Seçim çantada keklik mi?

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Muhalefet bir kere daha heyecanla seçimlere hazırlanıyor ve artık bu kez iktidarın sandığa gömüleceğinden çok emin. Her yerde büyük umut var ve iktidarın seçimi kaybettiğini satın almış durumdalar. 13. Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu cümlesi dillerden düşmüyor, hatta bazıları iktidar edasıyla davranmaya başladı bile. 

Seçim muhalefet için gerçekten de çantada keklik mi? Önceki seçimlerden farklı bir gelişme yaşayabilir miyiz? Ben seçimlerin bu kadar da çantada keklik olmadığı kanaatindeyim. ‘Hükümetin durumu çok kötü, bu kez sandığa gömülecekler’ havasını fazlasıyla iyimser buluyor, oluşan havanın yanıltıcı olabileceğini düşünüyorum. En son 24 Haziran 2018 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce’nin estirdiği rüzgarı hatırlıyor musunuz?  O zaman da muhalefet en az şimdiki kadar umutlu ve rüzgarlıydı iktidar karşısında. Ülkenin tam beş yılına mal olan bir aymazlıkla o gece iktidarı AKP’ye bırakıp ortadan kaybolmuştu muhalefet. 

Korkarım ki geçmiş deneyimlerden hiç ders çıkarmayan, hiç farklı refleks göstermeyen ve aynı delikten defalarca ısırılmasına rağmen önlem almayan bir muhalefetimiz var. 

Tam dokuz yıl önce 10 Ağustos 2014 seçimleri öncesi yazdığım bir yazıya denk geldim. O yazıyı olduğu gibi alıp tek bir satırını bile değiştirmeden yayınlasam sırıtmayacak. O gün iktidarın anayasa ihlalleri ve seçim hileleri konusunda muhalefetin gösterdiği aymazlık, kaygısızlık, umursamazlık bugün de aynıyla devam ediyor. Dokuz yıl önce AKP’nin ülkeyi nereye götürdüğünü tek tek yazmışız ama muhalefet o zaman da bu vurdumduymaz tavrına devam etmiş, önlem almak için neredeyse kılını kıpırdatmamış. Aradan geçen dokuz yıl içerisinde iktidar aynı iktidar olmaya devam ederken muhalefet de aynı muhalefet olarak hiç durumunu değiştirmemiş. 

Bugün muhalefete baktığımızda geçmiş hatalardan, yenilgilerden, hezimetlerden yine ders almış görünmüyor. Hala maçın kurallarını, oyun şeklini Recep T. Erdoğan belirliyor, onun belirlediği oyunun dışına çıkmadan final maçları yapılıyor. 

O dönemde ‘diploması yok ama itiraz etmeyeceğiz’ diyenler, ülkeye tam dokuz yıl kaybettirdikleri gibi bugün de ‘üçüncü kere aday olamaz ama itiraz etmeme kararı aldık’ diyerek ülkenin geleceğini bir meçhulde bırakıyorlar. Yani 85 milyonun gözü önünde anayasa açık açık ihlal ediliyor, ülkedeki herkes bunun farkında fakat muhalefet buna itiraz etmeye gerek duymuyor. Anayasanın emri olan 4 yıllık üniversite mezunu olmadığı için Cumhurbaşkanı olamayacak bir kişi dokuz yıldır ülkeyi aşama aşama yıkıma doğru götürürken muhalefet her kritik evrede itiraz etmemeye ve onun koyduğu kurallara riayet etmeye karar veriyor. 

Her seçim döneminde muhalefette büyük bir umut, bir mutluluk havası estiriliyor, iktidar bu kez sandığa gömülecek diye herkes havaya giriyor. Lakin tam seçim günü kimsenin daha sonra oturup kritiğe tutmadığı bir hezimeti daha yaşıyorlar. 

Şimdi soralım muhalefetin bugün, 24 Haziran 2018 seçimlerinden daha umutlu olmasının sebebi nedir? 

Toplumda büyük bir rahatsızlık var ve bu her geçen gün büyüyor. Evet, ama asıl sorun bu toplumsal muhalefetin yani halk iradesinin sandığa yansımıyor olmasında saklı. İktidarın yaptığı seçim manipülasyonlarını, muhalefetin yıllardır acz içinde seyretmesi sorunun temelini teşkil ediyor. 

Şimdi deprem bölgesindeki milyonlarca kişinin yeni adreslerinin nasıl olacağı ya da gerçekten o seçmen listelerinin doğru bir şekilde oluşturulmasıyla ilgili muhalefetin bir çalışmasına denk geldiniz mi? Bu konunun muhalefetin gündeminde olduğunu bile sanmıyorum. Hatta bu meseleye kafa yoran birileri var mı o da belli değil. Seçimlerde mükerrer oyun önündeki en önemli engel olan parmak boyasının yeniden getirilmesini Yüksek Seçim Kurulu reddetti; muhalefette tek bir reaksiyon olmadı. 

Elbette asıl sorun seçim sonuçlarının yansıyacağı digital havuzun sağlıklı işleyip işlemediği meselesidir. Siber saldırılar ve seçim sonuçlarının manipüle edilmesinin önlenmesi konusunda muhalefetin bir çalışmasını duymuyoruz. Böylesine hayat memat meselesi bir konuya, dokuz yıl içinde kafa yoran birileri çıkması gerekmez miydi? 

24 Haziran seçimlerinde muhalefetin sandık güvenliğinden sorumlu olan Mehmet Ali Çelebi’nin bugün AKP milletvekili olduğunu bir kere daha hatırlatalım. 

Hasılı seçim sonuçlarını genel hava, fazla çıkan ses ya da anketler belirlemiyor, kazananı YSK’nın kayıtlarına giren sonuçlar belirliyor.  

Sandığa ne girdiği, millet iradesinin ne yönde olduğu, oradan YSK havuzuna ne kadar sağlıkla gittiği ve oradan ne kadar sağlıkla çıktığı seçimin en önemli meselesidir. 

Muhalefet burada çok sıkı baraj kurmadıkça seçim sürecindeki her şey yalana döner. Muhalefet sandığa oy atılmasının seçim kazanmaya yetmediğini, bunun için, millet iradesinin hakkıyla YSK’nın bilgi havuzuna ulaşması gerektiğini umarım anlamıştır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Cok guzel bir yazi. Tesekkurler.

    “Korkarım ki geçmiş deneyimlerden hiç ders çıkarmayan, hiç farklı refleks göstermeyen ve aynı delikten defalarca ısırılmasına rağmen önlem almayan bir muhalefetimiz var” demissiniz.
    Acaba, ayni dekilten defalarca isirilan muhalefet mi yoksa muhalif olan halk mi?
    Siyaseti utme sanati goren, “siz kapiyi kirip girin; biz kanununu yapariz” diyenlerle, secim sandiklarini korumayi birilerine emanet edenler aslinda ayni dusuncenin adami olabilirler mi?

  2. Tayyip %99,99 seçimi alır, %0,01 ise Tayyip(derinler) istediği için seçimi Kemal’e hediye eder

    Muhalefetin pozisyonu tiyatrodan ibaret, sadece seçimlere gerçeklik kazandırmak için sahnede yerlerini almışlar, bence durum bundan ibaret. Hepsinin(bütün derin devletin) çarkları devam ediyor, böyle bir düzen bir daha asla kuramazlar, neden bozsunlarki?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin