Öğrenilmiş çaresizlik

MAÇ YORUMU | M. NEDİM HAZAR

Rakip takımın milli marşına saygısızlık gibi bir geleneğimizin oluşması ayıp olarak bize yetecek bir turnuvayı geride bıraktık.

Rakip İsviçre. 8 milyon nüfuslu… Milli geliri 79 bin dolar.

Biz onların on katı büyüklüğündeyiz, milli gelirimiz onların onda biri kadar.

İlk iki maç kimliksiz ve kişiliksiz top oynamanın ezikliğiyle, belki farklı bir şeyler deneriz diye boşuna beklenti içine girdiğimizi maç kadrosunu görür görmez anladık maalesef.

Şenol Güneş psikolojide “öğrenilmiş çaresizlik” diye bir şey olduğunu biliyor mu acaba?

“Kazanılmış başarısızlık” da deniyor.

Aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemek…

Bunu defalarca yapınca artık, sonucun değişmeyeceğini peşinen kabul etmek.

Millilerimiz tam bir öğrenilmiş çaresizlik psikolojisi içinde oynadı.

Düşünün spikerin “formsuzluğuyla eleştiriliyor” dediği Şakiri iki gol attı.

Şakiri bir dönem bizim Okan Buruk gibi geliyor bana. Ayağına paten geçirmiş dolmalık biber gibi. Kayıyor sahada sanki, çerçeveyi gördüğü anda da yaratana sığınıp abanıyor. İkisi gol oldu bu şutların.

Milli takım ilk iki maçta hangi hataları yaptıysa aynısını tekrarladı.

Kırılgan orta saha, pres yok, rakibe baskı yok, “Hiç olmazsa bu maçı alalım” ruhu hiç yok.

Öğrenilmiş çaresizliği her dakika hissederek oynuyoruz.

Bu durumu İrfan Can’ın şahane golü bozacak gibi oluyor.

Orda da ilginç bir durum. Şenol Güneş üç oyuncu değiştirmeyi düşünüyor ve üç yedek çizgi kenarına geliyor. Oyunun durması bekleniyor. Çıkacaklardan biri İrfan Can, maç yarım dakika önce dursa gol atmamış olacağız. Golü atınca Güneş utanıyor olsa gerek onu oyundan çıkarmaktan vazgeçip kararını 15 dakika erteliyor.

Böylesine bir şuursuzluk hakim bizde.

Oyuncu değiştirerek değil, sistem değiştirerek netice değiştirilir

Ha öyle futbolcunuz olur ki, sistemi ona göre kurarsınız.

Ne bileyim Messi’dir, Ronaldo’dur. Sende Burak Yılmaz var ve onun üzerine kurduğun sistem işlememiş. Bir çırpın yahu, bir çabala!

Ama yok işte olmuyor. Aynı şeyi deniyoruz, sonuç aynı.

Aslında İsviçre de bizim gibi bu turnuvadan tam olarak istediğini alamayanlardan. Ama onlar öğrenilmiş çaresizliğin cenderesinde sıkılmıyorlar, hem taktik hem de oyuncu değişikliğiyle bir şeyler yapmanın derdindeler. Nitekim netice de alıyorlar.

İsviçre hem formasyon hem taktik değişimine gitti. Dizilimini değiştirdi…

Son tahlilde durum şu:

İki takım var sahada, iki ülke…

Birinci ülke demokrasisi, ekonomisi, ahlakı sağlam. Dolayısıyla zengin bir ülke. Uyguladığı gizlilik, güvenlik politikaları sayesinde bankacılık sektöründe bir numara. Tarafsızlık politikası sayesinde de birçok uluslararası kurumun merkezi.

İkinci ülke ise Türkiye, yani biz. Sistem yok, eğitim yok, hukuk bitmiş, ahlak gitmiş, adam kayırma, torpil, rezilliğin bini bir para olan, tel tel dökülen bir ülke.

Bu sonuç sürpriz değil aslında.

Geçmişler ola.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin