Sıradaki Adam’ı izlediniz mi? Bilindik bir dikta öyküsü…

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Güney Kore sineması ve dizileri hakkında epey bilgiye sahip bir milletiz. Ama bu ülkenin özellikle siyasi tarihini çok bildiğimiz söylenemez. Yakın geçmişte büyük bir başarı öyküsü yazdı Güney Kore. Hele hele Kuzey’deki aynı isimli ülkeye bakılırsa siyahla beyaz kadar büyük ve muazzam bir fark var.

Enteresandır bu ülkenin cennet ve cehenneminin öyküsünü aynı kişi yazmış.

Park Chun Hee…

Güney Koreli politikacı…

Ülkesini 18 yıl yönettikten sonra bir suikasta uğradı. 

İktidara geldikten sonra ilk yıllarında yaptığı atılımlarla Güney Kore’yi tahminlerin çok ötesinde bir noktaya taşıdı.

Ancak güç yozlaştırıyor, mutlak güç ise mutlaka yozlaştırıyor…

Burada da kader değişmedi

Chung Hee, Kuzey Kore’yi dolayısıyla komünizmi en büyük öcü ilan edip halkını korkutarak iktidarını devam ettirmeye çalıştı.

Bunu tam 18 yıl başardı da.

Elbette böylesi bir totaliter rejime dönüşebilmek için bazı şartları yerine getirmeniz gerekiyor

Örneğin hukuku katletmeniz.

Mahkemeleri ifsat etmeniz.

Medyayı ele geçirmeniz.

Üniversiteleri bitirmeniz.

Muhalefeti kontrol altına almanız vesaire…

Bunların hepsini yapıyor Chung Hee.

Bunun için çok ideal bir çevre oluşturuyor zamanla. Yola çıktığı tüm arkadaşlarını birer birer elimine edip, bir despot duvar örüyor çevresine.

Öylesine kirli ve korkutucu bir çember kuruyor ki etrafına bir süre sonra bu çember kendisini de sarıyor ve gerçeklikle arasına akıl almaz ve su sızdırmaz bir duvar örüyor.

İktidarı ve zulmü o kadar artıyor ki, bir noktadan sonra ülkesini sürekli olarak sıkıyönetimle yönetmek zorunda kalıyor.

Kalıcı bir olağanüstü hal durumu yani.

Halktan giderek uzaklaşıyor, uzaklaştıkça kendine bir evren inşa ediyor.

Yazlık, kışlık saraylar yaptırıyor mesela.

LAGO diye sırf kendine hizmet eden bir istihbarat ve güvenlik kurumu oluşturuyor. Devletin istihbarat ve güvenlik kurumları sadece onun için çalışıyor.

Kendisi bazen ileri gittiğini düşünse bile yakın çevresi öyle olmadığına inandırıyor onu.

Ofisine bizzat kendi adamları böcek yerleştirip bunu Amerika’nın yaptığına inandırıyorlar örneğin.

Ve bu duruma artık dur diyen adamlarını birer birer yanından kovuyor Park Chung Hee. 

Birisi gidip Amerika’ya sığınıyor ve olan biteni onlara anlatıyor.

Ne kadar da tanıdık bir hikaye değil mi?

Ve en sonunda hiç beklenmedik anda bir kader onu bekliyor…

Hikâyenin bu kadarını bilmeniz yeterli.

İşte bir film bu çok tanıdık bir hikayeyi yakinen öğrenmemizi sağladı.

İsmi: Sıradaki Adam. Kore dilinde, Namsanui bujangdeul. Uluslararası gösterimde The Man Standing Next ismiyle vizyona girdi.

Konusu şöyle:

1970’lerde Kore, herhangi bir hükümet kolu üzerinde üstünlüğe sahip bir örgüt olan KCIA’yı yöneten Başkan Park’ın mutlak kontrolü altındadır. KCIA direktörü Kim Gyu-pyeong, neredeyse ikinci komutandır, ancak başkanın güvenlik şefiyle rekabetle karşı karşıyadır. Bir korku saltanatının ortasında, hükümetin karanlık ve yasadışı operasyonları hakkında her şeyi bilen eski bir KCIA direktörü Park Yong-gak sürgüne gider ve ABD Kongresi’nin önünde tanıklık ederek soruşturmanın kapılarını açar. Gerilim tırmandıkça, gücü arzulayanların boğucu siyasi manevraları patlayarak çarpışır.

İşte film, bu totaliter liderin son 40 gününü anlatıyor ve adım adım trajik sona gidişini…

Aslında dünyadaki tüm zalim ve diktatörlere bakıldığında aşağı yukarı aynı yoldan gidip, aynı kaderi paylaştıklarını görüyoruz.

Film Güney Kore’nin Oscar adayıydı.

Onlarca festivalden ödülle döndü. Özellikle uzak doğu festivallerinde büyük ilgi gördü.

Kurduğu başarılı atmosfer, abartısız anlatımı ve kalburüstü oyunculuğuyla göz dolduran bir film var karşımızda.

Şimdi filmin estetik ve içerik analizini yapalım

Film, 26 Ekim 1979’da başlıyor ve bizi kendi döneminin içine çekmeyi başarıyor. Bunda usta işi oyunculukların yanı sıra büyük bir mekan tasarımı, kostüm ve dönem atmosferinin başarıyla uygulanmasının büyük rolü var.

Sonra kırk gün geriye gidiyor ve eski istihbarat subaylarının, büyükelçilerin, ABD kongre üyelerinin ve Güney Kore’nin şu anki başkanının karışıklıklarına şahit oluyoruz.

Burada Yönetmen Woo Min-ho, isimleri ve konumlarını veya göndermelerin doğru bir şekilde algılanana kadar izleyicilerinden maksimum konsantrasyon talep ediyor.

Çekimler duru, kamera her zaman sakin ve kendi içinde bir sonu olmayan tutarlı görüntüler içinde hareket ediyor. Yoğunluğu biraz azaltılmış renklerinde, sunum ve diyaloga odaklanmak için genellikle takdir edilecek bir tarafsızlık taşıyor.

Görsel tasarımında ağırlıklı olarak kahverengi tonları, çağdaş kostümleri ve olağanüstü prodüksiyon tasarımı ile yetmişlerin gerilim sinemasının birinci sınıf bir epigonu gibi başarılı

Sıradaki Adam’da Sidney Lumet, Norman Jewison veya Sydney Pollack’in izlerini hissetmek bir tesadüf değil, bilinçli bir tercih sanırım.

Geçmiş zamanda çeşitli mekanlarda sahneleri oynamak için hiçbir çabadan kaçınılmamış olması, görsel bir övünme değil, iddialı ve mükemmel bir sinema için tercih edilmiş. Özellikle Washington Alışveriş Merkezi ve Lincoln Anıtı sahnelerinde bu landmarkların ön planda tutulmadan hikayenin aktarılması takdire şayan.

Sürekli artan gerilime rağmen, film, genel olarak biraz fazla uzun ve sarkık. Birçok sahne, diyalog veya ilgili eylem olmadan bir sonraki sahne değişmeden önce bir süreliğine boşluk bırakılmış. Bu yönüyle bir TV dizisi sarkıklığı var.

Filmin ekipman ve görüntüler, kostümler ve yetenekler açısından başarılı olması, gerekli görsel ve diyalog ekonomisi de sağlansaydı daha da zirveye tırmanırdı sanırım.

Tüm bu gereksiz sarkmalara rağmen, heyecan verici ve görkemli bir şekilde uygulanmış sinema.

Sıradaki Adam bu sebeple lokal bir hikayeyi evrensel ve hemen her kültürdeki seyircinin anlayabildiği bir dilde anlatıyor bize.

Böcek meselesi mesela…

Başkanın çevresi, başkanı daha da sertleştirip, dengesini bozmak için ofisine böcek koyup sonra kendileri ortaya çıkarıp, bunu düşmanımız “Amerika yaptı” diyorlar!

Başkanın çevresinin nasıl bir vurgun yaptığını ise, güvenlik şefinin atar yapmak için gitti Amerikan elçisi aldığı tehdide karşılık söylüyor:

“Belki biz de BM’de başkan ve çevresinin yaptığı yolsuzlukları anlatırız ha!”

Film 2020 yapımı, anlattığı hikaye 50 yıl önceyi anlatıyor ama anlattığı şeyler belki iki bin yıllık gerçekler.

Bizim için önemi şurada: Anlatılan hikayeyi şu anda Türk halkı da yaşıyor.

Bakınız “izliyor” demiyorum, yaşıyor. Filmi en iyi yerden izliyoruz; içinden…

Ne diyelim, tüm zalimlerin kaderi aynı ama umarım bizim zaliminki başkan Park Chung Hee’ninkine benzemez!

Fragman:

Künye:

Sıradaki Adam

Oyuncular: Lee Byung-hun, Lee Sung-min, Kwak Do-won, Lee Hee-joon, Kim So-jin, Jerry Rector ve diğerleri

Yönetmen: Woo Min-ho

Senaryo: Woo Min-ho, Lee Ji-min

Kamera: Go Nak-seon

Kurgu: Jeong Ji-eun

Müzik: Jo Young-wook

Yapım Tasarım: Park Gyu-bin, Jo Hwa-seong

Güney Kore / 2020

114 dakika

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin