Tabutlukta yazılan eser: Mahsus mahal

YORUM | İDRİS GÜRSOY

Ruhi Su’yu seversiniz sevmezsiniz… Onun düşüncelerine katılırsınız katılmazsınız, mesele bu değil. Mesele şu ki: Bir insanın düşüncelerinden dolayı yargılanıp işkence görmesini onaylayabilir misiniz?

Ruhi Su (1912-1985) Van’da doğdu. Anne ve babasını hiç tanımadı. Adana’da çok fakir bir aileye evlatlık verildi. Eziyet gördü. Müziğe ilgisi çocuk yaşlarda başladı. Muhteşem bir sesi vardı. Yatılı okulda kemanla tanıştı. Sonra saz çalmayı öğrendi. Müzik öğretmenliği okulunu bitirdi. Ankara Konservatuarı opera bölümüne yazıldı. Çeşitli operalarda roller aldı.

Ankara radyosunda “Basbariton Ruhi Su, türkü söylüyor” isimli programı büyük ilgi görüyordu (1942-1945). “Alevi türkülerini söylüyor, komünizm propagandası yapıyor” diye yasaklandı.

Sol görüşlü bir sanatçıydı Su. 1951’de başlayan büyük komünist tevkifatı, 52’de ona da uzandı. Düşüncelerinden dolayı tutuklandı. Türkiye Komünist Partisi’ne üye olduğu iddia ediliyordu. Ankara’dan İstanbul’a getirildi. Sansaryan Han’ın en alt katındaki hücrelerden birinde beş ayı aşkın süre ağır işkenceler gördü. Tabutluklara kondu. Mahkemeye giderken elinde bir torba içinde sökülmüş tırnaklarını taşıyordu.

Ruhi Su, Ankara’da tanıştığı ve aşık olduğu Sıdıka Umut ile cezaevinde evlendi. Sıdıka da üniversiteyi bitirmesine iki dersi kala, evinden alınarak, Ankara Birinci Şube’ye, oradan da Sansaryan Han’a götürülmüştü (11 Kasım 1952).

Ruhi Su, Sıdıka’nın Sarkisyan Han’da olduğunu 5 ay sonra öğrenebildi. Kanaması olduğu için revire çıkan sevdiğini sesinden tanımıştı. Mahsus Mahal’i işte bu olay üzerine yazdı ve söyledi:

“Mahsus Mahal derler, kaldım zindanda

Kalırım kalırım, dostlar yandadır

İki elleri kızıl kandadır kanda

Ölürüm ölürüm kardeş, aklım sendedir.

Artar eksilmeyiz, zindanlarında

Kolay değil derdin, ucu derinde

Kumhan ırmağında, Karaburun’da

Bulurum bulurum kardeş, öfkem kındadır.

Dirliğim düzenim, dermanım canım

Solum sol tarafım, imanım denim

Benim beyaz unum, ak güvercinim

Bilirim bilirim kardeş, gelen gündedir”

Dinleyin Arkadaşlar Bir Atasözümüz Var” | sınıf mücadelesinde Marksist Tutum

Ruhi Su ve Sıdıka Umut, ilk defa Harbiye Cezaevi’nde görüştüler. Su, işkencelerden tanınmaz haldeydi. Bir süre sonra nişanlanmaya karar verdiler. Behice Boran ve eşi nikah şahitliklerini yaptı. Ruhi Su, bestelediği türkülerin çoğunu cezaevinde yazdı. “Bu nasıl İstanbul zindan içinde, kayboldu gündüzüm gecem” türküsü o karanlık dönemin ürünüydü. Hasan Dağı’nın sözlerini de Adana’ya sevk edilirken yazmıştı. (Hasan Dağı, insan olmaktı suçumuz.)

1951 tevkifatı sanıkları, Harbiye Cezaevi içinde yapılan özel bir mahkeme salonunda yargılandı. İşkence ve hukuk ihlallerini dile getirmek için açlık grevleri düzenlediler. Ancak basın, rejimin dilini kullanıyordu. “Vatan haini, komünist, çete, bölücü, devlet düşmanı” gibi damgaları çoktan yemişlerdi.

184 sanık çeşitli cezalara çarptırıldılar. Ruhi Su ve Sıdıka Umut, beşer yıla mahkum oldu. Ruhi, Adana Cezaevi’ne, Sıdıka ise Sultanahmet Cezaevi’ne gönderildi.

Haziran 1958’de tahliye oldular. Ruhi Su Konya Çumra’ya, Sıdıka Su ise, Ankara’ya sürgün edildi. Su’nun, cezasının bitimine az bir süre kala Ankara’ya nakil olma talebi Çumra savcısı Muharrem İlkez ve hakim İlhan Somer’in yardımı ile gerçekleşti. Savcı, Ruhi Su’dan cura dersi almış, Cezaevi’nde bir de konser verdirmişti.

Özgürlüğüne kavuşan Su çiftinin çilesi hapislikten sonra da bitmedi. Su’ya Ankara’da opera kapıları kapandı. Bir arkadaşının nakliye şirketinde hamallık yaparak geçimini sağladı. Etimesgut’a iki saat uzaklıkta, bir tarla ortasında; elektriği, suyu olmayan, kerpiçten bir ev tuttular. Her sabah iki kilometre yürüyüp jandarmaya imza veriyorlardı. 1959 yılında oğulları Ilgın doğdu.

Ruhi Su’yu en çok üzen arkadaşlarının onlara bir “vebalı” gibi davranmasıydı.

Eşi Sıdıka Su şöyle diyecekti: “Arthur Miller’in ‘Satıcının Ölümü’ oyununa gitmiştik. Ruhi Su, oyuncuları kutlamak için kulise yürüdü. Cüneyt Gökçer, Ruhi Su’yu karşısında görünce neredeyse geri adım atacaktı. Selamını almadı.”

Atıf Yılmaz, “Karacaoğlan’ın Kara Sevdası” filminin müziklerini Ruhi Su’nun yapmasını istedi. Su, Adana Çığşar Yaylasına gitti, türküler derleyip söyledi. Ancak son anda filmden onun seslendirdiği türküler çıkarılıp başkasına okutturuldu.

Aile, 2 Mart 1960’ta İstanbul’a taşındı. Su, türkülerini gazinolarda söylemeye başladı. Bu sırada, Yapı Kredi Bankası’ndan bir kitap çalışması teklifi geldi. Bankanın düzenlediği halk oyunları şenliğine gelen ekiplerin müziklerini banda alıp, notaya aktararak bir arşiv oluşturuyordu. Bu arşivleme beş yıl sürdü. Ancak basının hedefiydi. “Bitmeyen Yol” adlı filmde; “Serdari halimiz böyle n’olacak / Kısa çöp, uzundan hakkın alacak.” türküsünü söylediği için Dünya gazetesine haber oldu. Bedii Faik; “Kulaklara Kurşun Gibi Akan Ses” dediği Su’yu eleştiren bir yazı yazınca, Kazım Taşkent, Su’dan evinde çalışmasını istedi. Sanatçı bunu kabul etmedi. Yapı Kredi Bankası, Ruhi Su’nun kitabını Sadi Yaver Ataman adıyla bastı. Su, emek hırsızlığına büyük tepki gösterdi. Dava açtı. Sami Yaver, Ruhi Su’ya “Bu senin emeğin. Ama böyle istediler” dedi. Mahkemede de bu sözleri tekrarlayınca Ruhi Su, açtığı davayı kazandı. Tazminat istemedi. İkinci baskının Ruhi Su adıyla çıkmasına karar verilse de, Yapı Kredi ikinci baskıyı yapmadı. Kitap, ölümünden sonra, eşinin çabaları ile Ruhi Su imzasıyla yayınladı.

Ruhi Su, hayatını halk müziğine adamıştı. Anadolu’yu bir köyden diğerine dolaşarak sayısız türkü derledi. Onları batı teknikleriyle düzenleyip seslendirdi. Batı müziği kariyeri, geleneksel Türk müziğini yorumlama ve icra etme yaklaşımının temelini oluşturdu. Anadolu’nun zengin kültürünü türkülerine yansıttı. Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal’ın şiirlerini besteledi. 1970’de kurduğu Dostlar Korosu ile birçok konser verdi ve kayıtta şeflik yaptı.

Dostlar Korosu, Ruhi Su yönetiminde, çok sesli türkü çalışmalarının ilk örneklerini, iki sesli türküleri seslendirdiği konserler verdi. 1976’da El Kapıları, 1977’de Sabahın Sahibi Var, 1978’de Semahlar uzunçalarında Dostlar Korosu, Ruhi Su’ya eşlik etti.

12 Eylül (1980) darbesinin baskıcı yönetimi altında çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı. 1977 yılında pasaport alabildi. Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere, Fransa ve Avustralya’da konserler verdi. Pasaportunun süresi doldu. Yeni pasaport başvurusu, yakalandığı prostat kanserinin tedavisi için yapıldı ancak hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi. Özellikle yurtdışından gelen tepkiler üzerine, “tedavi” amaçlı olarak ve “yalnız bir defaya mahsus olmak üzere” yurtdışına çıkmasına izin verildi. Ama artık çok geçti. 20 Eylül 1985 Cuma günü vefat etti. 22 Eylül’de Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi. Cenazeye katılanlardan 163 kişi gözaltına alındı ve İstanbul siyasi şubede 15 gün tutuldular.

Ruhi Su’nun eşi Sıdıka Su (1923-2006) hep yanındaydı. Büyük acılar yaşadı. Su’nun unutamadığı hadiselerden biri şöyleydi: Sıdıka Su, hamiledir. Doğum sancıları tutunca, doktorlar ilgilenmez diye ismini saklayarak hastaneye yatar. Ancak doğum sonrası doktorlar ve hemşireler gerçek kimliklerini öğrenirler. Su ve bebeğe karşı tavır bir anda değişir. Sıdıka Su anlatıyor: “Odanın kapısının yanından geçerken içeriye kaçamak bakışlar atıyorlardı. Hayvanat bahçesinde bir hayvana bakar gibiydiler. Herkes beni görmeye geliyor ama içeri girmiyorlardı. Bakıp gidiyorlardı.”  (Türkülerin 100’ü Ruhi Su)

İşkence ve ayrımcılık insanlık suçudur. Kime, hangi düşüncedeki insana yapılırsa yapılsın buna karşı çıkılmalıdır. Türkiye’deki organize kötülüğün hukuk devleti sınırları içine çekilmesi, toplumun bütün kesimlerinde bu bilincin uyarılmasına bağlıdır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. İ. Gürsoy, anladığım kadarıyla bir dönem bu hayata aynı pencereden bakan insanlarmışız. Ben de bağzı şeylerin tarihi perspektifi ve geri planı eksik, bu nedenle yazıların benim için gümüş değerinde! Düz anlatı yerine, son paragrafta yaptığın gibi araya yorumda kadarsan fikrini, sesini soluğunu duymak isterim!

    Kalbinin ilhamlarını buradan bana ve ben gibilere aktarman dileğiyle…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin