Türkiye’de kutuplaşma ve sonuçları

YORUM | KEMAL AY

Koç Üniversitesi’nin Göç Araştırmaları Merkezi, Türkiye’de kutuplaşmayla alakalı bir rapor yayınladı geçtiğimiz günlerde. 16 ilde 2004 kişiyle yapılmış bir çalışma. Kutuplaşmanın ölçümüyle ilgili akademik literatürde çeşitli modeller geliştirilmiş. Doç. Dr. Emre Erdoğan’ın araştırması da, bu modelleri kullanarak görüşülen kişilere kendileri ve ‘ötekiler’ hakkında sorular yöneltiyor.

Mesela ‘kendinize en yakın bulduğunuz parti’ sorusuna, yüzde 43,4 AKP, yüzde 21,5 CHP, yüzde 11,5 MHP, yüzde 9 HDP ve yüzde 5,5 de o sırada yeni kurulan İYİ Parti cevabını vermiş. Bunlar doğrudan ‘oy oranları’ demek değil. ‘Yüzer gezer seçmen’ tabir edilen ve seçim atmosferine göre parti tercihini değiştiren bir kitle var. Bunun aşağı yukarı sayısal değerine, 7 Haziran 2015’le 1 Kasım 2015 arasındaki süreçte şahit olmuştuk.

Asıl şaşırtıcı sonuç ‘kendinize en uzak bulduğunuz parti’ sorusunda geliyor. Yüzde 53’le HDP ilk sırada. Bu, toplumdaki PKK nefretinin bir yansıması. Ama aynı zamanda ‘milliyetçi’ tabanın konsolide olmuş hâlini yansıtıyor. HDP’li siyasetçilerin buradaki rolünü ölçmek, daha sağlıklı analizlere kapı açacaktır. Yüzde 24’le ikinci sırada ise AKP var. Son 4-5 senede sahneye konan otoriter siyaset, AKP’yi toplumun önemli bir kesimi tarafından ‘uzak durulması gereken parti’ konumuna itmiş.

Yüzde 13’le CHP üçüncü sırada. ‘Toplumda bir CHP antipatisi var, nesiller geçse de azalmaz’ analizleri açısından kötü bir sonuç. Belli ki AKP’lilerin karşısında ‘bilenmiş’ bir kitle var. Cevapların yüzde 8’i ise MHP demiş. Bu da, ‘siyaset mühendisliği’ yapan Erdoğan’ın neden MHP üzerine oyunlar oynadığının göstergesi. MHP, ‘alternatif’ olabilecekken, Erdoğan’ın ayakta kalması için bir ‘dayanak’ olmayı tercih ederek, aslına bakarsanız ‘şaşırtıcı’ bir hamle yapmış oldu.

Peki, partiler hangi kimlikten insanlar için bir çeşit ‘çatı’ görevi görüyor? CHP’nin tabanını ağırlıklı olarak Aleviler, Atatürkçüler ve Laikler oluşturuyor. HDP’de Azınlıklar, Geziciler ve Kürtler öne çıkmış. Bu iki partinin tabanı kimliğini diğer partilere göre daha ‘sık’ belirtme ihtiyacı duymuş. Çünkü kimliğinin tehlike altında olduğunu düşünüyor muhtemelen. AKP’de ‘dindar insanlar ve muhafazakarlar’, MHP’de ise ‘ülkücüler, milliyetçiler ve muhafazakarlar’ ön planda.

Sürpriz olan İYİ Parti’nin tabanı bence: ‘Eğitimli İnsanlar’ ve ‘Modern İnsanlar’ gibi vurgular yapılmış. CHP’nin ‘açılım’ stratejisinin bu iki zümreyi İYİ Parti’ye itmiş olabileceği görülüyor.

Ayrışma ve ahlakî üstünlük

Bu, toplumun genel eğilimi. Fakat kutuplaşma konusundaki asıl göstergeler sonrasında anlatılıyor. Mesela kendine en uzak hissettiği partiden birine ‘kız vermem’ diyenler yüzde 79, ‘birlikte iş yapmam’ diyenler yüzde 74 ve ‘komşu olmam’ diyenler de yüzde 70. Siyasî görüşün sosyo-ekonomik alanda bu kadar belirleyici olması, toplumsal hayata da darbe vuruyor. Gettolar oluşuyor.

Gettolaşmanın doğal bir sonucu olarak ‘ahlakî üstünlük’ meselesi karşımıza çıkıyor. Çalışmanın bu konuyla ilgili paragrafı şöyle:

‘Bir dizi sıfat sayıldığında, katılımcıların iyi sıfatların tamamını kendi parti taraftarlarına uygun gördüğü gözlemlendi: Ülkesinin yararına çalışan (yüzde 92), Vatansever (yüzde 91), Onurlu (yüzde 90), Zeki (yüzde 84), Cömert (yüzde 83) ve Açık Fikirli (yüzde 83). Buna karşılık, bütün kötü sıfatlar da “diğer” parti taraftarlarının özelliği olarak sayıldı: ülkeye tehdit oluşturan (yüzde 86), Bencil (yüzde 84), İkiyüzlü (yüzde 84), Zalim (yüzde 83), Kibirli (yüzde 80) ve Bağnaz (yüzde 72). Hem iyi, hem kötü sıfatlar sayılırken, katılımcıların bu sıfata “her ikisi de” ya da “hiçbiri” deme olanağı varken, bunu tercih etmemeleri de kutuplaşmanın bir göstergesi olarak yorumlanabilir.’

Kutuplaşma ortamında ‘iki zıt görüş’ değil, ‘iki ayrıksı toplum’ vardır. Nitekim her getto kendi ahalisini ‘en iyi’ bilirken, diğer gettoların içinden bir ‘fazilet’ çıkmayacağına ikna olmuş durumda. Zaten gettoları, kabileleri, kemikleşmiş cemaatleri bir arada tutan da bu ‘zan’dır. ‘Sürüden ayrılanı kurt kapar’. Daha da fenası, başka sürülerde de ‘hayat’ yoktur.

Nitekim bunun hemen arkasından ‘en uzak hissedilen parti’ taraftarlarının en temel haklarının şaibeye düşmesi geliyor:

‘Görüşülenlerin yüzde 47’si kendilerini en uzak hissettikleri parti taraftarlarının yürüyüş yapmasına olumsuz yaklaşıyor. yüzde 44’lük bir kesim o grubun toplantı düzenlemesini, yüzde 43’lük bir kesim de basın açıklaması yapmasını onaylamıyor. Diğer grubun telefonlarının dinlenmesini onaylayanların oranı da yüzde 50.’

İhbar geleneği ve suskunluk sarmalı

Kutuplaşma ortamında bu rakamların ‘normal’ olduğu düşünülebilir. Ancak toplumdaki bu eğilimleri ‘düzene bağlayacak’ bir devlet otoritesi de kalmadığı ve Türkiye tam olarak bir ‘muz cumhuriyeti’ne dönüştüğü için, kutuplaşma doğrudan ‘can yakıcı’ bir mekanizma doğuruyor. Geçenlerde 1,5-2 yıl öncesinden bir ihbar için karakola giden birisi, polisin ‘ihbar yağmuru’ altında olduğunu, ancak kendisine sıra geldiğini yazmıştı. Aynı şekilde Afrin Operasyonu’ndan sonra yüzlerce insanın sadece karşıt görüş belirttiği için gözaltına alındığını unutmamak gerekir.

Çalışmanın ilgilendiği konulardan birisi de bu. Kutuplaşmanın yanı sıra, devlet otoritesinin böyle hoyratça kullanılması, bir çeşit ‘suskunluk sarmalı’ oluşturuyor. Okuyalım:

‘Suskunluk Sarmalı hipotezinin Türkiye bağlamında ne kadar geçerli olduğunu anlamak amacıyla, katılımcılara bir örnek olarak “Hükümetin OHAL uygulamaları hakkında bir tartışmaya” sıralanan ortamlarda katılıp katılmayacakları soruldu. Görüşülenlerin yüzde 64’ü aileleriyle yedikleri bir yemekte böyle bir tartışmaya katılacaklarını belirtirken, arkadaşlarıyla dışarıda yedikleri bir yemekte bu tartışmaya katılacağını söyleyenlerin oranı yüzde 57’ye düştü. Mahalle toplantısında bu konuyu tartışacaklarını söyleyenlerin oranı yüzde 45 olarak gerçekleşirken, görüşülenlerin sadece üçte biri işyerlerinde ya da okullarında tartışmaya hevesli. Facebook ve Twitter’da tartışabileceklerini söyleyenlerin oranıysa yüzde 25 civarında kaldı.’

Kamusal görünürlük arttıkça, insanlar ‘oto sansür’ uygulamaya koyuluyorlar. Aksi hâlde, ‘mimlenebileceklerini’ ya da daha doğrudan ‘gözaltına alınabileceklerini’ düşünüyorlar muhtemelen.

Twitter’da hesabı olan yüzde 33’lük kesimin sadece yüzde 15’i Twitter’da siyasi görüşlerini sık sık ifade edebiliyor. Son yıllarda ‘kilitli hesap’ furyasının başlamasının bir sebebi bu. Ankara eski Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in kendisine laf söyleyen anonim hesapları ‘ifşa edip’ sonra da başlarını belaya soktuğunu hatırlarsınız. Anonimlikten ‘kilitli hesaba’ geçiş, ifade özgürlüğünün ne kadar gerilediğini gösteriyor.

Daha çok kişi Facebook kullanıyor: yüzde 87. Ancak Facebook kullananların da sadece yüzde 7’si siyasi görüşlerini düzenli olarak burada paylaşıyor. Bunun yanı sıra sosyal medyada kendimizi ‘yankı odalarına’ hapsetmeyi seçiyoruz çünkü diğer türlü akıl sağlığımızı koruyabileceğimizden şüpheliyiz.

Birleşilen tek konu: Suriyeliler

Çalışmadan iki ilginç sonuçla bitireyim.

2004 kişiyle yapılan bu çalışmanın yüzde 5’i Gezi protestolarına (Tüm Türkiye’deki eylemler) katıldıklarını söylemiş. HDP ve CHP seçmenleri arasında yüzde 12’ye tekabül ediyor. Ama daha ilginci, AKP, MHP ve İYİ Parti taraftarları arasında Gezi’ye katılan yok. Burada bir ‘Gezi karşıtı konsensüs’ oluşmuş durumda. Öte yandan CHP’de ne zaman Gezi’yi sahiplenebilecek biri gündeme gelse (Selin Sayek Böke, Canan Kaftancıoğlu, vs.) ana akım CHP’liler ses çıkarıyor.

Peki, 15 Temmuz sonrası gösterilere katılanlar? Burada ise 15 Temmuz yönünde bir konsensüs var. AKP’lilerden yüzde 43, MHP’lilerden yüzde 31. Diğer partiler ise yüzde 10’un altında. Ama var. Erdoğan’ın ‘gündem belirleme gücü’ açısından kayda değer bir veri.

Bu kutuplaşma ortamında üzerinde en fazla uzlaşılan konu nedir dersiniz? Hemen söyleyeyim: Suriyelilerin ülkelerine geri dönmesi. Gettolaşmanın bir sebebi de zaten sadece gettonun ötesini değil, hiçbir surette ‘öteki’ ile empati yapamamaktan kaynaklanıyor. Bence çalışmanın en önemli sonucu da burası.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin