YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Geçtiğimiz günlerde bugünkü Türk yargısının fotoğrafını çeken bir sahtecilik olayı ortaya çıktı. Antalya’da bir kadın sahte kimlikle dört yıl boyunca adliyede mesai yapıyor ve gerçek bir savcı ile evleniyor.
Zeliha Özdemir isminde kadın bundan dört yıl önce internette HSK atamalarını incelerken atanan bir hakimin ismiyle kendi isminin aynı olduğunu fark ediyor. Bunun üzerine sahte bir hakim-savcı kimliği bastırıyor, aynı ismi taşıdığı hakimin sicil numarasını yazıyor ve kendi fotoğrafını yapıştırıp bu kimlikle yaşamaya başlıyor.
Antalya Adliyesine giderek kendini Çeşme hakimi olarak tanıtıyor. HSK’nın kendini Antalya’ya geçici müfettiş olarak gönderdiğini çocuğunun hastalığı nedeniyle göreve başlayamadığını söylüyor. Zeliha Özdemir gerçek bir hakim gibi mesai yapıyor ve bu arada kendisinin hakim olduğuna inandırdığı savcı Alper Tuncer ile arkadaşlığını ilerletip evleniyor. Spor salonuna hakim olarak üye oluyor, üzerine kayıtlı aracına kasko yaparken hakimlik indiriminden faydalanıyor.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Anlayacağınız film senaryosu gibi bir hikaye, Zeliha Özdemir bunlarla da kalmıyor cübbe giyerek hakim olarak ses ve görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden yargılama yapıyor.
“Sahte hakim” olayında medyaya yansıyan bilgiler şimdilik bu kadar, dört yıl boyunca yargı dünyasında, Antalya Adliyesinde daha ne işler çevirdiğini henüz tam olarak bilmiyoruz.
Bu hikaye Türkiye’de yargının bugünkü durumunu anlatan harika bir örnek aynı zamanda. Zeliha Özdemir hikâyesi bütün Türkiye’deki yargı sisteminin bizzat kendisini anlatıyor. Adliye, tıpkı Zeliha Özdemir gibi sahte hakimler, sahte savcılarla dolu. Çünkü bugün hakim ve savcıların verdikleri kararların neredeyse hiçbirisi ne anayasaya, ne kanunlara, ne AİHM kararlarına uygun. Herkes ya kafasına göre, ya konjonktüre göre en çok da siyasetin isteğine göre hakimcilik oynuyor.
Mesela savcı Alper Tuncer’i düşünün, Zeliha Özdemir’in evlendiği bu kişi gerçek bir savcı ve bu savcı üç yıl boyunca bu kadının yalanına kanıyor. Bir savcı gerçek hakim ile sahte hakimi ayırt edemiyor. Böylesine kandırılan bir savcının bir suçla ilgili yaptığı çalışmalar ne kadar güvenilir olabilir?
(Bu kısım ironi içerir.) İktidarı bir tarafa bırakıyorum muhalefete bu olayın nasıl bir dehşet ve ülke güvenliği için ne denli tehlikeli olduğunu anlatabilmek için şöyle söyleyelim. Ya bu hakim ‘FETÖ’cü olsaydı ve hamile bir kadını, çocuğuyla hapis yatan bir anneyi serbest bıraksaydı ülkenin hali ne olurdu? Olaya bu açıdan bakarak CHP’li vekillerin, İYİ Parti’nin konuyu TBMM gündemine taşıması gerekmez mi?
Mafyayı, katilleri salıvermek için illa sahte hakim olmaya gerek. Ya bu bir ‘FETÖ’ oyunu olsaydı ve içeriden birkaç kişi bile olsa bu yolla serbest kalsaydı ülkenin güvenliği ne hale gelirdi! Muhalefetin olayı bu şekilde irdelemesi ve konunun peşini bırakmaması gerekir. Yazıyı yazarken haberleri tararken muhalefetten “Bu bir FETÖ oyunu olabilir” diyen bir açıklama henüz gelmemişti.
” YAZ KIZIM,
Sanık eski Savcı/ Hakim … …nın,
Devlet izniyle açılan ve peryodik denetimleri yapılan, dersane, okul, yurtlara çocuğunu göndermeyi,
yine aynı şekilde bir yardım kuruluşuna SMS le 5 tl bağış yapmayı,
yine aynı şekilde Uluslararası faaliyet gösteren bir bankaya para yatırmayı
veya kendisi yatırmasa bile eşinin hesabının bulunmasını,
….
….
Terör örgütü üyeliği suçuna delil gösterip, İddianame düzenlemek/ Gerekçeli kararda yazarak 5 yıl üzerinde hapis cezaları vermek olan EYLEMİNİN;
Tck,
“Madde 309- (1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.”
Fıkrasının tatbikiyle, 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Bu suçu kamu gücünü kullanarak işlemesinden dolayı yarı oranında arttırılatak 9 yıl ile cezalandırılmasına,
Bu suçu 100 kişi üzerinde uyguladığı sabit olduğundan toplamda 900 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Sanığın kendisine böyle direktiflerin üst makamlarca verildiğine dair savunmasının komik bulunmasından dolayı gülünmesine,
Ayrıca suçun delillerini UYAPa işleyecek kadar akıl melekelerinden yoksun olmasından dolayı ömür boyu Kamu Görevlerinden mahrumiyetine,
Oy birliğiyle karar verildi…”
Hukuksuzluğun sonunda ekonomik krizler kaçınılmaz olduğundan ve bu buhranlardan sonra ilk yapılan işin, HUKUKU İŞLER Hale getirmek, bir dünya kanunu olduğandan,
Uzak olmayan bir gelecekte HAYALEN BİR YARGILAMA….
AİHM’ne gitse bu Zalimler, alacakları cevap açık:
” Kardeşim sen açıkça, Kamu Gücünü kullanarak Anayasal özgürlükleri ortadan kaldırma suçunu işlemişsin.
Bir de üstelik UYAPa kaydetmişsin. Biz Avrupa olarak neler çektik diktatörlerden. Başka kapıya…”
Başka bir ülkeye kaçsalar, sığınsalar aynı nedenlerle sınırdışı…
Devlet aygıtını bir kamyona benzetirsek freni YARGIdır. Şu zamanda frenler çalışmıyor.
Kaçın!!!
Freni patlamış kamyon geliyor!!!
Bu sahteciliğin sıradan basit bi olay olmadığını organize bir iş olduğunu düşünüyorum. Devir teknoloji devri. Eskisi gibi sahte kimlikle olmaz bu işler. Uyap a erişim, dijital imza vs bir sürü şey var ayarlanması gereken. Mit in organisazyonu muhtemelen.
Birilerinin itligini yapan adalet kurumlarından dolayısıyla çalışanlarından ne bekliyorsunuz? İnsan hayret ediyor değil mi?