Sülük

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Her şeye rağmen başlığa koymaya gönlüm razı olmadı.

“Sürtük” kelimesinden bahsediyorum…

Bu konuda diyeceklerim var çünkü.

Hatırlayalım…

28 Şubat dönemi Ergenekon gemi azıya almış, sağolsun siyasal İslamcılar da ellerine koz verdikçe veriyorlar.

Dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın hazırladığı iddianamede hukuki suçlamalardan ziyada aşağılamalar ve hakaretler dikkat çekiyordu.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Savaş, mütedeyyin insanlar için “habis ur, sülük, kan emici vampirler” benzetmesi yapmaktan çekinmediği gibi, bunu savunuyordu. Ve elbette başta Perinçekçiler olmak üzere CHP, sol kesim ve laikler de bu bayağılığa destek çıkıyordu.

Hele hele Başbakan Mesut Yılmaz’ın imam hatipliler için “yarasa” ifadesini kullanması unutulacak gibi değil. Sıkmabaş, yobaz, takiyyeci, örümcek kafa vesaire…

Dönemin muktedirinin kullandığı dil bu idi…

Aradan neredeyse otuz yıl geçti.

Otuz koca yıl.

Dönemin mağdurları şimdinin muktediri oldular..

Özellikle Bahçeli ve Erdoğan’ın Meclis’te yaptığı konuşmalar hakaretten geçilmiyor.

Hainlik, namussuzluk standart suçlama.

Her hafta birilerini hain ilan etmeden duramıyorlar zaten.

Vaktiyle bundan canı yanan mağdurların böylesine zalim ve ahlaksız bir dil kullanması çok trajik.

Enes Kanter…

Bu rejimin ve Erdoğan’ın en önemli mağdurlarından.

Kariyeriyle, ailesiyle özel olarak uğraşıyor siyasal İslamcılar.

Ve elhak büyük haksızlıklar yapıyorlar.

Geçtiğimiz gün Kanter, Erdoğan’ın resmini yere atıp üzerinde yürüdü.

Bana ters geldi bu hareket. Bunu sosyal medyada da paylaştım.

Ve gelen bazı tepkilerden gördüm ki, sadece siyasal İslamcılar değil, bugünün mağduru olanlar Kürtler, Cemaat ya da diğer mağdurlar da gücü ele geçirseler benzer bir ruh haline girecekler.

Muktedir olmak ahlaksızlaşmayı meşrulaştırıyor sanıyorlar.

Bir de, mağdur olunca edepsizleşmek normalize edilmeye çabalanıyor.

Ömer Muhtar filmini hatırlıyorum.

Libyalı direnişçiler emperyalist İtalyan ordusunun askerlerini bağlayıp işkence edecekken Ömer Muhtar buna izin vermiyor ve “iyi davranın” diyor. Müslümanlar, “Ama onlar bizi yaşatmazlardı, işkenceden geçirirlerdi” deyince Libya’nın efsanevi lideri muazzam bir cevap veriyor:

“Onlar bizim öğretmenimiz değil!”

Daha sonra benzer bir ifadeyi Merhum Aliya’dan işitmiştim.

Bir ahlakı olmalı her şeyin.

Direnişin, dik duruşun ve hatta isyanın.

Hele hele zalime karşı.

Zalim, edepsizleşmeyi hak olarak görüp, sürtük de diyebilir size, çürük de, hain de, namussuz da…

Ama üslubumuzdur bizi biz yapan.

28 Şubat’çılardan artık zerre farkı kalmayan siyasal İslamcılarla hiç olmazsa bu alanda aynı olmayalım…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. 28 şubatta zalimlere beddua eden dönemin Akpartilileri , farkında değillerdi ama kendilerine de bol bol beddua ettiler . Bizde aynı duruma düşmeyelim…

  2. Nedim bey;

    1. Fotoğrafa basmak ahlaksızlık, edepsizlik değildir. Bu hüküm için referansınız nedir acaba?
    2. Üslubumuzu koruyacağız diye onur ve haysiyetten vazgeçemeyiz. Allah’ın insana bahşettiği insan, kul olma şerefi korunacak elbette.
    3. Enes te, bizzat kendsine, ailesine ve yüzbinlerce masuma yapılan hukuksuzlukları, zulümleri bir simge hareketle protesto ermiştir.

    Zamanında ergenekoncuların şimdi de faşist dincilerin yaptklarıyla Enes’in hareketini eşdeğer görmeniz akıl alır gibi değil.

    • Sen Erdoganin resmini bir cignersen, birileri de HE´nin resmini on cigner. Sen haberlerinde Erdoganin asiri derecede fotojenik olmayan fotograflarini bir kullanirsan, onlar da haberlerinde HE´nin asiri derecede fotojenik olmayan fotograflarini yüz yayinlar ve simge yau der.
      Senin bu tarz hareketlere girmen icin bir Avrupali gibi mezhebinin genis olmasi lazim. Eger biz HE´ye aynisinin yapilmasini seref ve haysiyetimize uygun görüyorsak yapalim diycem de, bunun takdiri de HE´ye ait. Biz kim oluyoruz da, zarari basta ona dokunacak bi konuda evrensel aktivizmden bahsedebiliyoruz.
      Surda iki gündür aktivizm yapan bir cocuk ben koskoca aktivistim diyebiliyor.
      Anlamadigim su: O kadar sohbet, Risale, nereye gidiyor? HE ile görüsebilen bi insan herhalde bize göre daha sorumluluk sahibi olmali. Peki bu simariklik nereden ileri gelebiliyor?
      „Üslupsuzluk diye Şeytanı da mı taşlamayalım“. Vay vay vay vay…

  3. Enes Kanter eleştirisine katılmıyorum. Adamın canı yanmış, böyle bir harekette bulunmuş.
    Bunun karşıdaki kişiye var mı olumsuz bir yansıması? Hayır.
    Ama karşı taraf size terörden tutun da her türlü küfür ve hakareti yapıştırıyor. Üstelik maddi anlamda da hayatınıza dokunuyor.
    Yüksek ahlaki standartlara uymak güzeldir. Ama bu standartlarla ahlakçılık yapmak, başkalarına ayar vermeye çalışmak öyle değil. İslami camialarda bu çok yapılıyor.
    Şunu yapma, günahtır, bunu yapma, bize yakışmaz.
    Tamam da abi, bize ne yakışır? İtaat edip büyüklerin sözünden çıkmamak mı?
    Böyle yapa yapa insanlar kendi kafasını kullanamaz hale geldi. Sonra da denir ki, Türk milleti koyun, haksızlığa karşı çıkmıyor falan filan. Siz bu insanlara itaat dışında bir şey öğretmemişsiniz ki! İnsanların kafasına vura vura bu hale getirenler kimler? İtaat kültürünü yüceltenler değil mi?
    Bırakın, insanlar biraz kendi kafalarına göre hareket etsin. Her şeyi yüksek bir noktadan eleştirmeyin.
    Burada aklıma uzun yıllar önce duyduğum bir hikaye geldi. Bir çocuk işemek ister, sağa döner, olmaz, orası kıble yönü derler. Sola döner, olmaz, orada su var, kirletilmez derler, başka yöne döner, başka bahane bulurlar. Sonunda çocuk çaresizlikten sırtüstü yere yatıp yukarı doğru işemeye çalışır.
    Tabii, buna da karşı çıkacakları belli.

  4. Nedim Bey bence çok haklısınız. Enes kardeşimiz her ne kadar takdir ve tebrik edilecek bir çok hizmete imza atmışsa da o videosunu gördüğümde bunu çok çocukça ve basit bir hareket olarak gördüm ve üzüldüm. Attığı teweetin altında benim gibi düşünen çok insanı gördüm ve hizmet adına da çok sevindim.Zira herşeye rağmen akl-ı selim düşünen hâlâ çok arkadaşımız var.

    Mesele zalimin kim olduğu, hak edip etmediği değil mesele bizim üslubumuz. İsyanın da bir ahlakı vardır ve olmalıdır. Herkes karakterinin gereğini yapar. Zulümle mücadele sabır ve strateji gerektirir. Hizmet hareketinin en değerli ve en orjinal stratejilerinden biri olan müsbet hareket etmek bu ahlakın çok kıymetli bir yönüdür ve gücünü buradan alır..

    Hizmet hareketi uzun zamandır doğru bir çizgide eksik olabilir, yer yer hatalar olabilir ama sabırla direniyor.Bu uslubu bozacak dışarıdan bakan insanlarda soru işareti veya inkisar oluşturacak hareketlerden uzak durmalıyız. Bunu hapis yatmış, işinden olmuş, işkence görmüş ve hâlâ bu çölde yaşamak zorunda olan biri olarak söylüyorum ki bazı tuzu kurular gibi atıp tuttuğum düşünülmesin.

    Müsbet hareket, temkin, tedbir ve dikleşmesen dik durmaya devam etmeliyiz.Veysel Ayhan beyin bugünkü yazısında işaret ettiği gibi mahruti bir bakış açısıyla zamanın çıldırtıcılığına karşı sabredersek kazanan biz olacağız inşaallah.
    Bu zalimler ve onu destekleyen bu cahil cühela gürûhu zaten belâsını bulmuş gün geçtikçe daha da şiddetli arzi ve semavi tokat yiyecekler. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.Bizim de yüreğimizin soğuyacağı günler yakındır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin