Ortak paydası bırakılmayan ülke

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre İstanbul, son 36 yılın en büyük kar yağışını aldı. İktidar yanlılarıyla belediye yanlıları arasında yaşananlar, ülkenin geleceği açısından endişe verici. Vatandaşın neler yaşadığı, yaşamasından korkulan günlerin yanında esamesi bile okunmayacak gibi.

Bu yazıyı yazdığım saatlerde kentte henüz hava aydınlanmamış durumda. Bulunduğum evin penceresinden sokak lambalarının ışıttığı alanlara baktığımda gece yaşananlardan geriye sadece beyaz örtü var.

İnsanlar, dün yollarda, arabalarda, uçaklarda saatlerce zaman geçirmek zorunda kaldı. “İstanbul’a kar yağmadan, ülkeye kış gelmez” derdi eskiler. Anadolu’da insanlar, aylarını kar altında geçirir, aç kalır, açıkta kalır… bunlar medyaya zaman zaman yansıtılırdı.

Medyanın merkezinin İstanbul olmasından dolayı Anadolu’nun karla mücadelesi, sanki başka ülkedeymiş gibi aktarılırdı. Bu şehre kar yağmaya başladığında, işte o zaman ülkeye kış geldi demekti.

Bu durum, yerel medyanın Anadolu’da güçlenmesi, özellikle sosyal medyanın, konvansiyonel medya ile yarışır hale gelmesiyle epey kırıldı. Bundan dolayı Gaziantep’te geçen hafta yaşananları, sanki İstanbul’daymış gibi hissedilmiş oldu.

Bu kez ülkenin bu mega kenti, dün bilgi olarak öğrendiği Gaziantep’teki kışın benzerini yaşadı. İstanbul, aşağı yukarı aynı şartlarla ve aynı zaman diliminde kışı yaşamış oldu.

Daha önce bir iki yoklama yapan kar, tıpkı Gaziantep’te 18 Ocak’ta olduğu gibi akşam saatlerinden itibaren ağırlığını hissettirdi. İnsanlar, iş çıkış saatinde kara yakalandılar ve saatlerce yollarda perişan oldular.

İSTANBUL SEÇMENİNDEN İNTİKAM ALMA FIRSATI

Maalesef İstanbul, Gaziantep kadar şanslı değildi. Orada vali de büyükşehir belediye başkanı da iktidar partisine mensuptu. Ne kadar becerdiler, o ayrı bir tartışma. Lakin problemin altından kalkmak için birlikte çaba harcadılar.

İstanbul’da durum çok daha vahim. İktidar 23 Haziran 2019’da muhalefete kaptırdığı belediye başkanlığının yaşattığı travmayı üzerinden atabilmiş değil. Bunun intikamını almak istiyor.

İntikam alacağı adres, Ekrem İmamoğlu’na oy veren seçmen kitlesi elbette. Ama bunu da seçmenden intikam alıyormuş gibi yapmaması gerekiyordu. Dünkü kar yağışıyla birlikte, 2,5 yıldan bu yana istediği fırsatı ele geçirmiş olduğunu gördü.

Ekrem İmamoğlu ve ekibinin beceriksizliğini ortaya koymak için bundan iyi fırsat olmazdı. İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, yapılan iyi şeyleri “devlet” yaptı dedirtme çabasına girdi. Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise, “Her şeye rağmen başarılı olduk” deme gayretindeydi.

Karşılıklı suçlamalar kentin tepesinde bulunan iki isim olan Ekrem İmamoğlu ve Ali Yerlikaya arasında doğrudan olmadı. Ancak bu iki ismin arkasında kümelenenler, kendilerini meydan muharebesinde savaşan cengaverler gibi gördüler.

Meydan muharebesindekilerin savaş malzemeleri, dönemine göre kılıç, top, tüfek olurdu. İstanbul meydan savaşının cereyan ettiği alanın şehrin yayıldığı coğrafi bölge ile alakası yoktu. Savaşanlarsa karla mücadele eden ekipler ve karın mağdur edip yolda bıraktığı on binlerce insan da değildi.

Şehrin yayıldığı alan, karla mücadele ekipleri, yollarda perişan olan insanların hepsi, sadece savaşın malzemesiydi. Savaşın cereyan ettiği alan medya, savaşanlar ise iktidar ve muhalefet kavramının ardında konuşlananlardı.

İlk olumsuz haberler, İstanbul Havalimanından gelmeye başladı. Kar ve tipi yüzünden uçuşların güçlükle yapılabildiği, insanların uçakların içinde uzun süre beklemek zorunda kaldığı bilgisi idi.

Uçaktaki yolcular tarafından çekilen görüntülerden sosyal medyaya yansımaya başlayanlar, kentin kısa süre sonraki haline ilişkin bilgi veriyordu.

Uçakta 7 saat çile gibi bir bekleyiş yaşayanlar daha sonra servis araçlarına alınınca sevinçlerini paylaştılar. Ancak sevinçleri uzun sürmedi. Bu kez terminale gitmek için bindikleri otobüsleri kara saplanıp kaldı.

İnsanlar, neler yaşadığını anlattıkça, seslerini duyurup yardım istemeye çalıştıkça, savaşan taraflara malzeme vermiş oldu. Şehrin farklı bölgelerinde yollarda çile çekenler, kimsenin umurunda değildi.

Çok geçmeden İstanbul Havalimanındaki yeni kargo birasının çatısı çöktüğü bilgisi geldi. THY adına alelacele yapılan açıklamada kargo binasının kullanımda olmadığı için altında da kimsenin kalma ihtimalinin bulunmadığı duyuruldu.

Ancak, bir şekilde yıkılış anına ilişkin görüntüler medyaya düştü. Görüntüler, THY adına yapılan açıklamaları doğrulamaktan uzaktı. Yıkıntının altında kalanların olduğunu gösteriyordu.

İstanbul’un yalnız Karadeniz kıyılarında görüleceği sanılan şiddetli yağış, akşam saatlerinden itibaren şehri esir almaya başladı.

En yoğun yağışın Pazartesi günü beklendiği iki üç gün öncesinden duyurulmuştu. Başkan İmamoğlu ve Vali Yerlikaya sabah saatlerinden itibaren halkı zorunlu olmadıkça evlerinden çıkmamaları konusunda uyardı.

Buna rağmen işine gitmek zorunda olan insanlar için eve dönüş yolculuğu çekilmez çileye dönüştü. AK Parti’nin Medya ve Tanıtım Başkanı Hamza Dağ’ın, akşamın ilerleyen saatlerinde paylaştığı görüntü kentin tablosunu yansıtır türdendi.

Başkan Ekrem İmamoğlu ise yetki konusunda kentte devlet-belediye kavgası yaptırmayacağını söyledi.

Öte yandaysa iktidarın arkasında saf tutanlar, İstanbul’daki bütün yolların belediyenin İBB’nin sorumluluk alanına giriyormuş gibi kapanan her yolun sorumluluğunu İmamoğlu’na yıkma çabasına girdiler.

Sosyal medya hesaplarından bu “stratejik bilgiler” paylaşılırken, kimileri de trafik yoğunluk haritasından görseller oluşturup yayınlama yoluna gitti.

Hangi yolun kimin sorumluluk alanında olduğu tartışmaları bir yana, yol açma çalışmaları yapan araçların neden olduğu kazalar da vardı. Üstelik bu kaza, çalışma yapan aracın yeterli donanımla yola çıkmamasının verdiği bir sonucuydu.

Devletin resmi haber ajansı AA ise farklı bir yayıncılık anlayışını sürdürdü. İstanbul Havalimanı saatlerdir kapalı, daha 2018’de yapılan kargo binasının çatısı çökmüş altında insanlar kalmışken, Trakya ve Anadolu tarafında şehirlerarası karayollarının tamamına yakını kapalıyken, ülkenin can damarı olan 320 organize sanayi bölgesinde fabrikalar elektrik ve doğalgaz yokluğundan devre dışı kalmışken AA’nın canlı yayın yaptığı 4 nokta vardı.

Kar yağar, sıkıntılar şu veya bu şekilde atlatılır. Yollarda çile çekenler, yaşadıklarını belki kısa bir süre sonra tatlı bir hatıra olarak hatırlama yoluna bile gidebilir. Ancak her ortamı birbirini alt etmek için savaşa dönüştüren zihniyet, ülkeyi doğru bir yere sürükleyemez.

Bir vesileyle patlatılacak kargaşa, ülkeyi büyük bir kaosun kucağına itecek. Önümüzde duran bu yangına ateşi harlamak için odun toplayıp atmak yerine, itfaiye görevi üstlenilmezse gidilen adres acı hüsran diyarı olacak.

Bu ülkeden milyonlarca nüfus eksiltmek isteyen bir zihniyet orta yerde kol geziyor. Her adımın buna göre atılmasını sağlamanın yollarını bulmalıyız.

Biz her birimiz, itfaiye görevi üstlenmenin yollarını bulmalıyız.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. cok guzel bir yazi ama turkiye icin yazilmis sanirim. abiii, malesef boyle bir sey olmayacak. bu halk kendi kendini degistirmedikce hic bir sey duzelmeyecek. dun birisi halk ekmek kuyrugundakilerle roportaj yapiyor. adamlar diyor ki ben spor olsun diye cikiyorum ekmek ucuz oldugu icin kuyrukta beklemiyorum diyor. ne yaparsin bunu?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin