Sokak köpekleri bugün tartışmanın odağında, ya Osmanlı’da nasıldı?

AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Toplum pek çok konuda olduğu gibi sokak köpekleri konusunda da ortadan ikiye bölündü. Bir tarafta, “Besle yaşat. Dünya hepimizin!” diyenler, öbür tarafta “Sokak köpeği bizim çocuklarımızdan daha mı değerli? Toplatılsın!” diyenler…

Başıboş sokak köpeklerinin saldırısından kaçarken bir şekilde can veren insanların dramı medyaya yansıdı. Bu görüntüler sosyal medyaya ve ekranlarda getirildi. Sanıyorum hiçbiri Ankara Keçiören’de sabah evinden okula gitmek üzere çıkan 4. sınıf öğrencisi Tunahan Yılmaz’ı parçalaması kadar ses getiremedi.

Tunahan’ın babası Halil Yılmaz’ın oğlunun durumuna ilişkin gözyaşları içinde anlattıkları, gün boyu haber kanallarında döndü, birbirinden farkla mecralarda uç noktalarda tartışıldı.

‘İSTANBUL’A KAR YAĞMADAN TÜRKİYE’YE KIŞ GELMEZ’

Kıdemli gazeteciler, “İstanbul’a kar yağmadan Türkiye’ye kış gelmez.” derlerdi. Bunun içinde biraz ironi, biraz özeleştiri de vardı. Ben de bu sözden hareketle, yukarıdaki sözü “Erdoğan konuşmadan bir konu ülke gündeminde tartışma konusu olmaz.” diye uyarlayayım.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamadan sonra konu daha hararetli tartışmalara neden olacak.

Köpek saldırısı sorunu muhalefet partileri tarafından net bir şekilde ortaya konulmaya çalışılıyor. Sokak köpekleri sorunu, iktidar partisi içinde de tartışmalara neden olmaya başladı. AK Partili Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’un tartışmalara neden olan açıklaması ile konu iktidar kanadında da gündemden düşmeyecek gibi.

OSMANLI’DA KÖPEK SORUNU HİÇ BİTMEDİ

Ben bugün güncel tartışmalara hiç girmeyeceğim. Acaba Osmanlı’da köpek sorunu var mıydı? Varsa ne tür önlemlere başvurulmuştu ona bakacağız.

Osmanlı tarihine Tanzimat öncesi ve sonrası diye bakan muhafazakar kesim, 1830’lar öncesi  Osmanlı’ya sadece hayranlıklarını yansıtıyorlar. Bu kesim, tarihimizde köpek katliamı yapıldığı dönemi, pantolon ve fes giydirdiği için “Gavur Padişah” diye anılan II. Mahmud ve II. Meşrutiyet dönemleriyle sınırlı tutarlar.

Osmanlı İstanbul’unda köpek sorunu daha ilk yıllardan itibaren vardı. Ümit Sinan Topçuoğlu, İstanbul’da sokak köpeklerini konu ettiği kitabında yazar Mark Twain’in 1867 yılında İstanbul ziyareti sonrasında yazdığı hatıralarında “İstanbul’a köpeklerin Türklerle beraber geldiğini” aktarıyor. (1)

Tarihi kaynaklar, sokak köpeklerinin İstanbul’da 19. yüzyıldan itibaren sorun olarak görüldüğü tezinin de doğru olmadığını gösteriyor. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520-1566) sadrazamı Lütfi Paşa, Şam valiliğinden geldiğinde şehirdeki köpeklerin itlafını (öldürülmelerini) emreder. Sultan I. Ahmed’in (1603-1617) sadrazamı Nasuh Paşa ise Sur içindeki köpekleri toplatıp Üsküdar’a sürdürür. (2)

KÖPEKLER İNGİLTERE İLE DİPLOMATİK KRİZE NEDEN OLUYORDU

19. yüzyılın başlarında bir İngiliz turist, Galata’da dolaştığı sırada saldıran bir köpekten kaçmaya çalışırken yüksekten düşer ve ölür. Olay tez zamanda İngiltere Büyükelçiliğine intikal eder. İngiliz hükümeti, Osmanlı’dan vatandaşlarının korunmasını ister.

II. Mahmud bunun üzerine, şehirde ne kadar köpek varsa toplanıp Marmara Denizi’nin ortasındaki Hayırsızada olarak da bilinen Sivriada’ya götürülüp bırakılmasını ferman buyurur. Ancak halk bu köpek sürgününe karşı çıkar. Halkın “Uğursuzluk getirir. Köpekleri bırakın.” talepleri Topkapı Sarayının duvarlarını aşıp hükümdara ulaşır.

Bu günlerde Çemberlitaş Gedikpaşa bölgesinde büyük bir yangın çıkar. Halkın söylenmeleri artınca haftalar sonra padişah, sağ kalan köpekleri teknelerle yeniden toplatıp getirtir. Hayvanseverler, “Yeniçeriyi kaldıran padişah, köpekleri ortadan kaldıramadı.” diye söylenmeye başlar. Kimilerine göre de köpekler Yeniçerilerden daha dişliydi. (3)

Osmanlı’da sokakların köpeklerden arındırılması, modernleşmenin bir gereği olarak görüldü. 19. Yüzyılın sonuna kadar sokak köpekleri, şehirde çöp toplanmanın olmadığı dönemde sokağa atılan atıkların temizlikçisi ve gece bekçisi olarak görülüyordu.

Özellikle şair ve yazar İbrahim Şinasi’nin köpeklerle ilgili yazdığı yazılar, toplumda büyük tartışmalara yol açtı. Tasvir-i Efkar gazetesinde, “İstanbul Sokaklarının Tenviri ve Tathiri Hakkındadır” başlıklı makalesinde başıboş sokak köpeklerinin ülkeyi kötü gösterdiğini yazar. Ardından da çözüm önerisini, ‘bunların azaltılarak yok edilmesi için erkek köpekler ile dişi köpeklerin ayrı ayrı bölgelere dağıtılmaları gerektiğini’ önerir.

Buna karşı çıkan Ethem Pertev Paşa, Şinasi’nin yazdıklarına çok kızar ve Mecmua-i Fünün dergisinde “Avavename” (havlama) başlıklı bir yazı kaleme alır. Tartışma toplumun pek çok kesiminde uzun süre devam eder.

1909’da yazar Abdullah Cevdet, serseri köpeklerin havlamaları yüzünden geceleri doğru düzgün uyuyamadığından yakınır. (4)

1910’a gelindiğinde dönemin İstanbul Belediye Başkanı (şehremini) Suphi Bey, sokak köpeklerini toplatmaya başlatır. Halkın başta ilgi göstermemesi üzerine, teslim edilen her köpek için ödeme yapar.

Topkapı surları dışında bir alan oluşturulup burada tutulmaya başlanır. Ancak, yakınlarında yaşayanlar rahatsızlıklarını ısrarla dile getirince bu kez yeniden Hayırsızada/Sivriada formülü devreye sokulur. Halkın tepkisi üzerine, aradan bir süre geçtikten sonra yıllar önce yaşanan geri getirme olayı tekrarlanır. (5)

Fransız karikatürist Sam, o yıllarda köpeklerin sürüldüğü Hayırsızada’yı ziyaret ettikten sonra yaptığı çizim ve yazı “Köpekler Adası” başlığı ile Fransa’da Le Journal adlı dergide yayınlandı. Bu yazı ve tasvir, Batılı ülkelerde uzun yıllar hafızalarda kaldı.

Bundan sonra toplu imha olayına pek rastlanmaz. Ancak 1912-1914 arasında belediye başkanlığı yapan Cemil Topuzlu, köpeklerle ilgili yaptığını “80 Yıllık Hatıralarım” isimli kitabında şöyle anlatıyor: “Meşrutiyetin ilânından sonra, İstanbul’daki köpeklerin büyük bir kısmı toplatılarak Marmara’daki Hayırsız Ada’ya gönderilmişti. Bununla beraber belediye başkanlığına tayinim sırasında 30 bine yakın köpek buldum. Bunları yavaş yavaş imha ettirdim.” (6)

HAYVANSEVERLER HEP AKTİF ROL ALDI

Belli kesimlerin girişimleriyle sakak köpeklerine karşı zaman zaman toplu imha girişimleri olmuşsa da hayvanseverler her dönemde aktif rol üstlendi. Köpek sürgün ve toplu itlaflarının önüne geçemeyen hayvanseverler, bir kısmının kurtarılmasını sağlamayı başardılar. İttihat ve Terakki döneminde hayvanları korumak, devlet politikası haline getirildi.

Yönetim, “Himâye-i Hayvânât Cemiyeti” kurulmasına destek verdi. Ne var ki Balkan Savaşı ile başlayan sonrasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı, bu girişimleri akamete uğrattı. Halk ise Balkan Savaşları ve Dünya Savaşı’nın köpeklere yapılan zulümlerden dolayı yaşandığını geldiğini dile getirdi.

————-

  1. Topçuoğlu, Ümit Sinan; İstanbul ve Sokak Köpekleri, İstanbul 2010
  2. Schick, İrvin Cemil; “İstanbul’da 1910’da Gerçekleşen Büyük Köpek İtlafı: Bir Mekân Üzerine Çekişme Vakası”, Toplumsal Tarih, 2010, S.24
  3. Taner Timur, “Köpekler”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.5, s.88
  4. Ayşe Menteş Gürler, Ali Yiğit, “Dr. Abdullah Cevdet’in İçtihad Dergisi’nde Yayınlanmış Makalesi: İstanbul’da Köpekler”, Toplumsal Tarih, Kasım 2011 (215), s. 66-71.
  5. Mehmet Mert Sunar, “Hayvanlar”, Osmanlı İmparatorluğunda Çevre ve Şehir, İstanbul 2015, s.225
  6. Cemil Topuzlu, İstibdat-Meşrutiyet-Cumhuriyet Devirlerinde 80 Yıllık Hatıralarım, İstanbul 2002, s.124.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Köpeklerin sorumluluğu “besle yaşat, bu dünya hepimizin” diyen kardeşlerimiz arasında paylaştırılmalı. İstekileri, bakabilecekleri kadar köpeği sahiplenmeleri imkanı verilmeli. Diğerlerinin sahibi de kurumsal olarak belli olmalı. Sahipsiz köpekler, insanların olduğu yerlerde başıboş dolaşamamalı…

  2. Bizim mahallede onlarca sokak köpeği var ve besliyoruz; memnunuz; evi alırken baktık buradaki sokak hayvanları bizden kaçmıyordu : demek ki iyi insanlar vardı çevrede. Zaten hayvan sevmeyen insan da sevemez.

    • Doğrusun , tebrik ederim. Güzel bir düşünce sistemi sunmuşsunuz Davud bey. Ben de hayvan dostu bir sitede yaşıyorum. Akıl, anlayış ve idrak, ana nitelik idrak yeterliliği; yüzdeye vurursak küçük de olsa düzgün yapılı iyi insanlar parlıyor pırıl pırıl, sağolun ar olun! 🙂

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin