Myanmar iç savaşa doğru gidiyor

HABER ANALİZ | YAVUZ ALTUN

Yaklaşık iki ay önce Myanmar ordusu yönetime el koyduğunu ilân etti. O günden bu yana ülkede darbe karşıtı protestolar var. Ancak acımasızlığıyla meşhur Myanmar askerî yönetimi, protestoları şiddetle bastırmayı amaçlıyor. 1 Şubat’taki darbeden bu yana 500’den fazla sivil, silahlı müdahalelerde hayatını kaybetti. Geçen Cumartesi en kanlı günlerden biriydi, 100’ün üzerinde ölü olduğu tahmin ediliyor. Gözaltılar, işkenceler, sokak ortasında dayaklar gırla. Yakın zamana kadar sivil itaatsizlik eylemleri ya da barışçıl protestolarla tepki gösteren Myanmarlılar için artık orduya karşı silahlanmak da seçeneklerden biri. Uluslararası medyaya göre gerilla savaşına hazırlıklar çoktan başladı. Sıradan insanlar, ormanlık bölgelerde eğitim alıyor. Olayların yakın zamanda bir iç savaşa dönüşmesi işten bile değil.

DEMOKRASİ UMUDUNUN SEMBOLÜ

Myanmar’ı bilenler için askerî müdahale beklenen bir gelişmeydi. Yerel dildeki adıyla Tatmadaw, yani Myanmar ordusu, 1962’deki darbeden bu yana ülkeyi kapalı bir rejimle bilfiil yönetiyor. 1980’lerin ortasındaki ciddi ekonomik krizden sonra başlayan demokrasi hareketi de bir başka askerî müdahale ile son bulmuştu. ‘8.8.88’ (8 Ağustos 1988) hareketi olarak bilinen öğrenci protestoları ve barışçıl gösteriler, kısa süre sonra bastırılsa da, askerler “reform” sözü vermek zorunda kalmıştı. Bu dönemde önemli bir aktör ön plana çıktı: Aung San Suu Kyi.

Who Is Aung San Suu Kyi? | Voice of America - English

Myanmar’ın eski adı Burma. Meşhur İngiliz şair Rudyard Kipling’in 1892’de yazdığı Mandalay şiiri burada geçiyor. O zamanlar Burma, İngiliz hâkimiyeti altında. Kuzeyinde Hindistan ve Endonezya, doğusunda Çin ve güneyinde Malezya var. Denize erişimi olduğu için İngiliz kolonizasyon süreci için önemli bir bölge. Nitekim 19. yüzyılda tam üç büyük savaş veriliyor burada. Ancak hepsinden de İngiliz ordusu galip çıkıyor ve bölgeyi tam hâkimiyeti altına alıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz kolonilerinde isyanlar baş gösteriyor. Komşu Çin’de kök salan komünizm, Burma’yı da etkisi altına alıyor.

Aung San isimli bir adam İkinci Dünya Savaşı’nda işbirliği yaptığı Japonya’nın yardımıyla Burma’da bir direniş hareketi örgütlüyor. Savaşın bitiminden birkaç yıl sonra İngiltere’yle bağımsızlık görüşmelerine başlıyor. 1947’de Burma, resmen bağımsız bir devlet olarak tanınıyor. Ancak Aung San, birlikte mücadele ettiği yoldaşları tarafından öldürülüyor. Buna rağmen, karısı Khin Kyi sonraki dönemde Burma’yı yurt dışında temsil eden büyükelçilerinden biri oluyor. İşte 1980’lerde ülkede demokrasinin sembolü hâline dönüşecek olan Aung San Suu Kyi, Aung San ve Khin Kyi’nin kızı.

ÜLKEYE DÖNÜŞÜ FİTİLİ ATEŞLEDİ

Aung San Suu Kyi, annesinin görevi sebebiyle hayatının çoğunu yurt dışında geçirdi. Nihayet Londra’da evlendi, eğitimini burada gördü ve çocukları da burada doğdu. 1988 yılında annesinin hastalığıyla ilgilenmek için Burma’ya dönmeye karar veren Aung San Suu Kyi, bir anda kendisini demokrasi mücadelesinin içinde bulacaktı. Kurduğu parti, Ulusal Demokrasi Ligi (NLD), 1990’daki seçimlerde yüzde 80 oranında oy alsa da, ülkeyi yönetmesine izin verilmedi. Gösterileri bastıran Tatmadaw, Aung San Suu Kyi’yi ülkeyi terk etmeyi kabul etmediği için ev hapsine mahkum etti. Hatta prostat kanseri olan ve ölmek üzere olan eşinin bile Burma’ya girişine izin vermedi. Araya Papa Jean Paul II ve Nelson Mandela gibi etkili figürler girse de, tavrını uzun süre değiştirmedi.

3,8 The Irrawaddy
1988’deki protestolardan bir kare.

1991’de Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Aung San Suu Kyi, bu ev hapsinde fasılalarla birlikte 2010 yılına kadar kalacaktı. 2008’de Nergiz Tufanı (Cyclone Nargis) ismi verilen bir doğal felaket, Aung San Suu Kyi’nin kaldığı evin çatısını uçurdu ve bu vesileyle birkaç yıl sonra ev hapsinden azledildi. Bu tufan, 130,000’den fazla insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmış ve bir kez daha ülkede demokrasi talebinin canlanmasına yol açmıştı. Aung San Suu Kyi’nin de özgür olmasıyla birlikte politik faaliyetler hız kazandı. 2012’deki ara seçimlerde partisi NLD parlamentoda çok sayıda sandalye kazandı. Aung San Suu Kyi de, 9 Temmuz 2012’de ilk kez parlamentoda milletvekili sıfatıyla oturuma katıldı.

2015’te genel seçimler yapıldığında, iki meclisli Myanmar’da toplamda 664 sandalyenin 400’ünü NLD kazanacaktı. Ancak Aung San Suu Kyi, çocukları başka bir ülkenin vatandaşı olduğu gerekçesiyle devlet başkanlığı koltuğuna oturamadı. Onun yerine, NLD’nin öncülüğünde “devlet danışmanlığı” gibi bir makam kuruldu ve Aung San Suu Kyi oraya atandı. Ancak fiiliyatta artık ülkeyi o yönetiyordu. Gerek 1980’lerdeki demokrasi mücadelesi, gerekse Nobel Barış Ödülü’yle birlikte gelen uluslararası tanınma, Aung San Suu Kyi’nin liderliğinde bir Myanmar’ın Güney Asya’da demokrasinin yıldızı olacağı inancını doğurdu. 2012’de ABD Başkanı Barack Obama onu Beyaz Saray’da ihtimamla ağırladı.

Burma: Aung San Suu Kyi to Meet Obama in Washington | Time

MYANMAR’IN ACIMASIZ ORDUSU: TATMADAW

Myanmar ordusu yönetimden tamamen uzaklaşmış değildi. Zaten üst parlamentonun dörtte birini “daimi senatörler” diyebileceğimiz askerî elit içinden isimler dolduruyordu. Onlarla uzlaşmadan büyük reformlar mümkün değildi. Bunun yanı sıra Tatmadaw, ülkede “devlet içinde devlet” olarak tanımlanıyor. 1 Şubat’taki darbeden sonra ülkeden kaçan bazı subaylara göre, Myanmar ordusu Budizmle komünizmin ilginç bir alaşımından oluşan katı ideolojisiyle, askerlerin “beynini yıkıyor” ve daha kışlanın girişinden itibaren “etraftaki herkesin düşman olduğu” paranoyak bir eğitimden geçiriyor. 1980’lerdeki ekonomik krize kadar serbest teşebbüse geçit vermeyen Tatmadaw’ın kendi medyası, bankası, iştirakleri, hatta tarım arazileri var. Ordu mensupları sadece birbirleriyle sosyalleşiyor. Hatta çocukları bile kendi aralarında evleniyor.

Bu ordunun 1962’den 2015’e kadar ülkeyi yönettiğini unutmayalım. Toplamda 14 büyük eyaletten oluşan Myanmar’da çok sayıda etnik yapı bulunuyor ve ordunun sert yönetimi sebebiyle pek çok etnik grubun kendi silahlı örgütleri var. Bazıları orduyla ateşkese varmış, bazıları bizzat ordu tarafından kontrol edilen toplamda irili ufaklı tam 23 silahlı gruptan bahsediyoruz. Bazı eyaletlerde Tatmadaw’la işbirliğine giden milisler, bölgelerinin güvenliğinden sorumlu hâle getirilmiş. Nihayetinde 54 milyonluk ve yaklaşık Türkiye büyüklüğündeki bu coğrafyada, merkezî devletin bütünüyle ülkeye hâkim olduğunu söylemek zor.

ROHİNGYA SOYKIRIMININ MİMARI

Tatmadaw’ın vahşetiyle özellikle dünya Müslümanlarının tanışması, Ekim 2016’da ordunun Rohingya (Arakan) bölgesindeki Müslüman halka soykırım uygulamasıyla oldu. Askerlerin paranoyasını da açıkça gösteren bu vahşet sonucunda, bölgedeki Müslümanların önemli bir kısmı Endonezya ve Malezya’ya sığınmak zorunda kaldı. Daha sonra ordudan ayrılarak Avrupa’ya sığınan iki Myanmar askeri, ordunun Arakan’daki köylerde toplu katliamlar ve tecavüzler uyguladığını, birçok yerleşim yerini taş üstünde taş kalmayacak şekilde yok ettiğini anlattı. İfadeleri Hollanda’daki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde işleme konuldu ve savaş suçları yargılaması başladı. Birçok üst rütbeli asker, Myanmar’dan çıkamaz duruma geldi.

Myanmar soldiers confess to 'genocide' against Rohingya

Nobel Barış Ödüllü Aung San Suu Kyi’nin bu soykırımı kınamaması, bilakis savunan ifadeler sarf etmesi dünya kamuoyundan ciddi tepki toplamıştı. Ancak burada yerel politik dinamiği de görmek gerekir. Ordunun bu katliam sonrasında yönetimde gücünü yeniden arttırdığı ve en ufak bir tökezlemede, Aung San Suu Kyi hükümetini devirmeyi amaçladığı çok açıktı. Nitekim bu türlü şiddet eylemleri, güç transferi için önemli kırılma anları barındırıyor. Gelgelelim tek sebep bu değil. Aung San Suu Kyi’nin uzun süredir orduyu kontrol altına alacak bazı reform çabaları içinde olduğu da biliniyor.

8 Kasım 2020’de gerçekleşen genel seçimlerde, NLD yine oyların büyük çoğunluğunu kazanarak 5 yıl daha iktidarda kalmayı garantilemişti. Ancak kısa süre sonra Tatmadaw, seçimlere hile karıştığını açıkladı. 1 Şubat itibariyle ise 64 yaşındaki General Min Aung Hlaing yönetime el koydu. Uzmanlar, altı ay sonra emekliye ayrılması beklenen generalin “kişisel sebeplerle” darbe yaptığı kanısında. Ülkedeki bütün güvenlik bürokrasisini tek elden yöneten Min Aung Hlaing’ın astronomik yolsuzlukların içinde olduğu ve bunlardan vazgeçmek istemediği iddia ediliyor.

ULUSLARARASI KAMUOYUNUN TAVRI BELİRLEYİCİ

Elbette ordunun iş başına gelir gelmez ilk icraatlarından biri, Aung San Suu Kyi’yi tutuklatmak oldu. Delil olarak da, Aung San Suu Kyi’nin evinde çok sayıda telsiz ele geçirildiği ve bunlar aracılığı ile orduya karşı direnişe geçeceği öne sürüldü. On yıllardır gücü elinde tutan Tatmadaw, buna rağmen halk arasında destek bulabilmiş değil. Haliyle, darbenin ardından ciddi protestolarla karşılaşmayı bekliyordu. Bu sebeple de iki aydır amansız ve şiddetli bir bastırma çabası içinde. Halkın ilk tepkisi barışçıl gösteriler ve grevler olmuştu. Ancak şimdilerde silahlı direniş de başladı.

Following the money behind Myanmar's coup - Asia Times
General Min Aung Hlaing

İç savaş tehlikesinin ilk sinyalleri, uzun süredir ateşkes hâlinde olan etnik silahlı milislerin de tepki vermeye başlamasıyla geldi. Geçen haftalarda Kachin bölgesindeki Kachin Bağımsızlık Ordusu, Myanmar ordusunun bir üssüne saldırı düzenledi. Eğer Myanmarlı direnişçiler, silahlı grupların da desteğini alırsa, şehirlerdeki protestocuların rahat bir nefes alacağı konuşuluyor. Gelgelelim, bu aynı zamanda hayli kirli bir çatışmalar çağının başlangıcı da olabilir. 1988’deki gösterilerin hikâyeleriyle büyüyen ve son yıllarda dünyaya açılmayla birlikte Batılı demokrasilere öykünen gençler, Tatmadaw’ın yönetimi ele geçirmesine izin vermek istemiyor.

Gelişmeleri, komşu ülkelerin tavrı ve ABD’deki Joe Biden yönetiminin vereceği kararlar da etkileyecek.

Myanmar anti-coup protesters place women's clothes across streets to thwart military and police crackdown - The Washington Post

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin