Sansür yasası: olsa ne yazar; olmasa ne yazar

YORUM | TUFAN CAN

Görsel ve yazılı medyanın yüzde doksanından fazlasını elinde bulunduran Hükümetin; sosyal medyayı susturmak amacıyla hazırladığı sansür düzenlemesi TBMM Genel Kurulu’nda oylanarak kanunlaştı. Resmi Gazete’de yayımlanan kanun 1 Nisan 2023’te yürürlüğe girecek. 

Kamuoyunda yoğun şekilde eleştirilen Kanun’un en önemli maddesi olan 29. maddesine göre gerçeğe aykırı bir bilgiyi alenen yayan kimse için hapis cezası getirildi. Öte yandan, bu yazıda sansür yasası kapsamına girecek tek bir kelime bile bulunmadığından endişelenecek bir şey yok.

Her ne kadar AKP sansür yasası ve yargı sopasıyla bir korku iklimi oluşturarak sosyal medyanın sesini kısmayı planlasa da; amacına bu yasayla ulaşması mümkün değil. Zira; AKP’nin gitmesi ya da kalması sansür yasasına değil toplumsal muhalefetin varlığına ya da yokluğuna bağlı.

Yasa en katı şekliyle uygulanmak istense bile; bir sokak röportajında genç bir vatandaşın dediği gibi “iktidarın herkesi tutuklamaya kelepçesi yetmez”. 

Hükümetleri halk kurar ve halkın istemediği kimseler bir dakika bile iktidarda kalamaz. Dolayısıyla Hükümet ne yaparsa yapsın, toplumsal muhalefet karşısında hiçbir kanun değişikliği, sansür yasası ya da adına her ne denirse densin hiçbir baskı unsuru duramaz. 

Muhalefet istediği zaman ve aklına koyduğunda iktidarın her hukuksuz uygulamasını engelleyecek güce sahip. Sezen Aksu’nun ‘Avcı’ isimli şarkısında “Beni öldüremezsin / Sesim, sazım, sözüm var benim / Ben derken ben herkesim” dediği gibi, toplum istediği zaman bir avuç azınlığın tahakkümünü tek bir çığlıkla yıkabilir. Sedef Kabaş’ın tutuklanmasında da bu böyle oldu. Şarkıcı Gülşen’in tutuklanmasında da.

Bunun aksi de mümkün. Toplumsal baskı oluşmadığında en büyük meseleler bile sabun köpüğü gibi ortadan kalkabilir.

17/25 Aralık Büyük Yolsuzluk Operasyonu gibi dünyanın her yerinde hükümetler devirebilecek, tarihin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sansür yasası yokken kapatıldı. Toplumun büyük bir kesimi “çalıyor ama çalışıyor” diyerek yolsuzluğa meşruiyet kazandırdı. Geri kalan kesim ise yolsuzluktan çok yolsuzluğu ortaya çıkaranları suçladı. Bazıları turpun büyüğü heybede diyerek, milyarlarca dolarlık yolsuzluğu küçümsedi. Ve sonuçta toplumsal muhalefet yokluğunda tarihin en büyük yolsuzluk soruşturmaları iktidarı daha da güçlendirmekten başka bir işe yaramadı.

Operasyonu yapan polisler, hakimler, savcılar görevlerinden alınıp tutuklanırken sansür yasası yoktu. Muhalefet, cemaatin polisleri vs. diyerek bu durumu meşrulaştırdı.

7 Haziran 2015’te seçimleri kaybeden ve tek başına iktidar olmak için gerekli çoğunluğu yitiren iktidar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Anayasa’yı çiğneyerek hükümet kurma görevini en çok oyu alan 2. parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne vermezken de sansür yasası yoktu. Buna karşın ne muhalefet toplumsal muhalefeti örgütleyerek gereğini yaptı, ne de sivil toplum kuruluşları bu duruma tepki gösterdi.

Yeniden seçim kararı alındıktan sonra Suruç Patlaması ile başlayan kanlı süreçte de sansür yasası yoktu. Halk onca dökülen kana ve tarihin en kanlı terör saldırısı olan Gar Patlaması’na da hükümete olan desteğini artırarak yanıt verdi. 

1 Kasım 2015 yeniden seçimleri öncesinde Türkiye’nin en önemli medya gruplarından biri olan İpek Medya Grubu’na polis zoruyla çökülürken de sansür yasası uygulanmıyordu. Tarihte ilk defa bir televizyon kanalının yayını polis zoruyla karartılırken, toplum bu çökme olayına destek verdi. Bunun sonucunda da 1 Kasım seçimlerinde AKP yeniden tek başına iktidar olabilecek sonuca ulaştı.

Sedat Peker 2017 Referandumunda hayır oyu verilmesi gerektiğini söyleyenlerin “kanında duş alacağını” söylerken de, hükümetle arası bozulduktan sonra hükümetin kirli çamaşırlarını ortaya dökerken de sansür yasası bulunmuyordu. O iddialar da magazinsel yönleri konuşulduktan sonra unutulmaya terk edildi.

Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Sözün fazlası da aptala anlatılır. Medya yokken bile hükümetler kuruldu, yıkılmaz denilen hükümetler yıkıldı. Halk istedikten sonra yine yıkılır. Hele bu hükümetin onca yolsuzluğuna rağmen iktidarda kalması şu andan sonra sürpriz olur. O nedenle başlıkta cümleyi tekrarlamakta fayda görüyorum. Halk istemedikten sonra sansür yasası: olsa ne yazar; olmasa ne yazar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin