Sağlık Bakanlığı’nda ‘e-Nabız’ krizi: Bakan yardımcısı hakkında soruşturma

Sağlık Bakanlığı’nda e-Nabız’ın fikri mülkiyet haklarına ilişkin dava ile başlayan ve Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayip Birinci’nin şikâyeti üzerine danışmanları hakkında rüşvet davası açılmasıyla devam eden kriz yeni bir boyut kazandı.

Hakkında rüşvet iddiasıyla dava açılan danışmanlardan M.İ.K, Birinci ve Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Mahir Ülgü ile Bakanlık müfettişi İbrahim Güvenç hakkında “kendisini 12 saat boyunca alıkoyarak zorla itirafname imzalattıkları” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Şikâyet üzerine savcılık, Birinci, Ülgü ve Güvenç hakkında soruşturma başlattı.

Bir süre önce e-Nabız sisteminin fikri mülkiyet hakları nedeniyle açılan davada, e-Nabız uygulamasının Katarlılara satıldığının ortaya çıkmış, konuya ilişkin çıkan haberlere de yayın yasağı getirilmişti.

Sağlık Bakanlığı’nda e-nabız sistemi üzerinden başlayan ve rüşvet davasıyla devam eden krizde, Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayip Birinci hakkında soruşturma başlatıldı.

T24’ten Asuman Aranca’nın haberine göre, Sağlık Bakan Yardımcısı Sabahattin Aydın’ın eşi tarafından kurulan Bilbest firmasının, tüm vatandaşların kişisel sağlık bilgilerinin tutulduğu e-Nabız sisteminin fikri mülkiyet hakları nedeniyle Tiga isimli şirket ve Sağlık Bakanlığı aleyhine açtığı dava krize neden olmuştu.

Dava sürerken, Sağlık Bakan Yardımcısı Birinci, kendi danışmanlarını, komisyonunda yer aldıkları bir AB ihalesine fesat karıştırma ve ihalenin ilk fazını kazanan 6 şirketten biri olan Bilbest’ten rüşvet almakla suçlamıştı.

Şikâyet üzerine soruşturma başlatan savcılık, Birinci’nin danışmanı U.E ile Bilbest’in sahibinin de aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında “ihaleye fesat ve rüşvet” davası açmıştı.

Bu arada Birinci, kendi danışmanlarını AB ihalesine fesat karıştırma ve rüşvet almakla suçlarken, Avrupa Birliği’ne tam tersi yönde bilgi verildiği ortaya çıkmıştı. Bakanlığın Proje ekibi tarafından AB Komisyonu’na gönderilen mektupta, “söz konusu proje ihalesine fesat karıştırılmasının mümkün olmadığı” anlatılırken, Bakanlığın proje ekibinin ihaleye fesat karıştırdığı iddiasına ilişkin de bir “kanıt bulunamadığı” kaydedilmişti.

“ZORLA İTİRAFNAME İMZALATTILAR” İDDİASI

Sağlık Bakanlığı’nda e-Nabız’ın fikri mülkiyet haklarına ilişkin dava ile başlayan ve Sağlık Bakanı Yardımcısı Şuayip Birinci’nin şikâyeti üzerine danışmanları hakkında rüşvet davası açılmasıyla devam eden kriz yeni bir boyut kazandı.

Hakkında rüşvet iddiasıyla dava açılan danışmanlardan M.İ.K, Birinci ve Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Mahir Ülgü ile Bakanlık müfettişi İbrahim Güvenç hakkında “kendisini 12 saat boyunca alıkoyarak zorla itirafname imzalattıkları” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Şikâyet üzerine savcılık, Birinci, Ülgü ve Güvenç hakkında soruşturma başlattı.

Hakkında rüşvet davası açılan danışmanlardan M.İ.K, Bakan Yardımcısı Birinci ile Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Mahir Ülgü ve Bakanlık müfettişi İbrahim Güvenç hakkında “kendisini 12 saat boyunca alıkoyarak zorla itirafname imzalattıkları” iddiasıyla Ankara Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

M.İ.K’nin avukatı Mustafa Nazım Pektaş tarafından savcılığa sunulan dilekçede, Birinci ile danışmanı U.E arasında, U.E’nin e-Nabız’ı ihraç ettiği öne sürülen firma aleyhine yaptığı sosyal medya paylaşımı üzerine gerginlik yaşandığı, daha sonra U.E ve diğer danışmanların sözleşmelerini feshettikleri anımsatıldı.

NOTERDEN İHTARNAME ÇEKTİ

Dilekçede, bu gerginlik sonrası Birinci’nin, eski danışmanı U.E hakkında bilgi ve belge toplama telaşına girdiği, bu nedenle U.E’nin yakın arkadaşı olan diğer danışman M.İ.K’den bu bilgileri elde edebileceği düşüncesiyle hareket ettiği belirtilerek, “Müvekkilden, 16 Eylül 2022 Cuma günü mesai bitiminde, Genel Müdür Mustafa Mahir Ülgü makamından bilgisayar, telefon ve diğer cihazlarıyla beraber genel müdürlük katına çıkması istenmiş ve müvekkil yalnız olarak genel müdürlük katına çıkmıştır” denildi. Genel müdürlük katına çıktıktan sonra yaşadıklarına ilişkin noterden Bakanlığa ihtar çeken M.İ.K’nın yaşadıkları, ihtarnamedeki ifadeleri ile anlatıldı.

“BİRİNCİ’NİN MAKAMINDA 12 SAAT SORGULANDIM”

Dilekçede yer verilen ihtarnameye göre M.İ.K, Genel Müdürlük makamına çıktıktan sonra yaşadıklarını şöyle özetle anlattı: “Makama girdiğimde Genel Müdür ve unvanını o an bilmediğim Müfettiş İbrahim Bey vardı. Bana burada bazı sorular yöneltildi ve sonrasında yedinci kata, Bakan yardımcısı Şuayip Bey’in makamına götürüldüm. Akabinde 12 saate yakın bir süre alıkonulup sorgulandım ve psikolojik şiddete maruz kaldım. Sorgu boyunca telefonum ve bilgisayarım rızam olmadan incelendi ve el konuldu, bana bu bilgisayarın artık verilmeyeceği ve yeni bilgisayar verileceği ifade edildi. Akıllı saatim benden alındı, tuvalete bile yalnız başıma gitmeme izin verilmedi.

Sorgu boyunca görevden ayrılmış olan bakanlık danışmanları U.E ve F.G ile ilgili bilgimin olamayacağı birçok soru soruldu. Bilmediğimi söylediğimde ise tehditlere maruz kaldım. Bilgisayarımı incelemek için aldıklarına dair tutanak imzalatıldı ve bu psikolojik baskıyla yapıldı. Ayrıca bilgisayarımdan şahsi dosyalarıma bakıldı, telefonumun mahremiyeti ihlal edildi ve WhatsApp yazışmalarım incelendi. Bu yazışmaların çıktısı alındı ve kendi irademle çıkarıp verdiğime dair imza attırıldı. Bana zorla anlattırılan şeyler de tutanağa dönüştürüp zorla imzalattırıldı. O gece sabaha kadar yaşadıklarımı ömrüm boyunca unutamayacağım”

“CAN GÜVENLİĞİMDEN ENDİŞE ETTİM”

M.İ.K, sorgulandığını öne sürdüğü 12 saat içinde kendisine mesaj gönderen arkadaşlarına cevap vermesine izin verilmediğini, arandığında da hoparlörden konuşmasına izin verilerek, ne söyleyeceğinin dikte edildiğine iddia ederek, şöyle devam etti: “Bütün bunlara can güvenliğimden endişe ettiğim için boyun eğmek zorunda kaldım. Makama çağrıldığım 16 Eylül 2022 saat 17.30 ile 17 Eylül 2022 saat 06.30 arasında gerçekleşen 12 saatlik sorgulama süreci içinde bana imzalattırılan ve rızam varmış gibi gösterilen bütün o dokümanları da bu korku ve baskıyla imzaladım. Ayrıca 17 Eylül 2022 Cumartesi sabahı evime yalnız gitmeme müsaade edilmedi. F.G’ye ait eşyaları alabilmek maksadıyla Müfettiş İbrahim Bey beni arabayla evime bıraktı ve F.G’ye ait eşyaları tutanaksız teslim aldı”

“GÜÇ ZEHİRLENMESİ İLE HAREKET”

Suç duyurusu dilekçesinde, M.İ.K’nin alıkonularak hürriyetinin tahdit edildiği, kendisine “rızası ile kişisel verileri sunmuş ve suç işlemiş fakat bunun sonucunda pişmanlık duymuş gibi” bir beyan imzalatıldığı kaydedilerek, “Şüpheliler teknik bilgi yetersizliği nedeniyle bu verilerin bilgisayar ve telefondan sabaha karşı 03.00 civarında alındığının tespit edilebileceğini düşünememişlerdir” denildi.

M.İ.K’nin bilgisayar ve telefonundan bu kayıtların hangi saatte alındığı ve cihazların o saatlerde nereden sinyal verdiğinin de HTS kayıtları ile ortaya çıkacağı ifade edilen dilekçede, yaşananların sebebinin M.İ.K ve arkadaşları hakkında delil arama çabası olduğu belirtildi. Dilekçede, “Elde edilen delilin hukuka aykırı biçimde elde edildiği hususu biliniyor olsa bile Türkiye’de sıkça rastladığımız, ‘bürokratik gücün her şeyin, yargının bile üzerinde olduğu’ anlayışından kaynaklanan zehirlenme ve bir şey olmaz mantığı ile hareket edilmiştir ve bu sebeple bu kadar hoyrat davranılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Şikâyet üzerine savcılık da Birinci, Ülgü ve Güvenç hakkında soruşturma başlattı.

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. “Bilgisayarımı incelemek için aldıklarına dair tutanak imzalatıldı ve bu psikolojik baskıyla yapıldı. Ayrıca bilgisayarımdan şahsi dosyalarıma bakıldı, telefonumun mahremiyeti ihlal edildi ve WhatsApp yazışmalarım incelendi. Bu yazışmaların çıktısı alındı ve kendi irademle çıkarıp verdiğime dair imza attırıldı. Bana zorla anlattırılan şeyler de tutanağa dönüştürüp zorla imzalattırıldı. O gece sabaha kadar yaşadıklarımı ömrüm boyunca unutamayacağım”

    Ben de unutmadım.

    “Elde edilen delilin hukuka aykırı biçimde elde edildiği hususu biliniyor olsa bile Türkiye’de sıkça rastladığımız, ‘bürokratik gücün her şeyin, yargının bile üzerinde olduğu’ anlayışından kaynaklanan zehirlenme ve bir şey olmaz mantığı ile hareket edilmiştir ve bu sebeple bu kadar hoyrat davranılmıştır”

    Olmayan deliller ile terörist ilan edildiğimde; bankaya kendi hesabına para yatırma, digiturk aboneliğini bırakma ve kanunen hak olan fiiler örgütsel eylem kabul edildiğinde, toplum- elinde yetki ve imkan olanlar dahil- belgeselde av seyreder gibi seyredince pandoranın kutusu açılmış oldu. Ama unutmayın maskelerdir düştü, ileride gölge boksu yapmanız artık mümkün olmayacak. Özetle bu zulüm kimin ne ‘mal’ olduğunu ortaya çıkardı. Birgün mutlaka toprak hepsinin üstünü örtecek. Duam ‘”Nuh Tufanı” ile olmasın.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin