Uçurumun kenarındayız Hızır!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin şiiridir ve ne güzeldir:

“Uçurumun kenarındayım Hızır…

Muhteşem belaya nazır…

Ha itti beni, ha itecek…

Uçurumun kenarındayım Hızır

Civan hazır,

Divan hazır,

Ferman hazır,

Kurban hazır…”

Birleşmiş Milletler (BM) 1965 yılında bir alt kuruluş faaliyete geçirdi.

İsmi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) olan bu yapı, Birleşmiş Milletler’in küresel kalkınma ağı oluşturmak için kurduğu bir programdı. Özellikle gelişmekte olan ülkelere odaklanarak, insanların daha iyi yaşam standartlarına sahip olmaları için gerekli olan bilgi, deneyim ve kaynakları sağlamayı amaçlıyor.

Ve bu kuruluş her yıl üç yıllık stratejik plan hazırlıyor.

Bu yılki plan (2022-2025) çok enteresan bilgiler içeriyor.

Planın tamamını merak edenler şuradan okuyabilir.

Raporun bizi de ilgilendiren ve adeta “kabus” diyebileceğimiz bir kısmı var.

Diyor ki…

“72 ülkenin borç ödeme yetkinliklerinin risk altında ve bu ülkelerin bunun 19 tanesi her an temerrüde düşebilir.”

Yani uçurumun kenarındalar.

Money bomb with burning fuse - Can I Retire Yet?

İşin bizi ilgilendiren tarafı ise Türkiye’nin de listenin “yüksek spekülatif” kategorisinde olması.

UNDP’nin düşük ve orta gelirli 120 ekonominin borç kırılganlık göstergelerini inceleyerek hazırladığı bu raporda, 19’u çok kritik düzeyde olmak üzere 72 ekonominin temerrüt riski açısından ‘kırılgan’ olduğu açıkça ortaya konmuş durumda.

İşin acı kısmı ise şu: Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın (WBG) Borç Sürdürülebilirlik Değerlendirmelerinden, kredi notlarından ve diğer çeşitli ölçütlerden yararlanılarak hazırlanan raporda, çoğu düşük gelirli ekonomilerden oluşan temerrüt riski bulunan ülkeler listesinde Türkiye ve zaten batık olan Arjantin dışında G-20 ekonomisi yok.

Rapor, borç kırılganlık listesinde ülkeleri üç kategoriye ayırıyor:

Temerrütte veya temerrüde düşmek üzere; temerrüt riski çok yüksek; ve yüksek spekülatif. Türkiye, yüksek spekülatif kategorisinde.

Tekrar edelim, uçurumun kenarı demek anlamına geliyor bu.

Durum bu kadar vahimken ülke iktidarının hala Titanik’in güvertesindeki orkestra gibi batarken bildikleri şarkıyı çalmaktan başka bir şey yapmamaları ise esas korkutucu olan kısım sanırdım.

Bir ülke düşünün ki, yerli yabancı, bağımsız tüm kurum ve kuruluşlar bu uçurum hakkında sinyal verirken saray ve AKP iktidarının bununla mücadele etmek yerine, algıyla oynamaları.

Bir ülkede enflasyonla mücadele etmek o ülkenin istatistik kurumuna kaldıysa zaten felaket kapıda demektir.

ENAG diye bağımsız bir kuruluş var, biliyorsunuz. Enflasyonu daha rasyonel olarak tespit edip açıklıyorlar.

Şimdi iktidar ENAG’ı susturmak için düğmeye bastı.

Saray’ın son oyunu enflasyon rakamları üzerine.

Kulislerde,  Saray’da hazırlanan bir kanun taslağıyla TÜİK dışında başka bir kurumun enflasyon hesaplayamayacağı konuşuluyor.

Gelelim UNDP’nin bahse mevzu raporuna.

Dünya gazetesinde yayınlanan bu tablo ve haberde şöyle deniliyor:

“Dünya Bankası’nın gelişmiş ekonomiler ve özel kreditörlerle pandemi süresince başlattığı borçları erteleme inisiyatiflerinden (DSSI ve CF) UNDP raporundaki 72 ülkelik listenin sadece 49’u faydalanabiliyor. Ancak bu 49 ülkenin borcun toplamındaki payı sadece yüzde 35. Borç erteleme girişimlerinden faydalanmayan 23 ülke ise toplam borcun yüzde 65’inin (387 milyar dolar) sahibi. Bu da riskli görülen toplam borcun sadece üçte birinin erteleme programlarına başvurabileceği, üçte ikisinde ise borç erteleme olmayacağı anlamına geliyor.”

Bu bölüm şu anlama geliyor:

İflas kapıda…

Bir büyük tehlike daha var.

Bu krizin büyük toplumsal olayları tetikleyebileceği de belirtiliyor.

Bakınız, BM’nin Ticaret ve Kalkınma Örgütü UNCTAD ise 16 Mart tarihli raporunda savaşın ticaret ve kalkınma üzerindeki etkisinin küresel ekonomik görünümü hızla bozduğu ve özellikle Afrika ülkeleri ve en az gelişmiş ülkeler için alarm zilleri çaldığı vurgulanıyordu.

Raporda gıda ve yakıt fiyatlarındaki artışın geçmişte de olduğu gibi kitlesel huzursuzluklara neden olabileceği öngörülürken, Çin’den Avrupa’ya demiryolu taşımacılığının savaş nedeniyle aksaması durumunda navlun fiyatlarında da ciddi artışlar olabileceği uyarısı yapılmıştı.

Toparlayacak olursak rahmetli Ömer Lütfi Mete gibi söylememiz gerekiyor:

Uçurumun kenarındayız Hızır!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin