Son ders (vasiyet)

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Sevgili dostlar bu yazıyı yazalı neredeyse 6 yıl olmuş. Neden tekraren buraya aldığımı aşağıda belirteceğim.

Hazreti Bediüzzaman’ın mübarek hayatı, yakından incelendikçe insanı hayrete düşüren detaylarla dolu. Malum, 1960 Mart’ının 23’ünde Rabb-i Rahim’ine kavuştu. Yaşantısının büyük kısmı, sürgün ve hapislerde geçen Hz. Üstad’ın bir nevi terhis turnikesi sayılabilecek hayatının mübarek son üç ayında bir veda seyahatine çıktığını görüyoruz. Ve 82 yaşındaki bu ihtiyar din alimi son seyahatinde de devletin takip ve tacizinden kurtulamıyor maalesef.

2 Aralık 59’da Ankara ile başlayan bu uzun seyahat boyunca Bediüzzaman hazretleri adeta nurdan bir güzergâh çiziyor kendine. Önce Ankara, Emirdağ, Isparta ve Konya. Hz. Mevlana’yı ziyaret. Bu son seyahatini nasip olur da başka bir yazıda ele alabilsek, özellikle Urfa’daki son üç gününü paylaşmak isterim. Bugün ise 3 Ocak 1960’da geldiği Ankara, Beyrut palas Oteli’nde yaptığı ve “Vasiyetnamem Hükmündedir” dediği son dersinden bahsetmek istiyorum. Ders uzun olduğu için bölümler halinde nakledeceğim, anlam kopuklukları olursa benim kifayetsizliğimdendir…

“Aziz kardeşlerim; Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.

“Meselâ, kendimi misal alarak derim: Ben eskiden beri tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım, birçok hâdiselerle sabit olmuş. 

“Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenâb-ı Hakka âittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz. Ben de Celâleddin Harzemşah gibi, ‘Benim vazifem hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenâb-ı Hakkın vazifesidir’ deyip ihlâs ile hareket etmeyi Kur’ân’dan ders almışım.

Said-i Nursi Dün Sabah Urfa'da Vefat Etti.:.Bediüzzaman Said Nursi &  Risale-i Nur Külliyatı | SaidNur.Net

“Haricî tecavüze karşı kuvvetle mukabele edilir. Çünkü düşmanın malı, çoluk çocuğu ganimet hükmüne geçer. Dahilde ise öyle değildir. Dâhildeki hareket, müsbet bir şekilde mânevî tahribata karşı mânevî, ihlâs sırrıyla hareket etmektir. Hariçteki cihad başka, dahildeki cihad başkadır. Şimdi milyonlar hakikî talebeleri Cenâb-ı Hak bana vermiş. Biz bütün kuvvetimizle dahilde ancak âsâyişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dahil ve hariçteki cihad-ı mâneviyedeki fark pek azîmdir.

“Bir mesele daha var; o da çok ehemmiyetlidir. Hükm-ü Kur’âna göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin icabatından olarak hâcât-ı zaruriye dörtten yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle ve itiyadla, hâcat-ı gayr-ı zaruriye, hâcât-ı zaruriye hükmüne geçmiş. Âhirete iman ettiği halde, “Zaruret var” diye ve zaruret zannıyla dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı âhirete tercih ediyor.

“Bununla beraber zamanın ilcaatıyla zaruretler ortalıkta zannederek bazı hocaların bid’alara taraftarlığından dolayı onlara hücum etmeyiniz. Bilmeyerek ‘Zaruret var’ zannıyla hareket eden o biçarelere vurmayınız. Biçare, zaruret derecesine girmiş, bize muhalif olanlardan hoca da olsa onlara ilişmeyiniz.

“Biz dünyaya bakmıyoruz. Baktığımız vakit de onlara yardımcı olarak çalışıyoruz. Âsâyişi muhafazaya müsbet bir şekilde yardım ediyoruz. İşte bu gibi hakikatler itibarıyla, bize zulüm de etseler hoş görmeliyiz.

“Kardeşlerim, hastalığım pek şiddetli; belki pek yakında öleceğim veyahut bütün bütün konuşmaktan—bazen men olduğum gibi—men edileceğim. Onun için benim Nur âhiret kardeşlerim, ‘ehvenüşşer’ deyip bazı biçare yanlışçıların hatâlarına hücum etmesinler. Daima müsbet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil… Çünkü dahilde hareket menfîce olmaz.

“Kardeşlerim, belki ben öleceğim. Bu zamanın bir hastalığı daha var; o da benlik, enaniyet, hodfuruşluk, hayatını güzelce medeniyet fantaziyesiyle geçirmek iştihası, tiryakilik gibi hastalıklardır…” 

Görüldüğü üzere aradan geçen yaklaşık 60 seneye rağmen değişen pek bir şey yok.

Tarih kendi dairesel hareketini devam ettirirken genelde aynı noktalardan geçiyor ve benzer hadiseler yaşanıyor. Açıkçası böylesi tekerrür noktalarında bu tür nasihatlerin anlamı daha da büyüyor. “Bugün yaşasaydı” dediğimiz durum, tam da bu esasen…

Toparlayacak olursak mesele şudur. Diyor ki Hz. Bediüzzaman:

Müsbet hareket, skora bakmadan mücadele, harici taarruzdan ziyade dahili sıkıntılara karşı çözüm üretme, benlik ve egonun tuzağına dikkat etmek. Geriye sabır ve dua kalıyor ekleyecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin