Seçimler ve sonrasında neler olabilir? 

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Türkiye seçim sisteminin ağır bir otoriterleşme altında tümüyle Erdoğan ve güç paydaşlarının güdümüne girmiş ve inisiyatifine terk edilmiş olduğu tespitini yapıp, Türkiye’nin 15 Mayıs’a Kılıçdaroğlu’nun yeni cumhurbaşkanı seçilmiş olarak girdiği senaryosuna dönük bir projeksiyon yapmak niyetindeyim. 

Vurgulanması gereken gerçekler şunlar: 

Türkiye’de bir sivil darbe yaşandı. Bu sivil darbenin sonucunda, her geçen gün ülkeyi bir ağ gibi ören, devletin tüm birimlerini birbiri ardına hızla ele geçiren, onları kendi kontrolü altına alan, oralara kendi has adamlarını getiren, işlevsel olan tüm güç dengesi sağlayıcı kurumları içeriden çökerten ve kendi otoritesi altına sokan bir rejim söz konusu. 2013’ten bu yana sürekli olarak bu yönde gerileyen, daha doğrusu serbest düşüşle ve artan hızla otoriterleşen bir Türkiye var. Bu Türkiye, hem otoriterleşti, hem de konsolide oldu. Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti, gücü sınırlandırılmış ve hesap verebilir iktidar gibi sistemsel özelliklerini tümüyle yitirdi. 

Kılıçdaroğlu işte böyle bir ülkede seçimlere girecek. 

Bu tür ortamlarda sadece matematiksel sonuçlar seçimin sonucunu belirlemez. Bu sonuçların resmi olarak ilanına ve iktidarın el değiştirmesine yol açacak bürokratik mekanizmaları harekete geçirebilmesi de, sonuçlar kadar önem taşır. Malum, demokratik seçimlerin en önemli koşulu, adil ve özgür olmalarıdır. Türkiye’de seçimlere gidilirken, bu seçimlerin adil ve özgür bir ortamda gerçekleşeceğini en iyimser yorumcular bile söyleyemiyor. Dolayısıyla bu konunun üzerinde durulmalı. Hazırlıklar ona göre yapılmalı. 

Seçimlerin birkaç merhalesi var: 1) Oy kullanma işlemi, 2) Oy sayımı, 3) Sonuçların peyderpey kamuoyuyla paylaşılması, 4) Oy sandıklarının ve sandık sayım sonuçlarının il seçim kurullarına aktarımı, 5) Oy sayımının bu seviyede devam etmesi, 6) Oy sayım sonuçlarının YSK’ya ulaşması, 7) YSK’nın seçim sonuçlarını ilan etmesi, 8) Erdoğan ve güç paydaşlarının sonuçların gereğini yapması. 

Bu silsile içerisinde birçok müdahaleye açık ve zayıf etap var. Birçok seviyede rejimin oy kullanma, oy sayımı, kamuoyuyla paylaşım, sonuçların ilanı gibi noktalara hukuk dışı müdahalesi söz konusu olabilir. Dolayısıyla seçimi matematiksel olarak kazanmak yetmez, masa başında da sonucun tescili gerekiyor. Dahası, iktidarın bu sonuçları kabul etmesi elzem! 

Öncelikle seçime çok daha somut bir programla girmesi zorunlu. Bu programda ilk gün, ilk bir hafta, ilk ay, ilk üç ay, ilk altı ay, ilk yıl neler yapacağını yazılı olarak seçmenlerle paylaşmasının çok olumlu olacağını belirtmeliyim. Seçmenle bu programın paylaşılması, aynı zamanda Türkiye’de nelerin eksik olduğunun da deklarasyonu anlamına gelecek. Nasıl bir restorasyon yapılacak? Ameliyatın boyutları nedir? Bazı tamiratı mümkün olmayan birimlerin topluca ortadan kaldırılıp yerlerine yeni ve işlevsel birimlerin kurulması gerekecek. Kılıçdaroğlu için işler kolay değil. 

Kesin olan şudur: Erdoğan elindeki gücü kullanarak seçim sonuçları üzerinde etkili olmaya çalışacak. Daha açık söylemek gerekirse, bu seçimlere masa başında – yukarıda saydığım merhalelerden birinde veya birkaçında, belki de tamamında – müdahale edecek. Kendi perspektifinden baktığımızda, bunu yapmak zorunda olduğu gayet açık ve nettir. Suça batmış bir lider söz konusu. Elinde devletin tüm erki mevcut ve bunu kullanabilecek konsolidasyon düzeyine çoktan ulaşmış durumda. 17 Aralık 2013 gibi, Gezi gibi, Haziran-Kasım 2015 seçimleri arasındaki icraatları gibi, 15 Temmuz 2016 olayı gibi birçok deneyimleri var. Bu seçimlerin Erdoğan, ailesi, yakın çevresi, Beşli Çete ve avanesi, rejimden beslenen parazitler, rejimin kaynaklarından faydalanan MHP ve derin yapılar benzeri paydaşlar gibi birçok çıkar grubu, Erdoğan’ın kazanması için canla başla mücadele verecek. Bu kazanma, sonucun ilanından ibarettir. Bunların matematiksel oylarla alakalı olduklarını düşünmek saflık olur. Görünen yerlerin yanında, müdahaleye gayet açık yerler var. Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa, tüm teşkilatlarını, gönüllülerini, seçmenlerini mobilize etmek zorunda. Başka çareleri yok. Buna rağmen, moralinizi bozmak için söylemiyorum ama bu seçimlerin sonucunda Erdoğan’ın kazandığı ilan edilebilir. Hatta ilan edilecektir. 

O gece çok kritik olacak. Seçim sonuçlarının Erdoğan lehine ilanı, hele ki ortada on puan civarı Kılıçdaroğlu lehine bir aritmetik varsa, ciddi tepkilere yol açacak. Bunu sınırlandırmak için rejim bazı kontrollü şiddet olayları çıkartmaya kalkabilir. Bunu Türkler arasında beslenip büyütülen Kürt fobisi üzerinden yapacaklardır. Şimdiden CHP ile PKK’yı özdeşleştiren kamuoyu algı operasyonları yapıyorlar. Bu, açıkça seçim sonuçlarına müdahalenin alt yapısını hazırlamaktır. O gece işler kontrolden çıkarsa ve Erdoğan matematiksel olarak mağlup olduğunu anlarsa, belli riskler alarak açıkça masa başında galip gelmeye çalışacak. Bunun için mutlaka ortalığı karıştırması lazım. Bu iş için birçok prova yaptılar. Gezi’de, 17 Aralık 2013’te ve 15 Temmuz 2016’da ciddi saha tecrübesi kazandılar. 2015-2023 arası dönemde birçok seçimde masa başı çalma provalarında da bulunma fırsatları oldu. Bakın tekrar edeyim: Erdoğan için seçimleri masa başında çalmaya kalkmak asla salt bir tercih değil, bilakis mutlak bir zorunluluktur. Diğer bir ifadeyle alternatifsizliktir. Bu onun için bir varoluş savaşı. Bu asla ve asla prosedürel bir devir teslim şeklinde gerçekleşmeyecek. Herkes buna hazırlıklı olmalıdır. En başta da Altılı Masa ve hepsinden daha önemlisi CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu! 

Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun seçime çok daha somut bir programla girmesi zorunlu. Bu programda ilk gün, ilk bir hafta, ilk ay, ilk üç ay, ilk altı ay, ilk yıl neler yapacağını yazılı olarak seçmenlerle paylaşmasının çok olumlu olacağını belirtmeliyim. Bunu yapmak son derece stratejik! Bu program, Erdoğan rejiminin bir alternatifini ortaya koymalı. Dolayısıyla Erdoğan rejiminin antitezi olmalı. Kılıçdaroğlu programını okuyan biri, Erdoğan rejiminin ne olduğunu da hemen anlayabilmeli. 

Diğer bir önlem, kamu görevlilerine yönelik bir uyarı ve ültimatom olmalı. Özellikle istihbarat, emniyet, jandarma, YSK gibi kilit birim ve ünitelere net bir deklarasyon yayınlamalı. Seçimleri çalmanın ağır bir suç olduğu, bunun vatana ihanet olacağı, bu suçun cezasının ceza kanununun en ağır maddeleri olduğunu ortaya koymalı. 

Bakın diplomasi yapmadan belirtmem gereken bir nokta daha var. O da, seçimlerin sonuçları YSK tarafından açıklanmadan önce Anadolu Ajansı’ndan açıklanacak. Bu noktada, Erdoğan’ın oylarının önde olduğu bilgisi gelir de, bu bilgi muhalefet kaynaklarınca teyit edilemezse, yani hırsızlık ortaya çıkarsa, esas mesele muhalefetin ne yapacağıdır. Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa partileri bu konuya ilişkin bir strateji geliştirmek zorundadır. Simülasyonlar yapılmalı, nasıl bir reaksiyon verileceği, hukuki itirazdan basın-medya iletişimine, yurtdışı temaslardan halkın protestolarını organize etmeye kadar, birçok seviyede tepki verilecek bir eylem planı ortaya konmalı.

Muhalefet seçimlere olduğu kadar seçimler sonrasında yaşanacak sıkıntılara dair de hazırlıklı olmak zorunda. Norveç’te seçimlere giriliyormuş ve seçimlerin sonucu çantada keklikmiş gibi bir yaklaşım, büyük bir hayal kırıklığına neden olacaktır. Tekrar vurguluyorum: seçim sonuçlarını Erdoğan kabullenecek ve tıpış tıpış gidecek türü beklentiler gerçeklerden kopuktur. Umarım Millet İttifakı bunların farkındadır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. Bence Erdogan ve Derin yapi Kilicdaroglunu sectirip gizli tehditlerle baski altinda tutabilir. Bu sayede kendinin icinde cikamayacagi suandaki durumuda bu sayede kismi düzeltip arkadan bazi konularda yönetmeye devam edebilirler. Zamani gelincede bir yolunu bulup, iftira ve oyunlarla tekrar basa gecerler. O yüzden bastan tam temizlik sart her konuda. 15 Temmuz konusunda bile, belki 6 ay sonra girmeleri gerekir. Bu konuda delillerle 6 li masaya yardim lazim.

  2. Kılıçdaroğlu alırsa Ergenekon kafir düzen kuracak, Tayyip alırsa Ergenekon münafık düzen kuracak. Her iki düzende gerçek Müslüman kimliği ve Kürt kimliği kabul görmemeye devam edecek. Yani ya kafir ya münafık oluyorsun. Hatırlıyorum münafıkların düzenine en çok kafirler destek vermişti. Ama hiç biri gerçek bir Müslüman yada Kürt kimliğini tanımaya yanaşmadı. Yani kafirlik münafıklık ekseninde kapışıyorlar. Kimliklere renk vermek dayanılmaz acı geliyor bunlara. Kimlikler soluk, işlevsiz, merhametsiz, vicdansız kalsın istiyorlar. Kimlikler üzerinden bir devlet kurmak yerine terör örgütleri üzerinden devletler kurmayı tercih ediyorlar. Terör örgütleri aramızda varlığını sürdürürken kimlik yok ediliyor, susturuluyor. Zaten terör örgütlerin görevi kimliklerin rengini soldurmaktır. Türkiyeyi idare edenler kimliklerin renk, desen kazanmasını istemiyor. O yüzden sanat gelişmiyor. İnsanlar sanat, bilim yerine kavgaya, dövüşe alıştırılıyor. O yüzden Perinçekin avukatı Kılıçdaroğlu ile Perinçekin ortağı Tayyip arasında çok temel şeylerde çok fazla benzerlikler bulabilirsiniz. Zaten farkedildiyse ne kafir düzenciler ne münafıkcılar ortaya bir söylem, proje koyamıyorlar. Tek yaptıkları karşı tarafı kötülemek, düşmanlaştırmak. Kimse ortada hiçbir değer yargısının tartışılmadığını fark etmiyor. Çünkü hepsi, herkes aynı.

  3. Dikkat edilirse Tayyip ve Kılıçdaroğlu kimliklerine renk verilmeyen tipler. Perinçek ise insanları kimliksizleştirerek kendi kimliğini bu sayede çaktırmadan tepeye yerleştirebiliyor. Gerekirse Türk, müslüman oluyor. Türkün, müslümanın, Kürt kimliğin renkleri o kadar soluk ki, çünkü terör örgütleri üzerinden kimlikler dejenere edilmiş, konuşanlar susturulmuştur, kötü niyetli bir Ermeni, Yahudi kimliği Türk kimliğine rahatlıkla bürünsün diye. Kimlikler o kadar renksizki uyduruktan bir kimlik bile gelip Müslüman kimliği temsil edebilir. Ve kimsenin içinde hassas insani terazi olmadığından kaba eğrilikleri bile fark etmez ve binanın kaba yanlışlar üzerine yükselmesine itiraz etmez. Farkında bile değildir. Elhamdülillah duymuştur o kimlikten, tamam demiştir bu hakiki, orijinal müslüman sanmıştır. Hem zaten Kılıçdaroğlu müslümanları Tayyipe yönlendiren fonksiyonu görmüştür. Kürt kimliğinde ve Cemaatin müslüman kimliğinde ise avukatı olduğu Perinçekin iktidarına destek vermiştir. Çünkü kimlikler konusunda ciddi problem yaşıyorlar. İnsanların başka insanların kimlik özelliklerinden neden bu kadar korktuğunu herhalde ya kafir ya münafık düzeni kurmak istemelerine sormalıdır.

  4. “Türk değil, Türkiyeliyim, Türk diye bir ırk yok. Anadolu’da yaşayanlar; OrtaAsya’dan gelen Mongolistler ile Bizans’ın karmasıdır. Türkler, Ermenileri kesti, Türkler, Rum, Süryani, Arap, Arnavut, Bulgar, Laz soykırımı yaptı.” Bu ve benzeri sözler sana ait bay Çaman.
    Her durum ve şartta, bulduğun her fırsatta aşağıladığın, dedelerine “Soykırımcı, Katil” dediğin Türklerin oylarına şimdi muhtaç durumdasın.
    En başından kendini keskin çizgilerle sınırladın, Türk milletini karşına aldın. Ama şimdi oy dileniyorsun. Bilerek, isteyerek geldiğin bu noktadan geriye dönmek, çark etmek çok zor bayım.
    Türkler ne yapar acaba, Kılıçdaroğlu’na oy vererek bir bakıma intihar eder mi. Belediyelere özerklik, anadilde eğitim derken bir de bakmışsın Yugoslavya olmuşuz. Türk düşmanı C.Kaftancıoğlu İçişleri Bakanı, M.E.Çaman’da bakan danışmanı olursa var ya, tadından yenmez.
    Kılıçdaroğlu’nun nasıl bir açıklama yapmasını istersin;
    -Maaş aldığı devletinden, beraber yaşadığı halkından yana değil de, devleti yıkmayı amaçlayanh terör örgütü Pkk’dan yana açıklama yapan imzacı sözde akademisyenler demokratik haklarını kullanmıştır.İşten çıkarılan KHK’lıların tamamı şartsız olarak geri alınacak, birikmiş alacakları faizi ile ödenecektir. Artık demokrasiye geçtik, bu akademisyenler eskiden olduğu gibi Türklere sövebilir, soykırımcı, katil diyebilirler, bu demokrasidir.
    -Anadilde eğitim ve belediyelere özerklik çalışmalarını başlatacağız. Merkezi idare çalışmaları hantallaştırıyor, yerinden yönetim için eyaletler oluşturacağız.
    -Türk Ordusu (Kılıçdaroğlu Türkiye ordusu ya da bu milletin ordusu der belki, çünkü tıpkı Çaman gibi onun da Türk’e alerjisi var.) Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzetinden, Libya’dan çekilecektir. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz politikalarında Abd ile tam görüş birliği içindeyiz.
    Nasıl, seni tatmin eder mi bayım.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin