SEVİNÇ ÖZARSLAN – HABER YORUM
Müebbet hapis verilen KHK’lı uzman çavuş Esat Uğur ve sekiz ay önce evlendiği eşi, milli sporcu Rümeysa Uğur’un dün yayınladığımız tanışma ve evlilik hikayesi herkesi çok etkiledi, geniş yankı uyandırdı.
Bugün ise, eşi Esat Uğur’un 15 Temmuz’dan bu yana yaşadığı adaletsizliklere, mahkeme sürecindeki savunmalarına ve milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na gönderdiği mektuplarına yer vereceğiz.
Esat Uğur (36), Sakarya Taşkısığı Kışlası’nda uzman çavuş olarak görev yapıyordu. 15 Temmuz’da izindeydi. Ailevi sorunlar nedeniyle önemli bir karar almak üzereydi ve normalde çalışmıyordu. Ancak o gece aniden kışlaya çağrıldı. Kendisinin anlattığına göre üzerinde üniforması bile yoktu. Arayan komutanın ‘Bir saat ya sürer, ya sürmez, tek uzman sen varsın, diğerleri izinde’ demesi üzerine üniformasını giymedi.
Esat Uğur, Doğan Aydın üsteğmen ile birlikte önce Sakarya Çark Kışla’ya, oradan da Çark Kışla’ya gittiler. Valiliğin güvenliğini sağlayacaklarını zannediyorlardı. Ancak Uğur darbe girişimine katılmakla suçlandı ve tutuklandı. Üstelik o gece ne silahını kullandı, el svapları da temiz çıktı.
Darbe girişimiyle suçlanan birçok askerin yaşadığı olayı aşağı yukarı böyle. Esat Uğur’Un yaşadıklarını bundan sonra daha ilginç bir boyuta ulaşıyor.
Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ferizli Tipi Cezaevinde 25 ay hapis yatan Esat Uğur’a 15 Ağustos 2018 yılında beraat verdi. Yani Uğur hakkındaki tüm suçlamalardan aklandı. Ancak Yargıtay bu beraat kararını bozdu. Eşi Rümeysa Uğur’un iddiasına göre, AKP’li Sakaryalı milletvekillerinin baskısıyla mahkeme Yargıtay’ın bozma kararına uydu ve beraat eden askerlere müebbet verdi.
DEM Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na mektup gönderen Esat Uğur da haklı olarak soruyor: “Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?”

Uğur diyor ki, “Kıymetli Vekilim, 15 Temmuz 2016 gecesi büyük bir bilgi kirliliği içerisinde, üzerimde üniformam dahi olmadan Sakarya Valiliğine sıralı amirlerim tarafından götürüldüm. Hiçbir olaya karışmadığım halde 25 ay tutuklu olarak 2017/20 Esas sayılı dosya kapsamında Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılandım ve 15 Ağustos 2018 tarihinde üzerime atılı tüm suçlamalardan beraat ettim ve tahliye oldum.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi de hakkımda verilen beraat kararının yerinde olduğuna karar vermiştir. Devam eden yargı sürecinde hakkımda gerekçeli bir temyiz başvurusu olmamasına rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından dosyam bozularak TCK 37. madde ‘müstakil fail’ olarak değerlendirilip TCK 309 md. ‘Anayasayı ihlal’ suçlamasıyla müebbet hapse mahkûm edilmem istenmiştir.
💔 11 yaşındaki oğlu soruyor:
👉 “Baba, sen kimseye bir şey yapmadın, herkes böyle söylüyor. Peki o zaman sen neden buradasın?”
😔 Esat Uğur bu soruya cevap bulamıyor. @adalet_bakanlik pic.twitter.com/0hyU70vgMk— Ömer Faruk Gergerlioğlu (@gergerliogluof) October 13, 2025
Yeniden yargılanmam neticesinde Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi Yargıtay ilamına uymuştur ve beni beraat ettiğim suçlamadan müebbet hapse mahkûm etmiştir.
Değerli Vekilim, her ne kadar Yargıtay’ın bozma kararı sonrası beraatten müebbet hapse çarptırılmış isem de benim hakkımda ne darbe girişiminden haberdar olduğuma ne de “fetö” terör örgütü ile bir bağım olduğuna dair, ne de darbe gecesi konusu suç teşkil edecek bir eylem içerisinde bulunduğuma dair tek bir delil yoktur.
Sayın Vekilim aksi bir durum söz konusu olmuş olsaydı zaten benim ilk aşama yargılanmasında veya bölge adliye mahkemesi tarafından ceza verilirdi. Tatbikat, Reaksiyon süresi, Alarm, Terör saldırısı gibi gerekçelerle valilik yerleşkesinin güvenliğini alacaksınız denilerek götürüldüm. Orada bulunduğum zaman zarfı içerisinde hiçbir kimseyle olumsuz bir durum yaşamadım.
Hatta yanımıza gelen vatandaşlarımıza oldu ve isimlerini açıklama aşamasında öğrendiğim Eyüp Turan ve Sadık Akyıldız lehime ifade vererek benim ne darbe girişiminden haberdar olduğumu ne de kendilerine mukavemetimin olmadığını söylemişlerdir.
Değerli Vekilim ben hayatımın hiçbir evresinde devletimize ve milletimize ihanet edecek bir eylem içerisinde bulunmadım. Beraat kararı sonrası severek yaptığım mesleğime dönmeyi beklerken hayatımı idame etmek için Savunma Sanayi’nde Sakarya’da kablo üretimi yapan bir şirkette çalışmaya başladım.
Haksız yere mesleğimden atılmış olsam da ülkeme savunmasına katkı sağlayacak bir iş yapmayı tercih ettim. Ben yapmış olduğum tercihlerim neticesi olarak müebbet hapse mahkum edilmiş olmayı aklen, fikren, hukuken mantığıma sığdıramıyorum.
Bunu benim anlayamadığım gibi başımdan geçen olayı herhangi bir hukuk bilgisi olsun veya olmasın birine ifade ettiğimde aldığım cevap şaşkın bir ifadeyle sorulan sorudan ibarettir.
“Bir soru; böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?”
ESAT UĞUR’UN SAKARYA 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NDE YAPTIĞI SAVUNMA
Peki Esat Uğur’a Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunmada neler söyledi? O geceyi nasıl anlattı? Savunmasını okuyan ya da dinleyen her insanın aynı beraat kararı vereceğinden şüphe yok. Peki neden bir anda tam tersi bir karar ortaya çıktı. Tutuklandığında 26 yaşında olan Esat Uğur ve onun gibi nice insanların hayatı karartıldı? Cevabı aslında herkes biliyor ama itiraf edemiyor.
Esat Uğur: “…Son bir yıldır Sakarya Taşkısığı Kışlası Emniyet Muhafız Takımı Manga Komutanı olarak uzman çavuş rütbesiyle görev yapmaktayım. O gece lojmanda idim. Yazı olarak sunduğum hususlardan dolayı annemin ve babam iş çıkışı bana geleceklerdir.
Ben onların gelmesini beklerken Doğan Aydın üsteğmen beni aradı. Tugay komutanı alarm verdi. Kışlaya gidelim dedi. Ben de annem ve babamın geleceğini ona söyledim. O da ‘Bir saat ya sürer, ya sürmez, tek uzman sen varsın, diğerleri izinde’ dedi.
“KAMUFLAJLARINIZI NEDEN GİYMEDİN? NEDEN GELDİĞİNİZİ BİLMİYOR MUSUN?”
Bunun üzerine onunla birlikte kışlaya gittik. Nizamiyeden girdiğim ve çıktığım süre benden önce ifade veren Ali Şahin binbaşının anlattıkları gibi olmuştur. Çark Kışla’ya gittik. Araçlardan indik. Ahmet Üzer albay geldi ve Doğan Aydın üsteğmene hitaben ‘Sen ne biçim subaydın, kamuflajlarını niye giymedin. Neden geldiğinizi bilmiyor musun?’ dedi.
“ŞOKU ATLATIN, TERÖR SALDIRISI OLACAK, VALİLİĞİN EMNİYETİNİ ALACAĞIZ”
Doğan üsteğmen alarm tatbikatı için geldiğini söyledi. Ahmet Üzer Albay ise terör saldırı beklendiğini ve ‘Mangalara ayrılın’ diyerek gitti. Ben piyade taburu olarak sıraya geçtim. Rütbemden dolayı en arkada en arkada ben vardım, kendi aramızda konuştuk. Tatbikatın ciddiye alınması için böyle yapıldığını konuştuk. Daha sonra Ahmet Üzer Albay tekrar geldi. ‘Şoku atlatın, terör saldırısı olacak, valiliğin emniyeti alacağız’ dedi ve araç bin komutunu verdi.
Revir ve kantin arasında araç çalışır ve vaziyette biraz da orada bekledik. Sonra araç in talimatı geldi. Herkesin toplanması istendi. Ben sivil kıyafetli olmam sebebi ile toplanma yerine gitmedim. Daha sonra ne olduğunu merak ettiğim için o bölgeye yöneldim. Daha önce hiç görmediğim ve mahkemede gördüğümde duyabildiğim kadarıyla şunları söyleyen kişinin tugay komutanı vekili Uğur Coşkun olduğunu öğrendim.
Sıkıyönetim ilan edildiğini, sıkıyönetim mahkemeleri kurulduğunu, emre uymayanların sıkıyönetim mahkemelerinde en ağır şekilde yargılanacağını söyledi. Merkez komutanı Ahmet Üzer Albay daha yüksek bir sesle ‘Sıkıyönetimde emre uymayanların cezası idamdır, ölümdür. Gereğini bizzat ben yaparım’ dedi.
“SİZ BURADA NE HALT EDİYORSUNUZ, YOLUN EMNİYETİNİ ALIN”
Doğan Aydın üsteğmen bize talimat verdi. Doğu taraftaki yeşillik alana önce düzensiz şekilde girdik, daha sonra nizamda yürüdük. Ailevi problemlerim vardı. Ben üsteğmen Doğan Aydın’ı takip ettim. Avukat otoparkına çıktık. Oradan da yola çıkış yaptık. En önde Doğan Aydın üsteğmen, arkasında Hakan Özer, arkasında İbrahim Candar, onun arkasında da ben vardım.
Batıdaki kavşağa geldik. Oradan güneye yani vilayetin B kapısına yöneldik. ATM’lerin bulunduğu alana yaklaştık. Doğan üsteğmen ‘Burada asker var, biz yukarı çıkalım’ dedi. Tekrar kavşak civarına geldik.
Buradan geldiğimiz istikamete yani C kapı istikametine yürürken merkez Komutanı Ahmet Albay geldi ve yanında iki asker vardı. ‘Siz burada ne halt ediyorsunuz. Emirlere uymayacak mısınız. Kendinizi vurdurtmak mı istiyorsunuz. Yolun emniyetini alın’ dedi.
Yol üzerine trafik konisi koyan personele de onlarla yol kapatılır mı’ dedi. Alper Gülünay’a döndü. ‘Geri zekalı, git aşağıdan araç getir’ dedi. Biz bu durum üzerine o kavşaktan ayrılmadık ve beklemeye başladık.
“TELEFONUMUN ŞARJI YOKTU, DURUMU ÖĞRENEMEDİM”

Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Doğan Üsteğmen’e ne yapacağımızı sordum. Araçlar gelip geçiyor. Ateş eden olabilir, kendinizi koruyun, dikkatli olun, silah sesleri geliyor’ dedi. Hak verdim. Son zamanlarda zaten terör ile ilgili birçok emir yayınlanıyordu.
Telefonumun şarjı yoktu. Durumu öğrenemedim. Trafik akışında herhangi bir anormallik yoktu. O kavşaktan tek tük araçlar ve vatandaşlar geçiyordu. Silah sesleri aralıklı olarak devam ediyordu.
Bulunduğum yerde ayrılamadım. Arkadaşlarım telefonları ellerinde haber almaya çalışıyorlardı. Bir süre sonra kuzeydeki yoldan yani adliye lojmanlarının bulunduğu noktadan bulunduğumuz kavşağa insanlar gelmeye başladı. Bunlardan yanımıza gelenler olmaya başladı.
“BEN ŞURAYA OTURUYORUM, HİÇBİR ŞEYE KARIŞMAM”
Aramızda ancak sivil ve silahlı olanlar vardı. İlk gelenlere ‘Bölge güvenli değil, biz askeriz’ dedim. Bunlardan biri ‘Siz ne yapıyorsunuz? Genelkurmay Başkanı rehin düştü’ dedi. Ben de vilayetin güvenliğini almak için geldiğimizi söyledim.
Bu sırada aracı ile gelen bir vatandaş durdu. Arkadaşlarımdan onunla konuşanlar oldu. Bu şahsın Vatan Hastanesi’nin sahibi olduğunu arkadaşlarım söyledi. Bir süre camii megafonundan bir anons geldi. Hakan Özer bu anonstan sonra ‘Ben şuraya oturuyorum. Bundan sonra da hiçbir şeye karışmam’ dedi.
Halkın sayısı arttı. Durup konuşan da vardı. C kapısına gidenler de vardı. Bu sırada bütün bu olaylardan Ahmet Albay’ın talimatı ile Alper Gülünay getirdiği Rand Rover aracı kavşağın kuzeyine park etmişti. Bu aracın üzerine çıkan ve araca tekme atan bir yurttaş gördüm. Araç geri geri mesafe aldı. Bu sırada birisi aracın şoför camına taş ile vurdu ve camı parçaladı.
Kaldırım üzerinde bir tek Hakan Özer ve ben kalmıştım. Diğerleri araç içinde ve etrafında idiler. Hakan Özer’e ‘Bir polis bulalım ve gidelim buradan’ dedi. Etrafında 25-30 kişilik bir topluluk vardı. Beni duymadı. C kapısı civarında tepe lambasında bir polis aracı olduğunu gördüm.
“YAPMAYIN, BİZİM ÇOCUĞUMUZ, SAKİN OLUN, DEDİ”
Bu şehirde doğup büyüğüm için tanımadığım, soyadını bilmediğim Bilal adlı şahsı gördüm. Silahlı ancak sivil görünce ‘Sen asker miydin’ dedi. Beni polise götürmek için yardımcı olacağını söyledi. Fakat o anda zaten ekip otosuna yakındım. Kafamı koltuğunun altına aldı. Araca doğru giderken tanımadığım bir şahıs bana vurdu yere düştüm. Yerde iken tekme atanlar oldu. Bir tanesinin belimden silahımı aldığını hatırlıyorum. Başka biri sol omzumdaki G3 piyade tüfeğini aldı. Bilal ‘Yapmayın, bizim çocuğumuz, sakin olun’ dedi.
“POLİSLER PEÇETE VEREREK KANAYAN BURNUMA TAMPON YAPTILAR”
Bu sırada polis müdahale etti. Yerde sürükleyerek beni kendi aracına kadar çekti. Vatandaşlardan iki kişi geldi. ‘Bu olaylara göz yumarsanız bu çocuğu size bırakamayız’ dediler. Bunun üzerine polisler peçete vererek kanayan burnuma tampon yaptırdılar. ‘Silahlarımı bulmam lazım’ dedim.
“HAKARET, KELEPÇE, FİZİKİ MÜDAHALE”
Alanlar sivil polis olabilir, zaten ‘Bu kalabalıkta bu işi yapamayız’ dediler. Araçlarında kelepçe olmaksızın bekledim. Çevik kuvvet otobüsünün bulunduğu yere gittik. Burada bulunan araca bindirildim. Bu otobüse bindikten sonra hakaret, kelepçe ve fiziki müdahale ile karşılaştım. Beylik silahım Yavuz 16 Compat marka seri numarasının son beş rakamı 00053’dür. 9 mm çaplıdır. Bu silahın akıbetini bilmiyorum.
Taşkısığı’nda gelişigüzel aldığım G3 piyade tüfeğinin aidiyetinin belli olmadığı belirtilmektedir. Ben bu tüfeğin seri numarasını 345678 olarak hatırlıyorum. İddianamede bu seri numarası taşıyan tüfekten bahsediliyor. Bana aittir. İki şarjör de toplam 40 mermisi vardı.
“SİLAH KULLANMADIM, SVAPLAR TEMİZ ÇIKTI”
İddianamenizde bulunduğumuz kavşakta cereyan eden olaylar sebebi ile şikayetçi olduğunu iddia eden hiçkimse yoktur. Bahçeye ve bina içine girmedim. Olaylar esnasında silah kullanmadım, svaplar da temiz çıktı. Getiriliş amacımızı söyledik. ‘Fethullahçı örgüt’ ile ilgim yoktur. Albay rütbesi taşıyan sanıklarınız uyandırdıkları izlenim ve bizim tabi olduğumuz kurallardan istifade etmek suretiyle bizi bu işe sürükledi. Şahsen şikayetçiyim. Suçsuzum beraatimi ve tahliyemi istiyorum.”
