Mülteci bir öğretmenin günlüğünden: Bugün 24 Kasım

Yorum | Sümeyye Acar

Bugün 24 Kasım, her zaman olduğu gibi erkenden kalktım. 24 Kasım sabahları en güzel kıyafetlerimi, tebeşir ve mürekkep lekesi az olan en temiz önlüğümü giyer ve her gün koşa koşa gittiğim, çalıştığım okuluma, başka bir sevinç ve heyecanla varırdım. Şakalaştığım, nasihat ettiğim, bazen ihtar edip, bazen ceza verdiğim öğrencilerimin, çocuklarımdan hiç farkı yoktu. Belki bunu hissettikleri için olsa gerek, en çalışkanından, en tembeline, en uslusundan en afacanına, farklı bir muhabbet olurdu aramızda… Onlara olan sevgimi gözlerinin içine baka baka ders anlatarak ilan ederdim.

ÖĞRETMENLİĞE DUYDUĞUM SEVGİYLE…

Bir gün gittiğim bir ortamda yeni tanıştığım biri öğretmen olduğumu öğrenince “Nasıl sevilen bir öğretmen misiniz?” diye sormuştu bana. Her öğretmenin belki bilmeden kırdığı çok dallar, devirdiği çok çamlar olabilir. Belki benim de fark etmeden olmuştur diye “Evet” diyememiş “Ben öğretmenliği çok seviyorum, desem yeterli bir cevap olur mu?” diyerek karşılık vermiştim.

13 yaşımdan beri öğretmenlik mesleğinin kutsallığını anlatan sohbetlerle büyüdüm. İyi bir öğretmen olmak için çok dua ettim. Ekmek kapısı olarak değil de, hesap günü tüm günahlarımı bağışlatacak bir umut kapısı olarak gördüm mesleğimi. Yıllar sonra üç çocuk annesi olunca, kendime “İyi bir anne misin?” diye sorduğumda, içim rahat bir şekilde “Evet” diyemesem de, “İyi bir öğretmen misin?” sorusuna, kendi kendime, içimden gele gele, “Evet sen iyi bir öğretmensin” derdim. Yaptıklarımı ya da yapmam gerekirken yapamadıklarımı değil, öğretmenlik mesleğine olan inancımı, sâfi duygularımı ve samimiyetimi, referans alarak söylüyordum. “Evet, sen iyi bir öğretmensin, üzülme.”

Meslektaşım olan insanlara her zaman farklı bir alaka besledim. Sanki kendim öğretmen değilmişim gibi saygı duydum, sevdim onları.  Aynı okulda çalıştığım yol arkadaşlarıma, çoğu zaman, öz kardeşlerimden yakın hissettim kendimi. Çünkü bir şeyi sevdiğinde onunla alakalı her şeyi herkesi sever insan. Ben mesleğimi çok seviyordum.

BİNLERCE ÖĞRETMEN İHRAÇ, SÜRGÜN, HAPİS…

Bugün 24 Kasım Öğretmenler günü. Binlerce öğretmenin ihraç edildiği, tutuklandığı, haksız ve sebepsiz yere zulmedildiği bir öğretmenler günü… Sanki bütün bunlar hiç yaşanmamış gibi koca bir sessizlik sarmış dünyayı. Binlerce öğretmene yapılan haksız muameleye göz yummanın korkunç sessizliği… Cılız birkaç cümle duyuyorum ekranlarda. Vicdanını rahatlatmak isteyen insanların, mağdurları hatırlattığı samimiyetsiz birkaç cümle. Ya da vefasızlığını geçiştirmek için korkmuş birkaç öğrenciden atılan tebrik mesajı. Olsun onlar öğrenci. Onlara kızılmaz küsülmez. Onların hata yapma hakkı vardır her zaman. Onlar hata yapacak biz öğreteceğiz. Onlar yanlış yapacak, biz “bak doğru bu!” diyeceğiz. Hem daha çok gençler. Bir gün anlayacaklar. Mezun olduktan sonra, “Hocaaaam sizin, okulumuzun kıymetini bilememişiz” deyip sarıldıkları gibi, bir gün anlayacaklar. Şu an masum mazlum ve mağdur birçok öğretmenin, işsiz ya da hapiste ya da gurbet ellerdeyken çekilen ızdıraplarının nasıl bir şey olduğunu bir gün anlayacaklar. Ve yine “hocaaaaaam…” deyip sarılacaklar. Onlara kızılmaz. Onlara küsülmez. Onlar öğrenci.24

Peki ya susmuş kalabalıklar? Veliler, arkadaşlar, akrabalar, meslektaşlar… Bu kadar yaşanmışlıktan sonra, bir gün her şey düzeldikten sonra, nasıl yüzümüze bakacaklar? Nasıl bir mazeret uyduracaklar? Bu kadar acıdan sonra, bütün zulmü anlayıp, “hata ettik” deseler, vicdanlarını nasıl susturacaklar? Bu kadar yaşanmışlıktan sonra, anlasalar ne olacak, anlamasalar ne olacak, diyesi geliyor insanın

HER ŞEY DAHA GÜZEL OLACAK…

Bugün 24 Kasım. Almanya’dayım, yine sabah erkenden kalktım… En temiz kıyafetlerimi giydim. Ama bu sefer yabancılar polisinde randevum vardı onun için giyindim. Bütün mülteciler gibi sıraya girdim. Bütün mülteciler gibi saatlerce bekleme salonunda sıra bekledim. Okul koridorlarında değil pasaport kuyruğunda geçirdim saatlerimi. Ve verdikleri üç aylık kimliğimi bir yıl daha uzattılar. Bir sene daha burada kalmama, müsaade ettiler. Bugün 24 Kasım’da bana bir yıllık öğretmenler günü hediyesi verdiler! Memur kadın yüzüme, bakıp kimliğimi uzattığında, ben o hediyeyi bu yola girerken kaderine razı olan ve tüm zorluklara rağmen, yoldan çıkmayan ümitsizliğe düşmeyen, tüm arkadaşlarım adına, hatırladıkça tebessüm ettiğimiz güzel geçmişimiz adına, daha iyi günlerin geleceğine inanan, çektiği acıları duymayan ümitvar, tüm gönüllü kutsiler adına aldım.

Bugün 24 Kasım ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Her şey daha güzel olacak. 20 yılda 50 yılda öğretmenlikle yapamadıklarımızı yapmak nasip olacak… Gönülden gönle köprüler kuracağız. Az konuşacak çok yaşayacağız. El koydukları maaşımız, mallarımız sadakamız olacak. Çekilen acılar günahlarımıza kefaret olacak. Atılan iftiralar cennette bizi Hz. Aişe’ye komşu yapacak. Sahabe yolundan gitmeye azmimiz ve bu yoldaki sebatımız tesellimiz olacak inşallah…

Bugün 24 Kasım her şey eskisinden daha güzel olacak…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Bizi Affedin ÖĞRETMENİM!

    Bugün öğretmenler günü.
    İsterdim ki ellerimde çiçeklerle yanınıza geleyim ,ellerinizden öpeyim ,başımı ayaklarınızın ucuna sereyim ve haykırarak sesleneyim.

    İsterdim ki boynunuza sarılayım, başımı omuzunuza koyayım ve doya doya ağlayayım.

    Bizi affedin öğretmenim… Kıymetinizi bilemedim. Kıymetinizi bilemedik.

    Bugün 24 Kasım . İçinizde burukluk var biliyorum. Gözyaşlarınızı içinize içinize akıtıyorsunuz biliyorum. Kiminiz pazarlarda limon satıyorsunuz, kiminiz hiç anlamadığınız inşaatlarda tuğla taşıyorsunuz. Kiminiz karanlık bir hücrede gökyüzüne bakmaya, yıldızlarla konuşmaya çalışıyorsunuz. Kiminiz ise çok ama çok uzaklarda burnunuzda memleket kokusu, kulağınızda evlatlarınızın hasreti göz yaşı döküyorsunuz.

    Bugün 24 Kasım size çiçek getiren yok. Kapınızı çalan, ellerinizi öpen, boynunuza sarılan yok .Ama ben şimdi ağlıyorum öğretmenim. Yanınızda olsaydı yavrularınız onlar öpecekti ama onlar da demir parmaklıkları ya da sınır kapılarını aşamıyor öğretmenim.

    Bizi affedin öğretmenim. Size kelepçeyi layık gördük. Size hakaretleri, size küfürleri, size tükürükleri layık gördük. Bir rüzgar esti bizi de aldı ne oldu bilemedik. Size “terörist” dediler öğretmenim. Siz ki okulun kağıdını , kalemini bile kendi şahsi işleri için kullanmayan diğergamlardınız, siz ki yanında çakı değil çakmak bile taşımayan , karıncaya basmaya korkan insanlardınız. Ama size “terörist” dediler.

    Aylarca hücrelerde tuttular, suçunuzu söyleymediler. Gökhan öğretmenimi zindanda öldürdüler, Hüseyin ve Nur öğretmenim ise Ege denizinde verdiler son derslerini öğretmenim.

    Bizi affedin. Ne olur affedin. Ardınızda ağlayamadık. Yollarınıza kapanamadık. Sizin masumiyetinize şahit olup haykıramadık. Yaka paça attılar sizi okuldan. Bahçeye çıkıp kapılarda etten duvar olamadık. Elinizde çantanız , buruk bir şekilde okulumuzdan ayrılırken son defa dönüp baktığınızda: Camı açıp da size sevgimizi haykıramadık.

    Ne kötülüğünüz oldu bize öğretmenim. Hiçbiriniz kötü gözlerle bakmadınız bizlere. Anne oldunuz. Baba oldunuz. Yeri geldi candan bir arkadaş yeri geldi sırdaş oldunuz. Ama ne yazık ki öğretmenim şiddete karşı olan sizler en sonunda, en sonunda “terörist” oldunuz. Kurusun dillerimiz de kahrolalılm size bu kelimeyi söylediğimiz için.

    Siz gittikten sonra bir şeyler oldu öğretmenim. Tecavüz haberleri arttı okullarımızda. Tacizlerin haddi hesabı yok. Ama en büyük tecavüzü de tacizi de size yaptık öğretmenim.

    Vallahi utanıyorum söylemeye ama bir daha tekrar edeceğim. Ne olur , ne olur bizi affedin. Bizler vefasız öğrencileriniz. Hani ekmeğinizi böldüğünüz , evinize davet ettiğiniz öğrencileriniz. Babalarımız ekmeğinizden , evlerinizden, yurtlarınızdan etse de ne olur, ne olur , ne olur

    Bizleri affedin öğretmenim. Affet Hüseyin Öğretmenim, Affet Nur Öğretmenim, Affet Gökhan öğretmenim…

    Yavuz Berk GÜNDÜZALP

    @yavuzberkgunduz

  2. Öğretmenlik, kimilerine göre peygambe mesleği, kimilerine göre bilge insanların, topluma aydınlık yarınlarına temel taşları döşeyen insanlardır. Derler ki; ikinci dünya savasında Japonlar en zor zamanlarında öğretmenlerini savaşa göndermediler. Çünkü biliyorlardı ki, evlatlarına yarınları öğretecek ve Japonya’yı dünya sahnesine taşıyacak öğretmenlerdir.

  3. Bu Hocamızın yazılarını bekliyoruz sitenizde..Böyle kalemler mecrasini bulmalı, kaubolmamali..tr724 sitesine nasip olursa bu siteye bubseref yeter. Biz de istifade ederiz inşaallah.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin