğim ama normal şartlarda asla bir araya gelemeyeceğiniz bazı insanlar sizi çok sevdi be kardeşim!!! Muhabbetinize hasretle, geçmişe özlemle, geleceğe umutla. Hocaefendinin ellerinden öperim çok büyük bir islam teorisyenidir dinsizliğin içinden çıkardığınız bu ahmak için….

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin