Tek Kavili ile bahar gelmez

YORUM | BÜLENT KORUCU

Avukat Ömer Kavili’nin Grup Yorum üyelerinin yargılandığı davada hakimle tartışması sonucu tutuklanıp ertesi gün tahliye edilmesi pek çok açıdan turnusol kağıdı işlemi gördü. Tutuklama kararı Sulh Ceza Yargıçlıklarının röntgenini çıkardı. Yargının en önemli noktalarına donanımsız ve hukuk bilincinden yoksun tecrübesiz trollerin atandığı iyice su yüzüne çıktı.

Tutuklama gerekçesi gerçekten evlere şenlik! “Eyleminin amacının kutsal savunma hakkı olmadığı, aksine ters psikoloji ile müvekkilini ve kendisini mağdur göstererek dosyada haklı çıkmaya çalıştığı şüphelinin eylemininin müdafisi olduğu davayı sulandırmaya çalıştığı, şüphelinin tüm bu eylemleri birlikte değerlendirildiğinde amacının halkın gözünde yargının ve mahkemelerin itibarsızlaştırılmak olduğu, adalete olan güveni sarsmayı amaçladığı, şüphelinin eylemlerinin haber niteliği taşıyarak toplumda infiale sebep olduğu, delillerin henüz toplanmamış olması, şüphelinin kaçma veya delilleri karartma ihtimalinin bulunması göz önüne alınarak atılı suçtan tutuklanmasına…”

Kavili’yi tutuklayan 2016 girişli yargıç Görkem Bayraktutan; “1) niyet okuması yapıyor. 2) Deliller henüz toplanmadı, 3) Kaçma şüphesi var, 4) Delilleri karartma ihtimali var.” diyor. 15 Temmuz’dan sonraki onbinlerce tutuklama kararının tıpatıp aynısı. Kavili’nin delilleri karartması için duruşmada tartıştığı hakimleri, tanık savcı ve katibi ortadan kaldırması ve tutanakları yok etmesi gerekiyor. Ne mantık ama! Kaleme aldığı köşe yazısından dolayı yargılanan gazeteciler için de benzer gerekçelerle tutuklama işlemi yapıldı. Köşe yazısı savcının elinde ama delil karartmaktan söz ediyor.

Ömer Kavili, avukat hakları konusunda kişisel hassasiyetinin ötesinde İstanbul Barosu’nda bunun öncülüğünü yapmış ve kurulan komisyonun başkanlığını üstlenmiş demokrat bir hukukçu. Her türlü desteği fazlasıyla hak ediyor. Tepki seli bir kaç saat içinde tahliyeyi sağladı. Tepkinin büyüklüğünün anlaşılması için şunu söyleyeyim: Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu bile tutuklamayı savunamadı. Bir yandan sevindirici ama bir o kadar da üzüntü verici bir fotograf bu. Çok değil iki hafta önce Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı daha ağır bir muameleye tabi tutuldu. 17 Arkadaşıyla birlikte bir yıldır tutuklu yargılanan Kozağaçlı, 3 gün önce kendisini tahliye eden İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesince yeniden tutuklandı. Orada da avukatlar yaka paça duruşma salonunda çıkarıldı. 12 aydır hukuka aykırı biçimde tutuklu bulunan avukatları tahliye eden mahkeme üç gün sonra baskıyla olduğu aşikar olan bir dönüşle tekrar tutuklama yaptı.

Avukatlara yönelen sistematik kırım o kadar fazla ki eminim Kavili’yi tutuklayan yargıç tepkilerden dolayı şaşkına dönmüştür. Kanun Hükmünde Kararnamelerle işini kaybettiği için oturma ve açlık grevi eylemi yaparken tutuklanan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın duruşmasına iki gün kala avukatları gözaltına alındı. Bu avukatlardan 14’i tutuklandı. Avukatlara ‘Berkin Elvan, Dilek Doğan, Hasan Ferit Gedik, Sabancı suikastı ve iki eğitimcinin davalarını takip etmeleri’ suçlama olarak yöneltildi. Tutuklamanın akabinde avukatlar sekiz ayrı cezaevine sürgüne gönderilerek cezalandırıldı.

Aynı şekilde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatı Levent Pişkin de müvekkiliyle görüşmesi suç haline getirilerek gözaltına alındı. Pişkin hakkında hazırlanan iddianamede, cezaevinde Demirtaş’la görüşmesi ve meslektaşlarıyla kurduğu iletişim suç olarak isnat edildi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in avukatı Nuri Polat da tutuklanan isimler arasında. Akşener’in MHP’de kazanacağına kesin gözüyle bakılan Kurultay yargı eliyle engellenmişti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik 13 gün gözaltında tutularak gözdağı verildi.

15 Temmuz’dan sonra savunma hakkının engellenme girişimlerini raporlayan arrestedlawyers.org Kavili’nin tutuklanan 592. avukat olduğunu belirtiyor. Aynı sitenin verilerine göre182 avukata da hapis cezası verildi. Bu avukatlara cezaların tamamına yakını müvekkilleriyle özdeşleştirilerek verildi. Bankasya’nın, okul ve dersanelerin avukatı olmak terör örgütü üyeliği için delil kabul edildi. Ve yargıçlar bu gerekçeleri mahkumiyet kararlarına yazmaktan utanmadılar bile.

Avukatlar, savunma kapsamındaki eylem ve sözlerinden dolayı hukuki ve cezai yaptırıma karşı korunmuştur. Haklarında soruşturma yapılması gerektiği hallerde ise bazı sınırlamalar getirilerek bu korunma sürdürülmüştür. Büro ve ikametgahlarının aranması da bu sınırlar içindedir. “Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz.” Kanun bu, peki ya uygulama? Avukatların ev ve iş yerlerindeki aramalar ile gözaltı işlemleri kanunun açık hükümleri çiğnenerek gerçekleşti. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hiçe sayıldı. Ters kelepçe takılarak yere yatırılan ve başına ayakkabı ile basılan avukat görüntüleri arşivlerde duruyor.

Adalet Bakanlığı, Kavili’yi tutuklayan yargıç hakkında Hakimler Savcılar Kurulu’nun inceleme başlattığını duyurdu. Gerekçe; kanunda belirtilen Bakanlık izni olmadan soruşturma yapmak. Altısı baro başkanı olmak üzere 1546 avukat hakkında soruşturma yapılırken acaba hangisi için bu izin alındı? Ben söyleyeyim neredeyse hiç. Belki bazı istisnaları vardır. Adil yargılamanın temeli olan savunma hakkı yok edildi; şüphelilerin avukat tutmaları engellendi, prosedür tamamlamak için barodan çağrılan avukatlar işkencelere bile ses çıkaramadı; sır saklama yükümlülüğü çiğnendi, avukatlar müvekkillerinin aleyhine ifade vermeye zorlandı ve ne yazık ki bir kısmı buna boyun eğdi. Müvekkil görüşmeleri kayıt altına alındı, başlarına gardiyan dikildi. Ve Olağanüstü Hal kalkmasına rağmen somut bir düzelme görünmüyor.

Tam da seçim dönemi bazı baro başkanları Kavili’nin tahliyesini hukukun geri dönüşü gibi sunuyor. Kavili’ye kerhen verdikleri destek, bugüne kadarki utanç verici suskunluklarını örtmeyecek. Sevindirici bir gelişme ama tek tahliye ile bahar gelmeyeceğini öğrenecek kadar ağır tecrübeler yaşadık.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Evet,tek bir olayla bahar gelmeyecek ama bir de “denizler durulmaz dalgalanmadan” derler.Şu andaki bütün sıkışmışlık,preslenmişlik geleceğimiz açısından düşünülünce büyüğümüzün dediği gibi “bu eza-cezaya değmez mi?” ne dersiniz?

    Yaşanan hukuksuzlukları tek düze indirdiğim düşünülmesin lütfen!!!Belki bizler şu zamanda kendi sevdiklerimizden şu veya bu şekilde ayrı düşsek de bizden sonrakiler için gelecek çok aydınlık bir dünyayı va’d ediyor.Hiçbir zulüm ebedi olmadığı gibi mazlumlar da her gün ağlamaz.Ben buna inanıyorum.Ne kadar ifritten bir zamanda yaşasak da bu karanlığı aydınlığa çevirecek sizler gibi kalem erbabları,sayın KAVİLİ hocam gibi haksız kim veya kimler olursa olsun cesurca karşı duran babayiğitler ve tarihi iyi okuyup ders çıkaran çileli yurdumun dertli insanları olacaklardır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin