Muhteris ihbarcılar

YORUM | NURULLAH ALBAYRAK

Suç işlenmesinin önlenmesi, kamu düzeninin tesisinin sağlanması adına önemli bir vazife gören muhbirler, siyasilerin şekillendirmesiyle yerini ihbarcılık gibi aşağılık bir davranışa bıraktı. İnsanların egosu, siyasi ve dini idealleri, korkuları, nefretleri, karakter ve psikolojik bozuklukları siyasilerin yönlendirmesiyle birleşince ortaya muhteris ihbarcılar çıktı. Kimi siyasiler tarafından iyi bir iş gibi sunulan bu davranışın toplumu içten içe çürütmeye, toplumsal birliği, beraberliği yok etmeye sebebiyet verecek kadar tehlikeli olduğu anlaşılamadı.

İnsan davranışlarının şekillenmesinde, hiç şüphesiz ki kişilerin içinde bulunduğu toplumun kültürü önemli bir rol oynamaktadır. Kültür, toplumsal ahlakın, geleneklerin, göreneklerin, örflerin, âdetlerin, değerlerin, hukuki kuralların ve toplumsal alışkanlıkların oluşturduğu bir olgudur. İnsandan insana, kuşaktan kuşağa bilgi ve görgü aktarımını sağlayan ortamı oluşturan kültür, siyasilerin menfaatleri ihbarcıların egoları sayesinde hızlı bir değişime neden oldu. Yaşanan bu kültür değişmesi de toplumda davranış ve kişilik bozukluklarının artmasına sebebiyet verdi.

İnsanların iş arkadaşını, okul arkadaşını, ev arkadaşını, komşusunu, akrabasını, çocuğunu, işverenini, işçisini, amirini, memurunu ihbar etmesi yaşanan bu davranış ve kişilik bozukluklarının en önemli göstergesidir. Bu bozukluk etrafımıza bakıldığında da özel bir çaba olmaksızın görülebilmektedir.

Casusluk tarihinin bilinen ilk örneklerini din adamlarının oluştuduğu düşünüldüğünde bizde de diyanet teşkilatı mensuplarının ihbarcılık konusunda öncü olduğunu tahmin etmek güç olmayacaktır. Siyasilerin dini argümanları kullanması ve insanlarda var olan siyasi ve dini idealleri gerçekleştirilme beklentisi ihbarcı olmalarını kolaylaştırmış oldu. Hak,hukuk, adalet konusunda hassas oldukları olmaları gerektiği düşünülen;  imamlar, müezzinler, vaizler, müftüler hem ülkemizde hem de yurtdışında ihbarcılık işini ‘dini bir vazife’ olarak görerek, hem dine hem de insanların din adamına bakışına ciddi anlamda zarar vermiştir.

DİYANET EN ÖNDE GİDİYOR…

Diyanet teşkilatı ihbarcılığı bir vazife olarak kabul ederek tüm personelini bu konuda fiilen görevlendirdi. İnsanlık tarihinin en aşağılık vazifesi kapsamında verilen ifadeler mahkemelere yansımaya başladı. Mahkeme dosyalarına yansıyan ifadelere bakıldığında ihbarcıların karakterlerinin ne olduğu kolayca anlaşılabiliyor. Aynı metinler sayesinde ihbarcıların, ihtiraslarını, egolarını, başarısızlıklarını, çapsızlıklarını görmek de mümkün.

Sayın Cumhurbaşkanım, bakanım diye başlayan metinlerde,  vatanperverlik edebiyatının yer aldığı giriş sonrasında, işyerinde birlikte çalıştıkları arkadaşının, komşusunun, akrabasının bazen de çocuğunun suçlu olduğuna kesin olarak emin olduğunu söyleyen ifadeler, o arkadaşının görevden alınması, cezalandırılması gerektiğine dair talepler, sonunda ise karaktersizliğinin görülmesinin vereceği rahatsızlığı kaldıramayacağı için olsa gerek, gönderdiği ihbar mektubunun ve isminin gizli tutulmasına dair talep, bazen de bu talebi gerekçelendirmek için arkadaşının, komşusunun, akrabasının çok tehlikeli olduğundan kendisine ve ailesine zarar verebileceğine dair kurgusal senaryolar. Tüm ihbar metinlerinde bu kurguyu görmek mümkün.

‘Şu kişi terör örgütü mensubudur dediğimde bana masumiyet asıldır, ben herhangi bir yanlışını görmedim, suçlamak bana düşmez diyerek cevap verdi, bu cevabıyla onun da terör örgütüyle irtibatlı olduğunu anladım. Cumhurbaşkanımızı eleştirerek terör örgütü mensubu olduğunu göstermiştir.’ Şeklinde ifadeler de ihbarcıların sıklıkla kullandığı argümanlardır.

İnanıyorum ki ihbar mesajları alenileşse, metni yazan kişiler bu metinlerin kendileri tarafından yazılmadığını ispat için çaba sarfedecektir. İhbarcıların verdiği ifadeler en geç mahkeme aşamasında aleniyet kazanacak ve herkes tarafından görülecektir. Bugün bu iş pervasızca yapılsa da hayat biraz normale döndüğünde yapılanlar yerini kaçınılmaz bir pişmanlığa bırakacaktır.

Siyasilerin menfaatlerinin korunması adına yeni bir kültür oluşturuldu. İnsanların karşısındaki kişiye saygı, sevgi, güven duygusu gösterdiği bir toplumdan, karşısındakinin ihbarcı olabileceği gibi bir düşüncenin hakim olduğu bir topluma evrildi ki bu durum hiç şüphesiz telafisi imkansız zararlara sebebiyet verecektir.

Yaşanan bu kültürel yozlaşmanın düzeltilmesi ve oluşacak toplumsal zararın önlenmesi için gayret gösterilmezse, davranış ve kişilik bozukluğuna sahip bir toplum ve telafi edilemeyecek pişmanlıklar kaçınılmaz olacaktır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin