Muhtaca yardımı engellemenin akibeti

Yorum | Ergün Çapan

Vicdanı ölmemiş veya ipotek altına alınmamış her insanda muhtaç, mağdur insanlara hatta canlı-cansız varlıklara karşı bile belli ölçüde bir şefkat ve merhamet hissi vardır. Fıtrî olarak bir çekirdek halinde bulunan bu duygu, kişinin imana ait değerlerle bütünleşmesi ölçüsünde inkişaf eder. Değişik sebeplerle vicdan mekanizması tefessüh etmiş veya hipnotize edilmiş kimseler de ise en acı, kalpleri sızlatan mağduriyet ve mazlumiyetler bile duyulup hissedilmez. Dahası onlar doyma bilmeyen bir hırs ile zulümlerini katlayarak devam ettirirler.

İslam Dini, başta insan olmak üzere bütün varlığı şefkat ve merhametle kucaklayan bir inanç ve aksiyon sistemi getirmiştir. Bu çerçevede üzerinde durulan en önemli konulardan biri yiyecek-içecek gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılama imkanı olmayan insanlara  yardım etmektir. Aksine açlık ve susuzluk çeken insanlara yardım elini uzatmamanın, el uzatmayı bile teşvik etmemenin kişiyi cehenneme götüren bir helak sebebi Kur’an ve Sünnet’te bildirilmiştir.

Dikkatli Olunması Gereken Münafık Prototipi

Kur’an’da Maûn suresinde, Peygamber Efendimizin şahsında bütün  müminlere çok önemli bir mesaj verilerek dikkatli olmaları gereken bir karakterin fotoğrafı sunulmaktadır:  “Baksana şu dini, mahşer ve hesabı yalan sayana! O dinsiz ve imansız kimse Allah’tan korkmayarak yetimi şiddetle itip kakar, hakarette bulunur. Muhtacı doyurmayı hiç teşvik etmez. Vay haline şöyle namaz kılanların: Ki onlar namazlarından gafildirler. İbadetlerini gösteriş için yapar, zekât ve sadaka vermek bir yana en küçük sıradan bir insanî yardımı bile engellerler. (Maûn, 107/1-7)

Ayette fotoğrafı resmedilen bu kimsenin en önemli özellikleri;  ahirete, hesap ve cezaya inanmaması ve yalan sayması, yetimin hakkını vermemesi, gasp etmesi ve üstelik onu itip-kakıp tahkir etmesi ve yiyecek ekmeğe bile muhtaç insanları kendisi doyurmadığı gibi yakın-uzak imkanı olan kimselerin bile bakıp-gözetmesini istememesi, teşvik etmemesi  dahası yardım etmek isteyenleri engellemesidir.

Bu fotoğrafın tamamı kâfirin veya inanmadığı halde inanmış gözüken münafığın resmidir. İnandığı halde bu özelliklerden birine sahip olanda ise nifak sıfatı var demektir.

Kafir veya münafık karakterinin sunulduğu bu ayetlerin fiili muzari kipiyle gelmesi de  bu tipteki bir kimsenin ahireti söz veya tavırlarıyla yalanlamasının, insanları aldatmak için namaz kılıyor görünmesinin ve  gaddarlık ve merhametsizliğininin sürekli olduğunu göstermektedir. Bu itibarla o, sürekli yeni söylem ve argümanlarla bîçarelere yardım elinin uzatılmaması için her türlü yola başvurarak engellemeden engellemeye koşar. Koşar ki  aç ve bîilaç insanlar hayata tutunamayıp ölsünler.

Ayette işaret edildiği üzere en garibi ve şaşılacak olanı ve en tehlikelisi de namaz kılıyor görüntüsü verilerek şefkat ve merhamet düşmanlığının yapılmasıdır. Zira ayette yazıklar olsun cehennemin “veyl” denilen kan ve irin akan deresini boylacak olan namaz kılan mümin görüntüsü veren münafıklara denilmektedir. Çünkü bunlar Allah rızası için değil dünyevi maksad ve menfaatler elde etmek, toplumu manipüle ve hipnotize etmek için namaz kılıyor görüntüsü vermektedirler.   Onlar, dinin en önemli en hayati değerlerini halkı kandırmak için bir argüman olarak kullanırlar. Bunun en başında geleni de halka gösteriş için ve herkesin göreceği yerde namaz kılmalarıdır. Diğer taraftan bu insanlar  bırakın zekat, sadaka vermeyi sıradan bir insanın bile yaptığı insanî yardımı yapmaz, yapılmasını teşvik etmez dahası yapmak isteyenleri engellerler.

Tefsir ilminin otoritelerinden Fahreddin er-Razi ve allame Hamdi Yazır’ın ifade ettiği üzere: “Dînin ruhu,  Allahın emrine ıhlâs ile ta’zîm ve havl-ü kuvveti ve ceza ve mükâfatı O’ndan bilerek O’nun namına halkına şefkat esasında toplanır.” (Elmalılı, Hak Din Kur’an Dili,  9/6169; Mefatihu’l-gayb, 31/171) Bu itibarla dinin üzerine temellendiği bu iki temel esasın canına okuyanlar her ne kadar müslüman olduklarını hatta dini temsil ettiklerini iddia etseler bile dinin ruhunu öldüren münafıklardır.

Kur’an’a ve Sünnet’e inanan bir mümin, yardıma muhtaç bir insana  karşı ilgisiz kalamaz. Zira Allah Resulü; “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir.”( Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 12/154.),  “Müslüman’ın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” (el-Hâkim, el-Müstedrek 4/356.) buyurmaktadır. Dolayısıyla Zuhaylî’nin tespiti ile Maun suresinde portresi çizilen bu böyle birisi  şekavette zirve yapmıştır. (Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münîr, 30/426)

Muhtaca Yardımı Teşvik Etmemek Bile Cehennemi Boylama Sebebi

Diğer taraftan Kur’an değil zaruri, hayatî  ihtiyaçlarını karşılama imkanlarından yoksun insanlara yardım etmeyi engellemek bir tarafa,  teşvik etmemeyi bile kişiyi helaka, cehenneme götüren bir  küfür sıfatı olarak zikretmektedir.

Müddessir suresi 41-45. ayetlerde  cehenneme giden bir grup mücrimlere: “Neydi bu cehenneme sizi sürükleyen?” diye sorulur. Cehennemi boylayan bu günahkarlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik. Hiçbir şeyi olmayan ekmeğe bile muhtaç olan kimseye  yemek vermez, karnını doyurmak için bir çare aramaz, Allah’ın emrini tanımaz ve kullarına acımazdık. Heva ve heves peşinde bâtıl şeylere dalan gafillerle beraber kendimizden geçer ve dalar giderdik. Ceza ve hesap gününü de yalan sayardık”

Ayette bildirildiği üzere cehenneme götüren sebeplerden biri yardıma muhtaç insanlara el uzatmamaktır. Bu sayılan negatif özelliklerin  asıl sebebi de son ayette ifade edildiği ve Elmalılı’nın da tefsirinde dikkat çektiği üzere imansızlık ve küfürdür.

Yine aynı konu ile ilgili olarak Hakka suresinde cehennemin  en korkunç en dip yerine sallanan birisinden bahsedilirken; “Çünkü o, büyükler büyüğü Allah’a inanmazdı,  en hayatî ve zaruri ihtiyaçlarından bile yoksun kimseyi doyurmayı da teşvik etmezdi. ” (el-Hakka, 69/33-34) buyrularak böylesine bir merhametsizliğin ve acıma duygusundan mahrumiyetin kişiyi helaka götürdüğü haber verilmektedir.

Beled suresinde de,  yetime, miskine, yiyecek ekmeğe muhtaç olana  yardım elini uzatmayan ve iman edip de biribirlerine sabır ve  merhamet tavsiye eden sabırlı, merhametli mü’minlerden de olamayan  kuvvetine, malına güvenen bu insan tipinin akabeyi, cehennem yokuşunu aşamadığı ve kurtulamadığı bildirilmektedir. (Beled, 90/11-17)

Diğer taraftan dinimiz sadece insanlara değil bütün varlığı şefkat ve merhametle kucaklama esası üzerine kurulmuştur.

Dinin Ruhunun Öldürülmesi

Daha önce de geçtiği üzere dinin ruhu ihlas ile Allah’a kulluk ve varlığa şefkatte toplanmaktadır. Varlığa  şefkat veya şekavetle muamelede bulunmanın insana neler kazandırıp neler kaybettirdiği konusunda en doğru insan Peygamberimiz en sağlam kaynaklarda yer aldığı üzere  çok çarpıcı mesajlar vermektedir. Allah Resulü (s.a.s.), biraz zahmete katlanıp, susamış bir köpeğin susuzluğunu gideren ahlâksız bir kadının Cennet’e (Buhârî, bed’ü’l-halk 17; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 2/510.); tersine, evindeki kediyi aç, susuz  bırakıp hatta onun haşeratı yemesine bile fırsat vermeyerek ölümüne sebebiyet veren bir tâli’sizin de Cehennem’e gittiğini haber vermektedir. (Buhârî, enbiyâ 54; Müslim selâm 151.)

Peygamber Efendimiz, bu zikrettiğimiz hadislerde bir hayvana karşı bile  gösterilen merhametin veya merhametsizliğin akibetini haber vererek insana ve insanlara yapılacak böyle bir vicdansızlığın nasıl bir mana ifade ettiğini ölmemiş vicdanlara, iğfam edilmemiş akıllara havale etmektedir. Bir kedinin bile açlıktan ölümüne sebebiyet vermek cehenneme atılmayla cezalandırılıyorsa pek çok insanın yaşlı, genç, çocuk, bebek açlıktan ölmesi için elinden gelen her şeyi yapanlara Allah’ın nasıl muamele edeceğini  ise zikredilen semavi referanslar perspektifinden ürpererek düşünmek gerekir.

Bu itibarla kendi düşünce çizgisinde olmayan veya birilerinin değişik sebeplerle gammazladığı masum mümin baba ve anneleri hapsederek, onların hayatlarını idame ettirecek imkanlarını da ellerinden alarak çocuklarını, perişan bir vaziyette analı-babalı yetim ve öksüz haline getirenlere ve üstelik bu mağdur ve mazlum insanlara  yardım etmek isteyenleri de en büyük cürmü işlemiş gibi yakalayıp zindanlara tıkarak hayatlarını karartanlara ahirette ayet ve hadislerde bildirilen azabın yanında nasıl bir ceza verileceğini ise ahkamü’l -hakimin bilir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin