Trump Kasım’da seçimi kaybederse, Ortadoğu’da neler değişecek?

TR724 HABER-ANALİZ | KADİR BAYER

Bu yıl 3 Kasım’da gerçekleşecek Amerikan başkanlık seçimlerine 100 günden daha az bir zaman kaldı. Bazı anketlere göre, Demokrat Parti adayı Joe Biden, mevcut Başkan Donald Trump’a karşı 14 puan önde görünüyor.

Trump’ın ABD’nin koronavirüs salgınında gösterdiği başarısız performans şimdilik anketlerdeki kötü gidişin en büyük sebebi.

Demokrat Parti ise sadece başkanlık yarışında değil Senato seçimlerinde de iddialı. İki yıl önce Temsilciler Meclisi’nde öne geçen Demokratlar, burada da çoğunluğu yakalarsa, ABD siyasî sisteminin üç önemli makamında etkili olacaklar.

Elbette bu ihtimali yakından takip edenler arasında Ortadoğu ülkeleri de var. ABD’deki Kasım seçimlerinin hangi ülkede nasıl etkileri olabileceğine yakından bakalım.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

İSRAİL:

Trump döneminde Washington’un İsrail’le ilişkileri hiç olmadığı kadar yakınlaşmıştı. Göreve gelir gelmez yeni bir İsrail büyükelçisi atamış, kısa süre sonra da Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımış ve ABD elçiliğini buraya taşıma kararı vermişti.

Ardından damadı Jared Kushner’e bir İsrail-Filistin barış planı hazırlattı ve bu planı Beyaz Saray’da halka tanıttı. Gelgelelim, Filistinli hiçbir aktörün kabul etmediği plana ne olacağı meçhul.

Öte yandan Batı Şeria’nın yaklaşık yüzde 30’unu ilhak etme kararı alan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 1 Temmuz’da bu planı yürürlüğe sokmayı hedefliyordu. Ne var ki Trump’ın yardımcılarından gelen Filistinlilere bazı tavizler verilmesi talebi, ilhak sürecini yavaşlattı.

Trump yönetiminin tam desteğini almadan bu kararı uygulamak istemeyen Netanyahu’nun, muhtemel bir Joe Biden başkanlığında işi çok daha zor.

Üstelik İsrail başbakanının tek sorunu ABD değil. Avrupalı devletler yaptırım tehdidi savururken, içeride de koalisyon ortağı Benny Gantz’ın ikna olmadığı görülüyor.

Zaten bu karmaşık durum ilhakı yavaşlatmış vaziyette.

İRAN:

26 Haziran’dan bu yana İran’a ait, askerî ve ekonomik açıdan stratejik konumdaki bir dizi tesiste yangın ve patlamalar meydana geldi.

Sıralayacak olursak olaylar şöyle gelişti: 26 Haziran günü füze üretim tesisi Hojir üssünde patlama, 2 Temmuz’da Natanz uranyum zenginleştirme tesisinde patlama ve yangın, 4 Temmuz’da Huzistan eyaletindeki bir petrokimya tesisinde sızıntı, 12 Temmuz’da Mahşehr eyaletindeki bir başka petrokimya tesisinde patlama, bir gün sonra Meşhed’deki sanayi bölgesinde patlama, Buşehr limanındaki 7 geminin 15 Temmuz günü alev alması, 18 Temmuz’da Ahvaz’daki petrol boru hattında patlama.

Batılı yorumcular bu olayların en azından bir kısmının arkasında İsrail’in olduğunu düşünüyor.

Trump yönetimi 2018’de İran’la yapılan “ortak eylem planı”ndan çekilme kararı almış, bunun üzerine Tahran da uranyum zenginleştirme çalışmalarına geri dönmüş, hatta yeni nesil gelişmiş santrifüjler kullanmaya başlamıştı.Gözlemcilere göre, İsrail’in burada müdahil olmasının amacı İran’ın nükleer silah geliştirmesinin önüne geçmek. Bu tesislerin sabote edilmesiyle İran’ın nükleer planda en az 1 yıl geriye gitmiş olabileceği hesaplanıyor.

Elbette bu hamleler, yer altında inşa edilen nükleer tesisleri tamamen etkisiz hale getirmekten uzak. Birçok Amerikan başkanıyla çalışmış Dennis Ross’a göre,

bunların bir diğer amacı da, İran’la anlaşmayı yeniden yürürlüğe koyacağını ilân eden Joe Biden’a diplomatik alan açmak.

Ross’a göre ayrıca İsrail, Biden’in anlaşmaya dönme teklifini İran’ın boş çevirmeyeceği kanaatinde.

TÜRKİYE:

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, son yıllarda ABD’yle ilişkileri tamamen Trump ve çevresine bağlı götürdü. Hem Cumhuriyetçi Parti’den hem de Demokrat Parti’den çok sayıda düşman edindi. Öyle ki, son yıllarda ABD Senatosunda bu iki partinin uzlaştığı nadir konulardan biri Türkiye’ye yönelik tavır.

Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın ifadesiyle Erdoğan, Trump’ın “sevdiği ve kayırdığı diktatörler” arasında yer alıyor. Bu sebeple de, senatörlerden ve güvenlik bürokrasisinden gelen Türkiye’ye yaptırım taleplerine Trump’ın tek başına karşı koyduğu bilinen bir durum.

Sadece yaptırımlar değil Trump, Erdoğan’ın ricasıyla New York’ta görülen Halkbank davasında savcıları değiştirmeyi dâhi göze aldı. Ankara, Suriye’nin kuzeyine harekat düzenleyeceği sırada, bunu kolaylaştırmak için ABD askerlerini bölgeden çekti.

Türkiye-Rusya yakınlaşmasına göz yumduğu gibi, S-400’lerle ilgili yaptırımları da yumuşattı.

Eğer Kasım ayında Joe Biden koltuğa oturur, Senato’daki çoğunluk da Demokrat Parti’ye geçerse, Türkiye’ye ilişkin rafa kalkmış dosyaların yeniden ele alınması bekleniyor.

S-400 yaptırımları ve ardından Adalet Bakanlığı’ndan gelecek yüklü bir Halkbank cezasına karşılık Erdoğan bu kez Washington’da Trump gibi bir müttefik bulamayabilir.

Bu hamleler sonrasında Türkiye ekonomisinin ciddi sıkıntıya gireceği, Türk lirasının hızla değer kaybedebileceği ve ekonomik krizin içinden çıkılmaz bir hâl alabileceği tahmin ediliyor.

Bu yüzden AKP’nin sonbaharda bir erken seçim yaparak, ABD ile ilişkiler tamamen bozulmadan, yani ekonomi iyice çökmeden, dış dünyaya “5 yıl daha bizimlesiniz” mesajı vermek istediği yönünde teoriler konuşuluyor.

SURİYE VE IRAK:

Trump’ın Suriye’nin doğusundaki ve Irak’taki ABD askerlerini peyderpey bölgeden çekmeyi düşündüğü fakat gerek yardımcıları, gerekse Pentagon tarafından caydırıldığı, çeşitli vesilelerle basına yansıdı.

Kasım’daki seçimlerde kim gelirse gelsin, ABD’nin Suriye’deki 800 civarı askerini, Türkiye, Rusya ve İran’ın nüfuzunu bir nebze kırmak için YPG’nin kontrol ettiği alanda tutacağı öngörülüyor.Ancak Irak’taki 5 bin civarı olan asker sayısının giderek azaltılacağı, Irak’la ilişkilerin de yeniden ele alınacağı beklentiler arasında.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Siyaset bilimi, kamuoyunun daha kolay nasıl yönlendirebileceğinin ipuçlarını buldu.
    Geçen seçimlerde Ameikada’ydim.
    Seçimlerin başından sonuna, Trump’ın seçilemeyeceği konuşuldu. Hem de son ana kadar.
    Gazeteler seçim günü bile, -biri dışında- Clinton’ın galip geleceğini söylüyordu. O biri de seçimin sonucunu başabaş diye okudu…
    Bugün de hakeza, “kazanamaz kazanamaz” deyip kazandırılıyor…
    “Kazanamaz” demekle, yandaşlarının meseleye “asılması”, sandığa gitmesi sağlanırken, karşı tarafın seçmeninin rehavete kapılması, “ben oy vermesem de kazanacak” demesi hedefleniyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin