Putin’in seçim zaferi otokratik liderlere ufuk açtı!

Yorum | Ebubekir Işık

Rusya 18 Mart 2018’de önümüzdeki altı yıllık süreçte Rusya’yı yönetecek devlet başkanını seçmek için ‘sandık’ başına gitti. Beklendiği üzere Vladimir Putin oyların yaklaşık yüzde 76’sını alarak dördüncü kez Rusya Federasyonu devlet başkanı olmaya hak kazandı.

Geçen hafta yapılan seçimlerde ikinci sırayı yüzde 12,4 ile Komünist Parti’nin adayı Pavel Grudinin, üçüncü sırayı ise yüzde 6 ile Liberal Demokrat partinin adayı Vladimir Zhirinovsky aldı. Seçime katılan diğer adayların tamamı bahse değer bir seçmen desteği almadıkları için burada ifade etmeyi gereksiz buluyorum.

18 Mart’ta yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde temelde göze çarpan iki önemli istatistik bulunmakta. Bir, 2000 yılından bu tarafa Putin devlet başkanlığı için yarıştığı ‘seçimlerde’ en yüksek oyu 2018’de yapılan seçimlerde almışa benziyor. 2000 yılında yüzde 53, 2004 yılında yüzde 72, 2012 yılında ise Putin yüzde 64 oy almıştı.

İkinci önemli istatistik ise seçime katılan seçmen sayısının geçmiş yıllara göre inanılmaz derecede artmış olması gerçeği. Seçimler öncesinde Kremlin’den seçmene sandık başına gitmeleri için resmi bir açıklama yapılmasa da, Putin’in Rusya’nın genelinde yürüttüğü ve yer yer rock yıldızlarının da şarkı söylediği devasa seçim kampanyaları aslında daha fazla seçmenin sandık başına gitmesinin Putin için stratejik öneme sahip olduğunu gösteriyordu.

Putin, Rusya devlet başkanlığı seçimlerine 7 adayla yarıştı…

18 Mart’ta ki seçimlerde daha fazla insanı seçim sandıklarına mobilize etmek için otokratik ülkelerde sıkça kullanılan önemli bir yok daha denendi. Seçime katılan aday sayısı arttırıldı. Putin dışında Rusya devlet başkanlığı seçimlerine yedi aday daha katıldı. Bu adayların tek tek profillerini incelediğimizde, hepsinin olmasa da en azından bir kaçının Kremlin ile irtibatlı olduğu ve seçimlere daha fazla katılım olması için aday oldukları izlenimi vermekteler. Keza seçimlerin hemen ardından bir kaç adayın Kremlin’de Putin ile bir görüşme gerçekleştirmesi basına da yansıdı.

18 Martta yapılan seçimlere son derece yoğun katılımların olması sadece iç siyaset açısından anlam taşımıyor. Yüksek katılımlı Rusya devlet başkanlığı seçimleri Batı tarafından daha seçimler başlamadan ortaya konan bir takım eleştirilerin de önüne geçmek için son derece önemli bir fonksiyon icra etmekte. Diğer taraftan, bu yüksek katılım Rusya’nın en güçlü medya aygıtı olan Russia Today (RT) marifetince tüm dünyaya duyurulması, Rusya’nın bir takım sorunları olsa da yüksek katılımlı seçimlerin hala yapılabildiği bir demokrasi olduğu algısını güçlendirmek için eşsiz öneme sahip.

Bu denli yüksek katılıma rağmen, Rusya devlet başkanlığı seçiminin muhalefetin bir kısmı tarafından boykot edildiğini de not etmek durumundayız. Rusya’yı yakından takip edenlerin ismini anımsayacağı Aleksey Navalny tüm çabalarına rağmen ismini adaylar listesine yazdıramayınca, seçmenlerine bir çağrıda bulunarak seçimi boykot etmelerini istedi. Buna rağmen Rusya’da 18 Mart’ta yapılan seçimlere katılım oranı yüzde 67,5 civarında bir rakama ulaşarak, 2012’de yapılan seçimlerde ki katılım oranını yaklaşık yüzde üç kadar geçti.

Şüphesiz 18 Mart’ta yapılan seçimlere dair bir çok hukuksuz durum tespit edilmiş durumda. Bunlardan ilki, her seçim sandığı için 4-5 insanın görevlendirilmesinin yanı sıra, bağımsız müşahitlerin seçim odalarına alınması inanılmaz ölçüde zorlaştırıldı.

Daha önemli bir husus ise, özellikle seçim sandıkları belki de sayıları binleri bulan büyük fabrika ve iş merkezlerinin hemen yanı başına kurularak, iş verenlerden işçilerine baskı yapılarak sandığa gidilmesi ve ‘istikrara’ oy verilmesinin ‘tavsiye’ edildiğini Golos Hareketi’nin temsilcileri ifade etti. Bununla birlikte, seçime katılım ortalaması Rusya genelinde yüzde 67,5 civarında iken, özellikle askeriyenin yoğun olduğu bölgelerde bu rakamın yüzde 98 civarında olduğunu bir çok bağımsız gözlemci ayrıca ifade etti.

Bu açılardan bakıldığında, son derece otokratik yöntemlerle yönetilen bir ülkede, seçimlere katılımın yüksek olması, yediden fazla adayın seçimlere katılabilme hürriyetine sahip olması, seçimlerde basına ve tarafsız gözlemcilere çok fazla malzeme verilmemesi gibi hususlar üzerinden demokrasinin işlediği ve anayasal bir düzenin var olduğu algısı pekala otokratik rejimler tarafından da üretilebilir. Bu haliyle, Putin’in seçim zaferi birçok otokratik lider için son derece önemli dersler içermekte.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin