Obradoviç Türk olsaydı [Alper Ender Fırat, yazdı]

Bir zamanlar futboldaki 3-1’lik Macar Zaferinin 33. veya 34. veya efendim 38. yıl dönümü kutlanırdı. Tek seçicisinden, malzemecisine, stat sorumlusuna kadar adamlar çıkar, maçı anlatırlardı. Bol bol övünürdük, yetmez yeniden övünürdük. Yıllar sonra bir UEFA kupası kazandık. Şimdi onunla övünüyoruz. Önceki gün Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanmasının 17. yılını kutladık. Kocaman kocaman adamlar Florya Metin Oktay tesislerinde bir araya geldi ve bu başarının ne kadar önemli ve büyük olduğunu anlattı. Gerçi Hakan Şükür, Arif Erdem gibi kupanın kazanılmasındaki asıl kahramanlar yoktu ama geriye kalan yöneticisinden teknik direktörüne, malzemecisinden, bravo diyerek destek verenlere kadar herkes kutlamalarda bir araya geldi. Bu ulaşılmaz, bu gelmiş geçmiş en büyük futbol olayını kutladı.

ŞARKLININ ÖVÜNMELERİ

Gerçi bu 17 yıl içinde İspanyol Sevilla takımı tam beş kez, Atletico Madrid ve Porto ikişer kere UEFA kupasını kazanmış, hatta Shakthar Donesk, Zenith gibi takımlar bile bu kupayı müzelerine götürmüşlerdi. Ama olsun hiçbir kupa Galatasaray’ın kazandığı kupa kadar güzel değildi. Üstelik daha 17. yılındaydı, 60. yılını bile kutlayacaklardı. Önemli olan övünmek için bir gerekçenin olmasıydı.

Halk Bank’ın voleybol takımı erkeklerde Türkiye şampiyonu oldu. Bir idari yöneticisiyle TV’de röportaj yapıyorlar… Adam takımın ligin başında kötü gittiğini, ama kendisinin göreve gelmesiyle takımı topladığını, onlara ne kadar güvendiğini anlattığını, onlara aşıladığı bu özgüven sayesinde başarının geldiğini anlatıyor. Yani başarının asıl adresi kendisi! Öyle ya, her şey övünmeye endeksli olduğu için küçücük başarıdan kocaman kocaman övünmeler çıkarabilen bir zihin yapısı vardır Şarklı’nın.

OBRADOVİÇ’İN SIRADIŞI BAŞARILARI

Son üç sezondur Avrupa Basketbolunun en önemli organizasyonunda dörtlü finallere kalan Fenerbahçe Basketbol takımında bu başarının arkasındaki isim şüphesiz Sırp hoca Obradoviç. Çok uzun ve başarılarla dolu bir spor geçmişi var Obradoviç’in. Öyle ki, kariyerini ve başarılarını buraya yazmaya başlasak satırlara sığmaz. Oyuncuyken Yugoslavya Milli Takımıyla kazandığı Olimpiyat ikinciliği, Dünya Şampiyonluğu’nun yanı sıra, Partizan kulübeyle Koraç Kupasını müzesine götürdüğünde daha otuzlu yaşların başındaydı. 32 yaşında Partizan ile Avrupa’nın bir numaralı kupasını kaldırdı. Sonra da çeşitli takımlarla bu kupayı tam 7 kez daha kazanacaktı. Çalıştırdığı kulüplerin dörtlü finallere katılma sayısını akılda tutmak bile çok zor. Sırbistan Milli takım hocası olarak kazandığı Avrupa ve Dünya Şampiyonluğu, Avrupa’nın çeşitli kulüpleriyle kazandığı Saporta Kupaları da cabası.

Bildiğiniz gibi Basketbol takım koçluğu futbol hocalığı gibi de değildir, an be an oyuna müdahale etmeyi, maçın her saniyesini oyunculardan çok daha fazla yaşamayı gerektirir. Basketbol koçluğu aslında şapkadan tavşan çıkarmaktır. Saniyeler saatler gibidir, çok hızlı ve doğru karar vermeyi gerektirir.

O BAŞARI BİR ŞARKLININ OLSAYDI

Türk takımları dörtlü finallere bugüne kadar sadece bir kere kalabilmişti. Obradoviç Fenerbahçe’yi çalıştırmaya başladıktan sonra üç kere dörtlü finallere kaldı ve geçen yıl da şampiyonluğu kıl payı kaçırdı. Bu sene de şampiyonluğun en büyük adaylarından birisi. Ama onu televizyon televizyon, gazete gazete dolaşırken sağda solda kasıla kasıla kendini anlatırken görmüyoruz. En önemli başarılardan sonra bile “Mutluyuz ancak Euroleague geride kaldı şimdi Tofaş maçını düşünüyoruz” diyebilen bir anlayışa sahip. Oysa o başarı bir Şarklı hocanın olsaydı ne kadar da güzel övünürdü. Gerçi bir başarıdan sonra vaktinin büyük bir bölümünü muhtemelen kendini anlatmaya ve övünmeye ayıracağı için diğer başarılara vakit bulamazdı.

Obradoviç, Türk olsaydı herkesi aşağılardı, hal-hareket ve tavırlarıyla herkesten ayrıcalıklı olduğunu gösterir, herkesin hatta dünyanın kendisini kıskandığını hem zanneder hem de etrafına böyle hissettirirdi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin