Sarıkamış faciasını, sansürden dolayı 7 yıl sonra öğrenebildik

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Türkiye’de bilgi edinmeyle ilgili yeni bir dönem başlıyor. Meclis’e sunulan kanun tasarısının kabul edilmesi halinde, iktidarın istemediği hiçbir bilgi, kamuoyuyla paylaşılamayacak. İttihat Terakki’nin uyguladığı sansürle, Sarıkamış’ta on binlerce askerin soğuktan donarak ölmesini 7 yıl sonra öğrenebilmiştik. Yeni yasa da benzeri bir ortam hazırlıyor.

Osmanlı İmparatorluğu için, I. Dünya Savaşı’ndan kaçış yoktu. Devleti yönetenlerin ve askerlerin önünde cevap bekleyen iki soru vardı. “Savaşta hangi tarafta yer alacağız?” ve “Savaşa ne zaman gireceğiz?”

Birinci sorunun cevabını, Osmanlıyı aralarında görmek istemeyen İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya…) verdi. İkinci sorunun cevabı ise Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’dan geldi.

Enver Paşa, savaşa hemen girmek ve Rusya’ya ansızın hücum ederek “93 Harbinde” (1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşı) kaybedilen Kafkaslardaki yerleri yeniden almak istiyordu. 

Bundan dolayı, komutanların büyük çoğunluğu Osmanlı’nın savaşa çetin kış şartları geçtikten sonra katılmasını savunurken Enver Paşa kararını vermişti bile. Kafkaslara uzanabilmek amacıyla Sarıkamış’ta büyük bir üs kuran Ruslara karşı savaşı hemen başlattı. 

Aralık ayında savaşa girmenin bölgede faciaya yol açabileceğini söyleyen 3. Ordu Kumandanı Hasan İzzet Paşa’yı (1871-1931) görevden aldı. Yerine kendisi gibi sarayın damadı olan Albay (savaş sırasında paşa yapıldı) Hafız Hakkı Bey’i getirdi. 

Bölgeye giden Enver Paşa, savaşı bizzat kendi yönetmeyi tercih etti. Eşi Naciye Sultan’a “Ben yakında avdeti (dönmeyi) umarken şimdi zuhur eden (ortaya çıkan) bir hal beni bir müddetçik buraya bağladı… Allah kısmet eder de şu Moskofları bir ezersem, o vakit cicimi açık alınla kucaklarım” satırlarının yer aldığı mektubu gönderdi. 

Neticede detayları, yıllar sonra ortaya çıkacak olan Sarıkamış Faciası yaşandı. On binlerce Osmanlı askeri, soğuktan Ruslarla savaşma imkanı bulamadan, bir daha uyanmayacakları bir uykuya daldılar. (Aralık 1914-Ocak 1915)

MAĞLUP DEĞİL, MUZAFFER KAHRAMAN GİBİ 

Sarıkamış Faciasının detaylarını pek çok yerde yüreğiniz dağlanarak okumuşsunuzdur. Ancak facianın yaşanmasından sonra neler olduğu pek bilinmez. Enver Paşa, faciayı yalnız halktan değil, komuta kademesinden bile sakladı.

8 Ocak 1915’te cepheden ayrılırken, mağlup bir komutan değil, muzaffer bir kahraman gibi askerlere seslendi:

“Arkadaşlar! Hemen bir ay oluyor ki içinizde bulunarak günlerce devam eden muharebelerde düşmana nasıl saldırdığınızı gördüm. Havanın, yerin, düşmanın gösterdiği mukavemetleri her mahrumiyete bakmayarak kırdınız. Düşmanı ana toprağından sürüp götürdünüz, düşmandan yerler aldınız. 

Bu uğurda sarf ettiğiniz emekler hiçbir vakit kaybolmayacaktır. Bundan dolayı sizi padişahımız başta olmak üzere bütün millet tebşir ediyor. Ben yine İstanbul’a dönüyorum. İnşallah büyük muvaffakiyetler kazanarak düşmanı bir daha başkaldıramayacak derecede kahreder ve şehitlerimizin ruhunu şâd edersiniz. Sizi Allah’ın birliğine emanet ediyorum.”

FACİAYI 7 YIL BOYUNCA HALKTAN SAKLADILAR

Abdülhamid’in sansürcülüğünü ortadan kaldırma iddiasıyla iktidara gelen İttihad ve Terakki yönetiminin öndeki ismi Enver Paşa, tarihin en katı sansürlerinden birini uygulayarak bu faciayı gizledi.

Enver Paşa, Sarıkamış dönüşünde başkent İstanbul’da şenlikler ve havai fişeklerle karşılandı. Kazanılan zaferi kutlamak için ziyafetler verildi. Gazeteler ise Kars ve Sarıkamış yöresinden gelmekte olan zafer haberlerini okuyucularına duyuruyordu:

3 Ocak 1915 tarihli Tanin Gazetesi, “Büyük zafer” başlığı altında 2400 Rus askerinin esir alındığını, 8 top, 13 mitralyöz ele geçirildiğini duyuruyordu. Haberin detaylarındaysa, öldürülen Rus askerleri, istirdat edilen (yeniden ele geçirilen) yerleşim merkezleri yazıyordu. 

Askerlik şubelerine gidip yakınlarından bilgi almak isteyenlere, “Onlar mahrem bir vazifeye gittiler, bilgi veremeyiz!” cevabı veriliyordu. Halkın tek bilgi kaynağı olan gazetelerse, iktidarın mutlak kontrolü altındaydı. 

O günlerde Rus gazeteleri, sayfa sayfa yol boyunca donmuş Osmanlı askerlerinin fotoğraflarını yayınlıyordu. Rus gazeteleri, esir aldıkları 20 bin Osmanlı askerinin birliklerinin detaylarını paylaşıyordu. 90 bin askerden Erzurum’a dönen asker sayısı 12 bindi.

İttihat Terakki yönetimi, bu hezimeti yıllarca halktan sakladı. Aradan 4 yıl geçtikten ve İttihat Terakki yöneticileri ülkeyi terk etmek durumunda kaldıktan sonra 14 Kasım 1918’de Ati Gazetesinde Binbaşı Osman Sadık Bey’in kaleminden çıkan kısa bir haber yer aldı. 

“Sarıkamış Hezimeti” başlıklı yazıda, Enver Paşa ve maiyetindeki genç ve beceriksiz komutanlar tarafından yapılan Sarıkamış taarruzunda 60 bin askerin hayatını kaybettiği belirtiliyordu. 

Ne var ki Mütareke dönemine denk gelen bu yazı, o dönemki kargaşada dikkat çekemedi. Dönemin hay huyu içinde unutulup gitti.

Sarıkamış faciasından geniş kitlelerin haberinin olması, Şerif Bey’in (Şerif İlden 1877-1952) 1921’de anılarının yayınlanmasıyla gerçekleşti. Sarıkamış harekatına katılan ve Ruslara esir düşüp Sibirya’da 3 yıl esarette kalan Şerif Bey, ülkeye döndükten sonra yaşadıklarını Akşam Gazetesinde yayınladı. 5 Ekim-16 Aralık 1921 tarihleri arasında “Sarıkamış” başlığı altında 25 gün boyunca tefrika edildi. 

Şerif Bey’in anıları ertesi yıl “Sarıkamış İhata Manevrası ve Meydan Muharebesi” adıyla kitap haline getirildi. Bu dönemde, Kurtuluş Savaşı hazırlıkları yeşermiş, Enver Paşa da Batum’a gelmiş ve oradan Anadolu’ya geçiş için davet bekliyordu. Söz konusu kitap, hatıra olmanın yanı sıra Enver Paşa’ya hakaretlerle doluydu. 

Kitaptaki farklı bölümlerde, Enver Paşa’nın hain olduğu, Alman İmparatoruna ücretli yamaklık yaptığı öne sürülüyor, “cani, katil, cahil, deli” gibi farklı aşağılayıcı ifadeler yer alıyordu.

Kitap daha sonra ve günümüzde “Sarıkamış/Kaymakam Şerif Bey’in Anıları” adı altında Kastaş Yayınları tarafından yayınlanmaya devam ediyor.

SARIKAMIŞ SANSÜRÜNDEN, İNTERNET SANSÜRÜNE

Sarıkamış faciasından 107 yıl sonra AK Parti-MHP güç birliği yeni bir sansür hazırlığına girişti. Gazete ve televizyonları tek tip haline getirmeyi başaran iktidar, bu kez özgür medya olarak orta yerde bulunan internete zincir vurmada nihai adımı atma aşamasında. 

İktidar paydaşlarının girişimiyle haber siteleri “süreli yayın” tanımı kapsamına alınıp Basın Kanunu’na tabi tutulacak.

 

“Yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” diye adlandırılan yeni bir suç tanımlamasıyla bunu yazanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacak. 

İnternet hukuku uzmanı Prof. Dr. Yaman Akdeniz’e göre, tasarının bu şekliyle yasalaşması halinde, sosyal medyada bir paylaşım yapan herkesin suçlanabileceğini ifade ediyor. Prof. Dr. Akdeniz’e göre, bu kanun çerçevesinde yargılanan kişilere “Bu kadar da olmaz artık” diyenler de yargılanacak.

TÜİK’ten önce enflasyon rakamlarını açıklayan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) yöneticileri halkı yanıltmaktan ceza alacak.

Whatsapp, platformda yapılan yazışmaları bir üst yazıyla Bilgi Teknolojileri Kurumu’na (BTK) bildirmek durumunda kalacak.

 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Mersin’deki PKK saldırısından sonra CHP’ye yönelik suçlamasına karşı, “Ölen terörist senin adını verdiğin terörist değil” demek, halka yanlış bilgi vermek sayılacak. 

128 milyar doların devletin kasasından bazılarını zengin etmek için arka kapıdan satılmasını gündeme getirmek suç sayılacak.

 

Gazeteciler, isim vermeden açıklama yapan siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin görüşlerine yer veremeyecek. 

Kısacası, internet mecrasının yolsuzluk, usulsüzlük, çatışma, atama gibi haberlere yer vermesi hayli zorlaşmış olacak. 

Bu bilgileri yazmak kadar, retweet eden ve beğenenler de daha çok insana ulaşmasını sağladıkları gerekçesiyle suçlu sayılacak. 

CIA’den bilgi sızdırdığı için suçlanan Amerikalı bilgisayar uzmanı Edward Joseph Snowden’in unutulmaz sözünü paylaşarak bitirmek istiyorum:

“Suçu açığa çıkarmak suç olarak kabul ediliyorsa, suçlular tarafından yönetiliyorsunuz demektir.” 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin