Şems yeni aşklar peşinde!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Tarih boyunca hep öyle olmuştur.

Totaliter rejimlere sırtını yaslayıp, bal tutan parmaklarını yalamaktan semiren – siz isterseniz bunlara oligarklar deyiniz – kitleler, geminin su almaya başladığını hissettikleri anda kendilerine hemen güvenli liman ararlar. Ararlar, çünkü sırtlarını yasladıkları otoritenin nasıl kural tanımaz ve acımasız olduğunu çok iyi bilirler.

Sözgelimi Hitler’in son demlerini inceleyin.

Göreceksiniz ki, çevresini saran ve onun iktidar nimetlerinden tepe tepe istifade eden askeri-sivil güruh önce pasifliği tercih etmiş, hemen ardından düşman dahi olsa Hitler’in karşısında olan yeni güçlerle temasa geçmiştir.

Elbette Hitler, acımasızlığını geçmiş zamanda yakın çevresine konuşlandırdığı siyasal İslam’ın prematüre evlatlığı olan bu ahfattan da esirgememiştir.

Eline geçirdiklerinin sonu perişan olmuştur.

Kimileri kirişi kırsa da, savaş sonrası düştükleri durum en iyi ihtimalle ölene kadar tutsaklık olmuştur.

Ethem Sancak hadisesine bu zaviyeden bakmanızı tavsiye ederim.

Vaktiyle Erdoğan sayesinde çöktüğü ve talan ettiği varlığının hemen hepsine el konulacağını anladığı an gemiyi terk etmek için hamleler aramaya başlayan Sancak için kaleminin kırıldığı an “AKP’yi iktidara ABD getirdi” açıklaması oldu.

Gerçi kendisi bunu reddedip, ses kaydı açıklayacağını söyledi ama hala bir şey açıklamış değil.

Zaten sonradan Rusya’ya gidip bir de Ukrayna işgali ile ilgili Rus tarafından yana tavır alması bardağı tamamen taşırdı ve nihayetinde “aşk ile” bağlı olduğu partisinden kovuldu.

Nasıl bir omurgasızlık ise aradan bir gün geçmeden gönlünde Perinçek’in yattığını söyleyip yeni bir aşka yelken açtı Erdoğan’ın Şems’i!

Herkes zannediyor ki Erdoğan yolun sonuna geldiğine inanıyor.

Asla!

Erdoğan siyasi geçmişinde yaptığı tek hatanın “Yüzde 50 barajı” olmasının dışında kendini hatasız olarak görüyor.

Elbette bir dönem yanında olanların çoğunun hain olduğuna samimi olarak da inanıyor.

Davası ile şahsını öylesine birleştirmiş ki, kendisine karşı tek cümle eleştiri yapılmasını ihanetle eşdeğer görüyor.

Düşünün; bugün çağırsa koşa koşa gelecek olan Ahmet Davutoğlu’na bile “hain” diyebildi.

Oysa Davutoğlu hala gözlerinin içine bakıp, tek bir işaretini bekliyor.

Ethem Sancak bir dönemin örnek karakteri.

Talan edilen bir ülkenin doymak bilmeyen iştahı.

Kutsalsız, kuralsız, ahlaksız bir anlayışın tebarüz etmiş hali.

Şimdi güvenli liman olarak kendine Vatan Partisi’ni yani Doğu Perinçek’i seçti.

Opsiyonları düşünüldüğünde bence en akılcı tercihi yaptı Sancak.

Zira gidebileceği çok fazla liman yoktu.

Ya o da Babacan-Davutoğlu’nun yanına giderek hiçbir iktidar garantisi olmadan hain olmayı göze alacaktı ya da ülkeyi terk edecekti.

Bunun yerine yüzde 1 bile oy oranı olmayan ancak ülkenin karanlık tarihinde her zaman rol oynamış bir siyasi hareketi seçmesi kendi ve mal güvenliği içindi.

Bilmiyorum elinde ne kadar malvarlığı kaldı ama Erdoğan bundan sonra Ethem Sancak’a karşı hamle yapacak ise doğrudan Perinçek ve güruhunu karşısına almayı göze almak zorunda.

O Perinçek ki, başta MİT Tırları olmak üzere pek çok konuda Erdoğan’a posta koyan, atarlanan, “sıkıysa beni mahkemeye ver” diye gider yapan bir figür.

“Elimde onlarla ilgili 30 küsür kaset var” diyerek kozunu da açıktan oynayacak kadar gözü kara üstelik.

Enteresandır, gücü gariban esnafa, öğretmene, memura yeten AKP ve ortakları Perinçek tayfasına karşı nedense süt dökmüş kedi gibi, kulaklarının üzerine yatmayı tercih ediyor.

Sancak’ın Vatan Partisi’ne katılırken yaptığı konuşmayı dikkatle inceleyin. Her cümlenin altında Erdoğan’a mesaj yattığını çok net olarak göreceksiniz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin