Rockefeller ailesinin en bilinen hikâyesi [Kemal Ay, yazdı]

Yönetmen Peter Thomas Anderson’un bana göre şimdiye kadarki en iyi filmi There Will Be Blood (Kan Dökülecek, 2007), petrolün Amerikan toplumunu nasıl dönüştürdüğünü anlatır. Filmde petrol bulan bir iş adamıyla, petrolün çıktığı taşra bölgesinin genç papazı arasındaki ilginç gerilim işlenir. Hayli dindar olan yerleşim yerinde papaz, insanlar üzerindeki ‘tek otorite’ konumundadır. Ancak oradan petrol çıkararak olağanüstü bir zenginliğe kapı aralayan iş adamı, papazın otoritesini geri dönmeyecek biçimde sarsacaktır.

Film, doğrudan bunu iddia etmese de John D. Rockefeller’in hayat hikâyesini anlatır aslında. John D. Rockefeller Senior, yani ‘Rockefeller efsanesini’ başlatan adam, geçenlerde 101 yaşında hayatını kaybeden meşhur David Rockefeller’in dedesiydi. Tıpkı filmdeki gibi dindar (Evanjelik Hıristiyan) bir muhitte yaşayan Rockefeller, henüz 19 yaşındayken petrol işine girer. Standard Petrol Şirketi’ni kurar ve kimsenin daha önce tahayyül edemeyeceği bir zenginliğe ulaşır. Sanayi Devrimi nasıl toprak ağalarının düzenini sarstıysa, petrol de o güne kadarki yerleşik ticareti kökünden değiştirecekti.

Kendisini, Amerikan endüstrisinin ‘mesihi’ (yenileyici) olarak gören ve Tanrı’dan görev aldığını düşünen Rockefeller, gerçekten de günümüz kapitalizminin kurucu babaları arasında yerini alır. Sert bir pazarlıkçı, ayakta kalmak ve rakiplerini elimine etmek için her yolu deneyen bir iş bitiricidir. ‘Ortak çalışma’ (co-operation) dediği sistemle, tedarikçilerin çoğunu ikna eder, ulaşım masraflarını düşürür ve petrol alanında ‘tekel’ olur.

KAYBEDEREK KAZANMAK

rockefellerTekelleşme ve rakiplerini saf dışı bırakma, Rockefeller ailesinin ve sonraki vahşi kapitalist düzenin alametifarikası hâline gelir. Ancak Standard Petrol Şirketi’nin karşısına, 1900’lerin hemen başında kararlı bir kadın gazeteci, Ida Tarbell çıkacaktır. Tarbell, iki yıl boyunca yüzlerce sayfa belgeyi inceler, çeşitli tanıklarla açık ya da kapalı görüşmeler yapar ve John D. Rockefeller’in hem şahsı hem de şirketi hakkında devasa bir eser ortaya çıkarır. O kadar etkili olmuştur ki, ABD yönetimi iddialara kayıtsız kalamaz ve Rockefeller’i soruşturmaya başlar. (Baba Rockefeller, uzunca bir süre mahkemeye çıkmamak için kaçak hayatı yaşar hatta.)

Soruşturma sonunda Standard Oil Company tarihe gömülür (34 farklı şirkete bölünür ve küllerinden bugünün petrol devleri Exxon, Chevron ve Mobil doğar) ama John D. Rockefeller, bu soruşturma sayesinde paraya tahvil ettiği yatırımlarıyla ABD’nin en zengin insanları arasına girer. Bankalardaki servetiyle birlikte, çeşitli yatırımlar yaparak aile servetini katlamayı sürdürür.

Ailenin toplumsal bir ‘etiket’ hâline gelmesi ve Amerikalıların hayatında yer edinmesi de bu davalarla olur. Baba Rockefeller, madenlerinde çıkan bir krizi ‘iyi yöneten’ oğlu John D. Rockefeller Junior’ı, işlerin başına getirecektir. Buradaki ‘iyi yönetim’, oğul Rockefeller’in madencileri dinleyerek sorunlarını çözmesi ve bununla birlikte hayır işlerinde alabildiğine cömert davranmasıdır. Rockefeller ailesi, baba John D.’nin doğup büyüdüğü yerdeki kiliseyle iyi ilişkilerinden bu yana, ‘hayır işlerini’ iş dünyasının bir parçası olarak görür.

YUMUŞAK KAPİTALİZMİN MUCİDİ

Rockefeller Jr.’ın ‘yumuşak yönetimi’, kapitalizmin bugünü açısından öncü bir rol oynar aslında. Bugün dünyanın en büyük ve yaygın şirketleri Facebook, Starbucks, Apple gibi firmaları yatırımlarının yanı sıra toplumsal projeleriyle öne çıkıyor ve ‘hayır işlerini’ şirket mantığının bir parçası olarak görüyorsa, bunda Rockefeller ailesinin katkısı yadsınamaz.

Öte yandan oğul Rockefeller, babasından devraldığı zenginliği, kurumsallaştırmakta da maharet gösterir. 1929’daki büyük ekonomik buhrana rağmen, New York’un göbeğine devasa bir gökdelen inşa etmeye karar verir. Bu, Amerikalılar için hayli ‘vatansever’ bir hamledir. Riverside’da yaptırdığı Baptist Kilisesi, Amerikan hayat tarzının ‘mabedi’ hâline gelir. Kiliseyi, Avrupa’daki katedrallerden esinlenerek inşa ettiren Rockefeller Jr., binanın dışına ünlü bilim öncülerinin (Galileo, Kepler, Darwin vs.) heykellerini yaptırarak, Hıristiyan ruhban sınıfını kızdırır.

Kilise ‘görüşleriyle’ de özellikle Katolik dünyasından ayrılır. Eşcinselliği hoşgörür, işkence karşıtı açıklamalar yapar ve göçmenlere kucak açar. Martin Luther King, ünlü Vietnam Savaşı karşıtı vaazını bu kilisede verir.

NEW YORK’UN BÂNİSİ

Rockefeller ailesinin emlak yatırımları, Manhattan’daki gökdelenleri ve kilisesiyle birlikte New York üzerindeki etkisi hayli dönüştürücüdür. Sadece Rockefeller Jr. değil aynı zamanda çocukları da New York’a muazzam katkılar yapar. Ailenin servetinin bu şekilde ‘topluma dönüşü’ elbette Rockefeller Jr.’ın vizyonu sayesindedir. Bu şekilde, aileyi uzunca bir süre toplum baskısından kurtarabilmiştir.

Rockefeller Jr.’ın çocuklarının en büyüğü babası ve kendisiyle aynı adı taşıyan John D. Rockefeller III, ailenin ‘lideri’ olarak yetişse de, kardeşlerinden Nelson Rockefeller ve David Rockefeller, medyada çok daha görünürlük kazanır.

Nelson Rockefeller, anne tarafından dedesi gibi siyasete olan merakı sebebiyle aile fertleri tarafından kınansa da, 15 yıl New York Belediye Başkanlığı yaparak, şehrin ‘iş adamları tarafından yönetilmesi’ geleneğine katkıda bulunmuştur (Şimdiki New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg de, Rockefeller gibi zengin bir iş adamı). Nelson, belediye başkanlığından sonra birkaç kez Cumhuriyetçi Parti’den Başkan adaylığı kovalasa da, 1960’ların çalkantılı dönemlerinde parti için fazla ‘ılımlı’ kalır.

BAŞKAN YARDIMCISI ROCKEFELLER

Nihayet aradığı fırsat, ABD Başkanı Richard Nixon’ın istifasıyla karşısına çıkar. Yeni Başkan Ford, Nelson Rockefeller’a yardımcılığını önerir. Ailenin ‘bu kadar şeffaflık bize fazla’ demesine rağmen, Nelson başkan yardımcısı adayı olarak Senato’nun karşısına çıkar.

1960’lardaki öğrenci hareketleri, özgürlük mücadeleleri ve sol aktivizmin sembolik hedeflerinden birisidir Rockefeller ailesi. Senato’da da bunun bilincinde siyasetçiler oturmaktadır. Haliyle bu fırsatı kaçırmazlar ve Nelson Rockefeller’ı bir şartla onaylayacaklarını duyururlar: Bütün ailenin servetini kayda geçirin.

O yıllarda en kötü tahmin bile Rockefeller ailesinin 60 ile 100 milyar dolar arası bir servete sahip olduğu yönündedir ama Nelson, Senato’ya bütün kardeşlerinin ve kuzenlerinin toplam servetinin 3 milyar doların biraz üstünde olduğunu söyler. Kayıtlarda kuşkulanacak bir durum olmadığı görülünce, 1974-1977 yılları arasında Nelson Rockefeller, başkan yardımcılığı yapar. Rockefeller ailesinin servetine dair bu ‘algı’ fısıltı gazetesinin ürünüdür.

KÜRESELLEŞME ÖNCÜSÜ

Ailenin daha ‘akıllı’ bireyi David Rockefeller ise, kendisine yapılan bakanlık önerilerini iki kez reddeder ve siyasete hep ‘uzaktan’ müdahil olmayı seçer. İkinci Dünya Savaşı’na katıldıktan kısa süre sonra başladığı bankacılık kariyerinde, 1961’de Chase Manhattan bankasının CEO’luğuna terfi eden David, küreselleşmeyi ‘en iyi okuyan’ isimlerin başında gelir ve bankasını uluslararası sularda yüzen bir transatlantik hâline getirir.

Bu uğurda David Rockefeller, Amerika içindeki yatırımları önemsemez. Öyle ki, rakip bankalar Chase Manhattan’ı ikiye katlayacaktır. Ancak sonunda ‘kazanan’ yine David’in yönetimi olacaktır. Rockefeller ailesi, bankanın yalnızca yüzde 2,5 hissesine sahip olduğu hâlde, banka hep aileyle anılır. Bu da David’in başarısıdır.

1981’de emekliye ayrılacağı bankacılık serüveninde David Rockefeller, Amerikan kapitalizmine bir kez daha öncülük etmiş ve ABD’yle sorunlar yaşayan diktatörlerle dostluk kurarak, buralara yatırım yapmayı başarmıştır. (Exxon’un eski CEO’su ve şimdiki ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Rusya’yla ve Putin’le ilişkilerini hatırlayın, Rockefeller ilhamını görebilirsiniz. Erdoğan’ın son New York ziyaretinde Rothschild ailesinden James, Henry Kissinger ve Michael Bloomberg’le görüşmesini de bu çerçeveye oturtabilirsiniz.)

DAVİD ROCKEFELLER VE İKİLİ İLİŞKİLER ÇAĞI

David Rockefeller, kendisi gibi bir ‘iş bitirici’ olan eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’la yakın dosttur. Kissinger da, David gibi gücün ‘ikili ilişkilerde’ olduğunu keşfetmiştir. Hâlen Amerika-Çin ilişkilerinde Henry Kissinger’ın rolü varsa (ki 2010’daki Wikileaks belgelerinde rahatlıkla görülüyor), bu da ‘ikili ilişkiler’ yönteminin başarısıdır.

Ancak bu ikilinin baltayı taşa vurduğu gün, İran Devrimi’nden kısa süre sonra devrik Şah’ın Amerika’da tedavi görmesi için Amerikan yönetimini ikna ettikleri gündür. Şah’ın Amerika’ya gelişiyle, İranlılar Tahran’daki Amerikan Büyükelçiliğini işgal etmiş ve ABD ile İran arasında bir yıl süren gerilim yaşanmıştır (Amerikan dış politikası bunlardan ders çıkarmamış olsa gerek ki, Arap Baharı sırasındaki performansıyla şaşırtmıştır).

David de, tıpkı babası gibi New York’a imza atmaktan çekinmez. Museum of Modern Arts (MoMA), Rockefeller ailesinin şehre en büyük hediyesidir. Buradaki eserlerin büyük çoğunluğu da Rockefeller ailesinin kişisel sanat koleksiyonlarından oluşur. Hatta Rockefeller ailesi, oturdukları lüks malikaneyi müzeye dönüştürür (Sabancıların Atlı Köşk’ü müze yapması gibi).

Ancak David, Rockefeller gökdelenini Japon Mitsubishi’ye sattığında çok tepki çeker. Amerikan değerlerini önemsemediği ve ‘açgözlü’ olduğu konuşulur.

TARTIŞMALARIN ODAĞINDA BİR HAYAT

faceRockefeller markası da, tıpkı diğer Amerikalı kapitalizm sembolü aileler gibi, ‘komplo teorilerinin’ en önemli malzemesi. Nedeni basit: Amerika’da dâhi Rockefeller ailesinin ucu bucağı bilinmiyor. Aile üyelerinin yatırımları bütün dünyada. Nelson Rockefeller örneğinden sonra aile medyatik olmamayı tercih ediyor. David Rockefeller bile aile tarafından ‘fazla ilgi odağı’ olarak görülüyor. Bütün bunlara rağmen David Rockefeller, Bilderberg toplantılarının danışmanı olmaktan geri durmuyor. (Avrasyacıların karşıtı olarak bilinen Atlantikçiler, yani Avrupa ve ABD arasında işbirliğini savunanlar, Bilderberg adıyla yıllık bir toplantı düzenliyor ve dünyanın gidişatını konuşma fırsatı buluyor. Bu toplantılara son yıllarda Türkiye’den AKP Milletvekili Ali Babacan katılıyor.)

Öte yandan bazı aile üyeleri, özellikle 1960’lı yıllardaki sokak hareketlerinde fazlasıyla göz önünde oldukları için soyadlarını bile değiştirmiş. Rockefeller ailesinin üyesi olarak büyümek de, sanıldığı kadar kolay değil. Bazı zamanlar olmuş ki, korumasız parka bile gidememiş çocuklar… (Bazı aile üyeleri bunu açık hapishanede yaşamaya benzetiyor. Devletlerle iş yapmak kazançlı olduğu kadar tehlikelidir de.)

Rockefeller ailesinin dünyayı yönetip yönetmediğinin bir önemi yok. Ciddi anlamda bir serveti ve bu servetin yanında kişisel ilişkilerle bir asırdan uzunca süredir ördükleri bir ‘gücü’ elinde tutuyor aile. Rönesans sonrası Avrupa’da politik ve ekonomik dünyaya yön veren zengin prensler ve soyluların Amerikan dünyasındaki karşılığı bu. Üstelik ülkede Rockefeller ailesi gibi çok sayıda ‘güç merkezi’ var.

Son olarak, 19. yüzyılın sonunda petrolün ekonomiye yaptığı etkinin bir benzerini, şimdilerde bilgi teknolojilerinin (Facebook, Google, Apple vs.) yapmakta olduğunu hatırlatalım. Parayı takip etmek yetmiyor, paranın kaynağını da görmelisiniz…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin