Mültecilerin ‘Ayı Paddington’ kadar değeri yok mu? | HABER-ANALİZ

MEHMET ÖZDEMİR | LONDRA TR724

İngiltere’nin şu sıralar en yoğun gündemlerinden biri Manş Denizi’nden adaya gelen sığınmacıların 6 bin 500 km uzaktaki Afrika ülkesi Ruanda’ya gönderilecek olması. Muhafazakar Partili Başbakan Boris Johnson ve İçişleri Bakanı Priti Patel, başta Birleşmiş Milletler, muhalefet ve insan hakları örgütlerinden gelen bütün tepkilere rağmen planı yasalaştırıp hayata geçirdi. Tartışmalı yasaya göre, Ocak 2022’den itibaren Manş üzerinden botla İngiltere’ye gelen genç ve bekar erkekler, dönmemek üzere Ruanda’ya gönderilecek. Bakan Patel, geçen hafta yaptığı açıklamada ilk sığınmacı grubun 14 Haziran’da uçakla gönderileceğini ilan etti.

BBC News, 3 Haziran’da yayınladığı bir haberde Brook House isimli gözaltı merkezinde tutulan ve Ruanda’ya gönderilecekleri yönünde tebligat alan 17 sığınmacının açlık grevine başladığını duyurdu. ( https://www.bbc.co.uk/news/uk-61676961 ) Ancak ertesi gün Buckingham Sarayı‘ndan büyük bir sürpriz geldi. Tahta çıkışının 70’inci yılını kutlayan 96 yaşındaki Kraliçe Elizabeth, dünyaca ünlü sanatçıların sahne alacağı cumartesi konserine ‘Ayı Paddington’ ismindeki hikaye ve film kahramanı ile çekilmiş videosuyla dahil oldu.

Yaşı ve hastalıkları sebebiyle çoğu etkinliğe katılamayan Kraliçe 2. Elizabeth’in saatler süren çekim için ‘Ayı Paddington’ ile kamera karşısına geçip esprili bir senaryonun parçası olması hem sempatik hem değerli bulundu. Kraliçe’nin saraydaki ikindi çayında ağırladığı Paddington’ın sakarlıklarını hoş görmesi, marmelatlı sandviç muhabbetine girmesi ve konserde çalınacak şarkıya tempo tutması sadece İngilizlerin değil bütün dünyanın beğenisini kazandı.

Sarayda ağırlanan ayı, İngiltere’ye gemiyle ve kaçak gelmişti

Peki bu videonun mültecilerle ne ilgisi var? Doğrudan ilgisi var, çünkü İngiliz yazar Michael Bond’un dünya edebiyatına kazandırdığı hikayenin kahramanı olan ayı, Peru’dan İngiltere’ye gelen bir göçmen, bir anlamda sığınmacıdır. 1958’de yazılan hikayeye göre, genç ayı, bir deprem sonrası kendisine yeni yuva bulmak için kaçak olarak bir geminin cankurtaran teknesine biner ve hayallerini süsleyen şehre, Londra’ya gelir. Çünkü yanında büyüdüğü teyzesi ona Londra’da çok sıcak karşılanacağını söylemiştir. Ancak Londra’nın tarihi tren istasyonu Paddington’a ulaştıktan sonra ortada kalır. Zor durumdaki ayıyla karşılaşan İngiliz Brown ailesi, boynundaki “Lütfen bu ayıcıkla ilgilenin. Teşekkürler.” yazılı notu fark edince onu evlerine götürür ve ismini de istasyondan hareketle Paddington koyarlar.

Mültecilerin İngiliz siyasetinde şimdiye kadar görülmemiş bir yoğunlukta tartışıldığı sırada Kraliçe Elizabeth’in ayı da olsa göçmen/sığınmacı bir karakteri sarayda ağırlayıp son derece pozitif içerikli video çekmesinin özel bir amacı veya mesajı olup olmadığı bilinmiyor. Ancak onun her adımını hesaplayan Saray danışmanlarının böyle bir dönemde yayınlanacak videonun anlamları üzerinde kafa yormamış olmasını beklemek güç. Çünkü genç ayının bir tekne içinde kaçak olarak İngiltere’ye gelmesinden İngiliz ailenin ona sahip çıkmasına kadar mültecilerin bugünkü durumuna uyan pek çok benzerlik var.

‘Ayı Paddington bugün gelse Ruanda’ya gönderilirdi’

Zaten tartışmanın tarafları ve ‘Ayı Paddington’un hikayesini bilenler videodan gerekli mesajı çıkardı. Örneğin işkence olaylarına karşı çalışan ‘Freedom From Torture’ isimli bir hareket sosyal medya hesabından söz konusu videoyu paylaşarak şu mesajı yayınladı: “Boris Johnson ve Priti Patel, Ayı Paddington’a kelepçe takıp Ruanda’ya göndermeden önce o Kraliçe ile marmelatlı sandviç yiyor.” Aynı hesaptan, “Paddington Ruanda’ya gidiyor” notuyla bir çizim de paylaşıldı ve Priti Patel’in açıklaması hatırlatılarak, “Ayı Paddington bugün İngiltere’ye gelseydi, kelepçe takılıp Ruanda’ya gönderilirdi. Karşı koymaya hazır olun.” ifadeleri kullanıldı. Diğer bazı insan hakları örgütleri bu mesajlara destek verdi.

https://www.instagram.com/reel/CebbpNpoxVA/?utm_source=ig_web_copy_link

https://www.instagram.com/p/CebJMysoPco/?utm_source=ig_web_copy_link

Mülteci kuruluşları, Johnson hükümetinin bu adımını İngiltere’nin tarihine, göçmenlerin ülkeye yaptığı katkıya bir saygısızlık ve çelişki olarak görüyor. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Britanya ekonomisi büyük sıkıntı içine girmiş ve ülke yüksek iş gücü ihtiyacı ile karşılaşmıştı. İngiliz hükümeti bu sıkıntıyı aşmak için eski koloni ülkelerinden işçi getirme planını devreye soktu. Başta Jamaika olmak üzere Karayipler, Afrika ve Güney Asya ülkelerinden on binlerce insan gemilerle Birleşik Krallık’a taşındı. Hatta ilk işçiler 1948’de Jamaika ile Trinidad ve Tobago’dan ‘MV Empire Windrush’ adlı gemiyle geldiği için hala ‘Windrush nesli’ diye anılıyor. Bu ilk göçmenler demiryolu gibi altyapı işlerinden sağlık gibi sosyal hizmetlere kadar pek çok alanda çalışarak ülkenin yeniden toparlanmasına katkı sağladı.

Hükümet Ruanda planını 14 Haziran’da uygulayabilecek mi?

Gelinen noktada, bir tarafta İngiltere’yi güvenilir bir liman olarak görüp sığınan insanları binlerce kilometre ötedeki insan hakları sicili hayli sorunlu bir ülkeye göndermek isteyen Johnson hükümeti, diğer yanda ‘sığınmacı’ olduğu bilinen bir film karakterini en önemli gününde sarayda samimi bir şekilde ağırlayan Kraliçe Elizabeth var. Kraliçe, kasıtlı ya da kasıtsız, bu özel videonun verdiği mesaj itibarıyla mülteci yanlısı bir görüntü sergilemiş oldu. Kanunlar her ne kadar Kraliçe’nin onayıyla yürürlüğe girse de 2. Elizabeth’in karşı olduğu yasaları bile onayladığı biliniyor. Zira 70 yıllık hükümranlığı döneminde geri gönderdiği bir yasa yok.

Öte taraftan insan hakları savunucuları plana yönelik itiraz ve protestolarını son güne kadar devam ettirip uygulanmasının önüne geçmek istiyor. Geçen ay Green New Deal Rising’ isimli bir grubun üyeleri Bassetlaw’daki Muhafazakar Parti yemeği sırasında İçişleri Bakanı Patel’in konuşmasını peş peşe bölmüştü. Aktivistlerden biri, “Irkçı politikalarınız insanları öldürüyor” diye bağırmaya başlamış, o susturulduğunda diğeri “Mültecilere yaptığınız muameleden tiksiniyoruz” demişti. Bu tür eylemlerin devam etmesi bekleniyor.

Protestolarla hükümetin planının akamete uğrayıp uğramayacağını zaman gösterecek, ancak bazı hukukçular 14 Haziran’da Ruanda’ya kimsenin gönderilmeyeceğini iddia ediyor. Mesela göçmenlik yasalarıyla ilgili çalışan Avukat Steven Galliver-Andrew, BBC’ye verdiği demeçte Ruanda’ya sığınmacı gönderilmesine imkan tanıyan yasanın en erken 28 Haziran’da yürürlüğe gireceğini öne sürüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Su gazeteceligi su an Turkiye’de bizden baska yapan yok. Boyle bir analizi Turk medyasinda okuyamazsiniz. Kendini ovmek degil de gercekten yazik oldu millete. Biz de kendimize yazik ettik. Keske kivami koruyabilseydik. Ne kadar kaliteli insan kaynagimiz ve kurumsalligimiz varmis.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin