Tuhaf günler!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Şurası bir gerçek: 

Tuhaf günlerden geçiyoruz. 

Birkaç yıl öncesine kadar sadece zor günler olarak niteliyordum. Artık o eşiği aştık çoktan. 

Tuhaf günler yaşıyoruz. 

Demokrasi vagonuna bindikten sonra iktidarı ele geçiren totaliter zihniyetin dünyayı bir tür cehenneme çevirdiği bir dönemden geçiyoruz. 

Gezegenlerin sıraya dizilmesi gibi bir şey. 

Galiba 20. Yüzyılın ilk yarısında da aynı şey yaşandı. 

Benzeten oldu mu bilmiyorum ama, ben ülkedeki ittifakları iki dünya savaşındaki itilaf-ittifak  metaforuna oturtunca manzara daha netleşiyor gibi. 

Gerek birinci, gerekse ikinci dünya savaşındaki cepheleşmelere baktığımızda, günümüz siyasi ittifaklarına benzer bir kümelenme görürüz. 

Yıllarca İttifak ile İtilaf’ın farkını anlamadan ezber yapan vatandaşlardan biriydim. 

İttifak, bir eksen üzerine bir araya gelenler için geçerliydi. 

Birinci dünya savaşı için söylüyorum. 

Ve tüm karmaşa ve tantana bu ittifak devletlerinin çıkardığı maraza ile başlamıştı. 

Ardından bir tür karşı duruş ve “İttifak devletleri olmasın da ne olursa olsun” birlikteliği oluştu. 

İkinci dünya savaşındaki isimlendirme sizi yanıltmasın. 

Tıpkı ilkinde olduğu gibi yine ittifak eden yani bir eksen üzerinde birleşen üç devletin dünyanın başına bela olup, murdar etmesiyle başladı kaos. 

Kendilerine Mihver Devletleri dediler. 

Yani eksen devletleri. 

Almanya, İtalya, Japonya…

Faşizmin üç büyük vasatı. 

Bunları durdurmak isteyenlere İttifak devletleri dendi ama Birinci Dünya Savaşı’nın itilaf devletlerine denk bir birliktelikti. 

Günümüz ile bir korelasyon yaptığımızda, Cumhur İttifakı’nın birinci dünya savaşındaki ittifak, ikinci dünya savaşındaki mihver devletlerine benzer bir anlayış ile hareket edip bir araya geldiklerini söylemek mümkün. 

Bu sebeple Millet İttifakı’nı itilaf devletlerinin bir araya gelme motivasyonuna benzetiyorum. 

Elbette vakanüvis değilim..

Mazhar Alanson’un (Gerçi saraya yanaşınca gözden düştü lakin) New York Sokakları’nda şarkısında söylediği gibi, “Beş dakkada değişir bütün işler!”

Cuma gününden beri bizzat yaşayarak gördüm bunu. 

Dolayısıyla iki önceki yazımın her zaman arkasındayım. 

Ben bu ülkenin çıkışının siyaset ile olmayacağına inanmaktayım. 

Maalesef ama böyle. 

Bir zalim iktidarın, gücünü kolay kolay teslim etmeyeceğini düşünüyorum. 

İşin daha acı yönü ise, önümüze gelen alternatifin de mevcut iktidardan çok farkı yokmuş gibi geliyor. 

MHP’nin simetrisi İYİ Parti, ülkeyi bir dönem kokuşmuş bataklığa çeviren ulusalcıların cirit attığı CHP, AKP’nin uzaklaştırdığı, Erdoğan’ın en zalim kararlarına gıklarını dahi çıkarmayan DEVA ve GELECEK, Siyasal İslam’ın bir başka ayağı olan Saadet ve buram buram faşizm kokan Demokrat parti… 

Ülkenin sıkıştığı mengeneyi görüyorsunuz değil mi?

Ancak yine de memleketteki çoğu insan “Önce bu zalimler gitsin, bu ucube sistem değişsin” diyerek bir ihtimal sarılıyor Millet ittifakının ipine. 

Geçtiğimiz Cuma yaşananlar, ne tür bir kirli pazarlığın yapıldığının açık göstergesiydi. 

Şimdi sular daha dingin. 

Muhalifler daha umutlu. 

Kimsenin umudunu kırma niyetinde değilim. 

Ancak, çok fazla iyimser olmamak gerektiğine inanıyorum. 

Alanson’un dediği gibi:

Beş dakkada değişir bütün işler!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

7 YORUMLAR

  1. Sanki millet bozuk…

    Nerden mi biliyorum?

    Amedspor Bursaspor maçından ve benzer arenalardan..

    Üniversite hayatım boyunca bir kürt ile bir kelime dahi konuşamadım..
    Korkuyordum.
    Hani korkak biride değilim ama biraz ihtiyatsız davranan kürt arkadaşların henüz 20 yaşa varmadan, basit sebeplerden zindana atıldıklarını gördüğümden olacak ki, aşırı ihtiyatlıydım.
    Bir defa yani bir gün hatta bir günün dörtte biri bu ihtiyatı göstermedim ve yapıldım PKK LI.

    Çünkü birileri beni böyle gösterince, mükafatlandırıldılar ve hiçbir şey üretmeden sırf bu yani Beni PKK LI yapınca yediler, içtiler ve keyif sürdüler.
    BANA BU İFTİRAYI ATANLARDAN
    Biri 60 yaşındaydı, 20 yaşlarda bir kız ile nikahsız evliydi.

    İkincisi Tıptaydı, devletin imkanları ile okuyordu.

    Üçüncüsü kürt idi… Kürtlere dostça sokulup ihbar daha doğrusu iftira ediyordu.

    Sadece bu saydığım üç insan MİT in çalışanlarıydı.

    İnsanlarımız bozuk. Bozuk olduklarından olacak ki, kurban derilerini verdikleri ülkenin en masumlarına terörist dediler, diyebildiler, diyorlar.

    Hayatım boyunca okuduğum bütün bilgileri sıkıp sıkıp, damlata damlata çıkardığım netice
    Depremin bu yapılan zülümlere ilahi bir tokat olduğudur… Adım gibi buna eminim… Masumlara Allah dan rahmet diliyorum. Yalnızca masumlara. Allah zalimlere de beni rahmet okumaktan muhafaza etsin.

  2. İşin gücün kuvve-i maneviyeyi kırmak….iktidar değişirse bence yazarlığı bırak kasaplık yap….aykırı olmak için çok uğraşıyorsun anladığım kadarıyla…
    bi yerden başlamak gerekmiyor mu?

  3. Sayın Nedim Hazar, 6 Mart günü yayınlanan yazınızın altında yorum bölümüne, yazınızdan alıntılar yaparak 2 soru sormuştum ve sonraki yazılarda cevap verebilirseniz mutlu olurum demiştim. Bu yazınızda benzer konuya girmişsiniz. Birinci soruya kısmen cevap verir gibi yapmışsınız. Dünya savaşları, ittifaklar, mihverler, itilaflar metaforları ile dolaylı anlatımlar yapmışsınız. Ben de kendimce çıkarımlar yaparak, Türkiye’nin Rusya ve Batı’nın da dahil olacağı savaş gibi kanlı bir dönemin arifesinde olduğunu, siyaset çözüm üretemediği için onların taraftarlarının savaşacağını ima ettiğinizi düşünüyorum. Ki inşallah öyle değildir. Zorlama çıkarımlar olabilir ama buna sebep olan sizin konuyu muğlak bırakmanız. İkinci sorudaki ‘asli aktörler’ ile ilgili hiçbir şey yok zaten bu yazınızda.
    Sonuç olarak Ferhat Barış ve Maskeli Balo günlerinden bu yana fikirlerine, görüşlerine çok değer verdiğim bir yazar olduğunuzu tekraren belirterek 6 Mart’taki yazınızın altındaki yorumu buraya alıntılayarak tekrar sormak istiyorum. Cevap verirseniz mutlu olurum, değilse sağlık olsun.

    #”Sayın Hazar, değerlendirmeleriniz için çok teşekkürler, kaleminize sağlık.

    Yazınızdan iki alıntı yapıp soru sormak istiyorum:

    “Şu fakir bidayetinden beri Tayyip Erdoğan’ın siyasi yollarla gitmeyeceğini hep yazdım, çizdim, ifade ettim.”

    SORU 1: Siyasi yollarla gitmeyecekse nasıl gidecek, bunu biliyor musunuz?

    “Ben siyaseten umutsuzum ama bu işin asli aktörlerinin sahaya inmeye başladığını gördükçe umudum artmaktadır.”

    SORU 2: Bu işin asli aktörleri dediğiniz kimlerdir, sakıncası yoksa açıklar mısınız?

    Bu iki sorunun cevabını çok merak ediyorum. Sonraki yazılarda cevaplayabilirseniz sevinirim.”#

  4. Kusursuz, Gunahsiz Dost mu ariyorsun! Allahu Teala bile diyorki: Hic günah islemeseydiniz, Günah isleyip tevbe eden toplum yaratirdim.
    Nazi Almanyasi bile Adam olduysa …

  5. Sevgili yazar,

    Umutluyuz çünkü “ Beş dakkada değişir bütün işler!”

    Toplumun çoğunluğu “çalıyor ama çalışıyor” noktasını çoktan terketmiş durumda diye düşünüyorum. Yapılan zulümlerin ölmemiş vicdanlarda sıkıntı oluşturduğunu ama o insanlarda doğruyu savunma cesareti olmadığını düşünüyorum. “Rahatım bozulmasın” diyenlerde ise zaten rahat kalmadı.

    Korku iklimi dağılıp medyada gerçekler ucundan da olsa dillendirilmeye başladığında algılar çok hızlı değişecektir. Buna sizin pesimist tavrınız da dahil.

    Oluşan bu ittifak ileride oluşacak daha geniş bir ittifakın anahtarı hükmündedir. Tek adam dönemi sonrası, yüzyıldır zulüm gören kesimler ile sürecin mağdurları bir araya gelecek, gerçek bir demokrasi isteyen herkesin katkısı ile yeni bir döneme adım atılacaktır inşallah.

    Evet, altılı masanın her şeyi çözeceğine inanmak çok naifçe ama sistemin bütün bölücü politikalarına rağmen bu kadar farklı kimliklerin tek adamı bitirmek için bir araya gelebilmesini küçümsemeye ne denir bilemiyorum.

    Çorbada tuzunuz olmayacaksa da en azından tencereye tekme atmayın.

  6. Tek adam düzeninin iki büyük mağdur kesimi var,
    Kürtler
    Hizmet Hareketi..

    Bu iki kesimi nazara almayan ve desteğini alamayan kazanamaz. Millet ittifakı bu iki kesimi ise ağzına almaya dahi korkuyor,. O yüzden Nedim Hazar beyin tesbiti tam yerindedir…
    “….. MHP’nin simetrisi İYİ Parti, ülkeyi bir dönem kokuşmuş bataklığa çeviren ulusalcıların cirit attığı CHP, AKP’nin uzaklaştırdığı, Erdoğan’ın en zalim kararlarına gıklarını dahi çıkarmayan DEVA ve GELECEK, Siyasal İslam’ın bir başka ayağı olan Saadet ve buram buram faşizm kokan Demokrat parti…”

  7. Evet M. Salih beye katılıyorum, kokuşmuş bir milletden (istisnalar hariç) bi cacık olmaz, seçilmişlerin o toplumun içinden geldiğini neden gözardı ediyorsunuz anlamak zor!..

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin