Yargıdaki paralel yapılanma (2) [Mehmet Yıldız, yazdı]

Hatırlarsınız, Ocak ayının ortalarında Ankara Adliyesi Başsavcısı Harun Kodalak sürpriz bir şekilde kızağa çekilmiş, yerine Erdoğan’ın hapis yattığı dönemde Pınarhisar cezaevi savcılığı yapan Yüksel Kocaman Başsavcı olarak atanmıştı.

Bu atamanın üzerinden iki ay geçtikten sonra Ankara Adliyesi yeni bir atama depremiyle sarsıldı. Darbe soruşturmalarının başındaki Başsavcı vekili Necip Cem İşçimen, KPSS soruşturmalarını yürüten savcı Yücel Erkman, memur soruşturmalarını yürüten savcı Hakan Pektaş görevlerinden alınarak pasif görevlere atandılar.

NEDEN PASİFİZE EDİLDİLER?

Medyada bu savcıların pasifize edilmesi hakkında değişik görüşler ileri sürüldü. Örneğin, Cumhuriyet’ten Alican Uludağ, Adalet Bakanlığı’nın Anayasal Büro’yu kontrol etmek isteğinin, başsavcı vekili Necip Cem İşçimen’in bakanlıktan gelen bazı isteklere direndiğinin konuşulduğunu, KPSS’nin dışında 30’a yakın sınava ilişkin kopya soruşturması yürüten savcı Yücel Erkman’ın alınmasının nedeninin ise üst düzey bir bürokratın birinci derecede yakınını KPSS’de şüpheli yapmasının iddia edildiğini yazdı.

Yine, İşçimen’in darbe iddianamesine AKP’yi rahatsız eden, Hakan Fidan’ın Genelkurmay Başkanı ile darbeden hemen önceki görüşmesi gibi, bilgi ve belgeleri eklemesinin görevden alınmasına sebep olduğu da yazıldı.

Peki gerçekten bu 3 savcı, sadece bazı uygulamalarının AKP’yi ve Erdoğan’ı rahatsız etmesi nedeniyle mi pasifize edildi? Oysa, İşçimen darbe teşebbüsü gecesi televizyon canlı yayınına bağlanmış, darbeciler hakkında derhal soruşturma başlattığını söylemişti. Bu nedenle AKP’liler için bir kahramandı! Olayın arka planında başka şeyler olmalıydı…

YARGIDAKİ GRUPLAR ARASI KAVGALAR

Bu 3 kritik savcının görevden alınmasının gerisindeki nedenleri anlamak için, yargıdaki yapılanmaların ve bu 3 savcının yerine atananların irtibatlı olduğu grupların bilinmesi gerekiyor.

Yargıda Cemaate yakınlık iddiasıyla yapılan tasfiyeler yüzünden oluşan boşluğun, yeni ‘paralel’ yapılar tarafından doldurulmaya çalışıldığı, dışarda pek bilinmese de, yargı camiasında bilinen bir gerçek. AKP, yargıyı kontrol etmek için kendisine fikir olarak en yakın “muhafazakar” grupları kullanmaktadır. Bu yapılar, “Hakyol”, “İlim Yayma Cemiyeti” ve “Milli Görüş” gibi gruplardan oluşmaktadır. “İslamcı” ortak paydada buluşan bu yapıların birbirlerinden bazı farklı yönleri bulunmakla birlikte, yargı camiasında tümüne birden “Hakyolcular” denilmektedir.

Hakyolcular, AKP güdümündeki yargının temel taşıdır. Bu yapı mensupları yargıda çoğunluğa sahip olmadıkları için AKP, 2014 HSYK seçimleri öncesi Cemaat’le mücadele için seküler ulusalcı ve muhafazakar milliyetçi gruplarla ittifak kurmak (bu ittifak, Yargıda Birlik Platformunu/Derneğini kurmuştur) zorunda kalmış, belli sayıda HSYK üyelik koltuğunu bu gruplara, istemeyerek de olsa vermiştir.

Yargıdaki yüksek mahkeme üyelikleri, başsavcılıklar, ağır ceza mahkemesi başkanlıkları, terör savcılıkları, sulh ceza hakimlikleri gibi önemli görevlere atamalarda öncelikli olarak “Hakyolcular” tercih edilmiştir. Hakyolcuların kıdem ve sayı olarak yetmediği yerlerde, bu tür görevlere ulusalcı veya milliyetçilerin de atanması söz konusu olmuştur.

ÖZEL SEÇİM SULH CEZA HÂKİMLİKLERİ

Buna en çarpıcı örnek sulh ceza hakimlikleri atamalarıdır. 4 binden fazla yargı mensubunun meslekten ihrac edildiğini biliyoruz. Venedik Komisyonu raporundan öğreniyoruz ki Türkiye’deki 719 sulh ceza hakiminden sadece biri ihraç olmuş. Yargının üçte birini tasfiye ederken proje mahkemelerden sadece 1 tane hakime dokunulmuş. Deme ki iktidar buralara atama yaparken nokta atışı yapmış.

Ankara adliyesinde yayılan söylentilere bakılırsa, pasif görevlere atanan Necip Cem İşçimen ve Yücel Erkman sol; Hakan Pektaş ise milliyetçi gelenekten geliyorlarmış. Bu savcılar, bugüne kadar Cemaat’le mücadelede canla başla çalışmış olmalarına rağmen AKP’nin tam güvendiği “Hakyol” yapılanmasına mensup değillermiş. Bu yüzden devredışı bırakılmışlar. Bu söylentiler doğru ise başta HSYK’daki koalisyonun çatlaması olmak üzere yargıda yeni kavgaların çıkması kaçınılmaz demektir.

Peki, pasifize edilen bu 3 savcının yerine atanan isimler kimler? Ergün Şahin, Ali Kuşçuoğlu, Mehmet Odabaşı. Yeni atanan bu 3 savcının ortak özelliği, “Hakyolcu” olmalarıymış. Öyle midir, değil midir bilinmez ama bilinen Ergün Şahin ve Ali Kuşçuoğlu’nun İmam Hatip Lisesi mezunu olduğu, Özellikle Ergün Şahin’in, AKP’nin çok güvendiği bir isim olduğu kulislerde konuşulanlar arasında.

Açıkça görüldüğü gibi ‘AKP’nin Yargıdaki Paralel Yapılanması’, geçmişte insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ittifak kurduğu solcu ve milliyetçilere verdiği koltukları bir bir geri alarak Hakyolculara teslim ediyor.

YENİ CADI AVLARI KAPIDA

Zira, son dönemde çok büyük suçlar işleyen Erdoğan ve bürokratları aleyhine yargının yeni bir hamle yapması istenmiyor. Diğer yandan önümüzdeki dönemde, başta Kemalistler olmak üzere iktidara biat etmeyen kim varsa, Cemaat’e yapılan cadı avının aynısına maruz kalacağı bekleniyor. Erdoğan iktidarın hedefi, yeni başlatacağı bu cadı avında, kendisine tam anlamıyla biat edecek kadronun oluşturulmaktır.

Sonuç olarak, 16 Nisan Anayasa değişikliği referandumunda ‘evet’ çıkması halinde HSYK’yı Erdoğan’a teslim eden hükümlerin hemen yürürlüğe gireceği biliniyor. Erdoğan iktidarının bu günlerde yargıda tasfiyeye başladığı solcu ve milliyetçileri tamamen pasifize edeceği,  önümüzdeki günlerde de artık misyonunu tamamladığı görülen Yargıda Birlik Platformunun dağılacağı söylenebilir.

YARGIDAKİ PARALEL YAPILANMA (1)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin